Modern Müzelerin Ataları: Nadire Kabineleri

spot_img
Frans Francken the Younger, Chamber of Art and Curiosities, 1636. Image via Wikimedia Commons.

Pusula ve haritanın yol göstericiliğinde keşfe çıkan gemiler sadece kıtaları ve denizleri mi keşfetmeye yaramıştı? 15. ve 17. yüzyılları kapsamına alan coğrafi keşifler, dünyayı mercek altına almaya benzeyen bir merak duygusunu da ortaya çıkarmıştı. Herhangi bir şeyi tanımlamadan onun değeri hakkında yorum yapmak imkansızdı. İlk kez karşılaşılan her nesnenin, hayvanın ve bitkinin bu keşifçi insanların gözünde, gizemin kararsızlığının hüküm sürmesinden ileri gelen bir değeri vardı. Öyle ki, soyluluk ve biriktirme edimi arasında bir ilişki kuruluyordu. Nadire kabineleri, koleksiyonerinin toplumsal nüfuz ve ekonomik gücünü sergilediği için de oldukça önemlidir. Öyle ki bir kabine seçkisinin genişliği sahibinin zekâsı, serveti, kişisel zevkleri ve ticari gücüyle doğru orantılı kabul edilir(1).

Domenico Remps, Cabinet of Curiosities, ca. 1690. Image via Wikimedia Commons.

Dünya keşfi, tamamen kişinin seçkisine bırakılan herhangi bir şeyin ülkeden ülkeye taşınarak koleksiyonlarda yer almasına neden olmuştu. Bu nesneler ya da nesneleştirilmiş canlılar güç ve zevk sembolü haline gelmişti. Aristokrat ve burjuva sınıfı bu nesnelerin biriktirilmesiyle anılır olmuştu. Coğrafi keşiflerin beraberinde getirdiği bilimsel çalışmalar dünyayı bir laboratuvar gibi düşlüyor, böylece toplayabildiği şeyleri mercek altına alacak merak duygusunu da beslemiş oluyordu. Rönesans ve Barok Döneminde bu nesneleştirilmiş şeyler kişisel koleksiyonlara taşınıyor ve koleksiyonerlerin evindeki bir köşede sergileniyordu. Bu “nesneleştirilmiş şeyler” neydi?

Kurumuş böcekler, kurutulmuş bitkiler, hayvan uzuvları, çeşitli taş parçaları, deniz kabukları ve keşif duygusuyla var olduğuna inanılmış ve var olan canlılarla analoji kurulmuş mitolojik nesneler (unicorn boynuzu, denizkızı iskeleti gibi). Üstelik tüm bu şeylerin bir arada olmasından doğan kaos, şeylerin herhangi bir kural gerektirmeksizin kişisel zevkler doğrultusunda dizilmesine engel değildi.  Nadire kabineleri olağandışı nesnelerin, ender bulunan doğal varlıkların ve çok farklı kullanım amaçları olan garip eşyaların kendi içindeki anlamlarına göre, hiçbir bilimsel sınıflandırmaya alınmadan kurgulanarak biriktirildikleri yerlerdir (İren,2017). Peki, modern müzelerin atası olacak bu koleksiyonlar nadire kabinesi kavramı haricinde nasıl isimlerle anılmış ve nadire kabilesi kavramı nerede karşımıza çıkmıştır?

Erik Desmazières,
Wunderkammer II, 1998,Childs Gallery
Sold

Rönesans’la birlikte Avrupa’da bir müzeleşme hareketi başlar.  Koleksiyonculuğa asıl anlamını kazandıran ve 18., 19. yüzyıllarda kurulan modern müzelerin birikimini sağlayacak olan bu harekettir. Rönesans müzeleri değişik zamanlara ve ülkelere göre farklı farklı adlar alır. 14.yüzyılda ilk belirdikleri Fransa’da estudes veya cabinets de curiosite, İtalya’da studioli, Almanya’da da kunstkammer veya wunderkammer, ya da raritätenkabininett olarak anılır. Bunların Halil Edhem’in müzecilik yazılarındaki karşılığı “nadire kabinesi”dir. 17. yüzyıla yaklaşırken Avrupa’da artık yüzlercesi var olan bu koleksiyonların kurucuları da adları gibi farklı farklıdır: âlimler, rahipler, eczacılar, şairler, sanatçılar, ve tabii, soylu hanedanlar, krallar, imparatorlar(2).

Frans Francken the Younger
A Collection, 1619
“The Golden Cabinet. Royal Museum at the Rockox House” at KMSKA at the Museum Rockox House, Antwerp (2015)

Bir başka soru olarak, “zamanın mekanı” olarak da anılan müzelerin biyografisini nasıl ele alabiliriz? 18. yüzyılla birlikte önceki kraliyet koleksiyonları modern müzelere dönüşmeye başlar. Özellikle “müzeler çağı” adını alacak 19. yüzyıl süresince, Avrupa’nın bütün imparatorluk merkezlerinde müzeler kurulur: Londra British Museum, Madrid Prado, Paris Louvre, Berlin Altes, Viyana Kunsthistoriches, St. Petersburg Hermitage, ve İstanbul müzeleri. Bunları oluşturacak olan koleksiyonlar, Rönesans’la birlikte yükselen nadire kabineleridir (cabinets of curiosities, kunstkammer)(3). Bu süreci ele alırken ayrıca, Rönesans döneminde bazı koleksiyonların belli başlı kategoriler altında sınıflandırıldığını da belirtmek gerekecektir. Koleksiyonların içeriği doğrultusunda belirlenen kategoriler başlıklar halinde ayrılmaktaydı. Çünkü koleksiyonlar sadece bilimsel sayılabilecek bulguları değil, tarihi, sanatsal, mistik gibi başlıklar altında yer alabilecek şeyleri de içermekteydi. Bu bağlamda bir benzeşim kurarak, modern müzelerin de zaman fenomeninin kümülatif özelliğinden kaynaklanan ve toprağın katmanlarına benzeyen kendinden kaynaklı bir sınıflandırmayı içerdiğini söylemek mümkün müdür? Zaman, kendi kültürel dokusunu üretmesine izin verdiği sosyalliği simgeleştirmektedir. Modern müzeler ise bu simgeleri tıpkı nadire kabineleri gibi sergilemek için koleksiyonuna eklemekte ancak bunu daha sistematik(kayıt altına alma, belgeleme gibi) bir şekilde yapmaktadır.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, zaman kendi işleyişinde akarken belki bir çelişki olarak tarih, bu fenomen içinde farklı sanatsal ve kültürel dokuları üretiyor. Zamanın işleyişini durdurmaya ya da onun akışından bazı simgeler koparmaya çekinmeyen mekanlar ise müzeler oluyor. Böylece, zamanın akışına kapılmak zorunda kalmaksızın müzelerin sağladığı imkan doğrultusunda tarih çizgisi içinde ileri geri gidebiliyoruz.

Kaynaklar:

(1)https://www.artfulliving.com.tr/sanat/ronesans-doneminde-koleksiyonerlik-nadire-kabineleri-i-18915

(2)http://www.aliartun.com/yazilar/halil-edhemin-modern-istanbul-muzesi/

(3)http://www.aliartun.com/yazilar/muzede-modernligin-kurulmasi-ve-bozulmasi/

İREN, Ceren(2017), 20.Yüzyıldan Günümüze Sanatta Böcek Formu, Yüksek Lisans Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, İstanbul.

 

 

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Editor Picks