Me Before You (Senden Önce Ben), Jojo Moyes‘un 2012 yılında yayımladığı romandan uyarlanan 2016 yapımı bir romantik-drama filmidir. Will Traynor (Sam Claflin) ve Louisa Clark (Emilia Clarke), aşk; kayıp, seçimler ve engellilik temalarını derin bir şekilde izleyiciye yansıtıyor. Will’in ötanazi ile sonlanacak olan hayatının son aylarını Louisa ile geçirmesini buruk bir gülümseme ve hüzün gözyaşlarıyla izliyoruz.
Film, yağmurlu bir günde geçirdiği trafik kazasıyla hayatı altüst olan Will ve neşeli kişiliğiyle dikkat çeken Louisa’nın yollarının kesişmesini anlatıyor. Louisa, çalıştığı kafenin kapanmasıyla maddi zorluklar yaşarken, Traynor ailesinin felçli oğulları Will için bakıcı aradığını öğrenir. İş görüşmesinde aslında bakıcılıktan ziyade Will’e eşlik etmesi ve onu neşelendirmesi istenen Louisa, bu göreve çok uygun olduğunu düşünür. Ona göre “bir fincan çayın çözemeyeceği hiçbir şey yoktur.” Louisa’nın neşeli karakterine rağmen, Will’le tanışmaları gergin başlar. Tekerlekli sandalyedeki solgun Will, Louisa’ya alaycı davranır ve bu durum ikisi arasındaki uyumsuzluğun başlangıcı olur. Günler geçse de bu negatiflik devam eder; Louisa mutsuz, Will ise tepkisizdir. Will’in eski sevgilisinin ve arkadaşının evlilik haberiyle işler daha da kötüleşir. Hayatının ve dostlarının ihanetiyle öfkelenen Will, etrafına zarar verir ve Louisa ile tartışır. Ancak bu tartışma, ikisinin de ön yargılarını kıracak ve hayatlarını değiştirecek bir dönüm noktası olur.

Louisa ve Will zamanla birbirlerini tanır. Louisa, Will’in kaza öncesindeki aktif ve mükemmel hayatını öğrenir, ancak onun için Will hâlâ aynı kusursuz kişidir. Will ise Louisa’nın hayatının oldukça kısıtlı olduğunu fark eder ve onun için bir şeyler yapmaya karar verir. Birlikte yeni uğraşlar ve aktiviteler denemeye başlarlar; Louisa bunu Will’in iyiliği için yapsa da Will aslında Louisa’nın ufkunu genişletmeye çalışmaktadır. Will’in ötenazi kararını öğrenen Louisa, onu vazgeçirmek için çabalar, ona hayatın güzelliklerini gösterir. Ancak Will, eski mükemmel hayatını geri istediğini ve asla mevcut durumuyla yetinemeyeceğini, hatta Louisa’nın da yetinmemesi gerektiğini savunur. Bu hayatı en iyi şekilde yaşaması gerektiğini vurgular. Film, Will’in ötanazi kararıyla hayatına son vermesini ve en son ana kadar kararından pişmanlık duymadığını göstermesiyle son bulur. Louisa ise Will’in hep bahsettiği Fransız kafesinde kahvesi ve kruvasanıyla Will’in ona özel yazmış olduğu mektubu okuyordur. Fransa’nın büyülü atmosferinde kendini ve yeni hayatını keşfe çıkan Louisa, yavaş yavaş Will’e ve eskiden tanımadığı benliğine veda ediyordur.
Me Before You filminin gerçek sonu hepimizi derinden etkiledi. Peki, Louisa ve Will için bambaşka bir gelecek mümkün müydü? Gelin, bu merak uyandıran soruya alternatif sonlar yaratarak cevap arayalım ve olasılıkların sınırlarını zorlayalım!
1- Will’in Ötanazi Kararından Vazgeçmesi

“Ve bencilce, bir gün bana bakıp en ufak bir pişmanlık ya da acıma hissetmeni istemiyorum.”
Will, belki de Louisa’nın gözlerindeki o derin sevgi ve inancı gördüğünde, içindeki karanlık bir nebze olsun dağılırdı. Louisa’nın ona sunduğu o sıcacık ve umut dolu dünyanın, kendi hayatının karanlığından daha cazip olduğunu fark ederdi. Ötanazi kararından vazgeçmek o kadar imkansız olmazdı. Will, hayatının geri kalanını Louisa’nın yanında, yeni maceralara yelken açarak geçirirdi. Belki de birlikte denizin sesini dinler, güneşin batışını izler ve yaşamın küçük mucizelerine tanık olurlardı.
2- Will’in Hayatını Değiştiren Bir Tedavi

“Bazen Clark, sabahları kalkmak istememe neden olan tek şey sensin.”
Belki de Louisa, yılmadan, umudunu kaybetmeden Will için bir çare arayışına girerdi. Will’in doktoru Nathan ile birlikte bilimsel araştırmaların derinliklerinde, yeni bir tedavi yöntemine rastlarlardı. Bu tedavi, beklenmedik bir şekilde Will üzerinde mucizevi bir etki yaratıp onu yavaş yavaş eski gücüne kavuşturur ve o mükemmel günlerini yeniden yaşamasına izin verirdi. Louisa, Will’in aktif hayatına eşlik ederken, kendi hayallerini de unutmazdı. Yıllardır aklında olan moda okuluna gitme hayalini gerçekleştirir, tasarım tutkusunu yeniden keşfederdi. Belki de Will ve Louisa, birbirlerinin en büyük destekçisi ve en iyi arkadaşı olur, hayatın her anında birbirlerine güç verirlerdi.
3- Will’in Ruhu ve Louisa

“Beni çok sık düşünme, üzülmeni istemiyorum. Sadece iyi yaşa. Sadece yaşa. Her adımda yanında olacağım.”
Belki de Will’in bedeni artık buralarda olmasa da ruhu Louisa’nın yanında kalmaya devam ederdi. Ölüm, gerçek aşkı engelleyemezdi. Ruhu, Louisa’yı melankolinin ve depresyonun karanlığına düşmesinden korurdu. Will’in o bilge ve sevgi dolu sesi, Louisa’nın her zaman yanında olur, ona yol gösterirdi. Bu alternatif son, bazıları için gülünç veya imkansız bir fikir olurdu. Ama aşkın ölümden sonra bile devam edebileceğini en iyi şekilde gösteren bir final olabilirdi. Belki de Will ve Louisa’nın aşkı, bedenlerin ötesine taşar, sonsuza dek yaşardı.
Kapak Görseli: Pinterest
çok tatlı bir yazı olmuş Sıla eline sağlık!