Napolyon Bonapart’ın Mısır Seferi

Editör:
Meryem Azra Barut

Napolyon Bonapart, tarihin en sıradışı figürlerinden biridir. Fransız ordusunda topçu subaylığından Fransa İmparatorluğu’na giden kariyerinde 1798 tarihli Mısır Seferi, “Napolyon efsanesi”ni doğuran dönüm noktalarından birini teşkil eder. Seferi bu denli önemli kılan şey harekatın başarısından çok, sefer boyunca Napolyon’un tarihe geçen hamle ve kararlarıdır.

İtalya Fatihi Bonapart’ın Gözü Mısır’da

Horace Vernetnin Napolyonu İtalyada emrindeki Fransız askerlerini komuta ederken resmettiği 1826 tarihli tablosu | World History

Napolyon Bonapart‘ın askeri kariyerinin başlangıcı, siyasi olarak epey çalkantılı bir Fransa’ya denk geldi. Fransız Devrimi’nin gerçekleştiği 1789 yılında, henüz 19 yaşında genç bir subay olan Bonapart, 21 Ocak 1793’te tarihi bir ana, Fransa Kralı 16. Louis’nin idamına tanıklık etti. Kralın idam edilmesi sonrası İspanya, Portekiz ve İtalya’da bulunan Piyomonte Krallığı Fransa’ya; Fransa da İngiltere ve Hollanda’ya savaş ilan etti. Böylece genç subay kendisini içeride devrimle çalkalanan, dışarıda tüm Avrupa güçleriyle çarpışmak durumunda kalan bir Fransa içerisinde buldu. Fakat üstün askeri yetenekleri ve sıra dışı kişiliği sayesinde Napolyon, bu karmaşık ortamda tarihe adını yazdıracak adımları atmanın yollarını buldu.

Bonapart, 1796-1797 yılları arasındaki İtalya seferinde Fransız ordularına getirdiği büyük zaferle hem Fransa’da hem de Avrupa’da adını duyurdu. İtalya’da Piyomonte’den çok Avusturya ile savaşan Bonapart, 17 Ekim 1797’de imzalanan Campo Formio ile bu devlete karşı büyük bir başarı elde etti ve Fransa’ya adeta bir kahraman olarak geri döndü.

Campo Formio Antlaşması, İtalya, 17 Ekim 1797
Campo Formio Antlaşması’nın imzalanması | meisterdrucke.com.tr

İtalya’da Avusturya’yı mağlup etmesinin ardından Bonapart, bu kez İngiltere’yi sınırlandırmak istiyordu. Bunun için Britanya’nın en kritik ticaret rotası durumundaki Akdeniz’de Fransa’yı üstün duruma getirmeyi planlıyordu. Bu plan için Mısır’ın ele geçirilmesi elzem durumdaydı.

Aslında Mısır’ı işgal etme fikri 1760’lardan beri Fransa’nın gündemindeydi. Fransız İhtilali’nin ardından bir yandan devrimin tutkulu savunucuları, yabancı tiranların halklarına özgürlük götürme arzusuyla diğer yandan Akdeniz’de Britanya nüfusuna darbe indirmek isteyen, Napolyon’un da içlerinden biri olduğu stratejistlere bu fikir yeniden cazip geldi. Napolyon Mısır’ın “dünyanın coğrafi anahtarı” olduğunu düşünüyordu.

1797 Ağustos’unda Napolyon, Direktuvar yönetimine bir mektup yazdı. Mektubunda “İngiltere’nin belini tam manasıyla kırabilmek için Mısır’ı ele geçirmemizin tam vakti geldi” sözlerini kullandı. Genç General, Direktuvar’ın yanıtını içeren mektubu okurken Mısır’ı işgal etme izni verildiğini gördüğünde epey sevinmiş olsa gerek. Fakat geri kalan satırlarda Direktuvar, bu sefer için gereken finansal kaynağı kendisinin bulması ve altı ay içerisinde Fransa’ya geri dönmesi gerektiğini söylüyordu. 5 Mart 1798’te Napolyon, bu şartların yerine getirilmesi karşılığında Mısır Ordusu’nun başına getirildi.

Napolyon’un “Bilginler Ordusu”

Léon Cognietnin Mısırda bilim insanlarını Napolyonun etrafında gösteren 1831 tarihli çizimi | The Clark Art Institute

Pek çok tarihçi, Napolyon’un Büyük İskender’i ilham aldığını vurgular. Hatta tarihçi George Rudé, Bonapart’ı “Sezar ya da Büyük İskender maskesi takmış modern bir romantik” olarak tanımlar. Gerçekten de Mısır Seferi, Napolyon’un Büyük İskender’in adımlarını takip ettiği en belirgin örneklerden biridir.

Şaşalı İtalya zaferinden sonrası Fransız General, kazandığı şöhretle Mısır Seferi için gereken 8 milyon frangı pek zorlanmadan karşılamayı başararak sefer hazırlıklarına başladı. General kısa sürede 280 gemi, 38 bin asker, 13 bin gemici ve bahriyeli ile 3 bin sivil gemiciden oluşan bir donanma toplamayı başardı. Donanmada ayrıca 2200 subay yer alıyordu. Bu ordu o dönemde Akdeniz’e açılacak en büyük deniz gücü olarak dikkat çekiyordu.

Fakat Napolyon’un ordusunun en dikkat çekici yanı bu devasa donanma değildi. Büyük İskender’in Mısır, İran ve Hindistan seferlerini sırasında yanına filozofları ve çeşitli bilginleri aldığını bilen Napolyon, kendi Mısır seferinin de ülkenin fethedilmesinin yanında bilimsel ve kültürel bir etkinlik haline gelmesini istiyordu. Bu nedenle oluşturduğu büyük askeri gücün yanında bir başka ilki hayata geçirdi. Sefer için belki de tarihin en büyük “bilginler ordusu”nu topladı.

İçerisinde matematikçiler, kimyagerler, botanikçiler, zoologlar, mimarlar, ressamlar, müzisyenler, heykeltıraşlar, gazeteciler, inşaat mühendisleri ve balon pilotlarının yer aldığı 167 kişilik bir ekip bir araya getirildi. Daha ilginci, bu önemli isimlere sadece, yeteneklerine Fransa Cumhuriyeti’nin ihtiyacı olduğu söylenmiş ve nereye götürülecekleri konusunda hiçbir bilgi verilmemiştir. Gemilere askeri teçhizatların yanı sıra astronomi teleskopları, balon donanımı ve kimya gereçleri; Latince, Süryanice ve Arapça baskı makineleri yüklenmiş, ayrıca özel olarak hazırlanmış 125 kitaplık bir kütüphane de Mısır’a götürülmek üzere hazır edilmiş.

Sefer boyunca kafilede yer alan bilim insanları, Napolyon’un isteği üzerine askerlere dersler vermiş. Mısır’a varıldığında bölgeyle ilgili incelemeler yapan ekip, yine Napolyon’un isteği üzerine Mısır Enstitüsü’nün kurulmasına da öncülük edecekti.

Bonapart Mısır’da

François Louis Joseph Watteunun Napolyonun Mısır Seferini resmettiği tablosu | National Gallery of Victoria

19 Mayıs 1798’de Bonapart’ın donanması, Fransa’nın Toulon limanından ayrılarak Akdeniz’e açıldı. Donanma Mısır’ı elde tutmak için stratejik öneme sahip Malta Adası’nı 12 Haziran’da ele geçirdi. General, Malta’dan Mısır’a hareket etmeden önce Osmanlı İmparatorluğu’nun tepkisini en düşük seviyede tutabilmek için neler yapılabileceğini düşünüyordu. Seferin amacının Mısır’daki Memluk beylerinin zorba yönetimlerine son vermek olduğunu söylemenin işe yarayacağını düşündü. Bu nedenle Malta’dan ayrılmasının ardından 28 Haziran’da gemilerde okunması için bir beyanname yayımlayarak Fransız ticaretine zarar veren ve Mısır halkını baskısı altında tutan Memluk beylerinin ortadan kaldırılacağını duyurdu. 1 Temmuz 1798’e gelindiğinde Napolyon’un donanması İskenderiye önlerine geldi.

Karaya asker çıkarılmasıyla İskenderiye Kalesi hızla ele geçirildi. Bunun üzerine Napolyon ile Mısırlı temsilciler bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmede Napolyon’un sözleri ve tavrı tarihin en ilginç figürlerinden biri olduğunu kanıtlar niteliktedir. Temsilcilere Mısır’a yağma için gelmediğini ve halkı Memluk zulmünden kurtarmayı amaçladığını tekrarlayan Bonapart, kendisinin de Allah’a inandığını, Hz. Muhammed’e ve Kur’an-ı Kerim’e büyük saygı duyduğunu belirterek sözlerine başlar. Ordusuna karşı konulmazsa herkes huzur içinde yaşayacaktır. Görüşmelerin arından İskenderiye, Napolyon’a teslim edilse de bunda General’in halkın gönlünü kazanma çabasından çok görkemli Fransız ordusunun etkisi olduğu söylenebilir.

undefined
Napolyon, Büyük Gize Sfenksi’nin önünde – Jean-Léon Gérôme | Wikipedia

İskenderiye’de donanma ile 3 bin askerini bırakan Napolyon, Kahire’ye doğru yola çıktı. Fransızların Kahire’ye doğru harekete geçmesi sonrası dönemin Mısır Valisi Ebubekir Paşa ile Memluk beylerinden Murat Bey ve İbrahim Bey önderliğinde toplanan divanda Fransızlara karşı birlikte hareket etme kararı alındı. Murat Bey’in komutasındaki kuvvetler 20-21 Temmuz’da Kahire yakınlarında Bonapart’ın ordusuyla çarpıştı. Piramitler Savaşı olarak adlandırılan bu muharebeyi kazanan Fransızlar Kahire’ye girmeyi başardılar.

Bonapart’ın İtalya’dan sonra Mısır’da da zaferden zafere koşması İngiltere’yi epey huzursuz etti. Akdeniz’de bulunan Amiral Nelson komutasındaki İngiliz donanması seferin başından bu yana Fransız donanmasını aramaktaydı. Fransızlar İskenderiye’yi ele geçirirken küçük gemileri limana sokmuş ama donanmanın büyük ve önemli gemileri şehre yakın Ebukır limanına demirlemişti.

undefined
Nil Muharebesi sırasında patlayan Fransız gemisi L’Orient – George Arnald | Wikipedia

Napolyon, habercisini Amiral Brueys’e donanmayı Korfu Adası’na götürmesi emrini iletmek üzere Ebukır’a gönderdi. Fakat haberci limana vardığında ne Amiral Brueys’i ne de donanmayı bulabildi. Zira talihin yüzüne güldüğü Amiral Nelson, 1 Ağustos 1798’de Fransız donanmasını saldırıya açık şekilde yakalamış, Napolyon’un L’Orient isimli gemisi dahil donanmanın büyük kısmını batırmıştı. Böylece Mısır’daki ordunun Fransa ile bağı kesilmiş oldu.

Napolyon, bu sarsıcı olayı askerlerine yansıtmamaya çalıştı. Öyle ki haberi aldıktan bir gün sonra, kahvaltı sırasında kurmaylarına haberi “anlaşılan siz bu ülkeyi sevdiniz, çok şanslısınız çünkü artık bizi Avrupa’ya götürebilecek bir donanmamız yok” sözleriyle duyurdu. General üzerinde çok durmuyor gibi görünse de Fransız donanmasının yok edilmesi Osmanlı İmparatorluğu’nu cesaretlendirmiş, Sultan III. Selim 2 Eylül 1798’de Fransa’ya savaş ilan etmiştir.

“Ali Bonapart”

Napolyonu Mısırda katıldığı mevlit kutlamalarında resmeden bir tablo | Bridgeman Images

Napolyon, Mısır seferinin başarıya ulaşması için gerektiğinde halkın gönlünü kazanma yoluna gitmeyi de taktikleri arasına almıştı. Daha en başında Mısır’a ayak basmadan önce ordusuna yerel halkla çatışılmaması ve dinlerine saygı gösterilmesini emrederek aksi durumda cezalandırılacakları uyarısında bulundu.

İskenderiye teslim alındığında baskı makinelerinde çeşitli bildiriler bastırdı. Bu bildirilerden birinde halkın gönlünü hoş tutacağını düşündüğü şu ifadeler yer alıyordu:

… Mısır halkı! Bu topraklara haklarınızı iade etmek ve bu gaspçıları [Memlukleri] cezalandırmak için geldim. Tanrı’ya, onun elçisi Muhammed’e ve Kur’an’a en derin hürmetlerimi sunuyorum! Müslümanlara savaş ilan eden Papa’yı alaşağı eden biz değil miydik? Müslümanlarla savaşmanın Tanrı’nın arzusu olduğuna inanan budala Malta Şövalyeleri’ni biz yenmedik mi?

Bildiri örneğinde de görüldüğü gibi Napolyon gerektiğinde Papa’ya karşı Müslümanlardan yanaymış gibi görünmekten bile çekinmiyordu. Mısır’da olduğu süre boyunca Bonapart din adamlarını pohpohlamış, Kur’an üzerine tartışmalara girişmiş ve İslam’a dair sohbetler yapmıştır. Bu yolla Mısırlılar içerisinde işbirlikçi gruplar oluşturmayı amaçlamıştır.

Pierre-Narcisse Guérin - Bonaparte fait Grace aux Revolutes du Caire 23. Octobre 1798.jpg
Napolyon Bonapart’ın Kahire’de İsyancıları Affetmesi – Pierre-Narcisse Guérin | Wikipedia

Bu çabasına dair en ilginç olaylardan biri Hz. Muhammed’in doğumunun yıl dönümü kutlamalarında yaşandı. Kahire ve çevre şehirlerde imamların siyasi istikrarsızlık ve finansal yetersizliklerden dolayı bir mevlit töreni organize edemeyeceklerini öğrenen Bonapart, tüm masrafları karşılayacağını bildirdi. Napolyon’un desteğiyle 20 Ağustos’tan başlayarak üç gün süren kutlamalar yapıldı. Fransız topçusu, Peygamber’in doğum yıl dönümü geldiğinde top atışıyla saygı gösterisinde bulundu. Bir alay bando takımı, Napolyon’un Hz. Muhammed’in soyundan gelen en yaşlı kişi ilan ettiği din adamı Seyyid Halil el-Bekri’nin huzuruna Fransız subaylar eşliğinde çıkarıldı. Fransızların saygı gösterileri karşısında Mısırlılar da bir jestte bulundu. Yüz din adamının katıldığı ziyafette Napolyon Bonapart, “Ali Bonapart” ismiyle Hz. Muhammed’in damadı ilan edildi. Kutlamaların son günündeyse Fransız General, matematik, fizik, politik, ekonomik ve sanat başlıklı dört bölümden oluşan Mısır Enstitüsü’nün açılışını yaptı.

Her ne kadar yerel halk temsilcileri ile ilişkileri sıcak seyretse de Napolyon, halktan istediği desteği alamadı. 2 Eylül’de Osmanlı’nın Fransa’ya savaş ilanı ve cihat çağrısı sonrası Mısır’da Fransız ordusunun kontrolü altındaki bölgelerde ayaklanmalar baş gösterdi. Halkın gönlünü kazanma politikası izleyen General, ayaklanmalar sonrası bambaşka bir tavır sergiledi. Öyle ki isyancılara merhamet edilmeyeceğini göstermek için öldürülen isyancıların başlarının mızraklara geçirilerek teşhir edilmesini bizzat kendisi emretti.

Napolyon’un Fransa’ya Dönüşü ve Mısır Yenilgisi

Akka Kuşatması (1799) - Vikipedi
Akka Kuşatması (1799) | Wikipedia

Fransa’ya savaş ilan eden Osmanlı İmparatorluğu, Napolyon’a karşı Rusya ve İngiltere’nin desteğini aradı. Bu destek 23 Aralık 1798’de Rusya, 5 Ocak 1799’da İngiltere ile yapılan ittifak antlaşmalarıyla somutlaştı. Napolyon bu gelişmelere karşı Mısır’daki pozisyonunu sağlama almak üzere Suriye’ye bir harekât düzenledi. Fakat Bonapart’ın orduları Akka’da Cezzar Ahmed Paşa’nın savunmasını aşmayı başaramadı ve 20 Mayıs’ta Mısır’a geri çekilmek zorunda kaldı.

Napolyon Suriye’de umduğunu bulamazken Fransa’nın Avrupa’da çarpıştığı cephelerden de kötü haberler geliyordu. Direktuvar yönetimi, Ağustos’ta Napolyon’u Fransa’ya geri çağırdı ve General 23 Ağustos’ta Mısır’dan ayrıldı. Napolyon’un Mısır’dan ayrılış biçimi de Mısır Seferi’ni en sıradışı anlarından birisi oldu. Her şeyden önce Mısır’dan ayrılacağını kurmaylarına haber vermemişti. Dahası, kurmaylarından General Kléber’e Rosetta’da buluşma emri vererek düşmanın dikkatinin bu hareketliliğe çekilmesini sağlamış, böylece Akdeniz’den güvenle ayrılmayı başarmıştı. Kléber, Bonapart’ın Mısır’ı terk ettiğini ve ordunun başına getirildiğini Napolyon’un kendisine bıraktığı bir mektupla öğrenmek durumunda kaldı.

General Kléber komutasındaki Fransız ordusu ile Osmanlı ve müttefikleri arasındaki savaş her iki tarafın da zaman zaman üstün geldiği çarpışmalarla 1801’e dek sürdü. O yılın ilkbaharında Osmanlı-İngiliz müttefik birlikleri harekete geçerek Fransız birliklerini mağlup etmeyi başardı ve Fransızları İskenderiye Kalesi’ne çekilmeye mecbur bıraktı. Artık Fransa’nın Mısır’da tutunamayacağı anlaşılmış ve Mısır’ın tahliyesi konuşulmaya başlanmıştı. 30 Ağustos 1801’de İskenderiye’nin tahliyesi konusunda bir sözleşmenin imzalanmasıyla bu durum somutlaştı. Ekim 1801’in sonuna gelindiğinde Fransız birliklerinin Mısır’dan tahliyesi tamamlandı.

Napoleon
Napolyon St. Helena’da – František Xaver Sandmann | grunge.com

Britanya’nın belini kırma düşüyle çıkılan sefer Napolyon’un istediği gibi sonuçlanmadı. İdolü Büyük İskender gibi Mısır’ı ele geçirememiş olsa da Napolyon’un imparatorluğa giden yazgısı Avrupa coğrafyasında onu bekliyordu. St. Helena’daki sürgünü sırasında yazdırdığı notların birinde şu ifadeler yer alıyordu:

“Fransa’ya talihli bir anda döndüm. Zira mevcut hükümet öylesine perişandı ki artık varlığını sürdürmesi mümkün değildi. Böylece Fransa’nın lideri oldum; geri kalan her şey açılan bu yoldan devam etti. İşte, birkaç sözcükte hikayemin özeti.”  

Gerçekten de Fransa’ya döndüğü 1799’da, hükümet darbesi sonrası önce üçlü konseyin baş üyesi, daha sonra ömür boyu konsül oldu. 1804’e gelindiğindeyse krallığını ilan ederek Fransa’da monarşiyi yeniden kurdu. Napolyon Bonapart, Fransa imparatoru olarak hayatının en görkemli günlerini 1815’teki Waterloo mağlubiyetine kadar sürdürdü.


Kaynakça

Roberts, Andrew. Napoléon. İstanbul: Kronik Kitap, 2023.

Rudé, George. Fransız Devrimi. İstanbul: İletişim Yayınları, 2022.

Çolak, Kamil. “Mısır’ın Fransızlar Tarafından İşgali ve Tahliyesi (1798-1801)” Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Dergisi, c.10, sa.2, 2008, ss. 141-183.

Kapak Görseli: Warfare History Network

Adil Batuhan Aktaş
Adil Batuhan Aktaş
"Don't be a fool for the city lights. I know it's cool but it's only light."

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Hakkında Ne Biliyoruz: Meksika Devrimi

Meksika Devrimi; sömürgecilik mirası, eşitsizlik ve Díaz rejiminin baskıları sonucunda patladı; halkın toprak, özgürlük ve adalet talebiyle derin bir dönüşüm başlattı.

Ahmet Ümit Eserlerinde İstanbul

Ahmet Ümit eserlerini çoğunlukla İstanbul'da kurgulayan bir yazar olarak bu şehrin kültürel birikiminin oldukça farkındadır. Onun eserlerinde bu şehir olayların yaşandığı bir mekân olmanın çok ötesinde anlamlar taşır.

Söylenti Aylık Frekans

Yazın ilk ışıklarıyla birlikte sizi yepyeni seslerle buluşturacak Söylenti Frekansı haziran önerileriyle karşınızda!

Josip Broz Tito: Kristal Küreyi Havada Tutmak

Yugoslavya, Batı ve Doğu arasında bağımsız bir yolu temsil eden Tito’nun diplomatik dehasıyla yükseldi ama bu denge onun ölümüyle sürdürülemedi.

Sinemada Saudade: Geri Gelmeyecek Olana Özlem

O anlara, o kişiye ve bir zamanlar o anın içinde olan kendisine duyulan özlem. Eksiklik hissi.

Ödüllü Film Parazit: Büyüleyici Güney Kore Mimarisi ve Kültürüyle Sınıf Ayrımı Tanımı

Ödüllü film Parazit, sınıf ayrımı kavramını, Güney Kore’nin mimarisiyle en iyi şekilde yansıtıyor. Metaforları kültürel öğelerde ve mimari detaylarda saklıyor.

Gibi’nin Vedası: Final İzleyicileri Neden Bu Kadar Üzdü?

Gibi dizisi 6 sezonluk unutulmaz macerasına "Yapılanlar: Don Yılmaz'ın Seçimi" bölümüyle veda etti. Tadında biten dizinin ise yerini doldurmak zor olacak.

Margaret Qualley İle Tanışın: Kendinin Daha İyi Versiyonunu Oynayan Kadın

Oyunculuk yolculuğu, dans ve modellikten The Substance’daki performansına uzanan Margaret Qualley’i öne çıkan 4 rolüyle daha yakından tanıyalım

Sex and the City’de New York: Şehrin Beşinci Karaktere Dönüşümü

New York’un ışıkları, kaldırımları ve vitrinleriyle hikâyeye karıştığı Sex and the City evreninde, şehir sahneye beşinci bir karakter olarak çıkıyor.

Pertev Naili Boratav: Genç Cumhuriyetin Aydın İnsanı

Türk folklor araştırmalarının öncü ismi olan Pertev Naili Boratav'ın hayatını öğrenirken 40'lı yıllarda Türkiye'de yaşanan olaylara da göz atıyoruz.

Editor Picks