Martin Eden Sendromu: Başarmak Her Şey Midir?

Editör:
İclal Yaka

Hayatımızın çoğunu, hayaller kurup bu hayalleri gerçekleştirmeye çalışarak geçiririz. Önümüzde yapılacak, görülecek, başarılacak çok şey vardır. Peki, başarı hep tatmin olmamızı sağlayan bir duygu mudur? Mutlak mutluluğa ulaşmak, hayalimizi gerçekleştirerek varabileceğimiz yüksek bir mertebe midir? İşte bizi bu sorularla baş başa bırakan kitap Martin Eden ve “Martin Eden Sendromu”ndan bahsedeceğiz.

Martin Eden’ın Yolculuğu

pinterestcom

Martin Eden, hayatını denizciliğe adamış karizmatik ve etkileyici konuşmasını bilen bir karakterdir. Kızlar arasında popüler ve istenen biri olarak görülen Martin, bir gün kendi sınıfının üstünde olan -burjuvazi- Ruth’a aşık olur. Onun bilgisi karşısında yetersiz hisseden, toplumdaki konumu ve zenginliği altında ezilen Martin, ilk kez bir kadının ilgisini sadece görüntüsüyle çekemediğini fark eder. Ruth’a layık biri olmak için okumaya, yazmaya başlar ve yazar olma hayaliyle yanıp tutuşur. Yazar olup ünlendiğinde Ruth’a ve hak ettiği saygınlığa kavuşabileceğini düşünür. Fakat uğruna her şeyini verdiği bu hayali gerçekleştirdiğinde artık hiçbir şey hissetmiyordur. Kıza olan sevgisi yok olur, paranın ve saygınlığın artık hiçbir önemi yoktur. Kendini hiçbir yere ait hissedemez. Ulaşmak istediği konumu aşar ve kişilik karmaşası yaşar. Yalnız huzura kavuşmak ister çünkü hayali onu tatmin etmeye yetmemiştir. Tam olarak bu duruma ise Martin Eden sendromu denir. Başarının, bir hedefe ulaşmanın ardından tamamlanmadığımızı hissettiğimiz her an Martin’e ve Jack London’a bir adım daha yaklaşırız.

Martin Eden’ın Çöküşü ve Sendromun Başlangıcı

pinterest.com

Martin’in entelektüel yolculuğunun asıl ilham kaynağı Ruth’a duyduğu aşktır. İkisi arasındaki ilişki Martin’in hayatına yeni bir boyut kazandırmakta ve onu daha iyisi olması için teşvik etmektedir. Fakat karakterin geldiği sınıftan dolayı aldığı eğitim çok azdır. Burjuvazi insanların yanında yer etmek için durmadan çabalar. Maddi sıkıntılar çeker, psikolojisi yerle bir olur. Çalışırken hiç kimse ona destek olmaz, aksine aşağılayıcı laflar edip ona yukarıdan bakarlar. Yayınevlerine gönderdiği yazılar değerlendirilmez, sürekli reddedilir. Ruth, devamlı yazarlığı bırakıp başka bir alana yönelmesini söyler. Başaracağına kimse inanmaz, âşık olduğu kadın bile. Ona yalnızca kaldığı tek odalı evin sahibi merhamet gösterir. Onun gösterdiği bu merhamet Martin’in olacağı kişi değil olduğu kişiyle alakalıdır. Martin ise ev sahibinin gösterdiği bu merhameti, sevilen bir yazar olduğunda mükafatlandıracaktır. Martin, büyük bir yazar olup insanların saygısını kazandığında ise asıl amacının burjuvaların arasında kabul görmek olmadığını fark eder. Ruth’u aptal bulur. Belirli bir bilgiyle sınırlı kalıp kendini üstün gören herkesten nefret eder. Çünkü hayat böyle bir yer değildir, olmamalıdır.

Martin sonraları başarının ne kadar yüzeysel olduğunu ve bireyin kendisi hakkında ne kadar az şey ifade ettiğini fark eder. Bir hedefi gerçekleştirdiğimizde ne yapacağımızı düşünmememiz dahilinde, başarının sığlığında bile boğulup gidebileceğimizi anlar. Çünkü insan yalnızca yolun sonuna odaklanırsa bu noktaya geldiğinde hayatı da bir nevi sonlanmış olur. Artık yaptığımız hiçbir şeyin anlamı yoktur. Artık onca kalabalığın içinde yalnızlığımızla oturur, bir teknenin bizi alıp götürmesini bekleriz. Tıpkı Martin Eden’ın yaptığı gibi. Fakat, bu tekneye binip buraları terk etmek bizi bir çözüme ulaştıracak mıdır? O zaman ölmemek için de bir sebep yoktur. Anlamsız bir hayat, kazanılmış bir ölümden çok daha kötüdür.

Hayatımızın bir film olduğunu düşünürsek hedefimize ulaştığımız kısım filmin hep son sahnelerinde yer alır. Filmlerde gördüğümüz sonlar aslında daimi bir mutluluğu temsil etmez. Kimse hedefe ulaştığımız günün sonrasını konuşmaz. Çünkü önemli olan arayış halinde olmaktır. İşte bu da yaşamın filmlerden en büyük farkıdır. Başarınızın ardından yaşayacağınız gün, ne için yaşayacağınızı düşünmek zorunda kalırsınız. Arayış belki de bu yüzden hayatta kabul edilmesi en zor gerçekliktir.

Martin Eden’ın Felsefedeki Yeri

pinterestcom

Jack London, kitapta varoluşun felsefesini temel almıştır ve anlatılarında neredeyse içimize işleye işleye varoluşsal sancıyı aktarır. Varoluşçuluk, insanın varoluş biçimlerini ve süreçlerini tanımlamaya çalışan felsefi düşünce şeklidir. Bir düşünceden çok düşünmenin birçok yolunu sunar bizlere. Martin de kendi hayatına bir anlam katmak için Ruth’un ve yazar olmanın peşinden gider ve en sonunda anlamsızlığa düşer. Kendini ortamdan soyutlayarak değer kavramını yeniden sorgulayan ve bizlere sorgulatan Martin, varoluşçuluk felsefesiyle birebir örtüşen anekdotlarda bulunmuştur.

Martin Eden Sendromu’nun Psikolojideki Etkisi

pinterest.com

Psikolojideki tanımı “Post-Achievement Depression (Başarı Sonrası Depresyonu)” olarak bilinen bu durum bizi derinden etkileyebilir. İnsanların karar merkezlerinden biri olan akıl sağlığına büyük etkisi olan bu depresyon biçimi, insanı amansız bir hastalığa düşmüşçesine yaralar. Doktorlar bu durumdaki hastalarına genellikle başka bir hedef veya yaşamak için başka bir amaç bulmalarını önerirler. Aynı zamanda, aynı depresif süreci yaşamış insanların fikir paylaşımı yapmasını desteklerler. Çabalarının, hedefi uğruna harcadığı hayatın kendi psikolojisindeki yerini gören insanlar, işin içinden kendi başına çıkamaz ve böylelikle bir döngüye hapsolur. Bu yüzden, başka insanlarla paylaşımda bulunmak hayattaki yerini sağlamlaştırmasında yardımcı olabilir.

Nasıl yaşayacağımızı düşünmemiz hayaller kurup hedefler belirlememiz hayatımız için çok büyük önem taşır. Fakat, bu düşünceler doğrultusunda hayatımızı ihmal edersek her şey yüzümüze tüm gerçekliğiyle çarpar. Hayat dediğimiz gibi bir arayıştan, bir yolculuktan ibarettir. Bu yüzden keyfini çıkarmak, sona ulaşmak için acele etmemek gerekir. Varmak gibi vardığımızda kim olduğumuzdan emin olmak da bir o kadar önemlidir. Hayat aslında her adımda kendimize biraz daha yaklaşmaktan ibarettir.


Kaynakça:

Öne çıkan görsel: pinterest.com

K., Adel. “Happiness Challenge”. linkedin.com. Web. Erişim tarihi: 16.05.2025

H., Anne. “Martin Eden: Nietzscheci Trajedi”. medium.com. Web. Erişim tarihi: 16.05.2025

“Jack London’un Martin Eden’ı: Varoluşçu Kahramanın Gelişimi”. scrapsfromtheloft.com. Web. Erişim tarihi: 16.05.2025

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Meursault Sendromu: Psikolojik Uyuşukluk mu, Varoluşsal Direniş mi?

"Meursault Sendromu" sadece bir duyarsızlık hâli mi, yoksa modern bireyin sıkışmışlığına verilen derin bir yanıt mı?

Trendleri Kim Belirliyor: Moda Trendleri Nasıl Oluşur?

Modayı kim yönlendiriyor? Tasarımcılardan Z kuşağına, sokaktan yapay zekaya uzanan bir yolculukla trendlerin ardındaki dinamikler anlatılıyor.

Alıntının Hikayesi: Tutsaklığın İçinde Bir Nefes Özgürlük

”İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de bir sürgü, ne de kapatabileceğiniz bir kapı”

Hint Mutfağının Tatlı ve Baharatlı Dünyası

Baharatların, geleneklerin ve inançların kesişiminde bir lezzet yolculuğu: Hint mutfağının kültürel ve tarihi izlerini keşfedin.

Sanal Dünya, Gerçek Duygular: Dijital Ortamda Empati Mümkün Mü?

Dijital ortamda empati mümkündür ancak anonimlik, sosyal kimlikler ve sözsüz davranış eksiklikleri empatiyi sınırlayabilir, yüzeysel hale getirebilir.

Toplum ve Etik Işığında Yapay Zekâ: Bilinmeyen Bir Yarın

Etik ve toplumsal açıdan yapay zeka hem fırsatlar hem de ciddi riskler barındıran çok yönlü bir olgudur.

Adolescence’ı Sevenlere: Suç ve Psikoloji Temalı 10 Dizi Önerisi

Adolescence suçu değil, köklerini inceliyor. Bu liste de benzer yoğunlukta, karakter odaklı suç dizilerini keşfetmek isteyenlere özel.

Keşfetmemiz Gereken Yazarlar: Ingvar Ambjørnsen

Yeni serimiz Keşfetmemiz Gereken Yazarlar’da kitaplığımızın tozlu rafları arasına sızdık ve merceğimize ilk olarak Ivan Ambjørnsen‘e takıldı.

Hayatın Sınırlarında Bir Karşılaşma: Leyla Erbil ve Ahmed Arif

Leyla Erbil ve Ahmed Arif, farklı sanat anlayışlarına rağmen benzer acılara değinmiş; dostlukla harmanlanmış karşılıksız bir aşk hikâyesi yaşamışlardır.

Aşk-ı Memnu Karakterlerinin Önerebileceği Filmler

Aşk-ı Memnu’yu hep konusu ve replikleriyle konuştuk; bu kez karakterlerin gözünden sinema dünyasına uzanarak, hangi filmi önerirlerdi diye düşündük.

Editor Picks