Mezopotamya Mitolojisinde İnsanın Doğuşu

Editör:
Ece Günay

Mezopotamya mitolojisinde insanın doğuşu hakkında çeşitli anlatılar yer almaktadır. İnsanın yaratılışının anlatıldığı bu mit türüne Mezopotamya mitolojisinde antropogoni denir. Antropogoninin teogoni ve kozmogoni mitleri ile bir bütün olarak ele alındığı söylenebilir.

Mezopotamya Yaratılış Miti

Evren, gök (An) ve yer (Ki) olmak üzere iki bölümden oluşur ve ölülerin dünyasının bulunduğu yeraltı dünyasının (Du-Ku) da dünyanın içinde olduğu kabul edilir. Başlangıçta her iki alemde de yalnızca tanrılar vardı, ancak daha sonra An ve Ki insanlara yer açmak için birbirlerinden ayrıldılar (Mezopotamya Mitolojisi).

Babilliler, dünyanın tuzlu sularla çevrili düz bir daire olduğuna ve denizin diğer tarafında, tufandan sağ kurtulan Utnapişti’nin sığındığı sekiz farklı bölge olduğuna inanıyorlardı. Gökyüzü ise üç katmandan oluşuyordu: Altta yıldızlar, ortada İgugu’nun evi ve en üstte ise An’ın evi yer almaktaydı. Tanrıların annesi Nammu, An (Gökyüzü) ve Ki (Yeryüzü) ile birleşerek diğer tanrıları doğurmuş ve sonrasında tanrılar da kendi aralarında birleşerek sayılarının artmasını sağlamıştır. Enlil ve Ninlil’in Nanna isimli bir oğlu, Enki ve Ninhursaga’nın ise sekiz tanrı çocuğu olmuştur. Bir mite göre Nammu, Aruru veya Enki tarafından toprağa şekil verilerek bir diğer mite göre de Qingu adlı öldürülen tanrının kanından yaratılmıştır (Mezopotamya Mitolojisi).

Mezopotamya mitolojisi, insanın yaratılışını farklı perspektiflerden ele alan bu ve benzeri efsanelerle doludur. Bu efsaneler, Antik Mezopotamyalıların insanın doğuşunu anlama çabalarını ve insan ile tanrılar arasındaki ilişkileri yansıtan önemli kültürel unsurlardır. İşte Mezopotamya mitolojisinde insanın doğuşuna dair bazı önemli efsaneler ve detayları:

Atrahasis Efsanesi: İnsanların Yaratılışı ve Büyük Tufan

Kaynak httpsmediumcom

Atrahasis Efsanesi, Sümerlerin tarih boyunca anlattığı en ünlü anlatılardandır. Tanrılar Konseyi, tanrılar ve insanlar arasındaki ilişkilerin karmaşıklığını ve insanların yaratılışından sonra artan nüfusunun yarattığı sorunları ele alır. Bu efsaneye göre; tanrılar insanları yaratmak için tanrı Enki’nin önerisiyle kil hamurunu kullanırlar. İnsanlar, tanrılara hizmet etmek amacıyla yaratılmışlardır. Efsaneye göre tanrılar insanları yaratmıştır ancak tanrıların köleleri gibi çalıştırılan insanlar aşırı çalışma ve zorluklarla yüz yüze gelirler. İnsanların çoğalması, tanrıların rahatsız olmalarına neden olur. Bu nedenle tanrılar insan nüfusunu azaltmaya karar verirler.

Tanrılar ilk olarak veba salgını gönderirler, ancak bu insanları yeterince azaltamaz. Sonunda, tanrılar Büyük Tufan‘ı göndermeye karar verirler. Ancak Atra-Hasis adlı bir insan, tanrı Ea’nın yardımıyla büyük bir gemi inşa eder ve ailesiyle birlikte bu gemiye binerek tufandan kurtulurlar. Tufan sona erdikten sonra Atra-Hasis ve ailesi gemiden çıkar ve tanrılarla insanlar arasında yeni bir anlaşma yapılır.

Atra-Hasis Destanı, Antik Mezopotamya’nın düşünce yapısını, tanrı-insan ilişkilerini ve doğaüstü olayların insan hayatına etkisini yansıtan önemli bir metindir. Büyük Tufan hikayesi, daha sonra farklı kültürlerde ve dinlerde benzer temalarla tekrarlanmıştır, özellikle Nuh’un Gemisi olarak bilinen hikayeyle Yahudi, Hristiyan ve İslam geleneğinde görülür.

Enuma Eliş: Tiamat’ın Yaratılışı ve İnsanlığın Kökeni

Kaynak httpswwwlearnreligionscom

Enuma Eliş, Babillilerin yaratılış mitolojisini anlatan bir efsanedir. Efsaneye göre; başlangıçta sadece su ve sis vardır, Baba Apsu ortaya çıkar ve tatlı suyun efendisi olur. Daha sonra Ana Tiamat ortaya çıkıp tuzlu sulara hükmettiğinde iki su birleşir ve birlikte akar. Aynı zamanda oğulları Mummu da suyun üzerinde asılı kalan bir sisin içindedir ve gökyüzü ile yeryüzü henüz ortaya çıkmamıştır. Daha sonra Apsu’nun tatlı suları ve Tiamat’ın tuzlu suları Anşar ve Kişar’ı oluşturup ortaya çıkmışlar ve zamanı geldiğinde Anşar ve Kişar gök tanrısı Anu’nun ebeveynleri olmuşlardır. Ea, Anu’nun oğlu olup onlardan daha akıllı, daha anlayışlı ve daha güçlü olması nedeniyle babasını ve büyükbabasını geride bırakmış ve yeryüzünün tanrısı olmuştur (Enuma Elis Destanı:Babil Yaratılış Mitolojisi).

Bu aşamada destanda, Marduk adlı güçlü bir tanrı sahneye çıkar. Tanrılar Marduk’u öne çıkararak ona özel güçler verirler. Marduk, Tiamat’ı yenmek için yola çıkar. Tiamat ve onun destansı ordusuyla büyük bir savaş başlar. Marduk, Tiamat’ı öldürür; bedeninden gökleri ve yeryüzünü yaratır.

Evrende düzeni sağladıktan sonra Marduk, Ea’ya kendi yarattığı kutsal emanetleri ve Kader Tableti’ni Anu’ya; Tiamat’a yardım eden tanrıları da babalarına geri vermiştir. Ea sonunda tanrılara isyan etmenin anlamsızlığını onlara hatırlatmak için Tiamat’ın on bir canavarını heykel haline getirmiştir. Asi tanrılar, Kingu’nun isyanlarını kışkırttığını iddia etmiş, sonra onu Marduk ve Ea’nın huzuruna çıkarmışlardır. Kingu’yu öldürüp damarlarını parçaladıktan sonra Ea, ilk insanları yaratmak için kurbanının kanını kullanmıştır. Ea, yarattığı insanlara görevlerinin yalnızca tanrılara hizmet etmek olduğunu söylemiştir.

Enki ve Ninmah Destanı: İnsanların Yaratılışı ve Yetenekleri

Kaynak httpswwwturkcewikiorgwikiEnki

114 satırı ile kısa sayılabilecek bu efsaneye göre Enki’nin insanları yaratmasının ardından Ninmah ona meydan okur ve Enki’nin yarattığı insanlara karşılık kusurlu insanları yaratmayı önerir.

Ninmah tarafından altı insan yaratılır Bunlar sırasıyla elleri tutmayan gözleri görmeyen bacakları tutmayan spermini tutamayan erken boşalan bir erkek hamile kalamayan bir kadın ve doğuştan cinsiyetsiz insanlardır kaynak httpsdergiparkorgtrtrdownloadarticle file1174256

Enki ise her bir insanın kaderlerini tayin eder. Elleri tutmayan ve cinsiyetsiz olanı kralın hizmetine verir, gözleri görmeyene ozanlık yeteneği kazandırır, bacakları tutmayan doğaüstü bir yeteneğe sahip olur, erken boşalanı tedavi eder, kısır kadını ise serbest aşka tahsis edilir. Son olarak da yedinci bir insan daha yaratır.

Sümercesi u- mu-ul olan bu insan türünün nasıl bir özellik taşıdığı tartışmalıdır. “Günüm uzakta” anlamına gelen kelime “(öleceğim) gün uzakta” olarak tercüme edilirse yeni doğmuş̧ bir bebeği; “(doğduğum) gün uzakta” şeklinde tercüme edilirse de yaşlı bir insanı nitelemektedir. Bu varlığın fiziği kusurludur, gücü kuvveti yoktur, kendi kendini besleyemez hatta kendi başına ayakta duramaz. Kendi başına hiçbir ihtiyacını karşılayamadığı için hep başkalarına bağlıdır (Eski Mezopotamya Mitolojisinde İnsanın Yaratılışı).

Ninmah bu insanda hiçbir kader tayin edemez ve ondan fayda sağlayamaz. Böylece Enki Ninmah’a, kendisine böyle bir meydan okumada bulunmamasını söyler. Bu metin, insanların doğuştan gelen eksikliklerinin ve yeteneklerinin Enki tarafından şekillendirildiğine dair bir açıklama sunar.

Mezopotamya mitolojisi, insanın doğuşunu anlatan çeşitli efsanelerle doludur. Bu efsaneler, insanların evrenle olan ilişkisini ve doğanın bir parçası olarak varlıklarını nasıl gördüklerini yansıtır. Apsu ve Tiamat’ın birliği, Enuma Eliş gibi hikayeler, Mezopotamya Medeniyetlerinin düşüncelerini ve inançlarını anlamamıza yardımcı olur. Bu mitolojiler, insanın doğuşunu ve yerinin anlamını düşünmek için ilginç bir başlangıç ​​noktası sunarlar.


Kaynakça

  • Murat Çayır. “Eski Mezopotamya Mitolojisinde İnsanın Yaratılışı”. Antropoloji, S. 39. 2020, ss. 98-102. DOI: 10.33613/antropolojidergisi.684530
  • Öztürk, Ö. Dünya Mitolojisi, Nika Yayınları. Ankara, 2016
  • F. Caner, Büyük Tufan Mı̇tlerı̇ ve Atra-Hası̇s, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2017-3, (17-26)
İpek Kocaman
İpek Kocaman
Mandalina büyüyünce portakal mı olur?

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks