Milli Edebiyatın Toplum Üzerindeki Etkisi

Editör:
Guşef Alhas
spot_img

Edebiyatın, geçmişten günümüze toplumların kültürel kimliğinin oluşmasında etkili olduğu ve bu kimliği yansıttığı bilinen bir gerçek. Siyasetten ekonomiye, tarihten felsefeye, bilimden mitolojiye kadar her alanın, içinde yeşerdiği kültür, dil, duygu, inanca göre şekillendiğini görebiliyoruz. Bu bağlamda edebiyata, toplumların kültür ve uygarlığının dile geliş şeklidir diyebiliriz.       

Dünya genelinde hemen her coğrafyada oluşan Milli Edebiyat akımları, bulundukları toplumun şekillenişinde önemli yer tutar. Bu akımlar, ülkelerin tarihi ve kültürel özelliklerine göre farklılıklar gösterirken aynı zamanda ortak bir amacı da paylaşırlar; kendi milli kimliklerini yansıtmak ve gelecek nesillere aktarmak.

Dünyada Ortaya Çıkan Milli Edebiyat Akımları

Tarih boyunca farklı dönemlerde farklı edebi akımların öne çıktığını görüyoruz. Toplumlar da; yaşayış şekilleri, verdikleri mücadeleler, bulundukları konum ya da olmak istedikleri yere göre bu akımlara dahil oluyor. Böylece seslerini daha ileriye taşıyabilirken, tarihe de not düşmüş oluyorlar.

Hindistan, İrlanda, Latin Amerika gibi toplulukların dahil oldukları edebiyat akımları, günümüzde de ilk günkü çekiciliğini koruyor. Verdikleri varoluş mücadeleleri ve bu tesirle ortaya çıkan eserlerin uzun yıllar gündemde kalabilmesi, edebiyat çevresinin gündemini oluşturmaya devam ediyor.  

Hint Edebiyatı

Hindistan tarihinde mitolojik eserler ve masalların önemli bir yeri var. Özellikle destanlar, Hint Tarihi ve Edebiyatı’nın işlenişinde önemli yer tutuyor. Bunların içinde en önemlilerinden biri olan Ramayana, günümüzde de Hint eğitiminin ve festivallerinin odağında yer alıyor. 

Ramayana, Sanskritçe yazılmış iki önemli destandan biri. Diğer önemli destanları Mahabharata ile birlikte Hinduların tarihini oluşturdukları kabul ediliyor. Günümüzde Hindistan dendiğinde aklımıza ilk gelen gizemli yaratıklar, masallar, kendilerine has geleneklerin yanı sıra, etik ve ideal yaşam tarzını da içeriyor Mahabharata. Eser, Tanrı Vişnu’nun yedinci enkarnasyonu kabul edilen Prens Rama’nın çevresinde gelişen olayları aktarırken, diğer yandan ahlak, etik, politika, felsefe gibi alanlarda içsel eğitim veriyor. Hindulara göre efsanevi eserin sayısız yönü var. Her okuyucu kendine göre farklı ders alabilir, farklı bir yönünü görebilir ve tamamlayabilir. Kısacası halk arasında, eser okuyanına özeldir deniyor. 

Hinduizm’le birlikte aynı hızda yayılmaya başlayan Ramayana’nın izlerine Tayland, Endonezya, Malezya, Kamboçya gibi birçok ülkede rastlıyoruz. Günümüzde efsaneyi konu edinen tiyatro eserleri, etnik dans ve geleneksel kukla gösterileri devam ediyor. Orijinal Ramayana’nın 6 kitaptan oluştuğu, yedinci kitabın sonradan yapılan bir eklenti olduğu söyleniyor.   

Hindistan, etnik özellikleri kadar politik tarihi açısından da çok zengin bir ülke. Bağımsızlık Mücadelesi zamanında, Hintçenin özgünlüğü ve zenginliği üzerine yoğunlaşan bir Milli Edebiyat akımına da sahip. Bu akımdan esinlenerek yola çıkan yazar Rabindranath Tagore’nin “Gitanjali” adlı eseri dünya tarihindeki en önemli örnekler arasında yer alıyor. Yazar Tagore, Hindistan kast sisteminin en yukarısında yer almasına rağmen bu sistemi eleştirerek İngiliz hegemonyasından çıkmayı hedefliyor. Gitanjali ile yazar, bu düzenin dışında farklı bir yaşama, bu yaşamdan doğacak olan sevgi ve saygıya odaklanıyor. Dünya çapında, Hindistan’ın milli uyanışına öncülük etmesiyle dikkatleri üzerine çeken eser, ilk defa yayınlandığı 1912 yılından bir yıl sonra Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülüyor. Eser Avrupa, Rusya, Amerika’da birçok dile çevrilerek dünya genelinde de geniş okur kitlesine ulaşıyor. 

İrlanda Edebiyatı  

İrlanda Edebiyatı 18. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında varoluşçuluk, romantizm, natüralizm, realizm gibi akımlardan etkileniyor. Tarihi boyunca verdiği bağımsızlık mücadelesi, etkisine girdiği akımlarla beraber şekillenerek eserlerin neredeyse tamamında kendisini gösteriyor. 19. Yüzyılda yaşanan büyük kıtlık, toplumsal kargaşalar ve göçler, eserlerinin arka planını oluşturuyor. Tüm bu karmaşık düzen, roman ve tiyatro eserlerindeki ana karakterlerin oluşmasında da etkili oluyor. İrlanda Edebiyatı’nı güçlü yapan ise bütün bu karamsarlığın içinde kaybolmak yerine bireysel özgürlükler ve toplumsal gelişime yön vermesi olarak ortaya çıkıyor. 

İrlandalı yazar Roddy Doyle’un aynı isimle sinemaya uyarlanan kitabı The Commitments da buna bir örnek. Irkçılık ve yoksulluğun içinde çıkış yolu arayan bir grup gencin hikayesi, argolarla dolu bir müzikal komedi olarak sinemaya uyarlanıyor. Yazar Franz McCourt’un Pulitzer Ödüllü romanı Angela’nın Külleri, yazarın kendi anılarından yola çıkarak kaleme aldığı, ekonomik buhran döneminde umutlarla ayakta kalmayı başaran bir çocuğun hikayesini anlatıyor.  

Estetizm hareketinin öncülerinden Oscar Wilde’ın eserlerinde de, karanlık insan portreleri arasındaki incelikli ve mizahi dili okuyabiliyoruz. Sanatçı, varoluş sorguları ve toplumsal eleştirilerini kaleme alırken, estetiği ve hedonizmi birbirinden ayırmıyor. Sanat sanat içindir şiarı ile “bireysel özgürlüklere” dikkat çekiyor.     

İrlanda Edebiyatı’ndan yaratılan güçlü, eğlenceli ve günümüzde kült sayılan eserler, yüzyıllarca süren bağımsızlık mücadelesinin sonunda varlığını ortaya koyan bir toplumu yansıtıyor. 

Latin Amerika Edebiyatı 

Latin Amerika Edebiyatı dendiğinde ilk akla gelenlerden biri Magic Realism. Magic Realism, Türkçede yaygın olarak “büyülü gerçekçilik” olarak karşılanıyor. Büyülü gerçekçilik, bir illüzyon sonucu ortaya çıkan olayları değil, büyüleyici sıra dışı hikayeleri konu alıyor. Fantastik karakterler ya da unsurlar, gerçek hayat içerisinde olağan halde kurgulanıyor. Büyülü gerçekçilik terimi ilk kez 1940’lı yıllarda Kübalı yazar Alejo Carpentier tarafından kullanılıyor. Küba Devrimi’nin gerçekleştiği 1959 sonrası dönemde ise yaygınlaşmaya başlıyor. 

Kurgu ve gerçeğin bir araya gelmesi, Latin Amerika halkı için kullanılan melezlik ve ötekileştirme kavramlarını ortaya çıkarıyor. Toplumsal sorunlar ve bireysel kısıtlamalara ışık tutması nedeniyle de politik bir akım olarak kabul ediliyor. Yüzyıllarca sömürgeler halinde yaşamlarını sürdüren Latin Amerika halkı için büyülü gerçekçilik, yeni bir dünyaya çıkış kapısı gibi karşılanmış. Akımın Latin Amerika’da bu kadar dikkat çekmesinin önemli nedenlerinden biri de Katolik halkın mucizelere olan inancı.  

Sıra dışı bu akım, edebiyat çevresinde de görüş farklılıklarını beraberinde getiriyor. Fantastik eserler, günlük kavramlardan uzak hayali ögeleri içermesi bakımından belli bir çizgide tutulabilirken büyülü gerçekliğin sınırlarını çizmenin mümkün olmaması, doğa üstü, akıl çerçevesine yerleştirilemeyen durumların hangi yönelime gireceğinin belirsiz olacağı tartışmalarını başlatmış.

Akımın önemli temsilcilerinden Gabriel García Márquez‘in Yüzyıllık Yalnızlık adlı eseriyle 1982’de Nobel Ödülü alması, büyülü gerçekçiliği yeniden edebiyatın gündemi haline getiriyor. Yazar, Yüzyıllık Yalnızlık’ı şu sözlerle anlatıyor: “Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım.” Marquez eserinde, geleneksel dil ile tasvir edilmesi mümkün olmayan bir dünyayı, gerçeküstü imgeleri büyüleyici bir şekilde kullanarak bizlere sunuyor. 

Latin Amerika’da pekişen büyülü gerçekçilik yani orijinal adıyla magic realism, dünyayı kendi benliğimizde tanımlama yolunda bir armağandır diyebiliriz. 


KAYNAKÇA

www.dinvemitoloji.com, “Ramayana Destanına Kısa Bir Bakış” 

www.kitapveyorum.com, “Gitanjali – Rabindranath Tagore 

www.nkfu.com, “İrlanda Edebiyatı Hakkında Bilgi Tarihçesi Önemli Eserleri Yazarları Gelişimi”

www.diken.com.tr, “Yeni İrlanda Edebiyatı Kim Bu Yazarlar”

www.turkedebiyati.org, “Rabindranath Tagore Kimdir Hayatı Eserleri”

https://www.sosyalarastirmalar.com/articles/on-magical-realist-fiction.pdf

www.britannica.com, “Magic Realism”

Tagore, R. (2003). Gitanjali. New Delhi: Rupa Publications.

Tagore, R. (2004). Gora. Penguin Books India.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Keşfetmemiz Gereken Yazarlar: Truman Capote

Başarı ve parıltılı bir hayatın ardında yalnızlığını saklayan bir deha. Zamansız eserleri ile Truman Capote.

Love Bombing Kavramının Chuck Bass ile Eşleştirilmesi

Chuck Bass'in Blair'e yaptığı aşk bombardımanının gerçek aşk değil de manipülasyon olması.

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Editor Picks