Bir Amerikalı şair olan Sylvia Plath, 1932’de Amerika’da doğmuş ve 1963’de hayatına İngiltere’de son vermiş; bir Türk şair olan Nilgün Marmara ise 1958’de İstanbul’da doğmuş ve 1987’de yine İstanbul’da hayatına son vermiştir. Plath ve Marmara, farklı zamanlarda ve dünyanın farklı yerlerinde doğmuş fakat benzer travmalara, eksikliklere, problemlere maruz kalmış ve bunların üzerinden benzer şekillerde gelmeye çalışmışlardır. Üstelik bu benzer ızdıraplar, benzer sebeplerden kaynaklanmıştır: Manik depresyon olmak üzere, aşırı düşünmek, baba figürünün silikliği, yalnızlık, anlaşılamamak, kadın olmak… Bu iki kadının hayatları arasındaki benzerlikleri görmenin en iyi yolu, onların kendi kendilerini anlattıkları sanatlarına bakmak olur. Hepimizin bildiği gibi, sanatçıların en iyi yaptıkları şeylerden birisi; duygularını, düşüncelerini, yaşamlarını ve hatta hayallerini sanatlarında yansıtabilmeleridir. Bu yüzden sanatlarını gerçek hayattaki acılarından kaçmak için bir yol olarak gören Sylvia Plath ve Nilgün Marmara’nın onları benzer sonlara iten benzer ızdıraplarını karşılaştırmanın en iyi yolu, yazdıklarına bakmak olacaktır.

Yazılarındaki Ortak Duygular
Aşırı düşünmek (overthinking), kişiyi kaygı ve depresyona daha duyarlı hale getirdiğinden, intiharı düşünmeye yol açan faktörlerden en basiti olabilir. Her ne kadar düşünmek, öğrenmek ve farkında olmak çok önemli olsa da, bunlarda aşırıya kaçmanın yıkıcı sonuçları olabilir. Çok okumaları, yazmaları ve düşünmelerinin kimi zaman Plath ve Marmara’ya zarar verdiğini hatta bundan onların da yakındığını görebiliyoruz: Plath, Günlükler’de “Eğer düşünmeseydim, çok daha mutlu olurdum.” derken, Marmara, Defterler’de “Her şeyi yazmıyorum, yazarsam çok dağılacağım gibi…” der. Düşündüğü her şeyi yazmasının ona zarar vereceğinin çünkü düşündüklerinin aşırı olduğunun farkındadır. Depresif semptomlara sebep olarak bireyin kendisine zarar verme düşüncesine itebilecek faktörlerden biri, aidiyet duygusunun eksikliğidir. Aidiyet duygusu, insana kim olduğunu ve ne istediğini anlamakta yardımcı bir duygu olduğu için yokluğu, kimlik bunalımına yol açabilir; nereye ait olduğumuzu bilmek, kim olduğumuzu bilmemizde bize yardımcıdır. Plath ve Marmara’nın eserlerinde sık sık yaşadıkları kimlik bunalımını görmek mümkün.
“Tanrım, ben kimim? Bu gece kütüphanede oturuyorum, tepemdeki ışıklar gözümü alıyor, vantilatörün pervaneleri gürültüyle vızıldıyor. Her yer, her yer kitap okuyan kızlarla dolu. Azimli yüzler, pembe, beyaz, sarı renklerde tenler. Ve ben, bir kimliğim olmaksızın öylece burada oturuyorum: kimliği belirsiz.” (Plath)
“Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer…” (Marmara)

Kadınların kimlik bunalımı yaşamaları ve yalnız hissetmelerinin üstesinden gelememelerinin yaygın sebeplerinden birisi, ihtiyaçları olan baba figürüne sahip olamamalarıdır, bu konu üzerine yapılmış araştırmalardan birinde kız çocuklarının babalarıyla yakın olmalarının onlar üzerinde pozitif etkileri olduğu görülür, yeterli baba figürüne sahip olan kız çocukları mental olarak daha sağlıklı olur. Nilgün Marmara ve Sylvia Plath’ın eserlerinde babalarına olan sitemlerini de görebiliriz: Plath en ünlü şiirlerinden biri olan “Daddy” adlı şiirinde “Babacığım öldürmek zorundayım seni…/Ben zaman bulamadan ölüverdin…” derken; Marmara, Ingeborg Bachmann’a ait olan “Ben babamın yuvarladığı çığın altında kaldım.” alıntısını “Kan Atlası” adlı şiirinde epigraf (önsöz, özet, başka metinlere olan gönderme) olarak kullanmıştır.
İntihara teşebbüs eden insanların yaşamayı sevmediği varsayılsa da, ızdırapları onlar için dayanılmaz olan insanlar yaşamayı sevebilir. İntihar düşüncelerine sebep olabilecek bütün bu düşüncelerine karşılık, Plath ve Marmara’nın yazdıklarında sık sık daha çok yaşayabilmeye olan arzularını görmek mümkün.
“Çalışacak, okuyacak, düşünecek, yaşayacak ne çok şey var. Bir ömür yeterli değil.” (Sylvia Plath)
“Borçluyuz daha çok yaşamaya!” (Marmara)
Ve en sonunda ne kadar yaşamaya arzu duyduysalar da, bütün ızdıraplarını sona erdirmek için duydukları arzu ağır basar ikisinin de: “Ölmek, her şey gibi, bir sanattır, bu konuda yoktur üstüme” (Plath, Ariel) “Nasıl da biçilmiş kaftan ölüm bu solgun yürek için” (Marmara, Savrulan Beden)

Nilgün Marmara’nın Gözünden Sylvia Plath
Eserlerinde yansımalarını gördüğümüz bu benzer düşüncelerin yanında, yaşamlarının, travmalarının, düşünce tarzlarının ne kadar benzediğini Nilgün Marmara’nın lisans tezinde Sylvia Plath’ı anlatma ve ona imrenme şeklinde de görülmektedir. Marmara, Plath’ın eserlerini, onun intiharı bağlamında analiz ederken sürekli onun kendi ızdırabına verdiği bu sonun haklı ve kaçınılmaz olduğundan bahseder. Plath’ın intiharını kendi içinde zaten onayladığı için bize bir nevi kendi gelecek intiharının sebeplerini sunar.
“Belki kendini yok etmek de bir kendini koruma girişimi, sevgi görmek için atılan bir çığlık, mutlu yaşama olasılığının aranışıdır…” (Marmara, Sylvia Plath’ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi)
“Kadınlara ikinci sınıflığı dayatan ve sarınmaları için, ıstırapla dokunmuş bir kumaştan başka bir şey sunmayan bir toplumun kurbanı olan Plath, uzlaşmayı reddeder ve uyumlu sosyal varlıkların çirkinliğine kaçınılmaz bir tepki olarak intiharı seçer.”
“Ölü bir baba yüzünden, erkek bir otorite figüründen yoksunluk yüzünden acı çekmesine yol açan ideoloji, ironik bir şekilde ona intiharsı şairlik yoluyla kendini gerçekleştirme fırsatı sunar; sözcüklere yönelik yoğun saplantısı, ölme arzusuna benzer.”
Manik depresyon gibi ağır bir hastalığın da yıkıcı etkileriyle ortaya çıkan melankoli bu narin ve hayata karşı kırgın olan kadınlara dayanması, üstesinden gelmesi, göz yumması zor gelmiştir. Yine Marmara’nın da dediği gibi, kadınların toplumsal bir hastalığın sonucu olan perişanlığının kurbanı olmuşlardır ve her şeyin sürekli kirlenişinin iç karartıcı bir şekilde farkında oluşları onları ölüme sürüklemiştir.
“Her anın niye’sini sorgulayan bir varlığın saygısızlığını yok etmek için kararlaştırılmış bir eylem bu! Çocukluğun kendini saf bir akışına bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte! Bu tükenişle hiçbir yeni yaşama başlanamaz, bu nedenle tüm sevdiklerime elveda diyorum. Ben’i bağışlayın!” (Nilgün Marmara, intihar notundan,1985)

Kaynakça
Marmara, Nilgün. Defterler. İstanbul: Everest Yayınları, 2016
Marmara, Nilgün. Kağıtlar. İstanbul: Everest Yayınları, 2016
Marmara, Nilgün. Daktiloya Çekilmiş Şiirler. İstanbul: Everest Yayınları, 1988
Marmara, Nilgün. Sylvia Plath’ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi. İstanbul: Everest Yayınları, 2006
Plath, Sylvia. Günlükler. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi, 2017
Plath, Sylvia. The Collected Poems. New York, US: Harper & Row