Nedir Bu Şarkının Hikayesi serimize yüzyıllardır süregelen bir yaranın ağıtından ziyade bir baş kaldırı niteliğinde olan genç İngiliz sanatçı Paris Paloma’nın Labour şarkısını eklememek olmaz dedik ve işte buradayız.
Paloma, Labour’u kaleme alırken Yunan mitolojisinde Titanlar olarak bilinen kardeşlerin en güçlüsü olan Güneş Tanrısı Helios ve bir peri olan Perse’nin kızı olarak dünyaya gelen ölümsüz büyücü Kirke’nin hikayesinin anlatıldığı 2018 yılında yayımlanan Madeline Miller’ın ”Ben, Kirke’’ romanından ilham aldığını bir TikTok videosunda dile getirmiştir. Mitolojideki Kirke, karşı koyulmaz güzelliğiyle denizcileri büyük bir zevkle ölüme sürükleyen bir cadıyken, Madeline Miller’ın dünyasında Kirke, ölümsüz hayatında bir anlam ve değer mücadelesi içerisinde savaşan, çok boyutlu ve empatik bir karakterdir. Kirke’yi yüzeysel de olsa tanımak bu şarkıyı çok daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.
@parispalomaofficial A little bit about the island in my song “labour” #behindthesong #labour #parispaloma
Şarkının adında da başarılı bir kelime oyunu olduğunu görüyoruz, labour kelimesini iki farklı bağlamda değerlendirmek mümkün. İlk anlamı doğum olan labour kelimesinin bir diğer anlamı da iş yüküdür. Burada bahsedilen iş yükü, kadınların tarih boyunca kendileri olarak hayatın içinde var olma mücadelesine karşılık kadının evcimen (!) bir varlık olarak yaratıldığını öne sürerek sırtlarına yüklenen ev işleridir diyebiliriz. Konu, kadının görevlerinden açılınca elbette ev işlerinden sonra akla gelen şey doğum yapmak oluyor ve kadın, toplumun dayattığı bu kısır döngüye sıkışmış hayatında kendisi için yaşayamadan toprağa karışıp giderken geriye sadece harcanmış hayatlar kalıyor. Her ne kadar bu acı hikayeye hakim olsak da bu döngüden kurtulma umudunu savaşmadan koruyabilmek hala fazlasıyla zor.
Why are you hangin’ on so tight
(Niye bu kadar sıkı tutuyorsun?)
To the rope that I’m hangin’ from off this island
(Bu adadan aşağı sarkıttığım ipi)
Bu kısım hakkında birden çok teori mevcut. Bahsedilen ip metaforik mi yoksa bir intihar sahnesini mi betimliyor emin olmamakla birlikte, bazılarına göre bu kaçışın ”dikkatlice zamanlanmış’’ olması aslında bir hamilelik sürecini sona erdirerek şarkının ileriki kısımlarında bahsettiği doğmamış kız çocuğunun kaderini değiştirmek için tek çare olarak görülüyor.
This was an escape plan
(Bu bir kaçış planıydı) Carefully timed it
(Dikkatlice zamanlandı)
So let me go (Bu yüzden azad et beni)
And dive into the waves below
(Ve aşağıdaki dalgalara dalayım)
Buradaki dalgaların, belirsizliklerle dolu çalkantılı bir geleceğin sembolü olarak düşünülebileceği gibi tarihi bir gönderme olarak da değerlendirilebilir. Batan gemiden kurtulmanın tek yolu gemiden denize atlamaktır, böylece gemi ile birlikte sonsuz mavilikte yok olmaktan kurtulursunuz. Gemiden atlama eylemi aynı zamanda görevini terk etmek anlamına da gelmekte. Tarihin tozlu sayfalarında Zalongo Dansı olarak adlandırılan kadınların Osmanlılar ve Arnavutlardan kaçmak için çocuklarını ve kendilerini uçurumdan atması olayına da bir atıf olabileceği de ihtimaller arasında.

Who tends the orchards?
(Bahçeyle kim ilgileniyor?)
Who fixes up the gables?(Çatıyı kim tamir ediyor?)
Emotional torture
(Duygusal işkence)
From the head of your high table (Yüksek masanın başından)
Yüksek masa olarak çevrilen high table, günümüzde Birleşik Krallık’ta bulunan bazı eski akademik kurumlarda halen devam etmekte olan bir rütbe göstergesidir. Aslen bir Ortaçağ Avrupası geleneği olan yüksek masada baş köşeye en yüksek rütbeye sahip olan otururdu. Burada da erkek olmanın bir rütbe sağladığı inanışı vurgulanıyor. Öyle ki, kadının üstlendiği işler yok sayılmakla kalmıyor üstüne fiziksel ve duygusal şiddete maruz kalıyor.
For somebody I thought was my saviour
(Kurtarıcım olduğunu düşündüğüm biri için)
You sure make me do a whole lot of labour
(Bana çok fazla iş yaptırıyorsun)
Erkeklerin hep daha üstün olduğu fikri aşılanarak büyütülen kız çocukları, hayatlarının tamamlanması için tek eksiklerinin peri masallarındaki beyaz atlı prensleri olduklarına inandırılır. Kimisi evde ağabeyleri ve babasından kaçmak, kimi ise masallardaki prensesler gibi mutlu sona ulaşmak için evlenir ancak ikisi de aynı acı sonla karşı karşıya gelir. Evin lideri, kadının kurtarıcısı olan erkeğin evde hiçbir görevi üstlenmemesi ve yetmezmiş gibi bütün işler kadından beklenir. Bu durum kadının içindeki umutları söndürürken kaderinin bu olduğuna inandırıp boyun eğdirmek için yeterlidir.
I know you’re a smart man
(Akıllı bir adam olduğunu biliyorum)
And weaponise the false incompetence (Sahte beceriksizliği bir silah haline getirdin)
It’s dominance under guise
(Bu kisve altında hakimiyettir)
Ataerkil toplum kadınlara bakım ve ev işlerinin sorumluluğunu gönüllü olarak üstlenmeyi öğretirken, erkeklerin kendileri için bir şeyler yapılmasına alışkın olarak büyümeleri ve bu ayrıcalığı kötüye kullanmaları; eşlerinin, annelerinin, kız kardeş ve evlatlarının işlerini varsayılan olarak üstlenmelerini beklemelerini mükemmel bir şekilde özetleyen bir dize. Çünkü erkekler bu işler için yeteri kadar iyi olmadıklarını, yaratılışlarına aykırı olduğunu savunsalar da aslında öğrenmek için hiç çaba sarf etmemiş hatta öğrenmeye tenezzül dahi etmemişlerdir.
All day, every day, therapist, mother, maid
(Bütün gün, her gün, terapist, anne, yardımcı)
Nymph, then a virgin, nurse, then a servant
(Peri kızı ve ardından bir bakire, hemşire ve hizmetçi)
Kadınların sırtındaki yükün ne kadar ağır olduğunu anlatan muhteşem bir dize daha karşımızda. Kadın bir birey olamaz, istese de buna zamanı kalmaz, çünkü onun erkek gibi belli bir vardiya aralığı yoktur. 7/24 görev başında olmak zorunda olan insan dışı bir varlık gibidir adeta. Burada geçen peri kızı, mitolojide baştan çıkarıcı dişil enerjileriyle bilinen varlıklardır. Kadınların hem bir peri kızı kadar baştan çıkarıcı hem de bir bakire kadar saf ve deneyimsiz olması gerektiği beklentisinin kadınlar üzerine yüklenen bir başka yük olduğunu görüyoruz.
Just an appendage, live to attend him
(Yaşaması için sadece bir eklenti)
So that he never lifts a finger
(Böylece kılını bile kıpırdatmaz)
Kadını küçük ve işe yaramaz görmesine rağmen kadın olmadan hiçbir şey yap(a)madığı gerçeğini yüzüne vuran bu kısımda geçen kılını bile kıpırdatmama hali de dinleyiciler tarafından iki farklı şekilde yorumlanıyor. İlki erkeğin işlere karışmaması, ikincisi ise kadının eğer bu görevleri yerine getirmezse göreceği duygusal ve fiziksel şiddet.
Klip Ne Anlatıyor?
Klipte kahramanımızın her zamanki gibi görkemli bir masa hazırlığında olduğunu görüyoruz ancak asıl kahraman kadın da olsa başta onu birebir göremiyoruz. Bu durum, kadının tek başına bir birey olarak görülmemesinin altını çiziyor. Adamın tarafındaki şamdandaki mumlar yanıyorken kadın kendi önündeki mumu kendi yakıyor ve kadının mumunun neredeyse yarıya inmiş olduğunu görüyoruz. Burada mum aslında kadının sabrını ve iş yükünü temsil ediyor olabilir. 01.33’te kadının ve adamın fotoğraflarının ayrı ayrı olması onların bir çift olarak birlik sağlayamadığını gösteriyor. Adam, yemek yemeye başladığında aslında ikisinin de tabağında ceviz olduğunu ancak yalnızca adamın yediğini görüyoruz çünkü kadının cevizi kıracak gücünün olmadığını düşünüyor. Cevizi elleriyle kırarak kadına gücün kendisinde olduğunu yeniden hatırlatmaya çalışıyor ancak kadının artık bu güç gösterisini umursamayarak isyan bayrağını çektiğini görüyoruz. 02.23’te adamın kadını çok da ciddiye almayarak tehditkar bir tavırla evlilik yüzüğüyle oynadığını ve hemen ardından kadın, tek bir lokma yememiş olmasına rağmen adam diğer yemeğin servisi için kadına talimat veriyor. Kadın önce ayağa kalksa da sonrasında isyan bayrağını çektiğini görüyoruz. Elini attığı nar, bazı kültürlerde yeniden doğuşu simgelerken Yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’i dolayısıyla da feminenlik ve doğurganlığı temsil eder. Narı parçalayarak büyük bir iştahla yiyen kadının kendisinin efendisi olduğunu düşünen adama karşı agresif bir protesto içerisinde olduğunu ve aniden masadan yok olduğunu görüyoruz. Ancak adamın egosu o kadar ağır basıyor ki, kadının çığlıklarını görmezden gelmekle kalmayıp onunla alay edercesine gülüyor çünkü ona öğretilen hayat düzeninde kadının yeri her daim evidir ve istese de terk edemez o evi. Gerçeklerin böyle olmadığını anladığında ise belki de kendi başına asla hazırlayamayacağı sofrada tek başına otururken son kez görüyoruz.
Umuyoruz ki bu şarkıyı ruhunun derinliklerinde hisseden herkesin savaşı mutlu sonla biter ve sadece bizi değil gelecek bütün nesilleri kurtarmayı başardığımız günler bizim olur.
Kaynakça:
- genius.com. ”Paris Paloma- Labour Lyrics”. Erişim: 07.01.2024. Web.
- themarysue.com. ”Breaking Down Paris Paloma’s Fiery Feminist Anthem, “Labour” ”. Erişim: 07.01.2024. Web.
- greekcitytimes. ”The Dance of Zalongo: The mass suicide of Souliote women and their children in 1803”. Erişim: 07.01.2024. Web.