Ukrayna’da, İlahiyatçı bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen ve eğitimini Tıp fakültesinde tamamlayan Mikhail Bulgakov’un anılarını ele alarak o zamanlar bir tıp dergisinde yayınladığı yazılarının bir toplamı olarak sunulan ‘Genç Bir Doktorun Anıları’ kitabı, Türkiye İş Bankası Yayınları Modern Dünya Klasikleri listesinde de kendine yer bulan bir anılar kitabıdır. Kitabın arkasında yer alan açıklamaya yer verecek olursak:
“Devrim zamanı Rusya… Karakışı aratmayacak kadar soğuk, kasvetli bir eylül günü, tıp fakültesinden yeni mezun olmuş bir doktor, şehirde çoktan unutulmuş geleneklerin ve boş inançların hüküm sürdüğü uzak bir kasabaya gelir. Devrim, büyük şehirlerin merkezlerinde hayatı ve zihniyetleri altüst ederken, bu genç doktor ülkenin ücra bir bölgesinde kadercilikle ve batıl inançlarla zorlu bir mücadeleye girişir.
Zor bir doğum, hassas bir cerrahi müdahale, uzaktaki bir hastaya ulaşabilmek için şiddetli bir kar fırtınasına rağmen göze alınan bir yolculuk, ağrılarını dindirmeye çalışırken morfinman olan bir meslektaş… Genç doktorun gündelik hayatında karşılaştığı bütün zorlu sınavlar, Bulgakov’un elinde olağanüstü güçlü bir anlatımla, dram sınırlarında gezinen bir dokunaklılıkta öykülere dönüşüyor.”
Yazarlığının ilk yıllarında zorluklarla ve yasaklarla mücadele eden Bulgakov’un, yine de yazmaktaki azmini devam ettirerek, arkasında başyapıt niteliğinde eserler bıraktı. Bunlardan biri olan 1917 yılında görev yaptığı Smolensk bölgesinde yaşadıklarından yola çıkarak 1920’lerde yazdığı hikayelerden oluşan ve ilk kez 1925 yılında yayınlanan Genç Bir Doktorun Anıları, yarı-otobiyografik eseridir. Kitabın konusuna genel bir şekilde çok fazla ayrıntı verip tadını kaçırmadan bakacak olursak: Tıp Fakültesi’nden tam notlarla mezun olan genç doktorumuzun Rusya’nın ücra bir köşesine tayin edilmesiyle yaşadığı deneyim ve duygularını anlattığı bir eserdir. Kitabın Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları versiyonunda, farklı zaman ve farklı vakaların 9 ayrı bölümden oluşarak anlatıldığını görüyoruz. Her bölümde yer alan başlıkların anlatıldığı hikayeyle uyumu ve dilin akıcılığı göze çarpıyor. Bu başlıklar sırası ile: ”Horozlu Havlu, Tipi, Çelik Soluk Borusu, Zifiri Mısır Karanlığı, Ters Vaftiz, Kayıp Göz, Yıldız Döküntü, Morfin ve Ben Birini Öldürdüm.”
İlk bölümlerde doktorumuzun karşılaşmaktan korktuğu vakaları kendinden beklemediği bir cesaretle müdahale etmesini ve yaşadığı yerdeki halkın zayıf bilgi birikimiyle savaşını okuyoruz. Yer yer doktorumuzun zorlu vakaların, insanlarla uğraşmanın ve yaşadığı yerin imkanların yetersizliğinin o kadar dayanılmaz dereceye ulaşmasının, ilerleyen yıllarla birlikte ona daha fazla tolerans kazandırdığını ve buradan tayin olduktan sonra içinde bir parça hüzün içinde olduğunu hissedebiliyoruz. İlerleyen yıllarda baş gösteren savaşında etkisiyle, doktorumuzun bu zorlu yerden sonra bir şehir merkezine tayin olması ele alınıyor. Henüz yeni yerine gelen doktorumuzun geride bıraktığı eski çalışma yerine gelen genç bir doktorun mektubuyla, genç meslektaşının morfin bağımlılığı ile mücadelesini yazdığı günlüklerden anılara geçiyoruz. Bu bölümlerde ufak bir olayla başlayan bağımlılığın yeni doktorumuza yaşattıkları ve neler yaptırdığını ele alınış hali olayı anlatış biçimi o kadar etkili ki, morfin bağımlılığının nasıl adım adım bir çöküşe götürdüğünü okuyoruz. Bu hikayeler gerçekten Mihail Bulgakov’un hikayesi mi bilemiyoruz ama geride adeta gerçek yaşanmışlıkları hissettirerek yazılmış olan bu kitap kalıyor bize. Yer alan diğer karakterlerle ilgili daha fazla ayrıntıya aşağıda yer alan kitabın mini dizisini ele alırken yer yerdik.
“Akıllı insanlar mutluluğun sağlığa benzediğini çok önceden fark etmiştir: Mutluyken fark etmezsiniz; ama yıllar geçtikçe, geçmişte kalan mutluluğunuza ilişkin anılar, ah, anılar!..” (s.105, Genç Bir Doktorun Anıları – Mihail Bulgakov, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ç. Tuğba Bolat, 17. Basım)
Mini Dizi: Genç Bir Doktorun Anıları & Diğer Hikayeler
Keyifle okuduğumuz kitabın yanında, 2012 yılında 4 bölümlük ilk sezonunun yayınladığı yönetmeni Alex Hardcastle’ın olduğu mini dizinin, 2013 yılında yine 4 bölümden oluşan ikinci sezonda yönetmen Robert McKillop’dir. Sky Arts’da yayınlanan ve ortalama her bölüm 20-25 dakika olan dizi, kara-komedi türünde bir mini dizi olarak ele alınmıştır. Dizide doktorun iki farklı çağının canlandırmasını görüyoruz; genç ve okuldan yeni mezun olmuş ilk tayin edildiği yere gelen halinde Harry Potter film serisiyle çocukluğumuzda çok büyük yer edinen Daniel Radcliffe oynamaktadır. Doktorun daha ileri yaşında ve genç karakterimizi kısa konuşmalarıyla yalnız bırakmayan halinde ise Mad Man’deki rolüyle kalplerimizde yer edinen Jon Hamm’i görüyoruz. Doktorumuzun adı kitapta pek geçmese de adı, Dr. Vladmir Bomgard, takma adı ise Nika’dır.
Bunun yanında dizideki diğer karakterlere bakacak olursak; adını, portresini bol bol göreceğimiz eski doktor Leopold Leopoldoviç, doktorumuzla aynı hastanede çalışan iki ebe: Pelageya (Rosie Cavaliero) ve Anna(Vicki Pepperdine) ve bir asistan, Fletcher (Adam Godley) karakterlerimiz de bulunuyor. Olayların kitapta yer aldığı gibi üniversiteden tam notlarla mezun olan doktorumuzun Rusya’nın ücra bir yerine görevlendirmesiyle başlayan bir dizi hikayeyi ele alıyor.
İlk sezonda aslında hikayenin büyük bir kısmı, kitapta yer alanla paralel bir şekilde ilerliyor. Yalnız şunu da belirtmek gerek birebir kitaptaki haliyle ele alınmıyor, işin içine daha fazla güldürü ögesinin yer almasının da bunda etkisi büyük. İlk sezonda yer alan 4 bölümde, kitapta yer alan hikayelerin yanında küçük nüanslar dışında (ki belirtmek kitabı okuyanlara haksızlık olacağından söylemekten kaçınarak), pek farklılık bulunmuyor denebilir.
İkinci sezona gelecek olursak; çoğu olay kitaptan bağımsız bir şekilde, savaşın etkisini daha fazla göstermesiyle küçük hastanemizde olayların ona göre şekillenişini görüyoruz. Diziye yeni giren birkaç karakterle birlikte aşkın, arkadaşlığın ve sadakatin sorgulandığını ve bunun karşısında doktorumuzun neler yapabileceğine şahit oluyoruz. Olayların hiç beklenmeyen raddeye gelmesiyle, aslında küçük bir bağımlılıkla olayların nereye vardığını, tuttuğu günlüğün doktorumuzun (burada şunu belirtmekte fayda var; olayların yaşanmasını kitapta yer alanın aksine farklı karakterler üzerinden ele alınışı görüyoruz) başına ne gibi olaylar getirdiğini görmüş oluyoruz ve son olarak finali nasıl olabilirdi ki konusunda da güzel bir şekilde sona erdirilmiş bir mini dizi.
Dizinin görselliğinde yer hastanenin konumu, renkler ve döneme göre uygunluk gayet ilham verici. Oyuncuların oynadıkları karakterlerle uyumları ve oyunu göz dolduruyor. Ayrıca yer yer güldürünün konuyla işlenişi de kara-komedi olayını hissettiriyor. Hafta sonu ne izlesem/ne okusam konusunda alternatif arıyorsanız bir solukta okuyacağınız bu güzel kitabın yanında mini dizisi de bir seçenek olarak listelerinizde yerini alabilir diye düşünüyoruz.
”Gerçekten ironik, değil mi? Tüm Rusya’daki en iyi tıp üniversitesinden mezun olmak için 7 yılımı harcadım, insan vücudunun her bir parçasını tedavi etmeyi öğrendim, kalp hariç.’’ (2. Sezon – 3. Bölüm)