Hakkında Ne Biliyoruz: Mizojini

Editör:
Sudenur Sarıyıldız
spot_img

Mizojini, nefret (misos) ve kadın (gynē), adının terminolojisini borçlu olduğu Antik Yunan’dan bu yana bilimsel ve kültürel gelişmelere ters ve bazen de şaşılacak şekilde paralel olarak güçlenip zayıflayan ama her daim içimize işlenmiş ve semptomlarını her yerde gördüğümüz yıkıcı bir olgudur. Bu yıkıcı olgunun takipçileri, yüzlerce yıl boyunca kadına olan nefretlerinin gerekçelerini kendi sebep oldukları sonuçlara dayandırmıştır. Köşeye sıkıştıklarında ise felsefeyi, bilimi, ve dini haklılıklarına bir temel oluşturmak için eğip bükmüşlerdir. Sonucunda ise hak görüyorsa katleden, doğurganlığı erkeğin tekeline veren, sahip oldukları korkuların ve utancın sorumlusunu iki bacak arasında arayan kitleler…

 Neden Kadınlardan Nefret Ediyoruz?

getty images

Mizojininin belli bir orijini, doğum yeri yoktur; bu nefret tarihin izini sürebildiğimiz zamanlardan bu yana dünyanın her yerinde kendini göstermiştir. Temelde insanın kendisinden olmayanı dışlamasına dayanır, fakat belli bir ırkı hayatından uzaklaştırabilen ırkçı insanlardan farklı olarak mizojinistler kadınlardan tamamen kopamaz. Doğaları gereği arzuladıkları “nesnenin” onlarda uyandırdığı yetersizlik, utanç, zayıflık ve günahkarlık duygularının hıncını nesnenin kendisinden çıkarmaları erkeğin kadın üzerindeki kanıksanmış dominasyonunu kadınları katlederek veya günah keçisi göstererek güçlendirmiştir.

Kadınların aşağı mahluklar olduğunu kanıtlama yolunda doğrulama yanlılığı ile sadece fikirlerine destek çıkıyor gibi gözüken şeyleri toplayıp annelikten başka rolleri üstlenen kadınların erkek üstünlüğünü tehdit ettiğinden bahsedilir. Kadınların ne yapsalar kötü olacaklarını belirten yüzlerce atasözü vardır: (İbranice) “Bir giyside güve çıkar: bir kadından, kötülük. Bir erkeğin kötülük yapması bir kadının doğruyu yapmasından bile daha iyidir.” (Schipper, 134)

Erkek rasyonel ve güçlü olmalıdır, bu yüzden kadının “aşırı” duygusallığı ve “akılsızlığı” onu mide bulandırıcı yapar. Mide bulandırıcı buldukları bu kadınların güzelliğinin ve verebilecekleri sevgi karşısında erkeklerin zayıf hissetmesi, şehvetin bedenselliğine duydukları “ruhani ve tanrısal olandan uzaklaşma” korkusu kadınların tahmin edilemez doğasından da nefret ettirmiştir. Kadını şehvet için yaşayan bir beden olarak lanse edip yıkıcılığın temsili görmek, kırılgan egonun psikolojisinin yansıtmasıdır. Kadınları bilinçli olarak eğitim öğretimden uzak tutup sonra da cehaletten yakınmaları tam da bu psikolojinin ürünüdür. Şikayet ediyor gibi dursalar da işlerine yarıyordu. Neticede bir tarafta suçlanıp kurban edilecek, bir tarafta “haklı” oldukları için yaptıkları yanlarına kâr kalacak gruplar varsa kitleyi yönetmek daha basittir. Neredeyse kimse kolay kolay “tüm insanlar eşittir” diyerek doğuştan sahip oldukları finansal ya da sosyal kaybetmeyi göze alamaz.

  “Bir kadın düşünmeyi öğrenmemeli çünkü bu kötü sonuçlar doğurur.” Demokritos

 Mizojininin Felsefi Temelleri- Antik Yunan

 

Antik Yunan Kadınları, pinterest.com

Antik Yunan’da kadının aldatılması boşanma sebebi sayılamaz, kendisine tecavüz edilirse kocasının boşanma kararına karşı çıkamazdı. Atina demokrasisinin temellerini attığı söylenen Solon, kadınların cenazelere ve festivallere katılımını yasakladı. Kadın ölen kocasının erkek kardeşiyle evlenerek mirası içeride tutmak zorundaydı. İyi bir eş olabilmek iffetli olmaktı; iffetli olmak ise itaatkar, edilgen ve sessiz olmakla eş anlamlıydı.

Psyche’in Altın Kutuyu Açması (1903) / John William Waterhouse, pinterest.com

Antik Yunan’da kadın nefretinin yerinin sağlamlaştırmasının yolunu Pandora ve Platon’un felsefesi açtı. Pandora, ateşi çalan Prometheus’u cezalandırmak isteyen Zeus tarafından erkeklerin zevkleri için bir tuzak olarak gönderilmiştir. Bu “kalon kakon”, yani “güzel felaket”, fazlasıyla güzel ve asla açmaması için ikaz edildiği rahme benzeyen toprak küpe göz atmayı isteyecek kadar da meraklıydı. Pandora’nın küpü açması felaketlerin başlangıcı oldu. Küpten kurtulup dünyaya yayılan hastalıklar, acılar ve kötülüklerden Pandora sorumlu tutuldu. Pandora, bu yönden Yaratılış Miti’nde Havva‘ya oldukça benzemektedir. Havva da merakına yenik düşüp insanlığın cennetten düşüşüne sebep olmuştur.

Aten Okulu (Rafael), pinterest.com

Platon, Muhafızlar‘ın yönettiği, ekonomiyi ve tarımı aşağı sınıf insanların sürdürdüğü totaliter devlet modelini ütopyası olarak sunar. Aşk şiiri, dans, süslenmek, mülk sahibi olmak yasaktır. Beden ve maddiyata ne kadar uzak olunursa insan Mutlak Körlük‘ten kurtulacak, Mutlak İyilik ve Mutlak Güzelliğe yaklaşacaktı.

Süslenmek burada olduğu gibi tarih boyunca kadının sığlığının temsili olarak ayıplanagelmiştir. Düalizmde kadının beden, şehvet, ve maddeyi; erkeğin ise ruh ve maneviyatı temsil ettiği düşünülürse, insan kadın olmaktan uzaklaşıp erkeğe benzemelidir. Zaten bir kadının Muhafız olması için de kadınlığından olabildiğince arınmış, cinsiyetinden feragat etmiş olması tek yoldu. Bu, “onursal erkek” mertebesidir. Bu mertebedeki kadınlar bebek yapmak dışında cinsiyetlerinden bir şey taşıyamazlardı.  Ancak o zaman erkeklerle eğitim görebilecek ve yönetici sınıfa dahil olabilirlerdi. Bu ideal toplumda amaç en iyi nesilleri yetiştirmektir; bunun için en iyi kadınlar en iyi erkeklerle olmalıydı. Lakin mülke sahip olmak mümkün olmadığı gibi, annelerin bebeklerine sahip olmaları da mümkün olmadığından bebeklere bakmak devletin kurduğu kurumlarda bakıcıların işiydi.

Platon’un öğrencisi Aristoteles’in kadın nefretini ne denli ileriye taşıdığı düşünülürse, “boynuz kulağı geçti” denilebilir. Kendisi kadınların erkekler kadar tüylenmemesinin sebebinin onların çocuksuluğundan kaynaklandığını düşünecek ve kadınların erkeklerden daha az dişi olduğunu zannedecek kadar aşırıya kaçan bir zihniyete sahipti. Ona göre, erkeğin tohumu yaşamın ve ruhun tamamını kendinde barındırırken kadın tohuma ev sahipliği yapmaktan başka işlevi olmayan maddesel bir kuluçkadan ibarettir. Bu hamilelikte bebek potansiyelini gerçekleştirirse erkek doğar; gerçekleştiremezse “sakatlanmış bir erkek” olan dişi doğar. Sakatlanmış bir erkeğin ise çöplüğe atılması makbuldür. Bu kız bebeklerinin şanslı (!) olanları ölmeden önce çöplükleri dolaşan bir genelev sahibi tarafından seçilirse fahişe olarak hayatta kalabiliyordu. Bu şekilde öldürülen kızların yarattığı nüfus dengesizliği, kadınları daha da azınlığa düşürdü ve statüleri de bundan etkilendi. Bu dönemin kadınlarının kaderi, daha geç evlenme hakkına sahip olan, savaşan ve geleceğin savaşçılarını yetiştirdikleri için sağlıkları devlet tarafından önemsenen özgür kıyafetli Spartalı kadınlarınkinden oldukça farklıydı.

  Roma’da Mizojini

Cornelia, Mother of the Gracchi (1794), wikimedia.org

Şarap içen karısını döverek öldüren kocaların sempatiyle yaklaşıldığı, sadece ilk doğan kızların yaşamasına izin verildiği bu dönemde kadınlara olan nefretin temelde onları kontrol etme isteği olduğu açıkça söze dökülüyordu: “Yasal düzenlemeleri birer birer sorgulamalarına, değiştirmelerine, ve sonunda erkeklerle eşit olmalarına katlanırsanız, inanın ki o zaman onları zaptedemeyeceksiniz ve onlar, sizlerle eşit sayıldıkları anda sizleri oracıkta terkedeceklerdir!” Bunlar kadınların sahip oldukları altın miktarını sınırlayan ve giysilerdeki dekorasyonu kısıtlayan Oppian Yasalarının kaldırılmasına muhalefet olan Hatip Cato’nun sözleri.

 

The Youth of Bacchus (Bouguereau 1884), pinterest.com

Ne olursa olsun bu dönemde kadınlar kendilerinden bir şekilde söz ettirmeyi başardılar. Coriolanus’un kentin kapılarına dayandığı sırada sadece kadınlardan oluşan delegasyonun komutanın karşısına dikilip Roma’yı savaşa girmekten kurtarması buna bir örnektir. Kadınlar ayrıca onları toplumun gözünde şeytanlaştıracak cinsel eylemlerde de bulunmuşlardır.

Şarap tanrısı Bacchus (Dionysus) onuruna yapılan şenliklerde iyi ailelerin kızları hayvan postlarına bürünüp sarhoş oluyordı. Bacchae kadınları (Maenads) ileride Avrupa’da yaşanacağı gibi karabüyüyle ve kendi çocuklarını öldürmekle suçlanıyordu. Fahişe kadınları toplayıp ayaklanmaya ve yangınlara sebep olan Lucius Catiline ve onun darbesine katılan şiir yazıp lir çalabilen erkeklere kafa tutabilecek Sempronia eğitim almış zeki kadınların ne büyük zararlara yol açabileceklerinin kanıtı olarak gösterildi. Devlet kasalarının boşalması sebebiyle zengin kadınlara getirilen vergiye Forum kürsüsünde tepki koyan Hortensia, kadınların oy hakkından bahseden ilk kişiydi: “Eğer biz, birbirinizle rekabetiniz yüzünden çok kötü zarar verdiğiniz devlet yönetiminde değilsek, o zaman neden vergi ödüyoruz?” Tarihin akışını değiştirmiş diğer kadınlara İmparator Augustus’un askeri birlikleri kontrol eden kızı Yaşlı Agrippina, Nero’nun yüzü sikkelere basılan annesi (Optima Mater) Genç Agrippina, Marcus Antonius’un hırslı karısı Messalina verilebilir.

Victor-François-Eloi Biennoury, La Mort de Messaline (1850) onedio.com

Bu kadınların güçleri ve başarıları yerine cinsel yönlerinin öne çıkarılması da kadınların algılanışlarında vajinanın kişilikten önce ayırt edilmesi gözlemlenebilir. Bir insan olarak görülmekten önce yürüyen bir üreme organı olarak göz önüne alınan kadınlar, erkeklerin onların hayvanlarla ilişkiye girmesi ve Kolezyum’da birbirlerini öldürmelerini izleme fantezilerinin kurbanıydı. Eşek tarafından tecavüze uğratılıp aslanlara yedirilen cinayetten hükümlü kadın ve kanlı gladyatör yarışmalarından sonra Kolezyum sütunları arasında fuhuş dönmesi alışılmış bir durumdu.

 Erken Hristiyanlığın Kadına İhaneti

Myrrh Bearing Women, holycross.org/

İsa Peygamberin Yahudiliğin ve dünyanın genel halinin aksine eşitlikçi tutumu sayesinde Hristiyanlığın ilk 300 yılında neredeyse erkeklerden daha fazla katkı sağlayan kadınlar, sonrasında bu dinin nelere sebep olacağını bilemezlerdi. Kadınların desteği kilisede de dile getirilmiştir: “Ey, vaftiz olmakla üzerinize aldığınız yükün sorumluluğundan korkan erkekler, kadınlarınızdan ders alın! Temiz ve inancına sadakatle bağlı olan onlar, varlıklarıyla Kilisie’nin gelişmesine katkıda bulunuyorlar.” Buna karşılık zamanı geldiğinde Hristiyanlar özellikle cadı avlarında kadınların toplu katlinde yer alacaklardı.

Kürtajın yasaklanması ile kadının bedeni üzerinden yeniden bir kontrol söz konusu olsa bile, kız çocuklarını öldürmek zorunda kalmamaları ve kürtaj sırasındaki komplikasyonlar yüzünden yaşanan ölümlerin azalması iyi bir gelişim olmuştur. İsa’nın kadınlarla konuştuğunun görülmesi, onları birey olarak görmesi, zinayla suçlanan kadın için “Aranızda kim günahkar değilse, ilk taşı o atsın.” deyişi, çarmıha gerildikten sonra Havariler ayrılsa bile kadınların duaya devam etmesi, gebelik deneyimlerinin ilk defa dikkate alınması, evlenmeye zorlamamaları, ve kadınların kilise görevlisi olarak yer alabilmeleri erken Hristiyanlıkta bazı şeylerin kadınlar için iyi gitmesinin örnekleriydi fakat bu uzun sürmedi.

 

Gustave Dore, pinterest.com

Yahudilikle beraber “günah” kavramı çıkmıştı ve bu kavramın doğuşunun bedelini hem kendi adlarına hem de başkalarının adına kadınlar ödedi. Süslenmenin yergisi Yahudilerin tanrısı tarafından büyük şevkle yapılır: “Güzel kokuların yerini pis kokular, kemerlerin yerini urganlar, kıvırcık saçların yerini kabak kaflar ve şık elbiselerin yerini de çuvallar alacak: pürüzsüz tenleri yerini yanık lekelerine bırakacaktır.” (Yeşaya, 3:24) Bedeni güzelleştirme çabası utanç vericiydi çünkü beden ve bedenin ihtiyaçları dünyevi günahlardı. Platon’un düalizminde kadın bedendi ve Havva da elmayı yediğinde çıplaklarını fark ederek utanç duygusunun ortaya çıkışına yol açmıştı. Erkeğin bedensel ihtiyaçlarını hatırlatan kadınlar doğanın yasalarına ters yaşamaya çalışan insanlar tarafından şeytanlaştırıldı.

Bu utanç duygusu evliliği ve cinsel ilişkiyi kötüleyen St. Paul’un mektuplarıyla daha da artırmıştı.(7:1-9) Hristiyanlığın insanların yatak odasında söz sahibi olması halkın seks-evlilik düşmanı ve bekaret takıntılı olmasına yol açtı. Ortaya çıkan cinsel açlığın kurbanı ise elbette kadınlar ve ölüyken bile koruyamadıkları cesetleri oldu.

 

The Tree of Paradise; Musée national des arts et traditions populaires (MNATP), Paris, France, anglicanchurchmenorca.com

  İlk Günah‘ın cennetten düşüşün sonucu olarak doğuştan taşınan bir günah olduğu düşünülür. Platon felsefesi ile karşılaştırılırsa, mükemmelliği yani cenneti (saf idea) kaybetmek ve acı dolu dünyaya (değişken dünya) inmektir. Havva’nın itaatsizlik hatasının bedelini milyarlarca kadın hamilelik, menstrüasyon ve doğum acısı lanetiyle ödedi. Döllenme yoluyla bu günah hepimize geçti. Kadınlara doğalarından utanmaları çünkü insanlığın acı içinde yaşamasından sorumlu oldukları öğretildi.

Cennetten düşüşe ve hepimizin günahkar doğmasına sebep olan bir kadınsa, kendilerini sonsuza denk temize çekmeleri mümkün mü? 4. Yüzyılın zeki, güzel ve en önemlisi iffetli bekar kadın filozofu Hypatia‘nın büyücü olduğu yönündeki söylentinin galeyanına gelen kalabalık tarafından çırılçıplak soyulup istiridye kabuklarıyla derisinin yüzülmesine ve bedeninin parçalarının ateşe atılmasına bakılırsa cevap hayır. Geometri bilgisi, Platon ve Aristoteles üzerine verdiği dersler, çaldığı müzik aletleri ve kendisine aşık adamı defetmek için kanlı külodunu adamın eline tutuşturacak kadar “inancına bağlı” olması onu bu hazin sondan kurtaramadı.

 Şeytanla İlişkiye Giren Cadıları Avlamak

Salvator Rosa, 1646 & Henry Fuseli, 1785, pinterest.com

   Kara Veba‘nın yarattığı karamsar ve belirsiz dünya insanların Tanrı’ya olan bağlılıklarını güçlendirme ve onun varlığını kanıtlama isteğine yol açtı. “Şeytan varsa Tanrı da vardır” düşüncesiyle Kilise bir zamanlar geceleri göklerde uçan, şeytanla ilişkiye giren, kadınlara düşük yaptıran cadılara inananları günahkar ilan ederken kendisi de bu düşünceye yönelmeye başladı. Bunun için savları da hazırdı: Kadının kolay baştan çıkması ve cadı olmaya eğilimi artıran cinsel açlığa sahip olmaları.

 

Romulo Royo, pinterest.com

1484’te Papa Innocent fetvasında insan ve hayvan doğumlarını engelleyen, bağları kurutan, döllenmeyi engelleyen cadıların olduğunu; Kramer ve Sprenger adlı Engizisyon üyelerine engel ve uyarı olmadan tutuklama ve cezalandırma yetkisi verdiğini belirtti. Bu fetvayla beraber işkencelerin yolu açılmış oldu. Tutuklanan kadınların tüm saç ve kılları tıraş ediliyor, Filistin askısı yöntemiyle omuzları çıkarılıyor, karınları su ile doldurulup sopayla vuruluyor, derileri kızgın yağla yakılıyor, kerpetenle tırnaklar sökülüyor ve başka birçok işkence yöntemi kullanılıyordu. Suçlarını itiraf ederlerse bağışlanacakları yalanını söylemek ise oldukça normaldi. Kurtulacaklarını sanan kadınlar itiraftan sonra başka bir yargıca gönderilerek ölüm cezası verdiriliyordu. Bu kadınları savunmaya çalışanlar ise din düşmanı olarak lanse ediliyor ve susturuluyordu.

Şeytanla ilişkiye girme suçundan yargılananlar arasında 3-4 yaşındaki çocuklar da vardı. 12 Yaşından küçük kızlara eğer pişmanlık belirtisi gösterirlerse yakılmadan önce boğulma şansı tanınıyordu. Böylece yaşlarının küçük olmasına merhamet ettiklerini düşünüyorlardı. On binlerce kadın kitlelerin korkularının ve şüphelerinin yoğrulmasıyla işkence sırasında veya yakılan ateşlerde öldürüldü.

 Doğu ve Batı’nın Zıt Cinsellik Algısı

Asian Art Museum of San Francisco, tumblr.com

Batı’daki bedenden ve zevkten utan duyma durumunun aksine Hindistan’da tapınak fahişeleri ve Kamasutra; Çin’de kadın ve erkek akıntılarını birleştirerek ölümsüzlüğü amaçlayan cinsel törenler sosyal hayatta önemli yer kaplıyordu. Tapınak fahişelerine karşı misyoner Abbe Dubois şöyle yazmıştır: “Fahişeler, Hindistan’da okuma yazmayı, dans etmeyi ve şarkı söylemeyi öğrenme şansına sahip olan tek kadın sınıfı. İyi bir ailenin saygın bir kadını, bunlardan birini öğrense, utancından yüzü kızarır.” (Bishop&Ostelger)

Buna karşın Batı’da olduğu gibi Doğu’da da menstrüasyon ayıplanan bir şeydi. Hindular adet gören kızla karşılaştıklarında ömürlerinin kısalacağını düşünüyor, adetliyken erkeklere temas eden kadınlar kırbaçlanıyordu. Kız çocuğunun doğması da Mahabharata‘da felaket olarak değerlendiriliyordu çünkü kadınların hafifmeşrep oldukları için kötülük getirecekleri düşünülüyordu.

The Insane in Foreign Countries (1889), pinterest.com

Doğu’da erkeğin doyumu kadar kadının da doyumu doğal kabul edilirken Batı’da bu ahlaki çöküntü ve fiziksel bir anomali olarak görülmüştür. Viktorya Dönemi doktorlarından William Acton, kadınların ilişkiye sadece anne olmak için katlandıklarını ve zevk almanın rahim kanserine ya da deliliğe yol açtığını öne sürüyordu. Zevk duyan kadınlar nemfomanyak ve tehlikeliydi, denetim altında tutulması gereken hastalardı. Mastürbasyon ise klitorise yönelinirse vajinaya yani anneliğe isyan olarak algılandığından toplum temellerini sarsan bir sorundu. Pür kadın algısının sonuçlarını kadın sünnetlerinde ve kız çocuğu sevdasında görebiliyoruz. Sokaklarda 5-15 yaşlarında 500 fahişe, ve “Evimde küçük kızların çığlıklarını zevkle dinleyebilir ve bu sesleri sizden başka kimsenin duymadığından emin olabilirsiniz.” (Ronald Pearsall) yazılı genelev ilanları cinsiyetsiz temiz kız çocuğuna olan talebin somut örnekleri.

Mizojininin, erkeğin kadında onları ayrıştıran bir ötekilik görmesi ve olumsuzlukları bireyin kendisine değil cinsiyete atfetmesinden ortaya çıktığı söylenebilir. Karşı cinse olan bu kuşku ve nefret aynı zamanda iki cinsiyetin birbirine muhtaçlığından dolayı karmaşık bir hale gelmiştir. Kadının bedeni, erkeğin ruhu temsil ettiği Platon düalizminde ruhun bedenden önce gelmesi; kıskançlık, öfke ve şehvetin insanlığın ortak duyguları olmalarına rağmen kadınlarla bağdaştırılması; kürtajın yasaklanıp serbest bırakılırken her zaman kadından çok eşinin söz sahibi olması; sağlığın belirtisi menstrüasyonun ayıplanması ve kadınların doğaüstü olaylarla ilişkilendirilmesi şu an bize mantıkdışı gelse de geçmişte kadınların evlilik içi şiddetten canlı canlı yakılmasına kadar canice muamelelerin gerekçesi olarak sunulmuştur.


Kaynakça

Öne Çıkan Görsel: Poisons case: Madame de Brinvilliers (Marie Madeleine d’Aubray, Marquise de Brinvilliers, 1630-1676) in the question chamber.

Akçay, Zehra. “Mizojini / Kadın Düşmanlığı.” FeministBellek, 25 Aug. 2023, feministbellek.org/mizojini-kadin-dusmanligi.

Holland, Jack. Mizojini: Dünyanın En Eski Önyargısı . 2007.

Schipper, Mineke. Erkek Acı Çeker Kadının Ruhu Duymaz: dünya dillerinden atasözleriyle kadınlar. 2010.

Kapak Görseli: bridgemanimages.com

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.