Marquis De Sade, namıdiğer sadizmin babası ya da tüm zamanların lanetli yazarı. Ona bu isimlerin verilmesini sağlayan fikirlerini ve anlatmak istediklerini dönemindekilerden farklı şekilde kaleme almasıdır. Öyle ki Dostoyevski gibi büyük yazarların düşünce dünyasına dokunur. Başyapıt olarak kabul edilen Yatak Odasında Felsefe, bu lakaplarının bir yansımasıdır. Eser, genç bir kıza hem teorik hem de pratik anlamda libertenlik eğitimi verilmesini konu edinir; bu eğitim ise çeşitli ahlaksız davranışlardan geçmektedir. Yazıldığı günden bu yana onlarca dile çevrilen ve sinemaya da uyarlanan eserden sizin için alıntılar derledik.
- “Yaratılmış olan şey yaratan varlığa eşit olamaz. Saat, saatçi olabilir mi? O halde diye devam edilir söze, doğa hiçtir, Tanrı her şeydir. Bu da bir başka aptallık! Evrende zorunlu olarak iki şey vardır: yaratıcı fail ve yaratılan birey. İmdi yaratıcı fail kimdir? İşte çözülmesi gereken tek güçlük budur; cevaplandırılması gereken tek soru budur.” (s.37)
- “Mutlak anlamda canice olabilecek tek bir eylem olmadığı gibi mutlak anlamda erdemli denebilecek tek bir eylem de yoktur. Her şey bizim geleneklerimize ve içinde yaşadığımız iklime bağlıdır; burada suç olan şey yüz fersah aşağıda çoğu zaman erdem kabul edilir, bir başka yarımkürede erdem olarak görülen şey, tersine dönerek bizim için suç olabilir.” (s.44)
- “Doğa, insanları yaratırken yüzleri gibi zevklerini de ayrıştırmayı yeğlediğinden, yüz hatlarımıza getirdiği çeşitlilik bizi nasıl şaşırtmıyorsa duygularımıza kattığı da şaşırtmamalıdır.” (s.53)
- “Hayal gücü, ancak aklımız önyargılardan tamamen kurtulmuşsa işe yarar: Tek bir önyargı bile onu yok etmeye yeter.” (s.58)
- ”Bir kişinin eğer arzulamıyorsa baba ya da anne olmasını istemenin imkansız olduğunu; yeryüzünde bir yaratığın eksik ya da fazla olmasının pek önemli olmadığını ve tek kelimeyle, tıpkı kesik attığımız tırnağımızın, vücutlarımızdan çıkarttığımız urların ya da bağırsaklarımızdan boşalttığımız dışkıların efendisi olduğumuz gibi bu et parçasının da efendisi olmamız gerektiğini, çünkü her ikisinin de bize ait olduğunu ve kendimizden kaynaklanan şeyin kesinlikle sahibi olduğumuzu, haklarımızı geliştirerek, sonunda kabul ettik.” (s.74)
- “Acımasızlık, bir ahlak bozukluğunun olmanın ötesinde, doğanın bize nakşettiği bir yasadır.” (s.78)
- “Eğer doğa vücutlarımızın herhangi bir bölümünü saklamamızı istemiş olsaydı bu önlemi kendisi alırdı; ama o bizi çıplak yarattı; dolayısıyla çıplak olmamızı istiyor, çıplaklığa karşı her davranış doğanın yasalarını kesin olarak ihlal eder.” (s.84)
- “Doğanın kendi esinlendiği şeyi ertesi gün mahkûm edecek iki ayrı sesi yoktur.” (s.97)
- ”Ebeveynlerin yaşlılıklarında terk edilmekten duydukları korkunun ürünüydü ve çocukluğumuzda bize gösterdikleri çıkarcı özen daha sonra ömürlerinin sonlarında bizden bekledikleri özeni hak etmek içindir yalnızca.” (s.107)
- ”Yapılan bir iyilikten daha fazla yük olamaz. Ortası hiç yoktur: ya karşılığı verilmelidir ya da aşağılanmış olunur. Gururlu ruhlar iyiliğin ağırlığı altında kendilerini kötü hissederler: Onların üzerine iyiliğin ağırlığı öyle şiddetle çöker ki, iyilik yapandan nefret ederler yalnızca.” (s.109)
- ”Bu dinin ilk dogmalarından biri Sezar’ın hakkını Sezar’a verelim’dir; ama Sezar’ı tahtından indirdik ve artık ona hiçbir şey iade etmek istemiyoruz.” (s.119)
- ”Anlaşılması en güç şeyin en önemli şey olduğuna aklı başında insanları nasıl oldu da ikna edebildik? diye soracaksınız. Onları müthiş korkutarak; çünkü insan korktuğunda artık akıl yürütemez; çünkü bu insanlara özellikle kendi akıllarından sakınmaları öğütlendi ve insanın bir kez aklı karıştığında her şeye inanır ve hiçbir şeyi incelemez.” (s.127)
- ”Kendi malını çaldıracak kadar ihmalkâr adamı cezalandırın, ama hırsızlık yapana asla ceza vermeyin; bilin ki bu eyleme izin veren sizin yemininizdir ve o kişi hırsızlık yaparak doğanın ilk ve en bilgece hareketine göre davranmıştır yalnızca: Kimin zararına olursa olsun, kendi varlığını koruma hareketi.” (s. 137)
- ”Evreni baştan başa dolaştığımızda, kadınlardan hoşlanmayan ne çok halk görürüz! Öyleleri vardır ki, kadınları yalnızca kendi yerlerine geçecek çocuklara sahip olmak için kullanırlar.” (s.149)
- ”İnsan nedir? Onunla diğer bitkiler arasındaki fark nedir? Onunla doğadaki tüm diğer hayvanlar arasındaki fark nedir? Kesinlikle hiç fark yoktur. İnsanlar da onlar gibi bu yerkürenin üzerine rastlantı sonucu yerleştirilmiştir, onlar gibi doğmuştur; onlar gibi ürer, çoğalır ve azalır; onlar gibi yaşlanır ve onlar gibi doğanın her hayvan türüne biçtiği sürenin sonunda, organlarının yapısı nedeniyle hiçliğin içine düşer.” (s.152)
- ”…bir hayvanı öldürmek de bir insanı öldürmek kadar kötüdür,…” (s.153)
- ”Vicdan azapları aklın ürünü değildir, onlar yalnızca yürekten doğar ve aklın mugalataları onları asla söndüremez.” (s.165)
- ”Ama yürek yanılır, çünkü yürek aklın yanlış hesaplarının ifadesinden başka bir şey asla olmadı; aklı olgunlaştırın, bir süre sonra yürek teslim olacaktır; akıl yürütmek istediğimizde bizi yolumuzdan saptıran, her zaman için yanlış tanımlardır; ben, yürek nedir bilmiyorum; yalnızca aklın zayıflıkları diyorum buna.” (s.165)
Sade, Marquis de. Yatak Odasında Felsefe. Çev. Işık Ergüden, Ayrıntı Yayınları, 2012.


