Mikro Saldırganlıkların Hedefi: Cinsel Yönelim

Editör:
Aylin Koçcu
spot_img

Hiç gün içinde küçük bir sözün sizi bu kadar rahatsız ettiğini ve kırdığını düşündünüz mü? Bu sözler, ‘Kötü bir şey demek istemedim’ savunmasıyla geçiştiriliyor. Küçük gibi görünen iğnelemeler, zamanla içimizde birikiyor ve ruhumuzda iz bırakıyor. İlk başta önemsiz görünen bu sözler, birikiyor birikiyor bizi derinden rahatsız ediyor. Kasıtlı veya kasıtsız ırk, din, inanç, yönelim hatta fiziksel görünüşümüzle ilişkili olarak önyargılara dayanır.

Günümüz ilişkilerinde duyulduğunda anlamının ne olduğu bilinmeyen fakat hepimizin maruz kaldığı “mikro saldırganlık” davranışları, hayatımızda bizi olumsuz etkilemektedir. Genellikle önyargılardan kaynaklanan, aşağılayıcı, olumsuz söylemler o kadar üstü örtülü şeylerdir ki, bir anda ağızdan çıkıverir, hemen anlaşılamayabilir.

Toplumdaki Yönelim Baskısı

pixabay

Yok sayılmak, bastırılmak, sokakta
sevgilimle el ele yürüyememek, okulda gözlerin üzerimde toplanması, işyerinde ‘erkek arkadaş’ımın varlığı üzerine yapılan sorular… Tüm bunlar benim için duygusal şiddetin farklı yüzleri.

Yaşamış olduğumuz coğrafyada toplumsal normlar ve heteronormativiteden kaynaklı olarak yönelimi hetero olmayan bireyler kendini baskı altında, içsel çatışma halinde ve dışlanmış gibi hisseder. Mikro saldırgan kişilerin ufacık bir sözü bile bu bireylere aidiyetsizlik duygusunu hissettirmesinde yeterli olduğunu görürüz. Günümüz Türkiye’sinde bu kalıplarla bizim bile belki de farkında olmadan kullandığımız yargılar karşı tarafla iletişimimizi zedeleyebilir, bize olan tavrını değiştirebiliriz.

“Ben senin gay olduğunu bilmiyordum, çok normal gözüküyorsun.” “Ben de bir dönem biseksüel sanıyordum kendimi.” gibi cümleler bakıldığında karşı tarafa övgü ve empati yapıyormuşçasına gözükse de aslında karşı tarafın kimliğinin geçersiz görülmesi veya kimliğinin normal görülmediği ifade edilir. Toplumsal baskı ve düşünce tarzından dolayı bu bireyler daha hassas ve ince ruhlu olabilir.

İşe yeni başlamış erkek bir birey iş arkadaşlarıyla tanışma esnasında kendisini nasıl tanımlayabileceğinden çekinir. “Partnerin var mı?” sorusundan ziyade “Eşin ne iş yapıyor veya kız arkadaşın var mı?” gibi sorular bu bireyi açıklama yapma baskısı yarattığı gibi olduğu konumda görünmez kılar ve kimliğini gizlemeye iter.

Yaşamış olduğumuz konumda aklınıza gelebilecek her ortamda mikro saldırganlıklar yaşanabilir, yaşatılabilir. Cinsel yönelimi farklı olan bireyler için bu durum daha incitici, dışlayıcı ya da ötekileştirici ifadeler haline gelir. Okumuş olduğumuz okulda “bu sadece geçici bir heves”, “ergenliktesin”, “marjinal olmaya çalışma” gibi söylemler bu bireylerin öğrenci kimliklerini ciddiye almama, bireylerin kendi benliklerini ifade edememe sorunuyla karşı karşıya getirir.

Görünmezlik ve Sessizlik

pixabay

“Kapıların arkasında, duvarlar arasında yaşamak zorunda kalmak, sokaklarda herkes kadar herkes gibi özgürce el ele yürüyememek, görünürler içinde görünmez olmak… Hani çocukken bütün sokaklar benimdi?”

Bu iki olgu birbirini besleyen, bireylerin psikolojik ve sosyal sağlığını doğrudan etkileyen süreçlerdir. Cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği farklı olan bireyler bu normun dışında kaldıkları için varsayılan olarak “yokmuş gibi” muamele görürler. Toplumlar genellikle heteronormatif bir yapıya sahiptir. Bu, yalnızca heteroseksüel ilişkilerin “doğal”, “normal” ve “doğru” kabul edilmesi anlamına gelir. Toplumsal normlardan dolayı aile üyelerinin de bu bireylerden belirli roller ister. “Oğlum damat olacak”, “kızım anne olacak” gibi ailesel yargılar bireyleri kendi varoluşunu inkâr etmeye sürükler.

Ailelerin tutucu veya baskıcı olması “bizim ailede böyle şeyler olmaz” düşüncesiyle bireye psikolojik açıdan zarar verir. Bireyleri anlamamaları, kimliklerini yok saymaları, ‘önemli olmayan bir konu’ olarak görmeleri sosyal görünürlüklerini büyük bir ölçüde etkiler.

Aile içinde cinsel yönelim veya kimliğini açıklayan bireyler çoğu zaman reddedilme, evden atılma, psikolojik şiddet gibi durumlar ile baş başa kalırlar. Aileler, çocuklarının evlenmesini ve heteroseksüel bir aile kurmasını “başarı” olarak görür. Aslında bu bir başarı olarak görülmemelidir. Oluşturulan algıyı ve yargıyı kırarak çocuklarını anlama, konuşma taraftarında olmalıdırlar.

Güvenli Alanlar

pixabay

Toplumsal cinsiyet ve yönelim kaynaklı mikro saldırganlığa uğrayan bireyler için bu mekânlar, yalnızca buluşma noktaları değil; aynı zamanda duygusal dayanışma ve güvenli alan sağlar. Gay mekanları burada bireylere kimliklerini açıkça yaşayabilme, yönelimlerini saklamadan yargısız olarak sosyalleşme fırsatı yaratmaktadır. Yalnızca bireysel özgürlük alanı değil aynı zamanda topluluk oluşturma ve dayanışma mekanizmaları kurmalarına da yardımcı olur. Bireyler toplumsal alanlarda yaşadıkları sorunlardan dolayı burayı bir sığınak olarak görür.

Mikro saldırganlıklar belli bir noktaya kadar görünmez olabilir ama etkileri bireylerde görünmeye devam eder. Açık düşmanlık ya da nefret dili barındırmasa da bu küçük müdahaleler; kimliklerin sorgulanmasına, görünmez kılınmasına veya norm dışı olarak etiketlenmesine neden olur. Empati kurmak, dinlemek ve özeleştiri yapmak bu sürecin temelini oluşturur.

Kaynakça

Şenel, Burcu, Cinsel yönelim ayrımcılığının gündelik hayat yansımaları, 2014, Hacettepe Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi openaccess.hacettepe.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/11655/1529/8816eace-8181-4e45-9de8-884a92fae7cd.pdf?sequence=1

Erişim tarihi: 10 Haziran 2025

Yazar belirtilmemiş, “Mikro saldırganlık” developdiverse.com/deib_dictionary/microaggression/, Erişim: 13 Haziran 2025

Yazar belirtilmemiş, “LGBTQIA+ ile ilgili Mikro Saldırılar” www.rpharms.com/recognition/inclusion-diversity/microaggressions/lgbtqia, Erişim: 13 Haziran 2025

Öne Çıkan Görsel: https://pixabay.com

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.