Michael Haneke: Rahatsız Edici Sinema

Yazı İçindekiler [hide]

Editör:
Aleyna Kavak
spot_img

Sanat sineması dendiğinde akla gelen ilk isimlerden biri olan Avusturyalı özgün yönetmen Michael Haneke; filmlerinde modern toplumun çelişkilerini ve çıkmazlarını çıplak bir gerçeklikle aktarmakta, modernleşmeyle beraber birbirine yabancılaşan insanlara ve kaybolan anlamlara odaklanmaktadır. Haneke, kimsenin kolayca ve rahat bir şekilde seyredemeyeceği filmler olarak tanımladığı filmleriyle seyirciyi gerçeklikten sıyırmak yerine gerçekliğe çekerek rahatsız etmekte ve içinde bulunduğu topluma ayna tutmaktadır.

Michael Haneke – imdb.com

Haneke Kimdir?

Oyuncu bir anne ile yönetmen bir babanın çocuğu olarak 23 Mart 1942’de, Münih’te dünyaya gelen Micheal Haneke, yönetmen ve senaristtir. Viyana Üniversitesinde felsefe, psikoloji ve tiyatro eğitimi almış ve ardından film eleştirmenliği yapmaya başlamıştır. Alman televizyon kanalı Südwestfunk’ta bir süre editörlük yaptıktan sonra, ilk filmi “Liverpool’dan Sonra/ After Liverpool” (1973) ile televizyon yönetmenliğine adım atmıştır. Haneke’nin televizyon için çektiği pek çok projeden sonra, ilk sinema filmi ise 46 yaşında çektiği “Yedinci Kıta/ Der siebente Kontinent” (1989) isimli bir dram filmidir. “Duygusal Buzlaşma” üçlemesinin ilki olan bu filmi “Benny’nin Videosu” (1992) ve “Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası” (1994) takip etmiştir. Sinema ve televizyonun yanı sıra sahne sanatlarıyla da ilgilenen Haneke, birçok oyun ve opera yönetmiştir. Haneke, Cannes film festivallerinde; “Piyanist/ La Pianiste” (2001) ile Büyük Ödül, “Saklı/ Cache” (2005) ile en iyi yönetmen, “Beyaz Bant/ The White Ribbon” (2009) ve “Aşk/ Amour” (2012) isimli filmleri ile Altın Palmiye ödüllerini almıştır.

Funny Games (1997)

“Ölümcül Oyunlar/ Funny Games” (1997), Haneke’nin en ünlü ve en rahatsız edici filmi olarak sayılabilir. “Mükemmel” bir burjuva ailesinin, yazlık evlerine gitmek için çıktıkları, sakin ve huzurlu yolculuğu ile başlayan film, kendilerini yan komşunun misafiri olarak tanıtan iki gencin, evlerine girip aileye fiziksel ve psikolojik şiddet göstermesiyle devam etmektedir. İşkenceyi oyuna dönüştüren iki genç; bunu son derece yumuşak bir tavır, gülümseyen bir yüz ve nazik bir ses tonu ile sürdürmektedir. Klasik Amerikan gerilim filmleriyle alay eden pek çok ayrıntıya sahip Funny Games, seyircinin ezberini bozarak onu konfor alanından çıkarmaktadır. Filmde dördüncü duvarı yıkıp kameraya yönelerek seyirciyle konuşan karakterlerin, yaşananların bir oyun olduğunu göstermesi ya da seyirciyi de oyunun içine çekmek istemesi ile, sunulan çıplak gerçeklikler yıkılmaktadır. Avusturya’da, Avusturyalı oyuncularla, Almanca dilinde çekilen bu film; 2007 yılında bu kez Amerika’da, Amerikalı oyuncularla İngilizce dilinde, Haneke tarafından kare kare tekrardan çekilmiştir.

Michael Haneke/ La Pianiste – letterboxd.com

Elfriede Jelinek’in Die Klavierspielerin adlı romanından uyarlanan “Piyanist/ La Pianiste” (2001), otoriter annesiyle beraber yaşayan yalnız bir piyano öğretmeni Erika Kohut’un cinsel isteklerle bezeli iç dünyası ile acımasız ve sert bir görüntü vermeye çalışan dış dünyası arasındaki bocalamayı anlatan bir film. Kendisinden 20 yaş küçük öğrencisi Walter’ın ona karşı yoğun ilgi duyması ve onu fazlasıyla etkilemesi sonucunda Erika, kapalı kişiliğinde daha önce dışa vuramadığı en uç cinsel isteklerle yüzleşmek zorunda kalmış, yalnızlık ve sevgisizlik Erika’da cinsel sapmalara yol açmıştır. Bastırılmış cinsellik, otoriter aile, yabancılaşma gibi kavramlar üzerinde durulan filmde Haneke, karakterlerdeki derinlikleri incelikle yansıtmıştır. Sinema ödüllerinde birçok dalda aday gösterilen bu film, pek çok ödül sahibidir.

Michael Haneke/ Cache – scene360.com

Haneke, bir diğer filmi “Saklı/ Cache” (2005) ile, hedef gösterdiği aydın-burjuva ailesi üzerinden toplum tarafından inkar edilen gerçeklere ve geçmişe atıfta bulunmakta, bastırılanların saklı kalmayacağını, elbet bir gün geri döneceğini vurgulamaktadır. Entelektüel bir Fransız ailesinin sakin ve sorunsuz görünen hayatının, kendilerine gönderilen gizli kamera kayıtlarıyla alt üst oluşunu konu edinen film, rahatsız edici gerçekler karşısında geliştirilen inkar ve bastırma mekanizmalarını ifşa etmektedir. Filmde Batı’nın yüzleşmesi gereken sömürü, soykırım, işgal gibi kavramları gün yüzüne çıkaran Haneke, toplumların kayıtsızlığına eleştirel bir bakış yöneltmektedir. Durağan ve uzun çekimlerden oluşan bu filmde seyirci, durup düşünme ve anlatılanları idrak etme fırsatı bulmaktadır.

Michael Haneke/ The White Ribbon – diepresse.com

“Beyaz Bant/ The White Ribbon” (2009) isimli filmle Haneke bizi, Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde Almanya’nın kuzeyinde Protestan bir köye götürüyor. Köyde meydana gelen tuhaf ve ürkünç olayların bir anlatıcı -köy öğretmeni- aracılığıyla aktarıldığı film boyunca bir belirsizlik hakim. Din, eğitim, masumiyet gibi kavramlar üzerinden köydeki sosyal dengeleri okuyan filmdeki bahsi geçen olaylar ve anlatılan hikaye, İkinci Dünya Savaşı Almanya’sının sosyal ve toplumsal yapıtaşlarını gösterir niteliktedir. Beyaz bandın çocuklara saflığı ve masumiyeti hatırlatsın diye bağlandığını söyleyen Haneke, Beyaz Bant için şunları söylemiştir: “Beyaz Bant’ta sadece faşizm konu edilmiyor; baskısı altında oldukları normları onlardan kurtulmak için kabullenen insanları da ele alıyorum. Bunun sadece Alman faşizmiyle bir ilgisi yok; tam tersine, radikalleşmenin her şekliyle ilgili. Tarihi bir film yapmak istemedim; tam tersine, tarihsel görünümde bir model oluşturmaya çalıştım.” (Assheuer, s. 146)

Michael Haneke/ Amour – mubi.com

Yönetmenliğini ve senaristliğini Haneke’nin üstlendiği “Aşk/ Amour” (2012) isimli filmde ise, ömürlerinin sonuna yaklaşmış, emekli müzik öğretmeni olan bir çiftin birbirlerine karşı bitmeyen heyecanı, merakı ve aşkı seyredilmektedir. Ancak beraber geçen onca yıla rağmen birbirleriyle paylaşacakları tükenmemiş olan Anne ve Georges’ın huzuru, Anne’in felç olması ile bozulmuştur. Hastalığın ardından çiftin aralarındaki derin bağı daha fazla hissettiğimiz film, aşkın ne olduğunu yalın bir şekilde anlatmaktadır. Film Cannes’tan aldığı Altın Palmiye ödülünün yanı sıra, 85. Akademi Ödülleri ve 70. Altın Küre Ödülleri’nde En İyi Yabancı Film ödülünü kazanmıştır. 

Bahsedilen filmlerin yanı sıra; “Şato/ Das Schloss” (1997), “Bilinmeyen Kod/ Code Unkown” (2000), “Kurdun Günü/ Time of the Wolf” (2003) ve son filmi “Mutlu Son/ Happy End” (2017) Haneke’nin filmografisini oluşturan diğer filmlerdir. Sanatın statükoya ve kaosa karşı olan estetik bir heyecan olduğunu söyleyen Haneke’ye göre, çektiği filmler realist fakat gerçeklik taklidi değildir. Haneke, filmleriyle anlatılmak zorunda olanları yansıtmakta, modern toplumun yozlaşan değerlerine değinmekte ve refah toplumunun sancılarına dokunmaktadır.

“Temalarım bizim refah toplumumuzun temaları. Sadece bu refahtan değil, aynı zamanda bu refahın yarattığı vicdan sızısından da acı çekiyoruz. Ben hayatiyeti başka yerde hissediyorum; bizde değil. Bu sebepten de filmlerimi sadece bizim için, Batılı izleyici için yapıyorum. Başka bir şey yapamam; nasıl yapayım ki?” (Assheuer, s. 49)

KAYNAKÇA

Assheuer, Thomas. Yakın Plan Haneke. Çev. Pekkan, N. İstanbul: Agora Kitaplığı, 2013.

Kılınç, Barış. Michael Haneke Filmleri Modern Uygarlığın Hayal Kırıklıkları. Konya: Literatürk Academia Yayınları, 2014.

Özpay, Ozan. “Modern Toplumun Çöküşü: Michael Haneke Sinemasını Oluşturan Öğeler Üzerine Bir Deneme”. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 22(1). (2018): 83-95.

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.