Nâzım Hikmet-Büyük İnsanlık: Kendi Sesinden Şiirler | 25 Alıntı

Editör:
Deniz Filiz
spot_img

Dünyaca ünlü büyük şair Nâzım Hikmet, ömrüne yüzlerce şiir sığdırdı. Şiirleri farklı sanatçılar tarafından bestelendi ve koca bir nesli hayata karşı duruşuyla, düşünceleriyle ve entelektüel kişiliğiyle etkiledi. Nâzım Hikmet‘in kendi şiirlerini okurken Bedri Rahmi Eyüboğlu‘nun onun sesini kayda aldığı şiirlerin bulunduğu “Büyük İnsanlık: Kendi Sesinden Şiirler” kitabından alıntıları sizler için derledik!

1. “İçimde mis kokulu

kızıl bir gül gibi duruyor zaman.

Ama bugün cumaymış, yarın cumartesiymiş,

çoğum gitmiş de azım kalmış, umurumda değil.” (sf. 8)

2. “Bulut mu olsam

gemi mi yoksa, 

balık mı olsam, 

yosun mu yoksa?..

Ne o, ne o, ne o.

Deniz olunmalı oğlum, bulutuyla gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.” (sf. 12)

3. “…odamın içindeydi yıldızlar 

ve gece kelebekleri gibi 

                            çırpınıyorlardı camlarınızda

ben onlara dokunmaktan çekinerek

                  açtım sizi pencereler

                  salıverdim yıldızları hür geceye 

                  aydınlık sınırsız hür geceye

                  yapma ayların geçtiği geceye.” (sf. 14)

4. “Büyük insanlığın toprağında gölge yok

                            sokağında fener

                            penceresinde cam

ama umudu var büyük insanlığın 

                                 umutsuz yaşanmıyor.” (sf. 20)

5. “Serçe kuşları gibi yağmur

çinko dama serptiğim

                            ekmek kırıntılarını

                 yiyor telâşlı telâşlı, tıkır tıkır, 

serçe kuşları gibi yağmur.” (sf. 22)

6. “…Aramızda yüz yıllık zaman, 

                            yol yüz yıllık.

Yüz yıldır alacakaranlıkta 

              koşuyorum ardından.” (sf. 24)

 7. “…bir de her şeyle her yerde karmakarışık insan

                  yani alınteri            

                  yani kitaplardaki yalan

                 yani doğru yalan

                 yani dost düşman 

                 yani hasret sevinç keder

gelip geçtim kalabalığın içinden

           gelip geçen kalabalıkla beraber.” (sf. 29)

8. “…Saçlarında kuşlar ötüşmeye başlar.” (sf. 34)

9 .”…açılır yastıkta kocaman gözleri gülümün.

Dumanlı dağ gölleri gibidirler henüz.

İçlerinden mavi balıklar geçer kıvırtılarla

diplerinde yeşil çamlar durur

bakarlar derin dümdüz.” (sf. 35)

10. “..ve artık

               bir kadın vardı,

yüzüne mavi bir tanyeri gibi çekilmiş gözleriyle ak

bir kadın 

ve artık 

    biliyorum

yalnız bu mai tanyeri kalacak aklında bu güney dağlarının.” (sf. 38)

11. “Rüyada gibi bir halimiz var. 

Masada, muşambanın üstünde umut, 

masada, muşambanın üstünde güzel günler

yeşil bir güneşle yüklü bir bulut

yaklaşan sabırsız zümrüt bir kalabalık

açılıp saçılacak sevdalar.” (sf. 39)

12. “Tepedeyim,

uzaklaşır uçsuz bucaksız ayrılıkta

                               bir sal gibi yüreğim

                               gider anıların ötesine

                               yıldızsız ağır denize kadar

                                         zifiri karanlıkta.” (sf. 40)

13. “…ayna seher vakti gölü gibi uyandı

açtı kocaman mavi gözlerini pencereler 

uyandı balkon 

          toparladı bacaklarını boşluktan

tüttü karşı damda bacalar

kaldırımda akasyalar ötüştü

bulut uyandı

           attı göğsündeki yıldızı odamıza.” (sf. 45)

14. “…ayrılık zaman değil yol değil

ayrılık aramızda bir köprü

kıldan ince kılıçtan keskin

 

kıldan ince kılıçtan keskin

ayrılık aramızda bir köprü

seninle diz dize otururken de.” (sf. 48)

15. “Sen benim sarhoşluğumsun 

ne ayıldım

           ne ayılabilirim 

                            ne ayılmak isterim

başım ağır 

          dizlerim parçalanmış

                            üstüm başım çamur içinde

yanıp sönen ışığında düşe kalka giderim.” (sf. 49)

16. “Bütün yolculuk boyunca hasre ayrılmadı benden 

açlıktı, susuzluktu demiyorum

sıcakta soğuğu, soğukta sıcağı aramak gibi değil

giderilmesi imkânsız bir şey

ne sevinç ne keder

şehirlerle bulutlarla türkülerle de ilgisiz içimdeydi dışımdaydı

Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden 

zaten elimde ne kaldı bu yolculuktan

hasretten gayrı.” (sf. 50)

17. “Bir yaz yağmuru yağdı içime 

içimdeki kederi serinletmeksizin

 

Bir yaz yağmuru yağdı içime 

ansızın başladı dindi ansızın

eski yerinde duruyor sıcaklık

kör demiryolunda paslı kalın.” (sf. 53)

18. “Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi

geceleyin ateşler içinde uyanarak

             ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,

ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz,

         telâşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi,…” (sf. 54)

19. “Her günüm mis gibi kokan bir kavun dilimi 

                                         senin sayende.

Bütün yemişler elime güneştenmişim gibi uzanıyor

                                             senin sayende.

Senin sayende yalnız umutlardan alıyorum balımı.

Yüreğimin çalışı senin sayende.” (sf. 55)

20. “Yürüdü üstüme doğru ak alnıyla zaman 

ve anılar yağmurlu ve boşluğun yatakta 

ve haber ikimizden ve ayrıldığımızdan.

Uyandım bu sabah da.” (sf. 57)

21. “…durup dururken kafamda bir güneşi bir duman,

durup dururken hiç bitmeyecekmiş gibi

                          bağlanıyorum başladığım güne,

ve her seferinde sen çıkıyorsun suyun yüzüne…” (sf. 58)

22. “Bana doğru yaklaşıyor kavuşma saatımız yalnayak 

ben de seni düşünüyorum da seni düşünüyorum

ben de seni düşündükçe o da ağırlaştırıyor

                                                    yürüyüşünü

bu böyle giderse yıkılabilirim direğin dibine

                                       o yanıma varmadan.” (sf. 64)

23. “..yitirdim seni ansızın oysa ilk önce yitirdim avucumda elinin 

                    sıcaklığını senin sonra elinin yumuşak ağırlığını yitirdim

                                                                  avucumda sonra elini

ve ayrılık birbirine değen parmaklarımızın ucundaydı çoktan

ama yene de ansızın yitirdim seni.” (sf. 75)

24. “…ama ellerimiz birbirine dokunamıyor aramızda kırk yıllık zaman.” (sf. 77)

25. “…sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin

işin kolayına kaçmadan ama

gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini

     değil

ne de ak örtüde elmaların 

ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini

sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin.” (sf. 89)


Kaynakça:

Eyüboğlu, Bedri Rahmi. Nâzım Hikmet: Büyük İnsanlık “Kendi Sesinden Şiirler” Yapı Kredi Yayınları, İş Bankası Kültür Yayınları: İstanbul, 2011.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.