HBO ‘nun yeni dizisi Mare of Easttown 2021’de karşımıza çıkan en iyi işlerden biri olabilir. Yedi bölümlük hikayesiyle mini diziler arasında kendine sağlam bir yer bulmayı da başardı. Finalini yakın zamanda yapan dizi, küçük bir kasabada yaşayan orta altı sınıf insanların yaşamına değiniyor. Dizinin ana karakteri, diziye ismini de veren Mare’in etrafında dönen bir dedektiflik hikayesi. Başrolde Oscar ödüllü Kate Winslet yer alırken, yan rollerde Evan Peters ve Guy Pearce gibi isimleri görüyoruz. Craig Zobel‘in yönetmenliğinde çekilen dizi, HBO kanalının önceki işlerinde bakıldığında başlamadan bile bekletiyi yükseltmeyi başarıyor. Nitekim dizi başlangıcıyla, gelişimiyle ve finaliyle vaatlerini karşılıyor.
Amerika‘nın küçük ve sıkıcı kasabalardan birindeyiz. Herkesin birbirini yakından tanıdığı, genellikle dost olduğu, belli bir düzende giden bir kasaba profili. Mare herkesin derdine koşan, işine çok bağlı bir dedektiftir. Dizinin başında adının neden ”Mare of Easttown” olduğunu net şekilde anlayabiliyoruz ama hikaye ilerledikçe her şeyin görünürde olduğu kadar basit ve sıkıcı olmadığı, bu kasabanın bazı sırlara yuva olduğu da anlaşılıyor.
Mare, kocasıncan boşanmış, kızı, annesi ve ölen oğlunun çocuğuyla birlikte yaşayan bir kadındır. Etrafında ailesi var gibi görünse de aslında kendi içinde büyük yalnızlık çeken ve kendisi hakkında fazla konuşmayan, ketum biridir. Oğlunun intiharıyla sarsılan hayatını kocasıyla boşanması izlemiştir. Annesiyle de arası çok iyi değildir. Eski kocası yeniden evlenmek üzeredir. Kızının soğuk tavrı ve bunlara bir de torununun velayetini almaya çalışması eklenmiştir. İşler Mare için hiç de yolunda gitmiyordur. Mare torununun velayetini vermek istemez, çünkü çocuğun annesi eski bir bağımlıdır. Tedavi olmaya ve her şeyi yoluna koymaya çalışan bir annedir aslında. Diziyi izlerken, oğlu için elinden geleni yapmaya çalışan bir kadın görüyoruz.
Hikayenin merkezinde Mare karakteri var gibi gözükse de aynı zamanda bir suç hikayesini de izleriz. Yaşadıkları kasaba sıradan gözükse de, bir yıldır kayıp olan kızın davası hala sonuçlanamamıştır. Kızın bedenine ulaşılamadığı için ölüp ölmediği de belli değildir. Kayıp kızın annesi aynı zamanda Mare’in arkadaşıdır. Arkadaşı kızını bir türlü bulamadığı için, Mare’i işini yapmamasıyla suçlayan da yine aynı kişidir. İş ve arkadaşlığın iç içe geçmesi işini yapmayı da zaman zaman zorlaştırır çünkü insanlar senin yeterince çabalamadığını düşünürler. Ayrıca bu meslekte başarısız olma şansın da yoktur. Zaten hali hazırda bir sürü kişisel sorunu olan Mare, bir de işinin getirdiği bu tarz zorluklarla yaşamak zorundadır.
Sıradan bir günün sabahında nehirde bir kadın cesedi bulunur. Ölen kadın, kasabada herkesin tanıdığı genç bir kadındır. Erin, 17 yaşında ölmüştür. 1 yaşında bir çocuğu vardır ve ölümü pek çok sırrı da ortaya çıkaracaktır.
Karakter tahlillerinin çok iyi yapıldığı, senaryonun kendisini izlettirmek gibi uğraşlara girmediği bir dizi olmuş. Oyunculukların hem üst seviye hem de fazlasıyla sade oluşu, hikayeyi kusursuz şekilde doğal yapmış. Sanki gerçek bir şeyler izliyormuşuz gibi akıp giden sahnelerle dolu güzel bir yapım Mare of Easttown.
Kate Winslet karaktere en iyi şekilde yön verebilmek için onu fiziksel olarak daha iyi göstermelerine karşı çıkmıştır. Ekranda sahip olduğu kilolarıyla var olmak istemiştir. Yaşanmışlık sayesinde yüzüne yerleşen çizgilerin photoshopla yok edilmesine itiraz etmiştir. Yani toplumun baskıladığı güzellik kalıplarını reddederek orta yaşlarında, ortalama düzeyde hayatı olan bir kadını gereksiz rötuşlardan kurtarmıştır.
Bu hikaye; işini iyi yapmakla, yaşadığın yere uyum sağlamak arasında gidip gelen bir hayatın ikilemlerini anlatan güzel bir örnektir. Bazen bir insan yapması gerekeni yapmalıdır,uğruna bazı şeyleri kaybedecek olsa bile…