Fırat ve Dicle’nin buluştuğu Mezopotamya topraklarında binlerce yıl öncesinden günümüze ulaşan sırlarla kaplı bir dağ bölgenin tam ortasında bizi selamlar: Nemrut Dağı. Her gün güneşin doğuşunu kutlamalarla karşılayan bu dağ tüm insanlık tarihinin en gizemli yapılarından birisi. Taşlara kazınmış bir hayal yüzyıllardır her ziyaretçisine aynı şeyi fısıldar: Doğu ve batının, gökyüzü ve yeryüzünün tanrıların huzurunda buluşması… Tarihin, doğanın ve inancın büyülü bir uyumla iç içe geçtiği bu eşsiz yer, yüzyıllardır her gün sadece tarihi önemiyle değil aynı zamanda sunduğu doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini eşsiz bir yolculuğa çıkarıyor. Nemrut’un doruğuna ulaşana dek atacağınız her adım, geçmişe atılan mistik bir yolculuğa dönüşüyor. Bu eşsiz eserlerin tarihine ve günümüzdeki önemine beraber bakalım.
Tarihi

Nemrut Dağı, M.Ö. 69-36 yılları arasında hüküm süren “Genlerin Topluluğu” anlamına gelen Kommagene Krallığı’ının mirasıdır. Krallığın hükümdarı I. Antiochus, hem Pers hem de Yunan soyundan geldiğini ilan ederek kendisini doğunun ve batının birleştirici gücü olarak görmüştür. Hem siyasi hem de kültürel açıdan birleştirmeyi amaçladığından kendisini iki kültürün de tanrılarıyla aynı düzeyde görmüş, bu iddiasını da Nemrut’un zirvesine yaptırdığı kutsal anıtlarla ölümsüzleştirmek istemiştir.
Antiochos’un isteği derinlerinde sadece bölgenin en yüksek dağına yaptırdığı bir anıt mezar değil, aynı zamanda bir inanç merkezi kurmaktı. Bu dağ, hem kendi ölümünden sonra tapınılacağı bir mabet, hem de tanrılarla buluştuğu bir taç kapı olarak tasarlanmıştır. Heykellerin Yunan ve Pers tanrılarından seçilmesi, çevresinde bulunan diğer uygarlıkların da izlerini taşıması bu buluşmanın sadece Kommagene halkından ibaret olmadığını göstermektedir. Bugün bile dağın zirvesinde Antiochos’un hayalinin yankılarını duymak mümkündür. Doğu ve batı teraslarını ziyaret ettiğimiz saatler iki tarafında en güzel en mistik manzaraya sahip olduğu saatlerdir ve bu manzarayı ancak bu zirveden seyredebiliririz.
Yerleşim Alanı
Nemrut Dağı, Türkiye’nin güneydoğusunda, Adıyaman ilinin Kahta ilçesi yakınlarında yer alır. 2.150 metre yüksekliğe sahip bu zirve, Fırat Nehri’ne ve Toros Dağları’na bakan eşsiz bir konumdadır. Ulaşılması zahmetli olsa da, zirveye çıkan patika yolculuğu boyunca doğanın sunduğu manzaralar her adımda yaklaştığımız o tarihin ruhunu ilmek ilmek işler ruhumuza.

Dağın tepesine çıkıldığında ziyaretçileri doğu, batı ve kuzey teraslarında dizilmiş devasa heykeller ve kutsal sunak alanları karşılar. Teraslarda bulunan heykeller neredeyse dönemin her kültürel yapısından bir iz taşır. Güneşin doğuşu ve batışı sırasında, heykellerin manzarası bir yana gördüğümüz uçsuz bucaksız Mezopotamya manzarası bambaşka bir duyguya götürür bizi. Her gün binlerce yıldır devam eden bu eşsiz görüntüler Nemrut’u yalnızca tarihi bir alan olmaktan çıkarır ve aynı zamanda doğal bir tiyatro sahnesine dönüştür.
Sınırları Aşan Önemi
Nemrut Dağı, yalnızca Kommagene Krallığı’nın gücünü değil, aynı zamanda Doğu ve Batı uygarlıkları arasındaki kültürel etkileşimi de gözler önüne serer. Antiochos’un hem Pers hem de Helenistik tanrıları bu zirvede birleştirmesi, çağının çok ötesinde sahip olduğu dünya görüşünün kanıtıdır.

Bu kutsal eser 1881 yılında Diyarbakır taraflarında bir yol yapımı sürerken Carl Sester tarafından fark edilmiş ve yetkilileri bilgilendirmesinden sonra bölgeye gönderilen çeşitli bilim insanları ve arkeologlar tarafından araştırmalar yapılmıştır. 1882 yılında içlerinde Türk arkeolojisinin resminin önemli ismi Osman Hamdi Bey ile bir heyet oluşturulmuş arkeolog Otto Puchstein ve Carl Sester tarafından ilk araştırmalar yapılmıştır.

Bu araştırmalarda bulunan yazıtlar çevrilmiş, heykellerin yapıldığı dönem amacı ve genel bilgiler ortaya çıkarılmıştır. Fakat o dönemde ekipman ve araştırmacı yetersizliği, sert hava koşulları sebebiyle kazılar uzun sürmemiştir. 1953 yılında Theresa Goell ondan önce yapılan arkeolog çalışmalarından yola çıkarak Nemrut Dağı’nda Kral I. Antiochos’un mezarını bulmayı amaçlamıştır. Nemrut’un tarihsel geçmişini önemli bir oranda aydınlatan, yıkıldıktan sonra toprak altında kalan kısımlarını açığa çıkarmasıyla tanınan Goell bölgede araştırma yapan ilk kadın arkeolog olarak 31 yıl boyunca çalışmalarını sürdürmüştür. Bu çalışmalar onu çok derinden etkilemiş olacak ki vasiyeti üzerine külleri Nemrut’un zirvesinde rüzgarla buluşturulmuş.

1987 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen bu kutsal dağ, aynı zamanda antik dünyanın inanç sistemi, mimarisi ve siyasal propagandasının eşsiz bir yansımasıdır. 2000 yıl önce inşa edilmiş bu eser kimine göre asla tamamlanmamış olsa da tarih sahnesinde varlığını ilk günden itibaren kabul ettirmiş ve önemini her keşifte korumayı başarmıştır.
Heykeller ve Eserler Neyi Anlatıyor?
Nemrut’un zirvesi sanılanın aksine doğal bir zirve değildir. Kralın talebi ile bu alana ana kaya oyularak, kırma taşlarla yükseltilmiş 50 metre yüksekliğinde ve 150 metre çapında tümülüs oluşturmuş. Tümülüsün çevresinde bulunan doğu batı ve kuzey cephelerindeki ise teraslara kendisinin ve Yunan – Pers tanrılarının heykellerini ve hemen yanı başlarına da göklerin koruyucusu Kartal ve yerlerin koruyucu Aslan heykellerini yaptırmıştır. Her biri sekiz 9 metre yüksekliğinde olan bu heykeller aslında öncesinde hemen arkalarında bulunan tahtlara oturmuş bedenlerin üzerinde olduğu söyleniyor.

Zamanla ve bölgede yaşanan depremlerle birbirlerinden ayrılan bu heykeller soldan sağa doğru Tanrı-Kral 1. Antiochos Theos, Kommagene(Argande), ortada Zeus(Oromasdes,) yanında Apollon(Mithras) ve en sağda Herakles( Artagnes) olarak sıralanmaktadır. Heykellerin diziliş şekli hiyerotesyon olarak adlandırılmakta, bu diziliş şekli Nemrut Dağından esinlenerek arkeoloji dünyasına da girmiştir. Keşiflerde tepeye yakın bulunan tahtların arkasında 237 satırdan oluşan Kral Antiochos’un dini ve sosyal içerikli vasiyeti (Nomos) bulunmaktadır.

Dönemin inanışına göre Zeus tanrıların en büyüğü, baştanrı; krallığa adını veren Kommagene(Fortuna,Thyce) bereket tanrıçası, güneşin ve ateşin simgesi olan Apollon, Herakles ise güç ve cesareti temsil etmekteydi. Heykellerin önünde bulunan “altar” ateş sunağı ve onun yanında oturur biçimde bir aslan heykeli bulunmakta ve bu sunak ileride gerçekleştirilmesi hayal edilen anmalarda kullanılmak üzere inşa edilmiştir.

Ayrıca değerlendirilmesi gereken bir diğer heykel ise boynunda bir hilal gövdesinde 19 yıldız ve üst kısımda üç adet büyük yıldızı bulunan bir aslan figürü. Bu aslan figürü yüksekliği 2 metreyi bulan 2,5 metre genişliğinde bir blok üzerine işlenmiş sağ tarafa doğru yürümektedir. Üzerinde bulunan üç büyük yıldız mars jüpiter ve Venüs simgeledi düşünülerek dünyanın bilinen en eski horoskop açısından oldukça önemlidir. Yıllardır süren araştırmalarla bu horoskopta geçen tarihin MÖ 7. yy 6 Temmuz tarihini, yani Kral Antiochos I.’in tahta çıkış tarihini veya tümülüsün yapılmaya başlandığı tarihini gösterdiği düşünülmektedir. 1883 yılındaki kazıları sırasında sağlam olduğu bilinen bu aslan aynı yıl C.Humann tarafından kalıbı alındığı ve şu an Almanya’da benzerinin sergilendiği bilinmektedir. Zamanla çok ciddi tahrip olan bu aslan figürü şu an Nemrut Dağı Milli Parkı’nda koruma amacıyla kapalı bir bölümde saklanmaktadır.
Doğu ve batı terasların aksine aralarında bulunan kuzey terası Kral I. Antiochos’un Atalarının resimleriyle süsletmek üzere kumtaşlarından hazırlattığı 57 adet taş stellerin çoğunun kırılmış halde bulunduğu bir alandır.

Zamanla dağılmış veya gövdelerinden ayrılmış olsalar da her figür, hem tanrısal bir kudretin sembolü hem de kralın ölümsüzlük arzusunun bir parçasıdır. Göz göze geldiğiniz her heykelde geçmişe Kommagene Krallığının hayaline ve zamansızlığına bakarsınız.
En İyi Ziyaret Zamanı ve Ulaşım
Nemrut Dağı’nı ziyaret etmek, çıkılan zaman yolculuğun yanı sıra aynı zamanda yol boyunca doğanın eşsizliği ile ve güneşin dansıyla anda olma hali denebilir. Hissedeceğiniz duygunun yoğunluğunu belirleyecek en büyük faktör aslında hangi mevsimde ve hangi saatte gittiğinize bağlı.

Bir çok gezginin önerisiyle ziyaret için en uygun dönem ilkbahar ve sonbahar aylarıdır. Özellikle mayıs haziran veya eylül ekim ayları hem dağın zirvesine çıkmak hem hava koşulları açısından konforludur, hem de gün doğumu ve gün batımı manzaraları en etkileyici halini bu dönemlerdedir. Yaz aylarında bölgenin sıcaklık ortalaması ve kışında dağın yüksekliği ve ulaşımı açısından zorlayıcı olabilir.

Görkemli heykellerin arasından doğan güneşi izlemek istiyorsanız, gün doğumundan en az 1 saat önce yola çıkmanız önerilir. Güneşin doğuşuyla birlikte zirvede oluşan altın rengi ışık, taş yüzlü tanrılara âdeta yeniden can verir. Gün batımı da bir o kadar büyüleyici ve romantiktir; özellikle fotoğraf tutkunları için vazgeçilmez bir andır.
Ulaşım açısından, Nemrut Dağı’na en yakın şehir Adıyaman’dır. Adıyaman Havalimanı‘na Türkiye’nin büyük şehirlerinden uçuşlar mevcuttur. Buradan Kahta ilçesine ve sonrasında Nemrut Dağı Milli Parkı girişine kadar kara yoluyla ulaşım sağlanabilir. Hem il merkezinden hem de ilçeden sağlanan turlar neredeyse her saat başı bulunmakta.
Yaklaşık son altı kilometrelik kısımda araçla ulaşım sınırlı bu yüzden ziyaretçilerin yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüş yolu bulunmakta. Yürüyüş yolu her ne kadar dik ve taşlı ve hatta bazen tehlikeli olsa da çıkarken yüzünüze vuran rüzgâr izlediğiniz manzaralar bütün yorgunluğa değiyor.

Kişisel bir not bırakırsam benim Nemrut’a birkaç kez gitme deneyimi oldu. Üç sefer gün batımını izlemeye ve iki seferde gün doğumunu izlemeye çıktım; her seferinde farklı bir mevsim, farklı bir saat, ama aynı büyüleyici his… Kışın karla kaplı zirveye gün doğumundan önce küçük çaplı tehlikeler atlatarak çıkmayı başarmıştık. Bembeyaz sessizliğe bürünmüş bu yolculuk beni ve arkadaşlarım inanılmaz etkilemişti. Sen rüzgârın bile kulağımıza Fısıldadığı hikayeler var gibiydi; sanki bu yolu arkadaşlarımla değil de o dönemdeki insanlarla kralı anma törenine gidiyor hissetmiştim. Güneşin ilk ışıkları heykellerin donuk yüzlerine vurduğunda zaman dondu sanki. O an hissettiğim mistik hava, ruhumu tarifsiz bir huzurla doldurdu. Yaz ve sonbaharda ise tam tersi bir enerji vardı. Gökyüzü kızıldan mora dönerken, güneş batarken taşların üzerine uzanan gölgeler adeta geçmişin yankılarıydı. Manzarayı izlemek doğanın dinginliği, sararan otların arasında esen rüzgârla birlikte başka bir şiirselliğe bürünmüştü. Her mevsimde, her ışıkta Nemrut farklı bir sır fısıldıyor kulağıma. Ötelerden söylenen bir şiir şarkı veya anlatılan bir hikaye gibi bütün ruhumuza ilmek ilmek işliyor.
Kaynakça:
-
Nemrut Dağı Belgeseli. YouTube, uploaded by Şanlıurfa Kültür Sanat, 12 May 2021, Web.
-
Nemrut Dağı Tanıtım Filmi. YouTube, uploaded by Adıyaman İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 7 May 2020, Web.
-
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. “Nemrut Dağı.” Kültür Portalı, Web. May 2025.
-
T.C. Adıyaman Valiliği. “Nemrut Dağı Ören Yeri.” adiyaman.gov.tr, Web. May 2025.
-
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. “Nemrut Dağı Örenyeri.” Müze.gov.tr, Web. May 2025.
-
“Theresa’nın Nemrut’tan Savrulan Külleri.” Independent Türkçe, May 2022, Web. May 2025.
Öne Çıkan Görsel: Nemrut Ören Yeri, photo. May 2025



Mükemmel bir yazı hocam elinize sağlık 😀❤️
Çok teşekkür ederim canım öğrenciiiim 🥰😇
Elinize, kaleminize, anlatımınıza sağlık Esra hanım. Nemrut’a gitmiş gibi hissettirdi en kısa zamanda gidip canlı canlı görüp bu tarihi yaşamak dileğiyle. Sevgiler..
Çok teşekkür ederiiim ♥️ en yakın zamanda mutlaka gitmenizi öneririm 💫😇