2013 senesinde Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülünü kazanan Sacro GRA belgeselinden tanıdığımız Nicolò Bassetti’nin, kendi oğlunun hikayesinden ilham alarak hayata geçirmeye karar verdiği Nel Mio Nome (Into My Name), 2022’de Berlin Film Festivali’nde yaptığı dünya prömiyerinin ardından, Mart 2023’te Santa Barbara Film Festivali’nde ABD izleyicisiyle buluştu. Elliot Page ve Gaia Morrione’nin uygulayıcı yapımcılığını üstlendiği Nel Mio Nome, 4 yakın arkadaşın cinsiyet değişim süreçlerini konu alıyor.
Nel Mio Nome, üç yıllık bir süreç boyunca, hayatlarının farklı zamanlarında geçiş sürecini deneyimlemiş ve deneyimlemeye devam eden, aynı zamanda yakın arkadaş olan 4 trans erkeğin (Nicolò Sproccati, Leonardo Arpino, Andrea Ragno, Raffaele Baldo) hikayesini gözler önüne seriyor. Aslında her biri farklı bakış açılarına, kişiliklere ve ilgi alanlarına sahip olan bu 4 arkadaşın, cinsel kimliklerini ifade etme ve değişim süreçleriyle alakalı şahsi düşüncelerini, onların günlük hayatlarına tanık olarak izliyoruz. Film, 4 arkadaşın neşeli konuşmalarının siyah ekran üzerine düşmesiyle açılıyor. Filmde anlatıcı rolünü üstlendiğini iddia edebileceğimiz Leo’nun, filmle aynı isim taşıyan podcast’i için bir giriş yaptığını görüyoruz. Nel Mio Nome’de bir diğer öne çıkan karakterinin Nico olduğunu söylemek mümkün. Nico’nun, içlerinde yaşça en büyük olmasının yanı sıra, işi ve evliliği ile diğer arkadaşlarına nazaran daha ‘yerleşik’ bir hayata sahip olduğunun altı sıkça çiziliyor. Hal böyle olunca, kırsal alanda sahip olduları sevimli ev, doğayla iç içe yaşamları ve eşi Chiara ile samimi ilişkisi seyirciyi hemen etkiliyor desek yeridir. Raffi’nin dans ve bisiklet merakı, Andrea’nın ise yazdığı kısa hikayeler ve yanından ayırmadığı kırmızı daktilosu ise filmde dikkat çeken diğer nüanslar.
Yönetmen Nicolò Bassetti, Cineuropa’ya verdiği bir röportajda bu projeye dört sene önce oğlu Matteo’dan aldığı bir mektuptan sonra başlamaya karar verdiğini anlatıyor. Öyle ki, Hollanda’da yaşayan Matteo, babasına bir mektup yazarak artık kadın kimliğini terk edeceğini anlatıyor. Babasından kendisine güvenmesini ve onun yanında olmasını istiyor. Bu oldukça derin ve duygusal bulduğu andan çok etkilenen Bassetti, kısa bir süre sonra mastektomi ameliyatı olması için oğluna eşlik ederken, ona bu hikayeyi anlatmak istediğinden bahsediyor. Böylece ortaya bu belgesel projesi çıkıyor. Öncelikli amacı insanları bu konudaki önyargılarından arındırmak ve oğlunun yaşadığı hikayeye ses vermek olan Bassetti, Matteo’nun yardımıyla Bolonya’daki bir trans topluluğu ile bağlantı kuruyor ve böylece filmin oyuncuları Nico, Leo, Andrea ve Raffi ile tanışıyor.
Nel Mio Nome’ninkine benzer derdi olan belgesel filmlerin genelde sinematografileriyle pek öne çıkmadıklarını, önceliklerinin içeriğe odaklanmak olduğunu çoğunlukla gözlemleriz. Ancak bu filmde, örneğine nadir rastlanır incelikte bir sinematografiye tanık olduğumuzu da söylemek mümkün. Filmin başından sonuna kadar sadık kaldığı soğuk bir renk paletine sahip olması, bu konuyla alakalı ilk dikkat çeken nokta oluyor. İtalya’nın muhteşem doğasına bir kez daha hayran bırakan kırsallarda çekilen sahnelerin her biri ise, ekran koruyucu yapılabilecek güzellikte. Öte yandan kamera hareketleri, sıradan günlük olaylar ve manzaraları gösterirken daha statik ve durağanken; duygusal anlarda ve dönüm noktalarında aktüel kameraya geçiş yaparak dinamik hareketlerle seyircide anksiyete yaratıyor. Özetlemek gerekirse Nel Mio Nome, aslında bize göre tüm belgesellerin olması gerektiği gibi bilgi verici olmanın yanı sıra, kendine özgü bir sanatsal vizyona da sahip.
Filmin üç senelik bir süreç boyunca çekildiğinden yukarıda bahsetmiştik. Hal böyle olunca tabii filmin bir kısmı COVID-19 sürecine denk geldiği için, filmin ikinci yarısında zoom aracılığıyla yapılan sohbetleri, hatta kutlamaları izlemek mümkün. Filmin en etkileyici yanlarından birinin, bu dörtlünün birbirilerine olan bağlılığı ve samimiyeti olduğunu göz önünde bulunduracak olursak; online görüşmeler aracılığıyla bu samimiyetin çok öne çıkmadığı, dolayısıyla da söz konusu sahnelerin film anlatısına çok katkı sağlamadığını gözlemlediğimizi söyleyebiliriz. Neyse ki bu görüntüler filmin çok büyük bir bölümünü oluşturmuyor ve seyirci kısa süre sonra özellikle doğa içindeki görüntülerle; birlikteyken güvende hissettikleri ve çok eğlendikleri aşikar olan dörtlünün maceralarına yakından tanık olmaya devam ediyor.
Özellikle İtalyanca gibi bir Latin dili söz konusu olduğunda, kelimeler öznenin cinsiyetine göre şekillendiğinden, kimliğin dile yansıması Nel Mio Nome ile alakalı ilgimizi çeken bir diğer nokta oldu. Öyle ki, örneğin İtalyanca güzel bir insandan bahsediyorsanız, bu kişi kadınsa ‘bella’ fakat erkekse ‘bello’ dersiniz. ‘E’ harfli ile bitenler ve istisnai kelimeler dışında (ki onların da başında yine cinsiyeti temsil eden ‘la’ ve ‘il’ prepozisyonları kullanılır) her sıfatın son harfi tekil öznenin cinsiyetine göre, ‘a’ veya ‘o’ olarak şekillenir. Türkçe bu dillere nazaran cinsiyet ayrımı içermeyen bir dil olduğundan, ana dili Türkçe olan kişiler için bu ayrım söz konusu olmasa da, diğer birçok dil için olabilir. Örneğin Nico bir yerde çocukluğuna dair bir anısından bahsederken ‘ero l’unico (…)’ (ben tek kişiydim -eril ekiyle) diye başladığı cümleyi ‘cioe, ero l’unica (…)’ (yani, ben tek kişiydim -dişi ekiyle) diye değiştiriyor. Şöyle ki, Nico bir erkek ve dolayısıyla kendinden bahsederken kullandığı sıfatların eril ek alması gerekiyor. Ancak anlattığı dönemde henüz cinsiyet değişim süreci başlamamış ve Irene isminde bir kız çocuğu olduğu için, o dönemdeki bir anısını anlattığında, kendisinden bahsederken dişi eki alan sıfatlar kullanıyor. Türkçe meali ‘‘Benim Adıma’’ olarak kabul edilebilecek, İngilizceye ise ismi Into My Name olarak çevrilmiş bu filmde, oyuncular isimlerini değiştirmenin kimlikleri için ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu sık sık vurguluyorlar. Hatta filmin son sözünde, ‘Translar sadece cinsiyetlerini değil, isimlerini değiştirenlerdir’ yazıyor. Ancak filmde hiç üstünde bile durulmayan bu ufak dil sürçmesi aslında bize, konuştukları dil dahil ne kadar çok şey değiştirmek durumunda kaldıklarını bir kez daha gösteriyor.
Uzunluğu yaklaşık 1,5 saat olan bu belgesel film, aslında LGBTQ+ topluluğunun uzun süredir anlatmaya çalıştığı bir noktanın altını çiziyor; dünya siyah-beyaz değil. Hatta yönetmen Bassetti’nin de dediği gibi, ‘‘ikili cinsiyet düşüncesinin olduğu dünyanın modası artık geçti’’. Hayatları boyunca meraklı bakışlara ve hatta Andrea’nın anlattığı gibi ‘‘erkek misin, kız mısın?’’ gibi ne cevap vereceklerini bilemedikleri sorulara maruz kalan oyuncular, filmin sonunda şunu da belirtmeden geçmiyorlar: ‘‘Bakılmak her zaman çok kötü bir şey değil… Çünkü bazen görüldüğün anlamına geliyor.’’ Bu şekilde aslında Nel Mio Nome filminin ve bu filmde görülmelerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulamış oluyor Bassetti. Herhangi bir siyasi gündem peşinde koşmadan, tüm derdi toplumdaki temsil ihtiyacını karşılamak olan filmin vermeye çalıştığı mesaj ise çok açık; herkesin güvende hissetmeye, kabul görmeye ve sevgiyle karşılanmaya hakkı var.
Kaynakça:
‘‘Nicolò Bassetti: Regista di Nel mio nome’’. Cineuropa. Web. 15.02.2022
‘‘Nel mio nome: il doc sulla transizione nato a Bologna e prodotto da Elliott Page’’. Fabrique du Cinéma. Web. 15.02.2022