Uyuşukluk çıkmazındaki bir toplumun simgesidir Oblomov. Hangi toplum uyuşukluğun pençesine bir kez olsun düşmemiş, hangi insan “Oblomov Sendromu“na bir kez olsun kapılmadan yaşamını idame ettirebilmiştir? Devingen hayatın göz alıcı ve görkemli ayrımının nüansına bir kez olsun varadurduktan sonra kim elindeki güzellikleri kaybetmeme pahasına bir değer mücadelesine girişmemiştir ki! Boşvermişlik akıntısında sürüklenip kaybolmaktan; kendini kurtarmaya çalışan kaç Oblomov kaç İlyuşa kaç İlya İlyiç kalmıştır ki toplumda? Bazen bir çocuk, bazen bir yetişkin, bazen de olgunluk döneminden yaşlılık dönemine bir çırpıda nasıl geçtiğini kendi bile anlayamamış biri olarak üç farklı isimle aynı kişi olarak çıkar karşımıza. Hepimizin içinde bir parça var olan Oblomov’u bir sendroma dönüştürmeden bir an önce kovup yok etmeden bu sendroma neden olan unsurları daha yakından tanımaya ve anlamaya çalışalım.
“Oblomov Sendromu” Nedir?

Oblomovluk; bilinçli bir uyuşukluk hâlidir. Oblomovların hayallerini gerçeğe dönüştürecek ne cesaretleri ne de güçleri vardır. Ertelemeyle birlikte gelen statükocu bir alışkanlıktır. Bilinen tembellikten farklı olarak tembeller işten kaçarlarken ve bundan mutluluk duyarlarken; Oblomovlar devamlı bir atalet hâlinde olmayı kendileri tercih etmişlerdir. Buna rağmen içinde bulundukları durumdan aslında pek de memnun değillerdir. Akıllarına gelen yeni projeleri hayata geçirme konusunda donuk bir şevk ve büyük bir iştahsızlıkla başarısızlık girişimlerine şahit olursunuz. Bir şeye tam başlayacak gibi olurlar; sonra bunun ne kadar gereksiz olduğu inancıyla hareket ettikleri için kendi kendilerini sabote ederler. Hatta bu durum kendilerini, bir şeyler düşünürken bile rahatsız ederek o kadar yorar ki takatleri kalmamışçasına oldukları yerde tükeniverirler.
Rus yazar İvan Gonçarov tarafından mercek altına alınarak incelenen bu durum, “Oblomov” adlı bir eseri oluşturmasına neden olmuş ve Rus edebiyatının da en önemli eserlerinden biri olmuştur. Sadece Rusya’da değil, global anlamda da popüler olarak farklı ülkelerde de ilgi ve merak konusu olmuş, modern toplumlarda da hâlen rağbet gören bir eser olmaya devam etmiştir.
Oblomov Kimdir?

Oblomov, Gonçarov‘un romanındaki toprak sahibi bir ailenin mirasçısı olarak; bir gün çiftliğin yönetimini kahyasına bırakarak köye bir daha gitmeme kararı alır. Onun yerine tüm işleri hâlledecek bir kahyası olduğu için, içi oldukça rahattır. Kısa bir memuriyet dönemi olur fakat bir süreç de fazla uzun sürmez. Daha sonra küçük bir ev kiralar ve uşağı Zahar’la yaşamaya başlar. Her geçen gün daha da yaşamdan kopar; insanlardan uzaklaşır, sosyal etkinliklere katılmaz ve hiçbir şey yapmaz olur. Kendini bilinçli uyuşukluğun pençesine emanet eder. İçindeki cevheri işleme konusunda uyuşukluğunun esaretinden bir türlü kurtulamaz.
Oblomov, her geçen gün Oblomovluğun olumsuz sonuçlarını iliklerinde daha çok hissederek yaşar. Her geçen gün hayatını değiştirmek için daha çok plan yapar fakat tembelliği de her geçen bir o kadar artar. Çevresindeki insanlar onu kandırarak günden güne Oblomov’u sömürmeye çalışır. Buna karşı bu bitkin ve miskin Oblomov’un elinden ise hiçbir şey gelmez.
Rusya, batıdaki gelişmeleri ve değişmeleri sonraki dönemlerde takibe alarak kendi ülkesine revize edilmiş bir şekilde uygulamak zorunda kalmıştır. Çünkü batının şartlarına adapte olabilmek ve çağa ayak uydurabilmek için bazı yenilikleri kendi ülkesinde uygulamaya mecbur kalmıştır. Gonçarov da kendi içinde yaşadığı çelişkileri, Rus insanının batı insanıyla olan kıyaslamasını Oblomov üzerinden okurlara vermeye çalışarak derin bir eleştiri yapar.
Hareketsizlikten Doğan Tembel Bir Yaşam Tarzı

“… Uyanır uyanmaz, hemen kalkıp yüzünü yıkamaya, çayını içtikten sonra her şeyi inceden inceye düşünmeye, bir şeyler tasarlamaya, düşüncelerini yazmaya niyet etmişti. Yarım saat kadar bu niyetle savaşarak yatağında kaldı; sonra da kahvaltısını her günkü gibi yatağında yapmaya, hemen ardından işlerini uzun uzun düşünmeye karar verdi: insan yatakta da pekala düşünebilirdi. Öyle de yaptı.”
Oblomov, zamanının büyük bir bölümünü yatağında uzanarak harcardı. Rahat yastıkları ve yatağı kolayca ayaklarını kavrayıveren terlikleri; onun hareketlerini uysal bir köle gibi takip eden ve yıllardır kendisinden bir türlü kopamadığı uzun Acem işi bir hırkası vardı. Onu rahatlığa lehimleyen bir sürü eşyasıyla kendi derebeyliğini çoktan ilan etmişti. Bu yüzden de günlük işleri bile yapmasından kendini bile isteye alıkoyduğu yaşamına kayıtsızlık ve tembellik örüntülerini bir bir kendisi eklemişti. Oblomov, hayatında değil alınan kararları uygulamak önemli kararlar dahi almaktan mustarip biri olarak; tasarı aşamasındaki kararın seslendirilip sözcüklere dökülmesi gerçeğinden bile ivedilikle kaçınırdı. Her geçen dakika kendisini sonsuz erteleme halkalarının ucu bucağı görünmeyen sonsuz zincirlerine daha sıkı bağlamaktaydı.
Bunun bir keyif olduğunu düşünenler, günbegün kendileri olmaktan, kendi işlerini kendileri yapma becerilerinden katbekat uzaklaşmaktadırlar. “Keyif” başlığı adı altında büyük bir rahatlıkla sergilenen tüm eylemler, günün sonunda Oblomov gibi işlerliklerini daha da köreltmiş insan yığınlarının silik birer siluete dönüşmelerine neden olacaktı.
Oblomov, Kapsama Alanı Dışında

“Öteki konuklar, ilk üç konuk gibi az gelir, çok kalmazlardı; zaten Oblomov’ un onlarla olan ilişkileri gittikçe tavsıyordu. Oblomov bazen bir havadise takılır, beş dakika konuşur, sonra bu kadar ilgiyi yeter görerek susardı. Oysa kendisinin de konuklarına bir şeyler söylemesi, onlarla ilgilenmesi gerekirdi.”
Konuşmak bile zamanla Oblomov’a anlamsız gelmeye başlar. Çünkü konuşulan konularla ilgili iki çift laf etmek bile ona göre kelime israfıdır. Muhatap aldığı kişilerle fikirlerinin örtüşmeyeceğini bildiğinden kendini iletişime kapatmak Oblomav’a daha doğru gelir. Kendi trajik yolculuğunun biletlerini seyircisine en ön sıradan satmaya başlayan ölgün bir adam hâline gelir zamanla. Müdüründen uyarı işitmektense doktordan hasta olduğuna dair uzun süreli bir rapor alıp istifa etmeyi tercih eder Oblomov. Onu sıkıntı içerisine düşürecek gerçeklerle yüzleşmek yerine durumu kafasında olduğundan kat kat büyüterek kendisini büyük düşüncelerin çıkmaz sokağına atar. Böylece yaptığı seçimler hayatının yeni rotasyonunu belirler.
Güzel şeylerin ömrünü eninde sonunda tamamlayacağını daha önce yaşamış olduğu olaylarla tecrübe ettiğinden; aynı acemice tutkuların vereceği eziyetlerin altında kalarak tekrar aynı acıyı çekmek istemez. Her sabah uyanmaya mecali zor olan ruhunun, divitindeki son mürekkebi boş yere harcayarak kelimelerini sahipsiz bırakmak istemez. Kendisine hata yaptıracak heveslerden olabildiğince uzak durmaya çalışır bilgece bir edayla.
Mecburiyet Dehlizlerinde Boğulmuş Bir Çocuk

“Ne diye altı yedi yıl bir yere kapanıp programlar, azarlar, dersler içinde ölesiye didinmek? Ne diye koşmaktan, oynamaktan, eğlenmekten zorla kendini yoksun etmeli? Bunun sonu yok ki… Ne zaman yaşayacağım ben? Bunlardan çoğu hayatta hiçbir işe yaramayacak.”
Bir şeylerin gerektiği için öyle yapılması gerçeği Oblomov’un ruhunu çarmıha germekten farksızdır. Oblomov için ziyet verici gereksiz bilgiler, ruhunun yüklerini çoğaltmaktan başka bir işe yaramıyordu. Onun için bilgiler, güzel şeyler için olmalıydı. Mutluluğu aşılamayan bilgiye Oblomov’un hayatında yer yoktu. Bütün bunlar ne büyük gam ve kederlerdi onun için! Oblomov, başkaları gibi yüksek mercilerdeki kişilerin karşısında, kendi çıkarları için eğilip bükülmeyi eleştirir. Fakat bu düşünceyi faaliyete geçirmek için de büyük bir özgüven ve sağlam bir irade gerekmektedir. Ve bütün bunlar Oblomov için ne yazık ki sadece teoride kalmakla yetinilen şeylerdir.
Bazı hisler ile bazı kelimeler aileden gelen bir gen aktarımı gibi nesiller boyu devam eder. Biz istesek de istemesek de olumsuz olan, bizi aşağıya çeken şeylerin ne olduğunu fark ederiz. Fakat bu olumsuz kısır döngüyü kırmak için sağlam bir otorite gereklidir. Dilimize pelesenk olmuş ve bize hiçbir faydası olmayan bazı kelimelerin frizbisini gen haritamızdan olabildiğince uzağa atmamız gerekir ki olaylara daha gerçekçi yaklaşımlar sergileyebilelim. Oblomov içinse ise bütün bunlar, kendisine ailesinden kalan ve vazgeçilmesi asla mümkün olmayan koca bir mirasın antika parçalarıdır.
İçindeki gücü açığa çıkarma adına yeni bir umutla yaptığı her hamlede tökezleme; hevesi kursağında kalmış bir çocuk edasıyla olaylara karşı sergileyeceği tavrı daha da geri plana atmasına neden olmuştur Oblomov’un. Hayat sahnesindeki gladyatörlerle çarpışma; onun ruhuna inen keskin kılıç darbeleri sonucu artık bir şeyler için çabalamanın anlamsızlığını aşılamıştır yorgun ve yenik ruhuna. Oblomov da büyük bir handikaba esir düşmüş ve yaşamaktan bilinçli bir şekilde vazgeçerek olabildiğince az hareketli ve çabasız bir hayata mahkûm etmiştir kendisini.
Oblomov’un İyiliği

“Bu arada küçük İlya büyüklerin neler yaptığını, sabahları nasıl geçirdiklerini hiç gözden kaçırmıyor. En küçük şeylere dikkatle bakıyor, ev hayatının türlü gelenekleri hafızasına silinmeyecek gibi yerleşiyor; yaş zekâsı gördüğü canlı örneklerle besleniyor ve için için çevresindeki insanların hayatına benzer bir hayat hülyası kurmaya başlıyor.”
Küçük İlyuşa büyüdüğünde kendi kuracağı hayatın maketini daha çocuk yaştaki gözlemlerinin bir sonucu olarak kafasında çoktan oluşturmaya başlamıştır. Kendi aile büyükleriyle olan yaşamı çocukluğunda nasılsa Oblomov’un da büyüdüğünde kurduğu hayat benzer şemalardan oluşacaktır. Daha çocuk yaştayken korku kavramı küçücük bir çocuğun zihnine kodlanarak hayatı boyunca unutamayacağı bir algının şekillenmesine hizmet etmektedir. Ve bu durum, çocuğun zihin kuramını büyük oranda etkileyerek, kişilik yapısındaki örüntünün olumsuz yönde seyir almasına neden olacaktır.
Yetişkin Oblomov da babasının izinden giden benzer davranışlar sergileyen babasının yeni bir nüshası olmuştur büyüdüğünde. Oblomovka’dan dışarı taşan Oblomovlar zinciri hangi toplumda olmamıştır ki! Oblomov da hareketli bir çocuktu, tıpkı her çocuk gibi. Ama annesinin “Oblomov’ un iyiliği” başlığı altında oğlunun hayatına müdahalesinin çok fazla olması yaşamı boyunca oğlunu etkileyecek olan hasar tespit tutanaklarının artmasına neden olmuştur. Bazen çocuklarımızı korumak adına farkında olmadan daha büyük zarar görmelerine neden olabiliyoruz ne yazık ki! Doğru bilinen yanlışlarımızı sorgulamada ferasetin gücü çok önemli.
Kendi Yaşam Haklarından Müebbet Yemiş Bir Sanık

“İlya İlyiç’in bir şeye ihtiyacı oldu mu bir işaret eder, üç dört hizmetçi birden istediklerini yapmaya koşardı. Bir şey düşürdüğü, almak istediği bir şeye uzanamadığı ya da bir yere kadar gidip bir şey getirmesi gerektiği zaman İlya İlyiç bazen her gürbüz çocuk gibi işini kendi yapmak, istediğini kendi kendine başarmak isterdi; ama annesi babası, üç teyzesi, beş kişilik bir koro halinde bağırmaya başlarlardı: Niçin? Nereye? Ne var? Vaska, Vanka, Zaharka ne işe yarayacaklar? Hey! Vaska, Vanka, Zaharka! Ne bakıyorsunuz öyle alık alık? Gösteririm ben size! Böylece İlya İlyiç hiçbir şeyi kendi kendine yapmak fırsatını bulamazdı.”
Büyüyünce tıpkı ailesi gibi oldu İlyuşa. Kıyafetlerini kendisi giymek yerine uşağı tarafından giydirilen, hareket kabiliyetleri bir kusurmuş gibi aile tarafından bir bir kısılıp tek tek kısıtlanan; henüz çok uzakta değil yaşam ile ölüm arasında bir yerde var olma mücadelesi veren çocuk İlyuşa’ nın yerine onun her işini yapacak birileri her daim bulunurdu. Aile için mümkün olsa çocuklarının yorulmaması için İlyuşa adına nefes alacak biri bile ivedilikle bulunurdu. Yetişkinlikte bocalayan koca adam Oblomov; nasıl yürünür, nasıl nefes alınır, kederlerini nasıl dindirir, problemlerini nasıl çözer, nasıl yaşardı bilmiyordu. Büyük olasılıkla onun adına hep başkaları yaşamıştı.
Arkadaşları hayata karışırken İlya, kendi habitatında mutlu olduğunu, işlerin yolunda gittiğini zannetti. Onlar kendi hayatlarının dümenlerini ellerine alıp var güçleriyle kavramaya çalışırken; İlya o dümeni dolayısıyla da hayatının dizginlerini her geçen gün daha da gevşek bırakmaya başladı. Yetişkin olduğunda da en ufak bir olayda tökezleyerek yere kapaklanan bir adam oldu. En önemli şeylerden biri de gelişimlerini olumlu yönde destekleyecek olan ailenin desteği. Ştoltz’un babasının oğluna söylediği sözler gerçekten takdire şayan! Oblomov ise babasından miskinlik kalıplarını çıkarmayı öğrenmişti.
Ahlaki Değerler Sisteminde Toplum Baskısı Onun Kaotik Çıkmazı

“Bütün bunlar hoş şeyler değildi; yolda ikisinin de tanıdıkları karşılarına çıkıyor, selamlaşıyor, bazen de durup konuşuyorlardı. Oblomov bu rastlantılardan fena hâlde sıkılarak kıpkırmızı kesiliyor, “Yarabbi, ne çirkin durum!” diyordu. Olga’nın teyzesi ona iri ve dalgın gözleriyle bakıyor, Oblomov kendisine baş ağrısı veriyormuş gibi boyuna ruh kokluyordu.”
Olga ile birlikte vakit geçirmelerinden zamanla rahatsızlık duymaya başlar Oblomov. Herkes onları konuşmaya başlayınca bu durum Oblomov’ un canını daha çok sıkar. Çünkü Oblomov, Olga’ ya değer verdiği için Olga’ nın adının dedikodulara karışmasını istemez. Oblomov, Olga’yı sever fakat evlilik büyük bir sorumluluk gerektirdiği için Olga’ dan belli bir müddet uzak durur. Paraya ihtiyaç vardır ve evin hesap işlerini bile çiftliğin kahyası tutmaktadır. Gerçeklere o kadar uzaktır ki Oblomov, bu kısır döngüden çıkmanın bir yolunu arar.
Özetle Oblomovluk, geniş bir perspektiften bakıldığında çağın sendromudur aslında. En ufak bir olayla karşılaştığımızda işler istediğimiz gibi gitmediğinde teslimiyet nişanesini yakamıza kolay bir vazgeçiş mührü gibi takmadık mı? Teslimiyet nehrine kendimizi sırtüstü bırakıp Oblomovluk akıntısında kolayca sürüklenmedik mi? Yaşadığımız çağın getirileri bazen hayatlarımızı alt üst edecek noktaya geldiğinde, durup tökezlememize kendimiz izin verirsek zamanla işlerin nasıl sarpa sardığını anlayamayız bile. Devam edebilmemiz için güzel bir amacın yelkenlerini güçlü umut denizlerinde dalgalandıracak iradede ve kudrette olmalı insan. Huzursuz teslimiyetten metanetle uzak durabildiğimiz güven dolu güçlü ve güzel yarınlara umutla…
Kaynakça
“Oblomovluk Nedir? dunyalilar.org.Web.08.01.2016.Sibel Çağlar
Akıncı, Okan. “Oblomov: Bir Yaşam Tarzı Olarak Oblomovluk” kayiprihtim.com.Web.18.06.2017.
Özcan, Ahmet. “‘Oblomov’: İvan Gonçarovla söyleşi” posttruthdergi.com.Web.11.03.2024.
Usluer, Erdal. “Oblomovluk” epsikolog.com.Web.
Gonçarov, İvan Aleksandroviç.Oblomov. İstanbul:Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,2000.


