“Hayatım boyunca dürüst bir adam, çalışkan bir vatandaş, cesur bir asker oldum, kadın olmanın ve erkeklerin öylesine gurur duyduğu nitelik ve erdemlerin cinsiyetimde eksik olmadığını kanıtlayan çok sayıda kadının arasında anılacak olmanın zaferini yaşıyorum.”
Tüm dünyanın Türkiyeli feminist sanatçı olarak tanıdığı Nil Yalter, yalnızca feminist bir sanatçı olmayıp Fransız feminist sanat akımının ve video sanatının 1970’lerdeki öncü temsilcilerindendir. Babasının görevi nedeniyle 18 Ocak 1938 yılında Kahire’de doğmuştur. 3 Yaşına kadar Kahire’de yaşayan ardından İstanbul’a dönen feminist sanatçı ilk gençlik yıllarını da burada geçirmiştir. Nil Yalter, lise öğrenimini İstanbul Amerikan Robert Kolej’inde tamamlamıştır. Çocukluğundan beri resim sanatıyla ilgilenen Yalter, Robert College’deki eğitimi sırasında; resmin yanı sıra tiyatro, dans ve pantomim ile de ilgilenmiştir.

İlk kez 1956’da Paris’e gidip oradaki sanat ortamını tanıdıktan sonra, çok defa Fransa’ya gidip gelen Yalter 1965’te yani 27 yaşında Fransa’ya yerleşmiştir. Sanatçı, 1960’ların sonundaki Fransız karşıt kültür ve devrimci siyasal akımlarında etkin bir şekilde yer almıştır. 1965-1970 arasında çok önemli bir “kimlik sorgulaması sürecine” giren sanatçı, araştırmalarını günlük konular, sosyal olgular, önyargılar üzerine yoğunlaştırarak, desen, fotoğraf, film, performans gibi tekniklerde farklı deneylere yönelmiştir.
1970’lerden itibaren ürettiği video, performans ve yerleştirme çalışmalarında hem bu toplumsal hareketlerin hem de etnoloji biliminin etkisi, sanatçıya özgü çoğul bir estetik içerisinde gözlemlenebilmektedir. Ayrıca ilk resimlerinden günümüze, ürettiği tuvaller üzerine eserleri ve dijital eser çalışmalarında genel olarak soyut sanatın, özellikle de Rus Konstrüktivizm akımının etkilerini görmek mümkündür. Nil Yalter’ in eserlerinde tüm bu etkilerin ve kişisel olan ile politiğin iç içe geçtiği, hatta yer yer otobiyografik sayılabilecek bir üslup söz konusudur. (Tezkan,2009)

Nil Yalter’ in Feminizm ile Tanışması
Sanatçının feminizm ile tanışması 18 yaşındayken yani 1956 yılında, Simone de Beauvoir’in yazdığı (The Second Sex) yani “İkinci Cins” adlı kitabı keşfiyle olmuştur. Sanatçı bu sürecini şöyle anlatmaktadır: “1968 olayları bittikten sonra feminist hareketlenmelerin çoğalmasıyla birçok dernek ve gruplar kuruldu, dergiler çıkartıldı. Bu hareketlenmelerin dışında 1971’de 343 kadın “Ben çocuk aldırdım.” diye imza atarak ve büyük savaşlar vererek kürtaja izin veren kanunun çıkarılmasında rol oynadı. 1872’de, Fransa’da kadın sanatçılar son derece etkili ve etkin feminist gruplar kurdular. Onlardan birini de ben kurdum. Birbirimizin atölyelerinde her ay 1-2 defa buluşup, o günün Fransa’sında kadının sanat dünyasında ki yerini konuşup, sanatsal etkinlikler düzenleyip, konuşmalar yapardık; kapımız herkese açıktı. Galerilerde kaç kadın çalışıyor, kaçı etkin, bunları araştırıp istatistiklerini yapardık. Geçmişte sergilere katılan kadın sanatçıların sayılarını incelerdik. Buna bir örnek verecek olursak, 1972’ de, Fransa’ da Pompidou’nun yaptığı ilk çağdaş sanat sergisinde sadece 1 kadın ve 99 erkek sanatçının çalışması sergilendi” (Küçükyıldırım, 2011).

Nil Yalter, araştırmacı yaklaşımlarıyla farkındalık kazandırmış bir isimdir. Ayrıca Yalter fotoğraf, resim, yazı, video, çizim, kolaj gibi farklı teknikler kullanmış; çok yönlü bir sanatçı olduğunu kanıtlamıştır. Sanatçı, insanların varoluş mücadelesini gözlemlemiş kayıt altına almıştır; bu kayıtlarını kurgulayarak özgün çalışmalar ortaya çıkarmıştır. Bireyin toplumda var olma çabasını işleyen sanatçı, burada kadını ön plana çıkartarak toplum mücadelesini kadının gözünden yansıtmıştır. Kendi kültürü için de çalışmalarını sürdüren Yalter, konuşmaya bile çekinen adeta ikinci planda tutulan “kadın” sorunları için de çalışmalar yapmıştır. Tüm ötekileştirmelere karşı bir tavır sergilemiş; cinsiyet ayrımcılığına ve ırkçılığa dikkat çekmiştir.
Bir çok koleksiyonu olan Nil Yalter, Vera Molnár’la birlikte AWARE 2018 kapsamında kariyerinde 30 yılı aşkın sanatçılara verilen üstün yetenek ödülüne de layık görülmüştür. Nil Yalter’ in eserleri yurtiçinde ve yurtdışında birçok sergide galeride ve bienalde güncellenerek sergilenmektedir.
Nil Yalter’ in Birkaç Eseri
Başsız Kadın veya Göbek Dansı Videosu, 1974.

Yalter, geleneklerin baskısı altındaki kadının konumu üzerine olan bu işiyle yalnızca feminist sanatın değil performans sanatının da ilk örneklerinden birini verir. Bugün Centre Pompidou Müzesi, İstanbul Modern ve Verbund gibi saygıdeğer koleksiyonlarının parçası olan yapıt Paris Modern Sanatlar Müzesinde de sergilenir; René Nelli’nin “Erotique et Civilisations” isimli kitabından aldığı bir metni, sanatçının kendi göbek deliğinin etrafına, siyah keçeli kalemle yazmasıyla başlar: “Kadın hem dışbükey hem de içbükeydir…” Metnin aslı Afrika’nın belli bölgelerinde yayın olarak yapılan kadın sünnetine dair etnografik bir analiz olup yaklaşık 20 dakika süren siyah beyaz video, doğurganlığı artırmak adına imam tarafından karnına tılsımlı yazılar yazılan Anadolu kadınının durumuna gönderme yapar.
Türkiye için erken tarihli olmasının yanı sıra çağdaşları için de oldukça öncü olan yapıt, geleneklerin baskısı altındaki kadınlara eleştirel bir ironiyle yaklaşır. İzleyici trajik komik bir ayine tanık olur. 70’lerin video geleneklerinin izlerini eserde görmek mümkündür. Sanatçının kendi bedeni, yaralanmış kadın egosunu sahnelemede araç olarak kullanılmıştır. Bu beden, dönemin feminist hareketinin kullanmayı sıkça tercih ettiği ironik tonla sergilenmiştir. Video, Anadolu kadınının durumuna gönderme yaparken geleneksel yaşamın baskısı altındaki kadının doğal zevklerinden menedilmesine isyan eder (Tezkan, 2009).
La Roquette (Kadınlar Hapishanesi), 1974.

Yalter’ in “Kadınlar Hapishanesi” (La Roquette) isimli çalışması on altı fotoğraf karesinden ve desenden oluşuyor. Amerikalı Ressam Judy Blum ve Nicole Croiset ile birlikte hazırlanmıştır. Yalter‘ in Artel ekibiyle yaptığı görüşmesinde anlattığına göre bu çalışmada; hapishanesinin mahkûmlarından olan Mimi’nin öyküsü anlatılmaktadır. Mimi’nin hayatından bizlere kesitler sunuyor. Görüntüleri izlerken videonun altında Mimi’nin kendi sesinden hapishane günlerini anlatan sesleri dinliyoruz. “Kadınlar hapishanesinde kadının hayatı aslında ” ev hanımlığından” çok da farklı değil. Ütü yapacak; yer silecek gibi. üstelik gardiyanlar da bakire.”
Harem, 1979- 80.
Her detayın kendine ait bir işlevi olduğu karmaşık yapılı bir sistemdir.

Bir mekan incelemesi olarak Harem. Yalter‘ in Arter ekibiyle yaptığı görüşmede dediğine göre: Harem’de bir hapishane. Hikayesi de şöyle: Topkapı Sarayı’nın kapalı bir gününde çekimleri yapılmış. Eserde görülen genç kadının anneannesi haremde bir cariye. Aslında Habeşistan’dan gelen bir köleymiş. İşte Harem de böyle bir kişisel çalışma. bu çalışmada gerçek ve kurgu iç içedir ve çalışmanın amacı kemikleşen cinsiyet rollerini sorgulamaktır. Kadının görmezden gelinen arzularına da bir atıf yapar.

Bu eserin hikayesi oldukça trajik. Nil Yalter’ in, Arter ekibiyle yaptığı bir görüşmede hikayesi şöyle anlatılıyor: Rahime Etnik kökeni Kürt olan köyde doğmuş bir kız çocuğu. 13 yaşında bir çocuk gelin olarak evlendiriliyor. 14 yaşında hamile kalıyor. Rahime’nin anlatımına göre çocuğuyla birlikte büyümüş. Rahime’nin kızı büyüyor. Bir süre sonra kuzeni, Rahime’nin kızıyla evlenmek istiyor. Rahime’nin kızı ise ” ben aileden biriyle evlenmek istemiyorum” diyor. Sonra kuzen tabancasını çekiyor, önce Rahime’nin kızını katlediyor. Ardından da kendini öldürüyor. Kocaman bir trajedi. Aynı zamanda bu geçici meskenlerin de trajedisi. Rahime aslında bir temizlik görevlisidir. Kızı da temizlik yapmak istemediği için bir fabrikada çalışmaya gidiyor ve olay orada yaşanıyor. Rahime daha sonra Amerikan Hastanesine gidiyor ve orada hademe olarak çalışmaya başlıyor. Ardından iğne yapmayı öğreniyor. Çünkü anlamak istiyor bu ölüm meselesini.
Bizce asıl trajedi, asıl yıkım da bu. Yalter‘ in bu eseri; çaresiz yaşamları, kadının sesini çıkartmasına dahi izin verilmeden obje olarak görülmesini, yok sayılmasının ve hiçbir isteğinin öneminin olmayışının izlerini görüyoruz. Ne acı…
Nil Yalter, öncüsü de olduğu bu akımda sayısız eser hazırlamıştır. Toplumu bir çok önde eleştirip ötekileştirilen birçok kavramın karşısında durmuş bir isimdir. Bugün 84 yaşında olan sanatçı, feminist ruhuyla hâlâ çalışmalarına devam etmektedir.
Arter ekibi aracılığı ile Eda Berkmen’ in Nil Yalter ile söyleşisine buradan ulaşabilirsiniz. Ayrıca ilginenler için Nil Yalter’ in hayatına ve bir çok eserine dair Melis Tekzan tarafından hazırlanmış siteye buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynakça
Ergenç, A, (2016). Nil Yalter ve Görünmeyenler. Web 28 Temmuz 2022
Galerist. Nil Yalter Sergileri Web 28 Temmuz 2022
Gratza, A. (2018). Nil Yalter. Web. 28 Temmuz 2022
Hundred Horoines. Nil Yalter. Web. 28 Temmuz 2022
Küçükyıldırım, P. (2011). Ümitle Yaşamak, Çalışmak Lazım. Web 28 Temmuz 2022
Tezkan, M. (2009). Nil Yalter. Web. 28 Temmuz 2022
Toprak, A. (2018) . Feminist Bir Yaklaşımla Nil Yalter’in, Sanat Ortamına Katkısı. Dergi Park. s.1(2) 215-23 Web 28 Temmuz 2022


