Deniz Gamze Ergüven‘in yönetmenliğini yaptığı 2015 yapımı -aynı zamanda kendisinin ilk uzun metrajlı filmi olan- Mustang, anne babasını kaybetmiş beş kız kardeşin özgürlüklerinin kısıtlandığı yaşantısını izleyicisine farklı perspektiflerden ulaştırıyor. Film, İnebolu’da geçse de kadınların temel haklarından, özgürlüklerinden mahrum bırakıldıkları her yerde hayat bulabilir nitelikte.
Toplumun, kadını kendi doğrularıyla bir kere daha doğurmaya çalıştığı gerçeğini gözler önüne seren Mustang filminin detaylarını sosyolojik açıdan inceliyoruz.
El alem Ne Der

Filmin açılış sahnesi devamının aksine yüzümüzde tebessüm oluşturur nitelikte. Filmin temelinde olan beş kız kardeşin hikayesi okulun yaz tatiline girmesiyle anlatılmaya başlanıyor. Arkadaş grubuyla denizde oynayıp eğlenen kızların tatilin, yazın gelişini kutladığı anlara tanık oluyoruz. Bir sorun var ki(!) kızların erkeklerle beraber suda o şekilde görülmeleri komşuları tarafından hoş karşılanmıyor.

Filmde, kadın ve erkeğin temas halinde oluşu, toplumun duygusal ve cinsel anlamlara gelmek haricinde arkadaş olamayacaklarını destekler yönde sunuluyor. Bu nedenle kızların “adının çıkacağı” korkusu büyükannelerinin kızlara haşin ve kontrol altına almak istercesine olan davranışlarını açıklamakta bizce yeterli oluyor. Erkeklerle aynı ortamda bulunup temas etmelerinin ardından amcalarının kızlara bekaret testi yaptırışı bizleri derin bir hikayeyle baş başa bırakıyor.
Kadınlık Kavramı

Toplumun eleştirilerinin ardından kızların uygun görülmeyen davranışlarının törpülenmesi için büyükanneleri seferber oluyor. Cinsiyet rollerini sorguladığımız sahnelerle baş başa kalıyoruz. Kadınlığın “Evinin kadını” kavramından ibaret olmadığına eminiz. İlerleyen sahnelerde büyükannelerinin kızlara yemek yapmayı, temizliği öğretişi kıyafetlerini koyu ve kapalı yapışı sosyal sorunların bir basamağını oluştursa da filmin ilerleyen dakikalarında farklı dallara ayrılarak beş ayrı kız kardeşin perspektifinden sosyal problemlere değiniyor. Hikayeler derinlikli olarak anlatılmasa da dikkat çekmek istediği kısma odaklanarak bizce amacını tamamlamış oluyor.
Sonay

Her kadının genç kızlığa geçiş döneminde başlayarak menopoza kadar devam eden döngü olan Regl (adet) kadınlığın, doğurganlığın bir parçası olsa da bazı görüşlere göre ayıp, saklanması gereken bir şey olarak nitelendiriliyor. Buna ek olarak her bireyin alması gereken cinsel eğitimler evlilikten hemen önce konuşulan bir konu oluyor. Genç kızlık dönemine giren ve adeta üzerinden atmak istercesine torunlarını evlendirme telaşına düşen büyükannenin ilk hedefi Sonay oluyor.
Filmde dikkat çeken detaylardan bir tanesi bizce çok fazla diyalog kullanılmaması. Duyguların ve hareketlerin ön planda olduğu film, izleyicinin gözlemleme yetisini kullanması gereken sahneleri var ediyor.
Selma

Filmin trajik noktalarından biri olan konu Selma‘nın görücüye çıkış hikayesi oluyor. Büyükannelerinin kızları çeşmeye çıkarışının ardından eve gelen ilk görücü Sonay için niyet etmiş olsa da Sonay’ın sevdiği biri olduğunu söylemesi ve karşı çıkması sonucunda Selma’nın evlilik hikayesinin başlamasına neden oluyor. İlerleyen sahnelerde Selma’nın hikayesi bir toplum tabusu olan kızlık zarına değiniyor. Adet kanından utanan toplumun kanlı bir çarşafla onur duyuyor oluşu bir trajedi meydana getiriyor.
Ece

Sonay ve Selma’nın evden ayrılışının ardından evlilik sırasının Ece‘ye geldiği gerçeğiyle baş başa kalıyoruz. Ece olaylara olan başkaldırışını kendini vurarak göstermesinin ardından ev bir trajediye daha şahit olur. Ece’nin kendini öldürüşüne ve genel olarak her kız kardeşin hikayesine filmde detaylı olarak değinilmiyor. Bunun yerine dikkat çekilmek istenen noktalar ön plana çıkarılarak hikaye sürdürülmeye devam ediyor.
Nur

Filmin sonuna yaklaştığımız dakikalarda bir uyanış, uyandırılış hikayesine tanık oluyoruz. Nur‘un Filmin başında erkeklerle oynadıkları için bekaret testi yaptıran amcaları tarafından her gece tecavüze uğrayışı ve bu olaydan büyükannelerinin haberi olması atlayamayacağımız bölümlerden bir tanesi. Aynı zamanda büyükannelerinin henüz reşit olmayan kız çocuğunu evlendirmenin bir çözüm olacağını düşünüşü de. Nur‘un evleneceği gece Lale ile kaçıp İstanbul’a gidişi bu kabusun sonunu getiriyor.
Lale

Lale bizler için filmin ana noktasında yer alıyor. Filmin çoğunda Lale’nin perspektifinden gözlemler yaptığımız görüşündeyiz. Kardeşlerin en küçüğü olan Lale, ablalarının yaşamış olduklarına hikayenin gerek içinden ve dışından dahil olarak izleyicilere farklı bakış açıları sunuyor. Selma evlenirken Lale’nin kaç git demesinin ardından, Sema’nın araba kullanmayı bile bilmiyorum deyişi Lale’nin çocuk olmasına rağmen Yasin tarafından araba kullanmayı öğrenmesine yol açıyor. Yasin’in “Bizi böyle görseler ne derler.” söylemi toplumun kadın erkek olarak ayırmayıp her bir bireyini etkileyişine dikkat çekiyor. Filmin sonunda kahraman bir erkek oldu eleştirileri yapılsa da bizce filmin başındaki kadın- erkek arkadaşlığı metaforunun sonunda tamamlandığını destekler yöndeyiz. Lale’nin henüz çocukken araba kullanması tartışmalara yol açabilecek potansiyele sahip olsa da tüm kardeşlerin henüz çocukken evlendirildiğini ve toplum baskısından kendini öldürdüğünü atlamamamız gerekir.
Filme Getirilen Eleştiriler

Belirtmek istiyoruz ki bir kadının toplumsal problemler yaşadığı tek yer taşrada, Türkiye’de, yalnızca bizim toplumumuzda değildir. Mustang, dünyanın her yerinde baskılanan, özgürlükleri ellerinden alınan kadınların olduğu her durumda hayat bulabilir ve bu duruma ses getirebilir nitelikte bir film.
Sinematografi
Filmde en çok eleştirilen noktalardan biri sinematografi. Beş kız kardeşin kendini yıllardır beraber yaşamıyorlarmış gibi bir anda katı bir ailede buluşu, filmin sonunda kötü bir kabustan uyandıkları hissiyatını var ediyor. Bu konuda eleştirilere katılsak da filmin sosyolojik açıdan vermek istediği mesajlar bizler için sinematografinin önüne geçmiyor. Her ne kadar oyunculuklar, kamera açıları eleştirilse de bizler tüm bu özelliklerin filme farklı bir soluk kazandırdığını düşünüyoruz.
Taşra Kadını Nedir? Filmde Nasıl Yansıtılabilirdi?

Taşrada yaşayan kadın kavramı filmde fazlasıyla eleştirilen konulardan bir tanesi oluyor. Oluşturulan karakterlerin ve oyuncuların Batılı tarzda olduğu ve kırsala uygun olmadığı yönünde getirilen eleştiriler, “taşrada yaşayan kadınların, genç kızların yazmalı; hayattan soyutlanmış bir karakterde sembolize mi edilmeliydi?” sorusunu var etmek durumunda bırakıyor. Kızların bu kadar sene orada yaşayıp bir gün sudan çıkmış balığa dönmeleri gidişatta kopukluğa neden olduğu fikrine katılsak da karakterlerin kırsala uygun olup olmaması bu nedenle bizce değerlendirme dışı kalan bir konu. Mustang, eksik yönlerine rağmen toplumsal tabuları ve sosyal sorunları aynı kadrajda gözlemleyebileceğimiz değerli bir film.
Fragman için:


