Milli Mücadele’nin Kadınları: Halide Edib’in Eserlerindeki Kahraman Kadınlar

Editör:
Sinem Aykın
spot_img

Halide Edib Adıvar, hem Türk edebiyatının hem de Milli Mücadele Dönemi’nin kilit isimlerindendir. Savaş meydanlarında aktif bir rol aldığı için orada tanık olduğu olayları eserlerinde işlemiştir. Bu yüzdendir ki romanlarında ele aldığı kadın karakterler genellikle idealist, mücadeleci, bağnaz düşüncelerin karşısında duran ve eğitimli kimselerdir.

Halide Edib’in İdealize Ettiği Kadın Portresi

Mustafa Kemal Atatürk ve Halide Edib Adıvar | aa.com.tr

Milli Mücadele Dönemi her ne kadar siyasi ve askeri yönleriyle anılsa da kültürel olarak Türk toplumunu şekillendirmiştir. Özellikle Mustafa Kemal Atatürk‘ün Türk kadınına verdiği değer ve destek, feminist yazını harekete geçirmiştir. Türk kadınının topluma kazandırılması, eğitim, seçme ve seçilme hakkı elde etmesiyle beraber bu dönemde verilen eserler de yine bu konular üzerine yoğunlaşmıştır. Feminist yazında özellikle öne çıkan Halide Edib Adıvar, eserlerinde kadınları genel olarak eğitimli, idealist ve elit kimseler olarak resmetmiştir. Halide Edib, eğitim ve düşünce alanında kadınların yer almasını savunduğu için romanlarındaki kadın karakterlerini bu doğrultuda yazmıştır. Arzuladığı ve idealize edilmiş kadın portresini eğitim çerçevesi içerisinde aktarır ki Milli Mücadele Dönemi sonrasında yapılan toplumsal reformlara baktığımızda kadının eğitimdeki yeri açısından ele alınan kadın karakterler büyük bir önem teşkil eder. Halide Edib’in yarattığı kadın karakterler eğitime ve yeniliğe her zaman açık bireylerdir. Kadın ana karakterler, yan karakterlerden her zaman daha eğitimli ve kültürlüdür. Eğitim meselesini son romanına dek her zaman ele alır Halide Edib çünkü toplum için daha faydalı karakterler yaratmak ister. Ona göre modern bir toplum, kadınların eğitimli ve kültürlü olmasıyla var olur. Tabii kadınların eğitimli olması dışında onları mücadeleci ve vatansever bir perspektif içinde de aktarır Halide Edib. Özellikle Vurun Kahpeye, Ateşten Gömlek ve Dağa Çıkan Kurt kitabındaki kadın karakterler vatan aşığı, mücadele etmekten vazgeçmeyen ve idealist karakterlerdir. Kendisinin de kurtuluş mücadelesinde yer alması nedeniyle o dönem kadınları bu mücadelede yer almaya çağırmış ve cephede gördüklerinin etkisiyle gerçekçi ve mantıklı kadın karakterler inşa etmiştir.

Vurun Kahpeye: İdealist Öğretmen Aliye

1926 tarihli Vurun Kahpeye romanının yeni harflerle yapılmış 1943 tarihli ilk baskısı | wikipedia.org

“Toptan, silahtan başka olan korkunç şeylerden korkmayacağım. Aliye senin gibi sevmeye, senin gibi cesur olmaya, senin yaptığın şeyleri yapmaya hayatımı vakfedeceğim. Nasıl sen, hayatta seni anlamayanlar arasında muhabbetin, rahmetin, dinin, iyiliğin, timsali oldunsa, sen nasıl bu güzel hayat abidesinin hilekârlar elinde yıkılmasına karşı cesur oldunsa, tıpkı ben de senin gibi korkmayacağım.” (s.206)

Bir Anadolu kasabasına öğretmen olarak gelen Aliye, babasını savaşta annesini ise veremden kaybetmiş ve o dönemin kadın öğretmen okulu olan Darülmuallimat‘tan mezun olmuştur. İdealist ve cesur bir karakter olan Aliye, Yunanlara karşı mücadele etmiştir. “Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!” diyerek hem içindeki sevgiyi hem de eğitimci yanını göstermiştir. Ne var ki tüm bunların yanında içinde dinmek bilmeyen bir ateş, vatan sevdası vardır. Yunanların İzmir’i işgali sonrasında Kuvayı Milliye‘ye karşı olanlar ve Yunanları istemeyenler olarak halk adeta ikiye bölünür. Böyle bir ortamda Aliye çocuklara milli marşlar öğretir, çocukları ellerinde bayraklarla sokaklarda dolaştırır. Kuvayı Milliye karşıtı Hacı Fettah Efendi, Aliye’yi dine uygun kapanmamasıyla ilgili hedef olarak gösterir. Aliye’nin modern duruşu, bağımsızlığı, okuldaki hiyerarşik düzene başkaldırması ve doğrularından şaşmamasıyla taban tabana zıt bir karakterdir Hacı Fettah Efendi. Aliye’nin romanda sahip olduğu tüm özelliklerin tam tersini taşır aslında. Bir yanda dini kullanarak halkı ateşleyen Hacı Fettah Efendi, diğer yanda Aliye’nin temsil ettiği eşitlikçi, aydınlık ve özgür direniş ruhu… Halide Edib, o dönemde savaş meydanında verilen mücadeleyi adeta bu iki karakter arasındaki çatışmada anlatmıştır. Bunların dışında Aliye, kitap boyunca ölçülü ve kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarından ayrı görmeyen; eş seçimini bile bu ölçüye göre yapan bir karakter. Yine kendi öğrencileri arasında ayrım gözetmeyen, Hatice Öğretmen tarafından dışlanan esnaf çocuklarını seven ve onlara sahip çıkan bir karakter. Aliye’nin bu hiyerarşi içerisinde sevdiği bu çocuklara bakıldığında Halide Edib’in de kurtuluşu yoksul halkta gördüğü gözlemlenebilir. Aslında Aliye ve diğer eserlerindeki kadın karakterler ele alındığında hepsinde Halide Edib’ten yansımış bir özellik bulmak mümkündür.

Halide Edib, Vurun Kahpeye‘de Hacı Fettah üzerinden üzerinden bir din eleştirisi de getirir. Hacı Fettah’ın dini kendi çıkarlarına alet ederek insanları kışkırtmaya çalışması ve dine uygun kapanmadığı gerekçesiyle Aliye‘yi hedef göstermesinde bu eleştiri açık bir şekilde görülür. Aslında bu bir din eleştirisi değil o dönem kişilerin bazı kutsalları, Hacı Fettah gibi, kendi çıkarları doğrultusunda kullanması. Çünkü Aliye, kitabın ilerleyen kısımlarında dinine bağlı ve namaz kılan bir karakter olarak tasvir edilir. Bu iki karakter arasındaki inanış biçimindeki keskin farklılık bile Milli Mücadele Dönemi‘nin sadece cephede değil insanların zihninde de verildiğinin güzel bir temsilidir.

Kitabın ana karakteri Aliye, Halide Edib‘in yaratmaya çalıştığı kadın portresinin birebir temsilidir aslında. Aliye, herhangi bir aile ortamında yetişemediği için eğitimle şekillenen bir karaktere sahiptir. Bağımsızlık mücadelesi içerisinde bile eğitimin ne denli önemli olduğunu vurgulayan Halide Edib, Aliye’yle Türk kadınına örnek teşkil edecek bir karakter yaratmış ve Milli Mücadele Dönemi‘nde verilen o savaşı bir kadın perspektifinden anlatmıştır. Ancak ne yazık ki Aliye, zaferi görme şansına erişemeden acı bir şekilde katledilmiştir.

Ateşten Gömlek: Milli Mücadele’nin Simgesi Ayşe

Ateşten Gömlek, altıncı baskı, 1957 | phebusmuzayede.com

“-İngiliz kanıyla Türk kanı bir mi, Madam?
-Mikroskop altında İngiliz kanını görmedim. Rengi bizimki kadar kırmızı mı yoksa mavi mi, bilmiyorum. Fakat Türk kanı ateş gibi sıcak ve kırmızıdır.” (s.53)

Ateşten Gömlek, savaşın tam ortasında yazılan bir eser olmasından ötürü belki de Halide Edib’in en önemli eserlerinden biri. Adı gibi tam da ateşin ortasında yazılan, gerçeklerle bezeli bir roman. Ateşten Gömlek ismi, Yakup Kadri ve Halide Edib‘in bir sohbeti esnasında ortaya çıkar. Yakup Kadri, aynı isimle bir roman yazacağını söyler ancak sonrasında bu isim Halide Edib’e referans olur ve kitabın başında Yakup Kadri’ye mektup yazarak affını ister.

Kitabın ana karakteri Ayşe, İzmir işgali esnasında kocasını ve çocuklarını kaybettikten sonra İstanbul’a gelmiş ve Milli Mücadele‘nin sembolü olmuştur. İstanbul’da Peyamilerin evine sığınan Ayşe, İzmir’den kalan son parasını Anadolu’ya kaçan subaylar için verince geçinmek için ders vermeye ve oya işlemeye başlar. İstanbul’un işgalinin ardından Peyami ve Ayşe Kuvayı Milliye’ye yardım etmek için Anadolu’ya gider. Burada Ayşe, hemşirelik yaparak Milli Mücadele’ye elinden geldiğince yardım etmeye çalışır. Aslında Ayşe, bu döneme dek gösterilen kadın kimliğinden çok farklıdır. Ev işleriyle meşgul olmaktan ziyade vatanın bağımsızlığı için kendini ön plana atan, ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılı dönemi kendi meselesi haline getiren, bilinçli, farkındalığı yüksek bir Türk kadınıdır. Zaten savaşın ortasında yazılmış bir roman olması ve Halide Edib‘in de cephede görev yapmış olması hem romanı hem de Ayşe’yi çok gerçekçi kılmış ve Ayşe’yi bu mücadelenin simgesi haline getirmiştir. Bu yüzden, olayları anlatan Peyami, Ayşe’nin gözlerinde vatanı gördüğünü “Koyulaşmış yeşil, esmer gözleri etrafındaki siyah kirpikleri yaslı İzmir’in zeytinliklerini örten yas örtüsü gibiydi,” şeklinde betimler. Peyami, Ahmet Rıfkı ve İhsan Ayşe’ye duydukları hayranlıktan dolayı onun peşi sıra Milli Mücadele’ye katılırlar. Ayşe burada bir nevi öncüdür ve romanda bulunan diğer karakterleri şekillendirmiştir. Özellikle İhsan, Ayşe’nin yaşadıklarından sonra İzmir’i işgalden kurtarmak için daha büyük bir hırs besler. İzmir’in kurtuluşu, ülkenin bağımsızlığı için sembolik bir anlam taşır. Halide Edib, İzmir ile Ayşe’yi özdeşleştirerek bu bağımsızlığı kişiselleştirir.

Aslında vatan, bağımsızlık için canını hiçe sayan bu kahraman Türk kadınıdır. Aynı zamanda Ayşe, ata biner, silah talimi yapar, askerlerle yaşar. Dönemin gerektirdiği bir kadın resmedilir aslında Ateşten Gömlek‘te. Halide Edib, kahraman Türk kadınının da içinde bulunduğu bir mücadele alanı açar Ayşe’yle beraber. Roman boyunca Ayşe’nin duruşu, vatan aşkı, savaşa katkısı ama bir yandan da hayata tutunma çabası, savaşın yıpratıcı etkisini bir kadın üzerinden görmemizi de sağlamıştır.

Dağa Çıkan Kurt: Milli Mücadele’yi Yaşayan Kadınlar

 

“…artık Tanrı emanetini istediği dakika alsın, toprağım bizim bayrağın altında olacak!” (s.122)

Dağa Çıkan Kurt, Halide Edib‘in Milli Mücadele Dönemi, sonrası ve Avrupa gezilerine ait gözlemlerini aktardığı, hikâye türünde eseridir. Halide Edib burada diğer eserlerinden farklı olarak okurla konuşuyor havasında bir anlatım türü benimsemiştir. Eserde aynı zamanda Türk kültürüne ait mitolojik ögelere de yer verilmiştir. Halide Edib, cephenin gerisinde kalmış, adını duymadığımız kahramanları hikâyelerinde ölümsüzleştirmiştir. Yine bu eserindeki kadın kahramanlar cesur, vatan aşığı ve yine vatanı için ölümü bile göze alan kahramanlardır. Kişilerin ve olayların gerçek olması hikâyelerin etikleyeceğini daha fazla artırıyor.

Bayrağımın Altında başlıklı hikâyenin Hatice Nine‘si Halide Edib‘in zafer yolunda unutamadığı yüzlerden biridir. Yazar, Türk kadınının bağımsızlık arzusunu Hatice Nine üzerinden verir. Hatice Nine’nin “Hey oğul, ben beş defa muhacir oldum, beş defa evim yandı. Ben Üsküp’ten beri beş defa düşman bandırasından bizim bayrağa kaçtım. Bunlardan evvelisi gün ümidi kesince, bir tek oğlumu aldım, size, bizim bayrağa kaçtım,” sözleri bayrağa olan aşkını tanımlar niteliktedir. O, vatan sevdası uğruna kendi bayrağı altında ölmeyi göze alacak kadar cesur, düşman bayrağı altında can vermemek için direnen kahraman Türk kadınıdır. Elli yıl boyunca Üsküp-Salihli arasında ömrünü geçirmiş, kendi vatanında can vermek için mücadele etmiştir.

Aziz’in Karısı başlıklı hikâyede ise Halide Edib, Yunan askerinin geçtiği köyler üzerinde gördüklerini anlatır. Taş yığınları arasında damsız birkaç ev kümesi içinde gördüğü kadının yanına gider Halide Edib. Nine, Yunan askerlerinin evi yağmaladıklarından, her şeylerini alıp götürdüğünden bahseder. Ev sahibini yaktıklarını anlattığı kısımda ağlamaya başlar Nine. Evi talan edilmiş, köyü yakılmış ve harabeye dönmüş bu kadının ağlaması bağımsızlık yolunda nice Türk kadının çektiği acıları özetler gibi. Kitaptaki diğer tüm hikâyelerde olduğu gibi yaşlı kadının da hayatı acılarla yüklüdür. Savaştan belki de en çok etkilenen, yaralanan kahraman Türk kadınının izleridir bu öyküler.

Zeynebim Zeynebim hikâyesinde ise Zeynep, okuyup yazan, Fransızca söyleyen, ut çalan, kendini geliştirmiş bir kadındır. Babasının sahip olduğu çiftliğe Süleyman‘ın gelişiyle hayatı değişir ve birbirlerine aşık olurlar. Bir süre sonra evlenmeye karar verirler ancak savaş ortamının yarattığı kargaşa ortamı buna imkân tanımaz. İzmir’in işgal edilmesinin ardından mutlu günler geriden kalır ve düşman askerleri evlerini yağma eder. Nişanlısı Süleyman’ın ölümüne şahit olan Zeynep, bir şekilde askerlerin işkencesinden kaçar, yüzbaşını öldürür, nişanlısının intikamını alır ancak hikâyenin sonunda papaz Angelos‘un emriyle Zeynep şehit edilir. Zeynep’in şehit olmadan önce intikam alması yine Türk kadınının mücadeleci ruhuna ve kırılmaz yapısına muhteşem bir örnektir.

Halide Edib, tüm bu bahsi eserlerinde hem eğitimli hem de vatanperver Türk kadınını kendi kalemiyle gerçekçi bir biçimde anlatmış; savaşın gerisinde kalan ama etkin rol oynayan kadınları ölümsüzleştirmiştir. Türk kadınının Milli Mücadele esnasında yaşadığı acılar, sadece düşman askerleriyle değil yobaz zihniyetlerle verdikleri savaşları da gözler önüne serer. Aliye, Ayşe, Zeynep, Hatice Nine ve niceleri kahraman Türk kadınının en güzel temsilidir. Halide Edib, kaleme aldığı romanlarda aynı zamanda Türk kadınlarının eğitimine karşı duran zihniyeti eleştirmiş; kadınların her daim toplumsal hayatta ve erkekle eşit konumda olması gerektiğini savunmuştur. Ona göre, kadın toplumu şekillendirir ve eğer kadınlar eğitimli, idealist bireyler olursa toplum ancak o zaman refaha ve tam bir bağımsızlığa erişir.

“Benim ‘Ateşten Gömlek’i eğer zaman söndürüp bir tarafa atmazsa Türk romanları arasında iki tane ‘Ateşten Gömlek’ olacak. Belki elli sene sonra bir kütüphane rafında yan yana oturacak olan bu iki kitap Hans Andersen’in masallarındaki gibi dile gelir, birbirlerine geçmiş günleri söylerler. Kimbilir o uzak atide Türk gençliğinin sırtındaki ‘Ateşten Gömlek’ ne kadar bizimkilerden başka olacaktır.” -Halide Edib’in Yakup Kadri’ye yazdığı açık mektuptan


Kaynakça: 

  • Kul, Erdoğan. Halide Edib’in Vurun Kahpeye Romanında Farklı Boyutlarıyla Milli Mücadele’ye Yaklaşım. Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Türkoloji Dergisi 20, 1 (2013) 53-80
  • Adıvar, Halide Edib. Vurun Kahpeye. İstanbul: Can Yayınları, 2007.
  • Şahin, Ahmet Metehan. Milli Mücadele’den Kimlik İnşasına: Ateşten Gömlek. Türkiyat Mecmuası ‘Milli Mücadele’ Özel Sayı (2019): 151-168
  • Adıvar, Halide Edib. Ateşten Gömlek. İstanbul: Can Yayınları, 2007
  • Adıvar, Halide Edib. Dağa Çıkan Kurt. Özgür Yayınları, 2001.
  • Sakallı, Fatih. Halide Edib’in Hikâyelerinde Milli Mücadele’yi Yaşayan Kadınlar. Gazi Akademik Bakış, 5 (10) (2012): 137-146
  • Küçükgörmen Calayir, Gülcan. Halide Edib Adıvar’ın Romanlarında Kadın ve Kadın Eğitimi. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Programı Yüksek Lisans Tezi, İzmir: 2010
  • Öne Çıkarılmış Görsel
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

İngiliz Edebiyatının En Etkili İlk Cümleleri

İngiliz edebiyatının unutulmaz romanları, ilk cümleleriyle okuru içine çekerek anlatının tonunu ve derinliğini okuyucuya işler.

Genç Agrippina: Erken Roma İmparatorluğu’nun En Etkili Kadını

Iulia Agrippina (Genç Agrippina), hırsı ve zekâsıyla erken imparatorluk döneminin en etkili ve güçlü kadınıydı.

Lorde – Melodrama Albüm İncelemesi : Gecenin Ardından Kalanlar

Şiirsel anlatımıyla bizi teatral bir yolculuğa çıkaran Melodrama'nın albüm incelemesi sizlerle.

Çocuklara Öfke, Üzüntü ve Diğer Yoğun Duygular Nasıl Anlatılır?

Çocuklar duygularını gözlem ve taklit yoluyla öğrenir. Ebeveynlerin farklı yöntemlerle duyguları öğretmesi, farkındalık ve sağlıklı iletişimi güçlendirir.

Korku Sinemasının Kalbinin Attığı Yer: Halloween Film Rehberi

Ölülerle yaşayanlar arasındaki perdenin indiği büyülü gece, günümüzde kostümler, şekerler ve korku filmleriyle kutlanır.

Sonbaharda Evde Yapılacak Ritüeller

Sonbaharın huzur dolu ritüelleri: kitap okumak, yazmak, tatlı yapmak, yoga yapmak ve çalışmakla hem zihni hem bedeni ısıtan, eve ve kendine dönüş mevsimi.

1923’ten 2025’e: Cumhuriyet Romanında Kadın ve Kimlik

Cumhuriyet romanında kadının kimlik yolculuğu, 1923’ten 2025’e uzanan yüz yıllık süreçte özgürleşme, dönüşüm ve çok seslilikle yeniden tanımlanıyor.

Türk’ün Ateşle İmtihanı Kitap İncelemesi: İstiklâl Savaşı Hatıraları

Türk'ün Ateşle İmtihanı, 1918 yılından 1923'e kadar olan olayları anlatarak sadece Halide Edib'in değil bir ulusun hatıralarını kapsamaktadır.

Şiirde Yalnızlık ve Katmanlar: Modernizm ve Postmodernizm

Şiirde modernizm, anlamı doğrudan sunmak yerine onu gizlemeyi ve katmanlı hale getirmeyi amaçlar.

Sanatta 29 Ekim’in İzleri: Cumhuriyet Temalı Tablolar

Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde doğan Cumhuriyet'in etkileri, sanatta iz bırakan tablolarla zamanın ötesine taşınıyor.

Editor Picks