The Queen’s Gambit, Netflix’in ekim ayında izleyenlerle buluşturduğu bir mini dizi. Yedi bölümden oluşan bu dizi Walter Tevis’in aynı isimli romanından uyarlama ve şu an Netflix’in en çok izlenenler listesinde bir numarada. Daha öncesinde beyazperdeye uyarlanmaya çalışılan ama başarılı olamayan bu dizi, küçük yaşlarından itibaren satrançla ilgilenen bir kızın hayatı etrafında dönüyor. Bir dönem dizisi niteliğini taşıyan bu yapımın başrolünde Split ve bu seneki Emma uyarlamasından tanıdığımız Anya Taylor Joy var. Satranç dünyası hakkında ve bağımlılıkların gerçek yüzü hakkında olan bu dizi Netflix’in en iyi işlerinden biri olmuş diyebiliriz.
The Queen’s Gambit Dizisinin Konusu
Elizabeth Harmon, annesinin ölümünün ardından dokuz yaşında bir yetimhaneye gönderiliyor. Bu yetimhane hayatı aslında ilk bölümün temelini oluşturmanın yanında,Beth’in karakterinin oturmasını sağlayan her şeyi kapsıyor. Elizabeth, yetimhanenin bodrum katına indiğinde okulun bir hizmetçisi olan Bay Shaibel’ın satranç oynaşını görüyor ve direkt etkilenip oynamak istiyor. Bu minik kızı ve yeteneğini daha ilk oyunda Shaibel fark ediyor ve tabii ki üzerine düşüyor.
Fakat konu yalnızca bununla sınırlı değil. Yetimhanede günlük alınan birtakım haplar var. Bunlardan biri yeşil haplar, yani sakinleştiriciler. Bu ilaçlar zamanla çocuklar için yasaklansa da bu yasaktan çok önce Beth ilaçları bir bağımlılık haline getiriyor ve bu ilaçlar onun gözünde satrancı daha iyi oynamasını sağlıyor.
Bir diğer dönüm noktası ise, Beth’i bir ailenin evlat edinmesi. Alkolik bir kadın, ilgisiz bir kocadan oluşan bu aileyle birlikteyken Beth, ilk turnuvasına katılıyor ve her oyunda yakaladığı üstün galibiyet onu çok farklı yerlere getiriyor.
Ardı ardına turnuvalar kazanan Beth, artık satrancı hayatının merkezine koymuş durumda. Kazanma hırsı çok fazla olan ama yine de günden güne bağımlılığı artan bir karakter. Hala o sakinleştiricileri almasının yanında belki de annesinden -üvey annesinden- etkilenip fazlaca alkol almaya başlıyor. Beth’in dünya şampiyonluğu mücadelesi ve bu bağımlılıktan kurtulma süreci işte böyle ilerliyor.
Satranca ilgisi olmayan birinin de rahatça izleyebileceğini düşündüğümüz dizide, bölümler bir saat uzunlukta olmasına rağmen her bölüm ilgi ve merak gitgide artıyor, seyirci Beth’in kazanmasıyla sevinip, herhangi bir hatasıyla üzülebilecek kıvama geliyor. Satranç konusunda, dizi özel olarak satranç ustalarından yardım aldığı için bu alana yönelen insanlara da hitap ediyor. Yani hikayenin hem anlatımı hem de işleyişi itibariyle güçlü olduğu kesin.
The Queen’s Gambit Sinematografisi
Öncelikle bir dönem dizisi olduğundan, izleyici olarak en önem verdiğimiz şeylerden biri sinematografi. 1950 ve 1960 dönemini göz önünde bulundurup diğer izlediğimiz yapımları ele alırsak Netflix iyi bir iş çıkarmış diyebiliriz. Kısaca bahsedecek olursak, dizinin başı, Beth’in satrançla henüz tanışmadığı kısımlar renk olarak zayıf başlarken, Beth’in renklenen hayatıyla birlikte görüntüler de renkleniyor. Yetimhaneden çıktıktan sonra gördüklerimiz gerçekten birer görsel şölen. Öncelikle taşındığı ev renkleniyor ardından gezdiği ülke ve şehirler. Mesela Las Vegas coşkulu ve renkli, Paris elegant ve Rusya melankolik. Ülkelerin manzaralarından ve kültürlerinden çok da yararlanılmasa da arada yapılan ve gösterilen göndermelerin güzel olduğunu söyleyebilirim.
Bir diğer konu; kostümler. Dizi modanın kalkındığı ve estetik bir haz haline geldiği bir dönemi anlattığı için seçilen kıyafetler oldukça önemliydi. Yetimhanede hep tekdüze kıyafetler olsa da, yaşı ilerledikçe Beth, ilk olarak üvey annesinin yardımıyla kıyafetler almaya başlıyor. Gitgide bu tutkusu artıyor,bununla birlikte kostümler de güzelleşiyor. Gittiği ülkeye göre ana karakterimiz kendine bir tarz yaratıyor. Onun dışında Benny karakteri, dizinin tarzının aksine -dönemin erkek tarzının aksine- daha gotik bir tarza sahip ve bence oyuncu da bunu kaldırabilmiş. Kostüm açısından da güzel seçimler yapıldığı söylenebilir.
The Queen’s Gambit Dizisinde Karakterler, Karakter Gelişimleri ve Oyunculuklar
Hikayenin ana karakteri Beth, dizi boyunca bir arayış içerisinde. Kendini bulma endişesiyle büyüyen biri ve hırslarının ve zaaflarının onu yenmemesi için elinden geldiğince savaş veriyor. Anya Taylor Joy, bu karaktere tam oturmuş. Hafif ürkütücü bir güzellik taşıyan yüzü, Beth’in dehasını öne çıkarmasına yardım ediyor ve karakteriyle bütünleşmesini sağlıyor. Karakter küçüklük anıları sayesinde şekillendiğinden Beth, bu anlamda hikayenin ilk bölümünde, yetimhanede tanıştığı Jolene karakterinden çok etkileniyor.
Jolene, yetimhanenin ağzı bozuk kızı olarak biliniyor. Siyahi bir karakter olan Jolene, bu yönden hayatta hiçbir şansının olmadığına inanıyor ama arkadaşı için birçok şeyi feda etmeye hazır. Yetimhanede tanışıp ciddi anlamda tüm hayatını etkileyen bir karakter daha: Mr.Shaibel.
Mr. Shaibel, yetimhanenin hademesi. Sürekli bodrum katta satranç oynayan bu yaşlı adam, bir gün Beth’in ısrarlarına dayanamayıp ona satrancı öğretmeye başlıyor. Bu süreçte, aslında gayet iyi bir oyuncu olan Shaibel, Beth’in yeteneğini keşfediyor ve onun bu konuda ilerlemesi için elinden geleni yapıyor. Jolene ve Shaibel karakterinin iyi canlandırıldığını düşünüyorum.
Gelelim Beth’in üvey ailesine. Üvey annesi Alma, bir alkolik ve bu bağımlılığı yüzünden vücudu sürekli basit virüslere yakalanmakta olan sakin bir ev hanımı. Eşi Alston ise karısından hiç hoşlanmıyor, Beth’i evlat edinenin kendisi olmasına da rağmen Beth’ten de hiç hoşlanmıyor ve karakterin evi terk etmesi de uzun sürmüyor. Bu ayrılık Beth’i ilk turnuvasına sürüklerken Alma ve Beth arasındaki anne-kız bağını da güçlendiriyor. alma karakterini canlandıran kişi ise hem bir yazar hem de bir oyuncu olan Marielle Heller.
Gelelim Beth’in karşılaştığı ve bağ kurduğu rakiplerine.
İlk olarak Townes. Beth henüz ilk turnuvasındayken tanıştığı bu karakter, daha Beth’i izlediği ilk maçta ondan çok etkileniyor. On beş yaşında neredeyse ustaca oynayan bu kızla tanıştıklarında aralarında bir arkadaşlık doğuyor. Ara ara karşımıza çıkan bu karakteri Jacob-Fortune Lloyd canlandırmakta.
Beth’in bir diğer güçlü rakibi; Benny Watts. Benny, hikayeye girdiği andan itibaren gotik tarzı, üstün satranç bilgisiyle izleyiciler tarafından sevilen bir karakter olup çıkıyor. İlk karşılaşmalarından itibaren Beth için önemli bir karakter. Bu rakibiyle de duygusal bir bağ kuran Beth, Benny sayesinde bağımlılıkları konusunda inanılmaz bir gelişme kaydediyor. Benny, aslında garip ve etkileyici bir karakter olduğu için dizide hayranları tarafından en sevilen karakter olarak geçiyor. Bu karakterin sevilmesinde oyuncunun payı da büyük. Karakteri Thomas Brodie-Sangster canlandırıyor.
Beth’in Beltik, Borgov gibi önemli rakipleri de var fakat bu karakterler özel bir karakter olarak değil, Beth’in karakterini etkileyen figürler olarak incelenebilir.
Dizi, özellikle ana karakterinin üç boyutlu işlenmesi sebebiyle karakter gelişimi konusunda çok başarılıydı.
Satranç ve Tutkular
Dizi, satranç üzerine oluşan bir yapım olduğu için bu konuya da bir parantez açılmalı. Dizi satranç oynayanlar için bir kılavuz olabilir mi? Sorusuyla başlayalım.
Dizi, satranç oynayanlar için pekala bir kılavuz olabilir. Öncelikle, en başta dizide satrançla ilgili birçok kaynak görüyoruz. Beth okurken gördüğümüz kitaplardan biri de Modern Satranç Açılışları.
Bunun yanı sıra müsabakalarda gördüğümüz hamleler, satranç ustası Garry Kasparov tarafından düzenlendiği için çok hoş detaylara sebebiyet veriyor. Yalnız yönetmen, oyun sırasında yalnız hamleleri değil, oyuncuların yüzlerini, ruh hallerini de göstermeyi amaçlıyor ki bu da satranç oyunun nasıl hırslı ve tutkulu insanlar yarattığını gözler önüne seriyor. Karakterler oyun sırasında heyecanlı, tedirgin ve sevinçli olabiliyor ve bu duyguların değişmesi rakibin yalnız bir hamlesine bakıyor.
Elizabeth Harmon, yalnız madde bağımlısı değil, aynı zamanda oynadığı bu oyuna da bağımlı. Yalnız bu bağımlılık onun sonunu mu getirecek, yoksa ona büyük bir zafer mi kazandıracak?
Dizi, işlediği temaya, verdiği mesajlara, karakter gelişimlerine sadık kalarak başarılı bir yapım olmuş. Hatta uzun sürenin ardından Netflix’in en iyi yapımlarından biri olmuş denilebilir. Sonuç olarak, diziyi izlemek için kesinlikle vakit kaybetmeyin, keyifli izlemeler!