Oblomov Kitabını Sevdiyseniz Okumanız Gereken Kitaplar

Editör:
Öykü Karaderili
spot_img

Rus edebiyatında Oblomovluk olarak adlandırılan tipin meydana gelmesini sağlayan Ivan Gançarov’un unutulmaz eseri Oblomov’a herkes aşinadır. Tembelliği, çevresindekilere karşı eylemsizliği ile tanınan Oblomov roman boyunca okuyucuyu da eski kanepesine konuk ederek hareketsizliğine ortak eder. Peki, günümüzde de Oblomov var mı? Bu sorunun yanıtı olarak size modern Oblomovları takdim etmek isterim.

1. Öğle Yemekleri – Evelio Rosero

“…bir hayvana dönüşmekten korkuyor ölesiye; yalnız bir hayvana, kendi kendini yalayıp yutan, yiyip bitiren bir hayvana.”

Kolombiyalı yazar Evelio Rosero’nun Türkçeye çevrilmiş sadece iki kitabından biri olan Öğle Yemekleri, kilisenin monoton düzeni içinde kaybolan ve yavaş yavaş benliklerinden koparak kilisenin bir parçası haline gelmeye başlayan bireyleri anlatıyor. Kitabın adını aldığı öğle yemekleri çevresinde geçen hayatlar, bu yemekler ve kilisenin tutumu arasında sıkışmış durumdadırlar. Bunlardan Tancredo, kitapta en çok üzerinde durulan kahramandır. Yazar onu kambur diye niteler. Bu kamburluğu aslında kahramanın korkaklığının ve eylemsizliğinin vücuduna da yansımış bir halidir.

Tancredo kilisede öğle yemeklerinde gözcülük yapan, bittiğinde toplayan, etrafı temizleyen ve insanları ağırladığı gibi onları göndermekten de sorumlu kişidir. Fakat tüm bu sorumluluklar onun kamburuna daha da yük bindirir. Öğle yemeklerine gelen insanların davranışları, ona bakışları arasında sıkışıp kalmıştır. Roman boyunca bundan içten içe şikayet eder fakat rahibin “Bu senin külfetin ve aynı zamanda kefaretin. Boyun eğ, Tancredo.” sözlerinden dolayı tüm tepkisizliğiyle işini yapmaya devam eder. Özellikle perşembe gününden nefret eden Tancredo, yaşlıların ona çektirdiklerinden bezmiş durumdadır. Kendini kimseye rahatça açamaz, bunların yanında pederin vaftiz kızı Sabina davranışlarıyla onu içine düştüğü bu eylemsizlik ve tepkisizlik haline daha da batırır. Sabina’nın arzusu Tancredo için korkutucu bir hal alır. Bir gece ansızın gelen Peder Matamoros ile içindeki sıkıntılar ortaya dökülecektir.

Tancredo aynı Oblomov gibi içinde bulunduğu düzende savrulur gider, müdahalede bulunmaz; yaşananlara kayıtsız kalarak yaşamına devam eder. Onun hayatında da yeni, düzeninin dışına çıkacağı eylemlere yer yoktur. Ancak Peder Matamoros sayesinde içindeki sıkıntıyı ifade edebilir.

2. Yabancı – Albert Camus

“Değil mi ki, yaşam bir yerde ölümle -yani yoklukla- sonuçlanıyor, öyleyse nedir bu didinip durma, bu yedim içtim, aldım verdim, benim senin kavgasının anlamı?”

Camus’un unutulmaz karakteri Meursault, Oblomov’un belki de modern edebiyattaki en iyi yansımasıdır. Bu kısa kitap bize Meursault’un uzun bunalımını anlatır. Annesinin ölüm haberiyle başlayan kitap, mekan değiştirerek devam eder ama Meursault’un kayıtsızlığı da hep beraberinde gelir. Ölüm haberiyle başlayan kitap başka bir ölümle devam eder fakat bu herhangi bir ölüm değil cinayettir. Bu cinayet aslında Meursault’un kayıtsızlığının da en belirgin yansımasıdır, cansız bedenlere dört kez daha ateş ederek bunu pekiştirir.

Oblomov’un kayıtsızlığını Meursault’ta çok net görürüz, öyle ki kitabın girişinde yer alan “Annem ölmüş bugün. Belki de dün, bilmiyorum.”  cümleleri onun hayatın akışına, ölüme olan kayıtsızlığının yansımasıdır. Annesinin ölümüyle hayatında bir değişiklik olmaz, öyle ki cenaze için izin alması onun için haftalık izin yapmak kadar doğaldır. Kendini tüm bu yas havasına adapte etmeye çalışır ama başarısız olur, öyle ki duruşmasında bile bunu onun aleyhine kullanırlar. Oblomov hareketsizliği, yerinden kalmak istememesiyle çevresine kayıtsızdır; Meursault ise sokaklarda gezer, işe gider ama ruhen olanlara kayıtsızdır. Bedenen ilerler ama ruhen olduğu yerde saymaktadır.

3. Her Şey Yanmış, Her Şey Yıkılmış- Wells Tower

“İnsana hiçbir şey kazandırmayan bir işte kendimi paralayıp duruyorum. Boşu boşuna.”

Wells Tower’ın ilk öykü kitabı, aynı zamanda Türkçeye çevrilmiş tek kitabı olan Her Şey Yanmış Her Şey Yıkılmış hayattan modern Oblomovları çekerek tek çatı altında toplar. Dokuz öyküden oluşan kitap her öyküde başka kırılmalar yaşayan, hayatın akışında sürüklenen karakterlerle karşımıza çıkar. Aslında hepsinin hayatı seyrinden çıkmış olsa da hikâyelerin sonunda umutsuzluğun içinden bir umut çıkmaktadır.

Babasının ölümüyle kendini dağıtan Bob’un sahilde küçük bir kulübeyle değişen hayatı, kardeşlik bağları kopma eşiğinde olan Stephen ve Matthew, alzheimer babası ve onun eşiyle başa çıkmaya çalışan Burt, karısının onu meditasyon öğretmeni için terk ettiği Ed ve daha nice kötü olay yaşayan karakterlerle onların öyküleri… Başlarından geçen olaylar Oblomov’a aykırı dursa da aslında hayata karşı isteksizlikleri, olaylar sonucunda yenilmiş hissiyle bütünleşmeleri aslında Oblomov’un modern insana bir yansıması. Modern hayatın getirileri ve zorlukları onları birer Oblomov olmaya iter, konfor alanları giderek zarar gören karakterler kaçmaya çalışmaz bu hisle son bir umutla beklerler. Oblomov gibi kanepeleri yoktur; onların kulübeleri, arabaları vardır.

4. Aylak Adam – Yusuf Atılgan

“Sanki bütün dünya konuşuyor, dans ediyor, operaya gidiyordu. Şu kutunun içinde bana piyano çalacak birini bulamıyordum.”

Türk edebiyatının Oblomov’u denildiğinde belki de ilk akla gelen C.’dir. Yusuf Atılgan’ın akıllara kazınan bu isimsiz kahramanı kendini Oblomov gibi kanepesine mahkum etmez bunun yerine İstanbul’u karış karış dolaşır, hayatından kadınlar geçer durur, aramayı bırakmaz, bazen aradığının ne olduğunu unutur. Unuttuğunda ise çocukluğuna dönerek anılarını tazeler. Onun çocukluğuna dönüşü Oblomov’u da hatırlatır. Oblomov da romanın bir bölümünde çocukluğuna giderek bazı anılarını canlandırır.

C.’nin yaşamı tatminsizlik üzerine kurulmuştur aynı Oblomov gibi. İki kahraman, hayatlarından geçen insanlarda bile aradıklarını bulamaz. Bu bazı kalp kırıklıklarına sebep olsa bile Oblomov’un erteleme huyuyla, C.’nin arayıp durması onlarda eksiklik hissine sebep olur.

5. Postane – Charles Bukowski

“Uyudum, uyudum, uyudum… Sabah uyandığımda sabahtı ve hâlâ hayattaydım.”

Bukowski’nin alter egosu olarak adlandırılan Henry Chinaski, Oblomov’un dönemsel ve dışavurumu olarak zıt bir yansımasıdır. Otobiyografik öğeler barındıran romanda özellikle Bukowski’nin bir dönem postanede çalışması Chinaski karakterinin oluşmasında etkilidir. Chinaski yıllarını postanede çalışarak geçirir -aynı yazarın kendisi gibi- fakat yaptığı iş ona külfet olmaktan başka bir işe yaramaz, tatmin etmez. Fiziken yorucu olduğu kadar zihnen de bir katkısı olmadığını fark eder, bundaki bir etken de çalışma ortamındaki sorunlardır. Çalışma arkadaşlarıyla anlaşamaz aynı kadınlarla anlaşamadığı gibi. Barlar, alkol ve kadınların hayatından eksik olmadığı Chinaski bu düzenin içinde giderek sıkışmaktadır. Aynı Oblomov’un çevresindekilerin sözleri ve beklentileri altında sıkıştığı gibi.

İnsanlar Chinaski’nin topluma yabancılaşmasına engel olmaz, aksine onu yalnızlığa iter. Fakat o, Oblomov’un döneminde olmadığı için isyanını argo ve öfkeyle ifade eder. Belki de Oblomov, Chinaski gibi modern bir zamanda yaşasaydı sessiz ve melankolik ruh halinden çıkarak çalışmanın zorunlu olduğu, emeğin ise hiçe sayıldığı bir toplumda argoya başvurabilirdi. Chinaski, Oblomov’un kayıtsızlığının gürültülü bir yansıması gibidir.

Kaynakça:

Rosero, Evelio. Öğle Yemekleri. Çeviren Seda Ersavcı, Can Yayınları, 2001.

Camus, Albert. Yabancı. Çeviren Ayça Sezen, Can Yayınları, 1996.

Tower, Wells. Her Şey Yanmış Her Şey Yıkılmış. Çeviren Ertuğrul Pek, Holden, 2023.

Bukowski, Charles. Postane. Çeviren Avi Pordo, Parantez Gazetecilik ve Yayıncılık, 2001.

Atılgan, Yusuf. Aylak Adam. Can Yayınları, 2017.

Öne Çıkan Görsel Linki.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.

Yusuf Atılgan’ın Evreninde 5 Farklı Tema

Yusuf Atılgan’ın metinlerinde yalnızlık, yabancılaşma, aidiyetsizlik, bastırılmış arzular ve bitmeyen bir arayış birbirine karışır.