Netflix’in iddialı ama gölgede kalan yapımlarından biri olan Alice In Borderland, Squid Game‘in final yapmasının ardından oldukça konuşulur oldu. İlk sezonu Squid Game’den önce, 2020 yılında yayınlanan Alice In Borderland dizisi, hemen hemen Squid Game ile benzer bir hikâyeye sahip aslında.
O zaman neden bu diziye bir şans vermelisiniz, işte sizin için sebepler!
1. Dizinin Konusu

Dizi, Squid Game’le bir hâyli benzerlik gösteriyor. Konu açısından oldukça ilgi çekici bu sebeple. Bu arada dizinin bir manga uyarlaması olduğunu belirteyim. Dizide ve mangada, oyunlarla hayatta kalmaya çalışan bir arkadaş grubunun hikâyesi ele alınıyor. Ancak bu oyunlar bildiğimiz dünyadan daha farklı bir dünyada oynanıyor.
Bilgisayar oyunu bağımlısı Arisu‘nun, en yakın arkadaşlarıyla birlikte bir anda paralel bir evrene geçmeleri ve yaşadıkları yerden çok uzaklaşmalarıyla başlıyor dizi. Bu evren ise, oyunlardan oluşan ve bu oyunlarla hayatta kalmaya çalışan insanlarla dolu bir Tokyo. Zamanla bu oyunları nasıl kazanacaklarını düşünüyorlar ve bu evrende onlar gibi pek çok insanla tanışıyorlar. Bazıları eski dünyalarını özlerken, bazıları bu dünyanın daha güzel olduğunu düşünüyor.
Oyunlar iskambil kartlarına göre düzenlenmiş. Karo, sinek, maça ve kupa. Hepsinin bir anlamı var ve seviyeleri numaralandırılmış. Tüm oyuncular buna göre oyun oynuyorlar ve kazandıklarında o kartı da kazanmış oluyorlar. Her bir kart türünün bir özelliği var fakat bu dizi de detaylı bir şekilde aktarıldığı için bunu diziye bırakmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum.
2. Dizideki Yan Karakterler

Dizide ilgi çeken tek şey başroller değil. Yan karakterlerin çoğu bazen başrollerden daha ilgi çekici hâle geliyorlar. Diziyi güzel yapan şeylerden birisi de çoğu yan karakterin hikâyesini derinlemesine görebilmemiz. Oyunlara başlamadan önce ne durumdalardı ve buraya nasıl düştüler, tüm sorularınıza cevap veriyor dizi. Havada soru bırakmıyor. Bu da diziyi izlenilesi yapan etmenlerden biri.
Dizide yer alan ve bir süre gördüğümüz karakterlerin yanı sıra, tek bölümde gördüğümüz karakterler bile bir geçmişe ve güçlü bir motivasyona sahipler. Ayrıca kendi içlerinde çatışmaları da mevcut ve böylece daha tutarlı davranışlar sergileyebiliyorlar. Bu tarz karakterlerin kayıpları bile izleyiciyi sarsıyor çünkü kısa sürede bağ kurabilmeyi başarabiliyorlar. Böylece izleyici olarak katmanlı bir hikâyeyi derinlemesine izliyoruz.
3. Durağanlık Yok

Dizi, tabanında zaten aksiyona dayandığı için durağanlığa istese de izin vermiyor. Ama genel olarak diziye baktığımızda bizlere sıkıcı sahne izletmiyor diyebilirim. Her bölüm peşinden sürüklenebileceğiniz bir olay yaşanıyor. Bunu da aslında diziyi var eden oyunlar destekliyor. Ayrıca dizi her bölüm gizemlerini arttırmayı da devam ediyor. Bu nedenle de aslında bölüm bittiğinde hemen diğer bölüme geçmek istiyorsunuz. Oyunları kimler yarattı, neden oynatılıyor gibi gizemler dizinin başlıca gizemleri. Ancak bunlarla da sınırlı değil. Her bölüm farklı gizemler ortaya çıkıyor. Bu da dizinin durağan olmasını engelliyor.
4. Zeki Karakterler

Dizinin yan karakterlere oldukça önem verdiğinden bahsetmiştim. Chishiya karakteri de onlardan biri ancak zaman zaman başrolün çok daha önüne geçebilen bir karakter. Zekâsı ve umursamazlığıyla tek başına 1 sezonu sırtlayacak hatta kendine özel dizi bile yaptırabilecek güçlükte bir karakter. Çoğu izleyiciye göre diziyi taşıyan ve izlemeye değer kılan bir karakter. Elbette bu noktada oyuncunun da payı büyük. Ama izlenmesi o kadar zevkli bir karakter yaratmışlar ki onun sahnelerini gözümü kırpmadan izledim diyebilirim. Son derece marjinal ve zeki bir karakteri tam da olması gereken bir oyuncuyla bütünleştirmişler.
5. Görsellik

Dizi baştan sona efektler ve çekilen ortamlarıyla görsel bir şölen sunuyor bizlere. Özellikle Tokyo‘nun o kalabalığını bilerek izlediğinizde, ıssız bir Tokyo’yu görmek oldukça ilgi çekici hâle geliyor. Bunun için de çekim ekibi şehrin yarısını kapatmış diyebilirim. Bu da dizinin oldukça gerçekçi görünmesine sebep olmuş.
Diziyi izlerken bazı yerlerde gerçeklikten uzaklaşsanız da genel itibariyle mutlaka şans vermeniz gereken yapımlardan birisi bence. Özellikle bir türlü ölemeyen karakterlerle karşılaşıp “Yok artık!” diyeceğiniz noktalara geleceğinizi de eklemek isterim. Anime uyarlaması olduğundan kendi içinde bir anime gerçekliği var olduğunu söylememde fayda var. Eleştirilecek fazlaca yanı olsa da bir sonraki bölümü merak ederek bir oturuşta hepsini bitirmeniz muhtemel.
Bu arada Alice In Borderland, 3. sezonuyla Eylül’de Netflix‘de yeniden aramızda olacak.