Nermin Bezmen tarafından kaleme alınan ve İkinci Dünya Savaşı’nın ülkemize yaklaştığı zamana uzanan Bir Harp Gelini Benan’ın Defteri adlı romandan en can alıcı 15 alıntıyı sizler için derledik!
- “… hayat olduğu yerde duruyor mu ki, insan dursun. Hayatı başladığı noktada bitirmek diye bir şey var mı? Herkes, kendisine göre, o veya bu şekilde mesafe alıyor. Önemli olan, bu yolu alırken yolculuğun şartlarını kabullenecek ve altından kalkacak gücü olsun insanın.” (s. 51)
- “Kız çocuğunun erkek evlattan ne farkı var! Tam aksine, kızların daha kuvvetli, daha donanımlı yetişmesi gerekir bana göre. Yuvada, ailede huzuru, düzeni sağlayan da kadın, savaşta, kavgada, en büyük acıyı çeken de kadın.” (s.52)
- “Canın çok yandığı, kalbin çok kırıldığı zaman da şöyle diyeceksin: ‘Ben çok derin hissettiğim için canım bu kadar acıyor. Aslında bu acı o kadar büyük değil.’ Sonra ne zaman fark edeceksin, kırgınlığın hafifliyor, yüreğindeki yara deşilir olmaktan çıkıyor, o zaman. ‘Ne kadar hain olursan ol, sana pabuç bırakmayacağım, beni bezdiremezsin, hayatıma devam edeceğim’ diyeceksin.” (s.137)
- “Ancak bir gövdeyi ayakta tutuyorsa ruhun karakteri anlaşılabiliyordu. İyilik, kötülük, kıskançlık, yalancılık, dürüstlük, hainlik, kadirşinaslık… bunların hepsi ruhun ta kendisiydi ama bedenden ayrıldıktan sonra insan için bilinmez, görünmez oluyordu tüm ruhlar. (…) Gerçi, olayın aslına bakılırsa sahiplik ruhlardaydı, kiracı olan bedenlerdi. Sahiplik ruhların elindeydi. Çünkü daim olan, ölümsüz olan onlardı. Bedenler ise ruhlar terk ettiği an çöküyor, bitiyor, yok oluyordu, aynen sahipsiz kalan, bakılmayan evler gibi…” (s.152)
- “Korkutarak dine çağırmak sevgiyle davet etmekten daha kolay olmuş hep.” (s.190)
- “Hayat aynen ılık suya karıştırılmış şeker gibi, tuz gibi eriyip gitti işte. Yine, burada, bardağın içinde ama görünmüyor… Tadı kaldı… Tuzu biberi kaldı…” (s.209)
- “Belki de çok farklı yaşanabilecekken kaderin onu yaşadığı kötülüklerden koruyabilecek olan yüzünü özlüyordu… Hiç bilmediği, kendisine neler göstereceğini hiç tahmin edemediği yüzünü. Sanki yaşamış olduklarından daha iyi olabilirdi hissiyle, bilmeden özlüyordu o muhtemel yüzünü kaderin.” (s.271)
- “Şimdi önemli olan, yaşadıklarının her zaman en iyi yüzünü sahiplenip daha iyisini kucaklamak üzere kendini gayretlendirmen. Kimliğini, hayallerini, umutlarını ezen, yok eden bir durum olduğu zaman da elindekileri bırakıp yeniden yaşamaya başlamak için cesaretin olmalı…” (s.317)
- “…hiçbir aşk, hiçbir sevgi, kendini ezdirdiğin, şahsiyetini hiçe saydırdığın zaman değerini korumaz. O aşk olmaz, esaret olur.” (s.318)
- “Sakın ama sakın seni senden alacak hiçbir şeyi kabul etme, sevginden veya kibarlığından veya yılgınlığından. Herhangi birinin, buna annen, ben, kardeşin, kocan dahiliz, ruhunu yaralamasına, kimliğini ezmesine izin vermemelisin. Daha az.” (s.318)
- “Hiçbir yere bağlanmak ve gerekince toparlanıp uzaklaşma ihtiyacı olduğunda geride bir bağlantı bırakmak istemiyordu.” (s.356)
- “Hep, ‘Ey yüce Yaradan, bana sıhhatli, akıllı, duygulu, şefkatli, atak, dürüst, çalışkan, değer yargılar kuvvetli bir çocuk ver’ diye dua ettim. Aklıma bir gün cinsiyet seçerek dua etmek gelmedi. Neden, biliyor musun? Çünkü bütün bu saydıklarımın cinsiyetle alakası yok da ondan. Erkek olmaktan daha önemli olan, insan olmaktır; güzel insan olmak. Eğer güzel bir insan değilsen pipinin olması sana hiçbir şey kazandırmaz.” (s.380)
- “Artık romantik sözlerin, tutkulu bakışların, aşk sözcüklerinin, iltifatların, gerçek olabildiği kadar aptalları kandırmak için de kullanıldığının farkındaydı.” (s.454)
- “Ömür dediğin nedir? Doğumdan ölüme kadar olan zaman mıdır, yoksa insanın yaşadığını fark ettiği andan itibaren olan zaman dilimi mi? Ya da, insanın ölümü hissettiği andan itibaren başlayan zaman dilimi olabilir mi?” (s.461)
- “Bir ayrılığın, bir küskünlüğün özürlerini, sebeplerini sıralamak hiçbir zaman gerçeğin tamamına ayna tutmuyor, sadece küçük, mesnetsiz ışık kırılmaları gösteriyordu.” (s.546)
Bezmen, Nermin. Bir Harp Gelini Benan’ın Defteri. İstanbul: Doğan Kitap, 2017.