Antik Yunanca kökenli bir terim olan müzik, “musike” kelimesinden türemiştir ve diğer dillerde de benzer şekilde kullanılmıştır. Tanımlamak gerekirse müzik; doğada var olan seslere insanların bilinçli bir şekilde eklediği uyumlu sesler olarak tanımlanır. Bütün müzik türleri için temel ögeler ritim, tonalite, dinamik ve ses rengi olarak belirtilir. Hiçbir müzik türü temel ögelerden bağımsız düşünülemez. Bu temel ögeler sayesinde doğada olan sesler bilimsel ve sistematik bir şekilde aktarılmıştır. Geçmişte yaşayan toplumlar, kimi zaman müziğin evrenselliğinden kimi zamansa akıl hastalarının tedavi edilmelerinde müzikten faydalanmıştır; ancak müzik ile bağlantılı olan alan din olmuştur.
Din ve müzik ilişkisini ele aldığımızda ilkel toplumlardan en gelişmiş olan toplumlar dini törenlerinde müziğe yer vermiştir. Müziğe en çok yer veren dinlerden birisi de Hristiyanlıktır. Hristiyan kaynaklarında Hz. İsa’nın son akşam yemeğinde ilahi söylediği bilgisi Hristiyanlıkta müziğin gelişmesinde ve desteklenmesinde etkili olmuştur. Hristiyanlığın ilk dönemlerinde tartışma konusu olmayan müzik zamanla Pavlus’un Efeslilere yazdığı mektuplarda “Birbirinize mezmurlar, ilahiler ve ruhsal ezgiler söyleyerek yüreğinizde Rab ’be nağmeler yükseltin, terennüm edin” tavsiyesi de etkili olmuştur.

Hristiyan müzik anlayışının temelleri Yahudi müzik temellerine dayanmaktadır, Hristiyanlıkta ilk yüzyıllarda müziğin dini bilinci zayıflattığı konusunda düşüncelerde bir dönem etkili olmuştur. Yahudi müziği ile Hristiyan müziği büyük ölçüde benzerlik gösterse de farklıklar da mevcuttur. Örneğin, Yahudi müzik anlayışında var olan şofar hariç müzik enstrümanları ve kora yoktur. Tertullian (ö. 220), Augustine (ö. 430), Chrysostom (ö. 407) gibi tanrı bilimciler tarafından müziğin olumlu yönlerinin din üzerindeki etkisine değinilmiştir. Müzik Hristiyan dünyasında 2-5. yüzyıllar arasında gelişim göstermeye başlamıştır. Bu dönemde Doğu kiliselerindeki Yahudi ilahilerine benzer ancak Helenistik kökenli “antifon” isimli ilahiler ve cemaat ile söylenen ilahiler bulunmaktadır. Bu uygulamalar Piskopos Ambrose (ö. 397) tarafından batıda da uygulanmaya başlamıştır. 2. Valentin (4. yüzyıl) dönemine antifonlar Milan Kilisesinde bağladığına dair bilgiler Piskopos Augustinus tarafından bildirilmiştir.
Hristiyan müziğindeki temel sorun, Hristiyan müziği nedir? sorusu olmuştur. İncil metinleri de metinlerinin kullanıldığı eserler mi? Mezmurlar mı? gibi sorular Hristiyan müziğinin temel sorularıdır. Bu tartışmaların neticesinde kilise içerinde kullanılan kutsal metinler, mezmurlar, ilahiler, kilise müziği içinde kabul edilmiştir.
Hristiyanlığın, en kutsal müzik aleti çan olarak kabul edilmiştir. İbadete çağırma, tanrıya çağırma aracı olarak görülmüş ve önemsenmiştir. Kiliselerde kullanılan müziğin, tanrıya edilen duaların seslendirilişi ile mistik bir ortam hazırlandığı düşüncesi yayınlanmış ve İncil’in içerisindeki duaların okunmasıyla dini bilgilerin aktarılası, insanların İncil’de yazanlardan haberdar olması gibi hususlar amaçlanmıştır.

Kilise müziğinin gelişiminde, Antik Çağ müzik ezgileri ile erken Orta Çağ Dönemi müzik ezgileri tek sesli bir yapıya sahiptir. Aralarındaki farklar ise müzikte dile getirilen konulardır. Antik çağda müzik şiir çevresinde gelişmişken erken Orta Çağ döneminde ise İncil metinleri, ilahiler çevresinde gelişmiştir.
Tevrat ve İncil’in temellendirdiği Hristiyan müziğine dair besteler İlk Çağ‘ın sonlarına doğru kilise babaları tarafından yazılmıştır. Kilisenin bestekar ve bilgin kişileri olan Kilise Babaları tarafından yazılmıştır. Bu dönemde yaşayan İskenderiyeli St. Klement (ö. 220), St. Origen (ö. 254) gibi din adamları müziğin gücünü keşfetmiş ve İncil’i seslendirerek insanlara İncil’i öğretmenin yanı sıra iyi ve kötü dinleyicilerin karakterlerini telkin etmek amaçlı müzikten yararlanılmıştır. Karşılıklı mezmur okuma (antiphonal) ve korobaşı ve koro arasında dönüşümlü (responsorial) bir tarzla icra edilen Bizans’ta St. Krisostom, Milan’da ise St. Ambroz ile ilk kez tanınıp ortaya çıkmıştır. Rahibe Etheria (ö. ?), 380 yıllarında yaptığı Kudüse yaptığı bir hac yolculuğunda Pererinattio (Seyahat) adlı eserinde mezmur okuma (psalm) ile Karşılıklı mezmur okuma (antiphonal) arasındaki farklara değinmiştir. İskenderiye piskoposu Anthanasios (ö. 373) konuşma diline yakın bir şekilde mezmurları bestelemiştir.
Hristiyan müzik tarihinin en önemli isimlerinden birisi de Milona piskoposu St. Amboz‘dur. Dini müziğin kaynağı Helenistik ilahileri Ortodoks Kilisesi’nden Katolik Kilisesi’ne taşınmasında etkili isim olmuştur. Diğer yandan Roma’da kilise müziğinin öncüsü Roma Piskoposu Büyük Gregory (ö. 604) tarafından Schala Cantarum ismi veren erkek koro okulu kurulmuştur. Bu okullar gramer ve diğer eğitimlerin de verildiği merkezler olmuşlardır. Neşideler kitabını yazmış ve bu, St. Peter Kilisenin apsisine altın bir zincir ile bağlamıştır. Bu dönemden sonra Büyük Gregory‘ye ithafen Gregoryen Tilâveti olarak diye isimlendirilmiş, Plen Şan müziğinin gelişim süreci yaşanmıştır.
Tek veya çok sesli olarak, koro ve enstrüman olmaksızın okunan bu müzik türü tüm Orta Çağ müzik anlayışını etkilemiştir. Orta Çağ eğitiminin temelini oluşturan müzik, geometri, astronomi ve matematik gibi bilimler öncelikli olmuştur. Müzik, fiziğin bir dalı olarak görülmüş; müzik uygulamaları ise sınırlı kalmıştır. Ancak kilise babaları tarafından müziği, İncil’i öğretmek ve dini törenlerdeki etkiyi arttırmak amaçlı girişimlerde bulunmaya başladıklarında kilisede müzik gelişmeye başlamıştır. Kilise bestekârları tarafından İsa’nın çarmıha gerilmeden önceki gece havarileri ile yediği son akşam yemeğinin anıldığı müzikler, İncil’den anlatılar bu dönem müziklerinin konularını oluşturmuştur. Böylelikle dini metinlerin daha kolay ezberlenmesi sağlanmıştır.

Sonuç olarak müzikte İncil Dönemi, 13. yüzyıla kadar devam etmiştir. Kilisenin o dönemdeki etkinliği müzik üzerinde de devam etmiştir. 14. yüzyıldan itibaren bilimin de gelişmesi ile müzik anlayışı değişmiş ve kilise etkinliğini kaybetmeye başlamıştır. Nitekim 13. yüzyıl edebiyatı ve sanatı, İncil metinleri etrafında şekillenmiş ve diğer sanat alanları gibi müzikte de İncil metinlerine dayalı bir müzik anlayışı gelişmiştir. Halka İncili müziksel ezgiler eşliğine öğretmek amaçlı dönemin kilise müziği ve düşünme biçimini etkilemiştir.
Kaynakça
Çağıl, N. (2013). KUTSAL METİNLER VE MÜZİK. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 0 (39), Erişim: 11.05.2023
Kızılabdullah, Şahin. “Hıristiyan Gelenekte Müzik: Amerikan Hıristiyan Müziğinde Gospel Müzik, Bluz ve Caz Örneği”. Dini Araştırmalar 22 / 56 (Aralık 2019): 307326. Erişim: 11.05.2023
Gönül, Mehmet, Altıntuğ, Onur. “DİNLER ve MÛSİKΔ. İSTEM / 24 (Aralık 2014): 43-62. Erişim: 11.05.2023


