Kafede bir şeyler içerken, film izlerken, alışveriş yaparken fonda çalan her bir melodi, müziğin günlük hayatımızın önemli bir parçası olduğunun kanıtı. Neşeli hissettiren şarkılarda dans edebiliyor, hüzün dolu şarkılarda bağ kurduğumuzda ise gözyaşlarımıza mani olamayabiliyoruz. O halde ruh halimiz ve müziğin gücü birleştiğinde ortaya çıkan güdüsel sistemin dehlizlerinde ufak bir gezintiye çıkalım.
Hüzünlü Müzikler Neden Değerli?

“The Journal of Aesthetic Education”da yayımlanan hüzünlü müziğin değeri isimli makalede; hüzünlü müziğe değer vermemizin sebebini hüzünlü müzikle kurulan bağ olduğundan bahsediliyor. Bu bağlantı ister diğer insanlarla, ister kendimizle, ister müzik eseriyle olsun; müziğin kalbinde yatan bağlantıdır diyor. Hüzünlü müziğin değeri, dinleyicide gerçekten üzüntü uyandırıp uyandırmamasından bağımsız olarak bir bağlantı hissi kurma yeteneğinde yatmasında. Katılmamak elde değil: O hüzünlü müzikler adeta ağlayacak bir omuz, destek bulduğumuz bir el gibi. İnsan ruhu bir diğerinin varlığını yanında arayan bir canlı olduğuna göre; müzikler de bundan payını alıyor olsa gerek ne dersiniz? Peki melodisi hareketli olmasına rağmen hüzünlü ve destek içerikli sözleri ile dikkat çeken bir şarkı da aynı etkiyi uyandırabilir miydi diye sorduğumda zihnimde Son Feci Bisiklet’ten şu şarkı sözleri beliriveriyor: “Bi’ sakin ol Dünya savaşında sandığın kadar yalnız değilsin.”
Zihnimizde Dolaşan Melodiler

Nöroloji ve Psikoloji Profesörü Oliver Sacks bize; Zihnimizde dolaşan melodilerin deneyimlediğimiz derin duyguların gizli hayatı hakkında ipuçları verebileceğinden bahseder ve içimizden şarkı söylerken, bilinmeyen bir benin sesi sadece geçici ruh halleri ve dürtüleri değil, kimi zaman inkar edilen ya da reddedilen bir dileği, bir özlemi ve kendimize itiraf etmek istemediğimiz bir güdüyü de iletir, der. Yani taşıdığı gizli mesaj ne olursa olsun, bilinçli düşüncelerimize eşlik eden tesadüfi müzik asla bir rastlantı değil. Bilinçaltımızda yer alan hangi duygu tetikleniyorsa, zihnimizde bir müzik dolaşıyor ve sesli bir şekilde belki de bize söyletiveriyor. Peki siz bu durumda hala bir şarkı olarak düşünebilir misiniz zihninizde dolaşan şarkıları? İfade etmek gerekirse; Sezen Aksu’dan Küçüğüm şarkısı kırgın ve çaresiz bir çocuğun dilegelmesi gibi adeta. Hiç savunmasız hissettiğinizde içinizdeki çocuğun dile geldiğini hissettiniz mi, bu ya da benzer bir şarkıyla? Belki daha önce bir yerlerde bu şarkıyı mırıldanmışsınızdır kim bilir?
Aklımıza Davetsizce Gelen Müzikler

Psikiyatr Anthony Storr, Music and Mind’da (Müzik ve Akıl) kendi müziksel imgeleme yetisini etkileyici bir dille anlatarak şu soruyu soruyor: “Davet edilmeden, hatta belki istenmediği halde zihinde dönüp duran müzik hangi amaca hizmet etmektedir?” Bu tür müziğin genelde olumlu bir etkisi olduğunu düşünüyor: “Sıkıntıyı azaltır, hareketleri ritmikleştirir, yorgunluğu alır.” Morali düzeltir ve aslında faydalıdır. Bellekten gelen müzik, bundan başka görmezden gelinen veya bastırılan düşüncelere de dikkat çeker ve bu açıdan rüyalarla benzer bir işlev görebilir. Nihayetinde, Storr kendiliğinden gelen müzikal imgelemenin temelde faydalı ve biyolojik açıdan uyumlu olduğunu söylüyor. Bu da bana, bir anda sesli bir şekilde şarkılar söyleyen bir okul arkadaşımı hatırlatıyor. Bir anda şarkı söylemesi aklına gelen müziği seslice vermesiyle ilişkili gibi. Ona, şarkıları aniden neden söylediğini sorduğumda, bana verdiği yanıt “beni iyi hissettiriyor” oluşuydu. Onu artık daha iyi anlıyor ve kucaklıyorum. Ben de bana iyi hissettiren şarkılardan birini paylaşıyor ve size de iyi hissettiren şarkıları dinlemenizi naçizane tavsiye ediyorum. Her an, müziğin gücünden faydalanmak paha biçilemez derecede keyifli.
Müziklerin Baştan Çıkarma Gücü Var mıdır?

Tolstoy, müziğe karşı çelişik duygular taşıyordu. Çünkü onu kurmaca ruh hallerine sevk etme, içinde ona ait olmayan, kontrolünde olmayan duygular ve imgeler uyandırma gücünün farkındaydı. Çaykovski’nin müziğine hayran olmasına rağmen dinlemeyi sık sık reddederdi. Tolstoy tarafından kaleme alınan “Kreutzer Sonatı”, anlatıcının karısının bir kemancı ve müziği tarafından baştan çıkarılmasının öyküsüdür. İkisi birlikte Beethoven’ın Kreutzer Sonatı’nı çalarlar; bu müzik öyle güçlüdür ki, anlatıcı bir kadının kalbini çalıp sadakatini yitirmesine neden olabileceğini düşünmeye başlar. Öykü kıskançlıktan gözü dönen kocanın karısını öldürmesiyle sonuçlansa da, koca asla öldüremeyeceği gerçek düşmanın müzik olduğunu bilir. Bu öyküye göre; her ne kadar asıl sorumlunun müzik olduğu gösterilse de, insanın içinde bulunduğu ruhani durum ile bağlantılı karakteri yapısıdır elbet. Müzik genel anlamda düşünüldüğünde sadece bir araç, tetikleyen bir unsurdur aslına bakılırsa.
Kayıp Zamanın İzinde: Müzikal Çağrışımların En Mühim Edebi Analizi

Marcel Proust, Kayıp Zamanın İzinde isimli dev romanının yapısında yer eden Vinteuil’ün “küçük sonat/küçük temasının” şifrelerini çözmek suretiyle bizlere sunuyor. Zamanla baş karakterin hayatı değiştikçe; müziğin etkisi de aynı kalmıyor, değişiyor. Aşkın neşesini duyumsatan müzik, zaman geçtikçe aşkın acısı ve zamanın yankısı biçimlerine evriliyor. İnsanın duygu ve düşünce dünyası değiştikçe müziğin etkisinin de farklı biçimlere geçtiğini anlatıyor. Hepimizin bir zamanlar duygusal anlamlar yüklediği şarkıların şimdi neredeyse bir anıdan ibaret olduğunu gösterir nitelikte bu edebi eserdeki analiz de. İnsan ruhu böyledir işte. Bazen de bazı şarkılar zamana göre biçim aldığından bir anıdan ibaret olur. Anı tatlıysa tatlı bir tebessüm bırakır yüzümüzde, acıysa da gelip geçiverecek bir hüzün süzmesi kalbimizde…
Proust’un düşsel bestecisi Vinteul’un Küçük Sonatı belirli gerçek bir esere dayanmasa da ilişkilendirilen çok çeşitli parçalardan bazıları için şöyle bir listeye buyrunuz:
Müziklerle birarada olmak bazen bir dost eli, bazen zamanda bir yolculuk, bazen de duygu tetikleyici bir unsur. Her şey bir yana müziğin keyfi bile uzaklaşmak istediğimiz duygulardan kopuvermek için kullandığımız bir yol kimi zaman. Aksini kim iddia edebilir ki?
Kaynakça
Sacks, Oliver. Müzikofili. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2024.
Mario Attie-Picker, Tara Venkatesan, George E. Newman and Joshua Knobe, “On The Value of Sad Music”. Forthcoming in The Journal of Aesthetic Education(2024):31
Kapak görseli: everhear.com


