Metaforları Anlamak: Sineklerin Tanrısı

Berat Korkmaz
Berat Korkmaz
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine
spot_img
spot_img

Sineklerin Tanrısı’nı anlamak için yalnızca okumak yetmez. Anlayarak okumanın başlıca yoluysa, içerisindeki karakter analizleriyle birlikte yüzeysel olarak geçilmemesi gereken ve nesne ya da eylemlerin arkasına gizlenen metaforları özümsemektir.

Roman boyunca karşımıza bazı semboller çıkmaktadır. Bunlar kitabı anlamak ve anlamlandırmak için önemli rollere sahiptir. Bunlar sırasıyla: Deniz kabuğu, ateş, Sineklerin Tanrısı (çubuğun üzerine geçirilmiş yaban domuzu kafası), Domuzcuk’un gözlüğü, yüzlerin boyanması, canavar ve canavarla ilişkilendireceğimiz okyanus.

  Deniz kabuğu, demokrasiyi sembolize etmektedir. İlk bulunduğu zamanlar elinde tutanın söz hakkına sahip olmasından bu sonucu çıkarmak mümkündür. Adadaki çocukları bir toplum olarak düşünürsek, deniz kabuğu önemini yitirmeye başladığı anda, adada gruplaşmalar ve kaos boy göstermeye ve böylece demokrasi yerini yavaş yavaş antidemokratik, otoriter bir ada yaşantısına bırakmaya başlamıştır. Burada yazarın demokrasinin önemine vurgu yaptığı sonucunu çıkarmak mümkündür.

  Ateş, insanlık tarihi için önemli bir buluş olmanın yanında, ilk çağlardan beri de insanoğlunun en temel gereksinimlerinden biridir. Burada ise karşımıza iki hususta çıkmaktadır. Birincisi; hayatta kalmak.” Romandaki karakterler ateş olmasaydı ağaçlardan aldıkları meyveler dışında yemek yiyemeyecekler ve bir müddet sonra hastalanacaklardı. Bu bakımdan ateş, hayatta kalmaları için yani yemekleri pişirmeleri için temel bir bileşendir. Hayatta kalmalarının dışında ikinci olarak özgürlük” kavramı da ateş ile bağdaştırılabilir. Ralph ve Domuzcuk ateşe büyük bir önem addetmişlerdi. Bunun sebebi ateş sayesinde özgür olabilecekleri düşüncesiydi. Hatta avlandıkları için ateşi harlamayan Jack ve tayfası yüzünden bir gemi kaçırılmış ve özgürlük umudu suya düşmüştü. Kitabın sonunda da koca bir orman yanmış ve bunun sonucunda askerler gelip çocukları kurtarmıştı. O sırada rastlantı ile mi buldular, yoksa ateş sayesinde mi bilinmez; ancak ateşin etkisi olduğu da kuşku götürmez bir gerçektir.

  Sineklerin Tanrısı, gerçekliği sembolize etmektedir. Bu çubuğa geçirilmiş domuz kafası, Simon ile arasında geçen diyalogda, Simon’a şöyle demişti: “Asıl canavar çocukların içinde saklıdır.” Canavardan korktukları için ona adak olarak sundukları bu domuz kafası, aslında saf iyiliği sembol eden Simon’a gerçeği söylemişti. Çünkü gerçeği kabul edecek ve bunu çıkarına kullanmayacak kişilerden birisiydi Simon. Bu cansız karakterin kitabın ismi olmasının asıl sebebi belki de adaya düşen çocukların sanıldığı kadar saf bir biçimde yaşamlarını idame ettiremeyeceklerini, yani “gerçeği” göstermek içindi.

Ek olarak: Sinekler; yapıları itibariyle pisliklere, leşlere gelir ve onlardan beslenir. Domuzun kafasını bir nevi tanrı olarak gören çocukların inandığı şeyi de yazar, onlar gibi kötü ve pis bir biçimde betimler. Sineklerin Tanrısı’na böylesine acımasız, kötü çocuklar tapar. Kitapta bahsedilen sinekler, domuzun etrafında dolanan sinekler değil de ona inanan çocuklardır belki de. Aynı küçücük, pis sinekler gibi, ölmüş bir domuzun etrafında dolaşan sinekler (çocuklar)… Sineklerin Tanrısı, yani Jack ve tayfasındaki çocukların.

  Domuzcuğun gözlüğü, teknolojiyi sembolize etmektedir. Gözlük olmasaydı ateş yakılamayacaktı. Modern dünya da öğrendikleri bu davranışın onlar için ne kadar büyük bir hayati öneme sahip olduğunu görmekteyiz. Burada teknolojinin hayatımızdaki yeri ve önemi vurgulanmıştır.

  Yüzlerin boyanması, ilkel insanların, kabilelerin yaptığı gibi medeniyetten uzak bir davranıştır. Jack, yalnızca kendi yüzünü değil, medeni dünyadaki yüzünü de maskeler bu şekilde. Bu sayede, medeni dünyadaki kurallar da Jack’in yüzü gibi maskelenmiş olur. Yüzlerin boyanması, ilkelliği, yani medeniyetin kaybedilmesini sembolize eder.

  Canavar, kötülüğü sembol eder. İlk önce okyanustan gelen bir canavar olduğu görüşü hakimdir çocuklarda. Buradaki okyanussa, çocukların bilinçaltını sembol eder. Bilinçaltında barındırdıkları kötülük ve korku bu şekilde tasavvur edilir. Adada kaos ortamı oluşmasının ilk adımlarının canavar korkusuyla atılması ise kötülüğü sembol ettiğinin bir diğer işaretidir.

 

Kaynakça:

  • Golding, William. (1954). Sineklerin Tanrısı. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.