Darüşşafaka Cemiyeti ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları iş birliği ile her sene düzenlenen Sait Faik Hikaye Armağanı 70. kez sahibini buldu. Edebiyat dünyamızın en önemli ve uzun soluklu yarışmanın bu seneki kazananı Barlas Özarıkça oldu. Gelin sizlerle yazarımızın hayatı ve eserlerini birlikte inceleyelim!
Sait Faik Hikâye Armağanı Tarihçesi

Türk edebiyatının mihenk taşları arasında yer alan, modern Türk öykücülüğünün simgelerinden olan Sait Faik Abasıyanık anısına her yıl düzenlenen edebiyatımızın en eski ve en köklü edebi yarışmalarındandır.
Ömrünün son demlerinde sıklıkla edebiyat matinelerinde bulunan Sait Faik Abasıyanık, Fazıl Hüsnü Dağlarca‘nın ısrarı üzerine katıldığı Darüşşafaka Lisesi‘nde yapılan bir edebiyat matinesine katılır. Programın ardından okulu gezme imkanı bulan Abasıyanık, annesine mal varlığını bu cemiyete bağışlamayı teklif eder. Sait Faik’in kaybının ardından annesi Makbule Hanım oğlunun arzusunu yerine getirir ve bir vasiyetname hazırlar. Bu vasiyetnameye göre mal varlıklarının çoğunu ve Sait Faik Abasıyanık’ın eserinin telif hakları Darüşşafaka Cemiyeti‘ne bırakılır. Vasiyetnamede geçen bir diğer madde ise; her sene dönemin ileri gelen edebiyat ustalarından seçilen bir jüri ile o sene içerisinde yazılmış en iyi öyküyü seçerek Sait Faik ve Makbule Abasıyanık Hikaye Mükafatı verilmesi istenir. Armağan ilk olarak 1955 yılında verilmiş olup günümüzde de cemiyet tarafından sürdürülmektedir.
2024’ün Kazananı Belli Oldu!

1955’ten günümüze devam eden Sait Faik Armağanı‘nın bu yıl da, her yıl olduğu gibi mayıs ayında ilan edildi. Cemiyetin, “Gerçeklik ile düş arasında güçlü ve inandırıcı bağlar kuran, edebiyatın özünde saklı büyüyü ortaya koyarken zaman ve mekânı aşmaya çağıran, içten anlatımı ve rahat söyleyişiyle dikkati çeken öyküleriyle” sözleriyle ilan ettiği Barlas Özarıkça‘nın Hay adlı hikaye kitabıyla ödülün kazananı olmuştur.
Barlas Özarıkça Kimdir?

1948 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Barlas Özarıkça, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Yüksekokulu‘dan mezun olduktan sonra Hamburg Üniversitesi felsefe bölümüne misafir öğrenci olarak katıldı. Köln, Amsterdam, Paris gibi çeşitli şehirlerde ikamet ettikten sonra 1972 yılında İstanbul’a geri döndü. Hekimoğlu Ali Paşa Kütüphanesi‘nde beş yıllık yöneticilik yaptığı sırada ilk romanı olan Ters Adam (1986) yayınlandı. Gazete ve dergiler için çeşitli yazılar yazdı. Maskeli Timsahlar Kongresi, Kaçkınlar Kahvehanesi, Gülnuş, Rüya Galerisi ve Ayna Giyinen Şişko isimli kitapları bulunuyor.
Barlas Özarıkça’nın Edebi Kimliği
Barlas Özarıkça için edebiyatımızın gizli kalmayı arzulayan neferlerindendir biridir denilebilir. Metin Celal, Barlas Özarıkça’dan bahsederken de “Türk edebiyatının gizli kalmak istemiş ustalarındadır.” ifadelerini kullanır. Özarıkça bir röportajında bu “gizlilik” konusu sorulduğunda, “Müesses edebiyatımız kullukla, paraya, makama, kendi irisine dalkavuklukla başladığı için bağımsızlaşmakta, kimlik kazanmakta hep zorlanmıştır.” der. Röportajın devamında da Türkiye’de yazmanın, fikrin bir meslek olamayacağını genç yaşlarda fark ettiğini ve bu farkındalığın onun dönüm noktası olduğunu dile getirir. Yazar günümüz yazarlarını ise “Yazmayı hafife alıyorlar. Yazarlık ömür boyu kendinden vermeyi, harcanmayı talep eder.” sözleriyle eleştirir. Özarıkça’nın kendi ifadeleri de ele alındığında; onun bu gizliliğinin hem -bir noktada- maddi kaygıların hem de onun yazıya, edebiyata olan düşüncelerini pekiştirecek, besleyecek bir ortam ve kaynağın -ona göre- olamaması gösterilebilir.
“Çok okudum, az yazdım. Az konuştum, konuşturulmadım, dinlenmedim, çok yazdım.” sözlerine ve en çok dünya edebiyatını okuduğunu, bundan etkilendiğini dile getirir. Barlas Özarıkça‘nın eserlerinde postmodern bir anlayış hakimdir. Bunun bir nedeni etkilendiği dünya edebiyatı bir diğeri de postmodern anlayışın edebiyatımızdaki öncülerinden olan Oğuz Atay‘la olan dostluğudur. Özarıkça, başlarda hayranı olarak tanıştığı Oğuz Atay’la sonraları yakınlık kurmuş bu yakınlık eserlerine etki etmiştir. İlk romanı olan Ters Adam, dünyanın ve ülkenin sorunlarını pasif bir şekilde ele almamış, bir anti-kahraman üzerinden bu sorunlara son derece öfkeli bir sesle karşı çıkmıştır. Özarıkça sonrasında uzun bir sessizlikle karşımıza çıkar. Bu uzun sessizlik 2000’li yıllarda yazın hayatına geri dönmesiyle bozulur. Maskeli Timsahlar Kongresi, Kaçkınlar Kahvehanesi, Gülnuş, Rüya Galerisi ve Ayna Giyinen Şişko eserlerini kaleme alır. Yazılan bu romanlarda da Oğuz Atay etkisi yani postmodern bakış açışı hakimdir. Yazar romanlarını kararlı ve sert bir üslupla postmodern çizgisinden uzaklaşmadan ele alır. Yaşadığı döneme ve çevreye kayıtsız kalmayan Barlas Özarıkça’nın yaratmış olduğu karakterler de onun bu kayıtsız kalamama durumu ışığında oluşmuştur.


