Mehmet Rauf ve Psikolojik Tahlilleri

" hide_table_content="td_encvalW2dpemxlXQ=="]

Onun adını hepimiz lise sıralarında edebiyat derslerimizde duyduk aslında. O, Türk Edebiyatı’ndaki ilk psikolojik roman ‘Eylül’ün yazarı: Mehmet Rauf. Necip ve Suat’ın yürekleri burkan aşkını kaleme alan kişi. Çoğumuz onu Eylül ile tanısak da kendisinin onlarca farklı romanı, bir o kadar da tiyatro oyunu ve hikayesi var. Hüzün, melankoli ve aşk kokan bir şair kendisi. Bu yazımızda başta Eylül olmak üzere ünlü yazarın Bir Aşkın Tarihi ve Genç Kız Kalbi eserlerinin incelemelerine yer vererek kendisinin psikolojik tahlillerdeki ustalığını ve yeteneğini sizlere göstermeye çalışacağız.

İncelemelerimize Eylül ile başlayalım. Eylül’de Süreyya, Suat ve Necip’in hikayesi anlatılır. Süreyya, Necip’in yakın bir arkadaşıyken Suat’ın da kocasıdır. Romanda ikilinin evliliklerinde yaşadıkları problemler, dönemin şartları, toplumdaki kadın-erkek rolleri ve bir aşk üçgeni anlatılır. Süreyya’nın yakın arkadaşı Necip, Suat’a aşık olur ve kendisini geri çekilmeye, onlardan uzaklaşmaya zorlar. Bu sırada Suat da Necip’e aşık olmuştur ve artık ortada bir yasak aşk fikri, her şeyden habersiz bir koca ve büyük bir illet olan Necip’in hastalığı vardır. Bu romanda Mehmet Rauf bize Necip’in acısını ve aşkını ustaca yansıtırken diğer yandan da Suat’ın arada kalmışlığını ve Necip’i kaybetme korkusunu bizlere işlemeyi başarıyor.

“Lakin nasıl yaşıyorlar yarabbim, sevmeden, sevilmeden nasıl yaşanıyor?” (Rauf, 157)

“Ah insanlar, şu insan kalbi… yüz bin manalı bir muamma… İçinden çıkmak mümkün değil…” (Rauf, 51)

Necip aşık olmaması gereken birine aşık olduğu için yüreğinin ağırlığı altında eziliyor belki ama bizler de bu satırları okuduğumuzda Necip gibi hissetmiyor muyuz, kalbimiz deli gibi çarpmıyor mu Suat için? Suat’ın ikilemlerini bire bir yaşamıyor muyuz? Bir anlığına da olsa onların bir hayal ürününden ibaret olduklarını unutmuyor muyuz?

“Ah, ruhunda ne fırtınalar, bu bakışların siyah yahut koyu kestane anlam huzmeleri içinde hemen bayılıveren saldırılar oluyordu…” (Rauf, 147)

www.yapikrediyayinlari.com.tr/dosyalar/2017/03/...

Yazarın inceleyebileceğimiz bir başka eseri ise Bir Aşkın Tarihi. Yazarın bu eseri biri kitaba adını veren olmak üzere toplam altı hikâyeden oluşuyor. Bir Aşkın Tarihi adlı hikâyede Necip, eski ve sıkı bir dostu olan Macit’i ziyarete; İstanbul’a gidiyor ancak dostunu bitkin, yorgun ve çevresinden uzaklaşmış bir halde buluyor. Macit ise bu halinin sebebini yalnızca dostu Necip’e anlatıyor.

“Ah, sana ne söyleyeyim Necip… Saadetin hikâyesi olmaz derler, o kadar doğrudur ki…” (Rauf, 29)

“Zaten hayatımız tamamen zannetmekten ibaret değil midir? Dünyada ne hakkında emin olabiliriz? Kendimizi sağlıklı zannederiz, bir gün, senelerden beri müthiş bir illete tutulduğumuzu öğreniriz. Mesuduz zannederiz, saadetimizin rüya olduğunu, aldandığımızı öğreniriz. Geleceğimizi güvende zannederiz, o anda mahvoluruz, harap oluruz… Dostlarımızı sadık zannederiz.. Velhasıl hep zannederiz, sadece zannederiz… Zaten bütün insanların hayatı yalnızca zannetmek üzerine kurulmuş değil midir? ” (Rauf, 50)

“İnsan veda edeceği güzel şeylere acı bir intikam hissiyle ilgisiz kalmak ister.” (Rauf,21)

Necip arkadaşı Macit’e kulak verince anlıyor ki dostunu bu hale getiren bir aşk hikayesiymiş meğer. Macit aylar önce tanıştığı ve bir paşanın kızı olan Güzin ile bir aşk yaşıyor ve sonrasında hayal kırıklıklarıyla karşılaşıyor, yaralarla ayrılıyor.

“… o vakit bütün çekeceğim elemler içime doğmuş gibi yüreğim büyük, sonsuz bir korkuyla atmaya başladı. Beni mahvetmek için biri geliyormuş gibi kendi kendime zevkten çok korkuyla ‘Aman yarabbi, geliyor geliyor…’ diye inledim. ” (Rauf, 21)

“… bu büyük aşkın da insani aşkların çoğu gibi, sonunda kin ve nefrete dönüşmüş olduğunu üzülerek ve acıyla gördüm.” (Rauf, 50)

Bu satırları okurken siz de Macit’in acılarını hissetmiyor musunuz, çektiği zorlukları duymuyor musunuz? Mehmet Rauf hiç şüphesiz ki burada da biz okuyuculara Macit’in aşkını ve hayal kırıklıklarını oldukça bariz bir şekilde yansıtıyor.

Mehmet Rauf (Romancı) - Biyografya

Şimdi de inceleyeceğimiz son eser olan Genç Kız Kalbi’ne bakalım. Yazarın Genç Kız Kalbi eserinde bu defa çok büyük umutlarla İstanbul’a, amcasının yanına yaz tatilini geçirmeye gelen Pervin’in yaşadıklarını okuyoruz. Pervin İzmir’deyken hep İstanbul’un hayallerini kurmuş, İstanbul’u eşi bulunmaz bir yer olarak görüyor. Ancak geldiğinde tanık olduğu olaylar, gördüğü toplum, kadınların ve erkeklerin halleri onu dehşete uğratır ve kurduğu bu saadet hayalini sorgulatır.

“Bazen düşünüyorum da dünyaya gelmek bir afetken, sonra bu memlekette, üstelik kadın olarak doğmanın dayanılmaz azabına nasıl tahammül ettiğime hayret ediyorum.” (Rauf, 50)

“Dünyada muhitine yabancı olmak kadar katlanılmaz bir felaket yoktur sanırım.” (Rauf, 16)

Pervin her geçen gün daha çok hayal kırıklığına uğrarken biz de Mehmet Rauf’un kaleminden toplumun o dönemdeki halini, kadın-erkek ilişkilerindeki eşitsizliğini ve bir genç kızın acılarına tanık oluyoruz sessizce. Pervin’i dinlerken ve onun Behiç Bey’le tanışıp hayatının değişmesini izlerken kendimizi onların yerine koymaktan alıkoyamıyoruz. Pervin’in kendisi ve çevresi hakkındaki görüşleri ise içimizi sızlatıyor.

“Aman yarabbi! Bütün bu kalabalık içinde çölde garip ve avare kalmış, yolunu şaşırmış bir seyyah gibiyim. O kadar yalnızım, o kadar kendimi herkesten ayrı, herkesten başka buluyorum ki yavaş yavaş kalbimi bir korku, acı, büyük bir korku, ‘Ne yapacağım? Nasıl yapacağım?’ korkusu harap ediyor. ” (Rauf, 15)

“Hayır, aşk, bir tek aşk… ” (Rauf, 41)

“Sevmek için en evvel lazım olan şey ruhların yakınlığıdır. ” (Rauf, 6)

Elbette ki Mehmet Rauf’un tek eserleri bunlar değildir ve tabii ki çok daha derin ve doğru bir değerlendirme için diğer eserleri de okunmalıdır. Ancak yalnız yazarın bu eserlerinden dahi yola çıksak ve bu dizelerin de yüz yıldan uzun süredir hayatta olduklarını göz önünde bulundurursak; usta yazarın kaleminin psikoloji tahlillerinde çok güçlü olduğunu, bize her an karakterlerini layıkıyla hissettirdiğini söylemek de yanlış olmayacaktır.

 

Kaynakça

Rauf, Mehmet. Bir aşkın tarihi. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,2020

Rauf, Mehmet. Genç kız kalbi. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,2018

Rauf, Mehmet. Eylül. İstanbul: Kırmızı Çatı, 2017

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Marmaris’te Yaz Rüyası: 5 Günlük Keşif Rotası

Ege ve Akdeniz'in incisi Marmaris için keyifli bir yol rotası.

Feminizmin Gücü: Patriyarka’nın Sosyal Yapılara Etkisi

Patriyarkal sisteme meydan okuyan feminizm, kadını güçlendirip eşitlikçi bir toplum inşasına öncülük eder.

Söylenti Konser Takvimi: Üç Büyükşehirde Kimler Var?

Söylenti müzik ekibi tarafından hazırlanan; İstanbul, Ankara ve İzmir'e müzik coşkusunu tattıracak birbirinden farklı Mayıs ayı konserleri sizlerle!

5 Farklı Sebeple Neden Yaşlı Adam ve Deniz Okumalıyız?

Yaşlı Adam ve Deniz, mücadelenin değerini ve kaybetmenin içinde de bir başarı ve onur olduğunu dile getiren zamansız bir hikayedir.

Türk Mitolojisinde Kartal Figürü

Kartal, Türk mitolojisinde önemli bir yere sahip hayvan figürüdür. Destanlara ve efsanelere konuk olarak hükümdarlık alametine dönüşmüştür.

Geyik: Türk Mitolojisinin Derinliklerindeki Ruhsal Rehber

Türk mitolojisinde geyik, doğa ile insan arasındaki ilişkiyi simgeler. Ruhsal yolculuk, rehberlik ve dönüşüm figürü olarak geçmişten günümüze derin bir anlam taşır.

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”