Medeniyet Meselesi: Mahur Beste | 23 Alıntı

Gölgeler içinde kalan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Mahur Beste’si medeniyet benzetmeleriyle ve musiki sembolleriyle var olmuştur.

Tanpınar’ın ilk roman denemesi olmasıyla birlikte; aynı zamanda tamamlanmamış bir roman olan Mahur Beste’nin sonunda, yazarın neden hikayeyi yarım bıraktığına dair bir mektup bulunur. Yazarın bu kitabından 23 alıntıyı derledik, keyifli okumalar diliyoruz.

 

  1. “Mazi onun için tehlikeli bir mıntıkaydı. Onun için çabukça döndü. insan ömrü zavallı, çok zavallı bir şeydi.” (Sayfa11)
  2. “Hastalık başka şeydi, ölüm başka şey… Aralarında o kadar uzun bir yol vardı ki işte Atiye hanım bu uzun yolu, kadın inadının zoruyla, kendisine karşı beslediği nefretle üç haftada geçivermişti.” (Sayfa 16)
  3. “Behçet bey, bütün ömrünce, yerinden kımıldanmadan “kaçmak, gitmek!” diye çırpınanlardandı.” (Sayfa 20)
  4. “Büyük bir okuyucu olan Molla bey için kitap a kadın gibi bir şeydi; yani okunduktan sonra başından atılırdı. Yalnız, biri diğeri gibi rahatsız edici olmadığı için, – kitap unutulmaya razıdır, fakat kadın razı olmaz – bir köşede kendi kendine durmasında bir mahzur yoktu. Ev genişti; okunmuş kitap bir servetti.” (Sayfa 36)
  5. “Ben insandan elinde olmayan şeyleri istemem. Mesela şu boyunu iki karış uzat demeyeceğim. Allah seni öyle yaratmış, öyle kalacaksın. Biraz daha uzun boylu, biraz daha adama benzer olsaydın elbette daha iyi olurdu. Fakat bu senin elinden gelmez. Bari elinden gelenleri yap.” (Sayfa 66)
  6. “En haklı olduğu yerde bile ağzını açar açmaz herkesin “sen sus, böyle şeylere karışma!” der gibi baktığı bir adam için rütbenin, nişanın, hayatta muvaffakiyetin bir manası olabilir miydi? Yaratılış ona bu zulmü yapmıştı.” (Sayfa 79)                                                     
  7. “O, bütün mahcuplar gibi, yalnız kendisine bakıyor, her şeyi kendi değerleriyle ölçüyordu.” (Sayfa81)
  8. “Kaç defa kızı gibi sevdiği gelininin eski bir besteyi dinlerken birdenbire yüzünün değiştiğini, ürperdiğini, yakalanması imkansız olan bir şeyi yakalamak ister gibi ta içten çırpındığını görmüştü. Beste bitince bu halde biter, genç kadın olduğu yerde, adeta musikide erimiş gibi kalırdı . Hakikatte bu erimek kendini bulmak, asıl saadeti yakalamaktı. İnsan bu kartal pençesini teninde duymadan kendisi olamazdı.” (Sayfa 84)

9. “İradesinin üstünde ‘yarın,’ dediğimiz o sihirli imkan, onun verdiği hayat iştahı, onun içimizde yarattığı mucizeli iklim vardı.” (Sayfa 91)

10. “Onun talihi unutulmak, fark edilmemekti. Sanki masallardaki o sihirli külah cinsinden, görünmemenin sırrına sahipti. Onu herkes fırsat düştükçe günde birkaç defa unuturdu.” (Sayfa 99)

11. “Sevginin, merhametin eşiğini atlayanlar, ıztırabın gömleğini de kendiliğinden giyinirler. Acımak, söylendiği kadar kolay bir şey değildi.” (Sayfa 109)

12. “Acımak için ölümün tecrübesi yetmezdi; kuru mısır ekmeğinin de acısını tatmak lazımdı. Bu yüzden onun için dünya ikiye ayrılıyordu. Halbuki kitaplar, sevginin birleştirici bir şey olduğunu yazıyorlardı.” (Sayfa 110)

13. “Mesele şurada: niçin bu kadar biçareyiz, ümitsiziz? Neden her tuttuğumuz dal elimizde kalıyor? Bu memlekette sadece fena şey mi yapılır? Bütün hesaplarımız bozuk mu? Hiçbir faziletimiz kalmadı mı? Ne Aziz devri; ne Hamit devri dünyada bir milletin tahammül ettiği  fenalıkların en büyüğü değildir. Mesele yıkılış halinde olmamızda. İçinde yaşadığımız şartlar aleyhimize dönmüş…” (Sayfa 117)

14. “-Hayır, hayır, hanedandan bahsetmiyorum, insandan bahsediyorum. Her insan gibi onlar da birbirinden çok ayrı mahluklar. Devirleri de birbirinden çok ayrı. Hamleleri ayrı, ufukları ayrı. Fakat aynı ıztırap, aynı memnuniyetsizlik var. Aynı burgu insanın içini deliyor. Aynı karanlık içinde yaşıyor.” (Sayfa 117)

15. “İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet insanı yapan manevi kıymetler manzumesidir. Anlıyor musun şimdi derdin büyüklüğünü?… Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.” (Sayfa 118)

16. “En büyük sanat adamından en basit işçisine kadar her kafa , her kol sonuna kadar veluttur. Sonra günün birinde bu, yaratıcı taraf ölür. Büyük anne artık yoktur. Konsol, sandık hepsi mucizesini keser. Fakat ev sağlamdır; hayat eskisi gibi devam eder. Sen o hatıralar içinde yaşarsın. Mucizenin kendisi değilse bile, ondan her yana sinen sır vardır, emniyet vardır.” (Sayfa 123)

17. “Bir tek şey anladım: kitapla bu hayatın ayrılığı. Sen garpten geri olduğumuzu söylüyorsun. Zaten herkes bunu söylüyor; elbette doğru bir söz olsa gerektir. Fakat ben daha mühim bir şey söyliyeceğim. Ben hemen etrafımızdaki hayattan geri olduğumuzu söyliyeceğim.”  (Sayfa 123)

18. “Gene anladım ki bizim şark; müslümanlık, şu bu diye tepçil ettiğimiz şeyler, bu toprakta kendi hayatımızla yarattığımız şekillerdir. Bize ülühiyetin çehresini veren Hamdullah’ın yazısı, itrinin tekbiri, kim olduğunu bilmediğimiz bir işçinin yaptığı mihraptır.” (Sayfa 124)

19. “Ramazan eğer halkın hayatına ait, eğer müslümanlık halkın ise, bırakın istediği gibi onu geçirsin, ona kendi istediği şekli versin. Yok sizin ise, siz kendinizi bu memleketin dışında bir şey sayıyorsanız, ramazanınızı da, bayramınızı da alın, gidin.” (Sayfa 125)

20. “İşte benim sevdiğim, inandığım şey. Benden yüz sene sonra şartlar o kadar değiştiği, unsurlar o kadar tanınmaz şekle girdiği halde bu memleketin hayatını yine bugünün devamı yapacak olan bu damgadır. Ne şarka, ne garbe, ne falana, feşmekana bağlıyım; bize bağlıyım. Hayata, yani ölmeyen bir şeye bağlıyım.” (Sayfa 127)

21. “Halktaki hak fikri değişir, mücadele başlar. Fakat bu, zamanla, merhalelerle olacak şeydir. Bu gençler belki de neticesi neye varacağını bilmeden bir kapıyı açıyorlar. Memleketimizin insanını şişeden çıkarıyorlar, “git yaşa; bir şeyler yap, icap ederse öl… ” diyorlar. Açık havada ölmek, cam arkasında boğulmaktan daha iyidir.” (Sayfa 130)

22. “Olduğumuz gibi” ile “olmak istediğimiz gibi” terazinin iki kefesidir.” (Sayfa 194)

23. “Siz kainatın etrafınızda dönmesini istiyorsunuz. Düşünmüyorsunuz ki hayat sizi mahrekinin dışına atmış. Hayat kimsenin etrafında dönmez, herkesle beraber yürür.”  (Sayfa 202)

Mahur Beste, Ahmet Hamdi Tanpınar 

Dergah Yayınları, 1988

 

 

 

 

Nuhan Melis Akar
Nuhan Melis Akar
"Her şeye karşın yaşamak çok güzel." Kristal Yelkenli, José Mauro de Vasconcelos

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Dostoyevski’nin Rus Edebiyatı Üzerindeki Etkisi

Dostoyevski, Rus edebiyatında sadece bir isim değil aynı zamanda döneminin edebiyat anlayışına da yön veren önemli bir yazardır.

Söylenti Radarında Bu Ay: Isaac Winemiller

Isaac Winemiller, sakin melodileri ve içe dönük sözleriyle müzikal yalnızlığı estetik bir deneyime dönüştürüyor. Bu ay Söylenti Radar'ında onunla tanışın!

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Editor Picks