Manu Larcenet – Sıradan Zaferler | 15 Alıntı

Editör:
Guşef Alhas
spot_img

Ünlü Fransız karikatürist Manu Larcenet, bir fotoğrafçının günlüğünü okurlarıyla paylaşıyor adeta. Fotoğrafçının ailesi olan ilişkileri, korkuları, iş dünyasındaki mücadelesi oldukça gerçekçi bir kalemle karşımıza çıkıyor. Güçlü çizimlerinin yanı sıra güçlü cümleleriyle de okuru aniden çizgi romanın en derin yerlerine sürüklüyor. Hem görselliğiyle hem hikâyesiyle oldukça etkileyici olan Sıradan Zaferler‘in aynı ölçüde etkileyici olan bazı alıntılarını derledik!

Manu Larcenet : "Cabu m'a fait comprendre qu'on pouvait parler avec des  traits"
Manu Larcenet | franceinfo.fr
  1. “Suçlayacak birilerini aramayı bıraktığınızda, problemleriniz, gittikçe daha da büyüleyici bir hâl alıyor.” (s.21)
  2. “… eğer hayatını değiştiriyorsan, etrafını saran her şeye karşı daha dikkatli olmalısın çünkü çocuklarda olduğu gibi, senin de hayatta kalabilmen buna bağlı.” (s.34)
  3. “Hepimizin, acıya, kedere ve eksik kaldığımız şeylere verdiğimiz tepkiler farklıdır. 
    Bazı insanlar bu boşluğu doldurmak için uzun uzun konuşur, tartışır ya da çeşitli teoriler üretir.
    Kimileri ise tam tersine, çalışkan bir çocuğun matematik problemine odaklanışı gibi sessiz kalır. 
    Bende ise, yoğun acılar uyuşturucu etkisi yapıyor.
    Konuşsam da, sessiz de kalsam, bir tarafım boş kalıyor.
    Duygularımın aniden yok oluşu, sanırım kişisel olarak geliştirdiğim bir tür savunma mekanizması.
    Bu şekilde, hayata devam edebiliyorum. Bir yanım diğer insanlarla kaynaşıp, ilişkiye girip hayatın rutin akışına devam ederken…
    … diğer yanım, seyircilerden uzak bir şekilde gizli gizli kendi cehennemini yaşıyor.” (s.74)
  4. “-Prensipli olmak iyidir, gereklidir… Ama aynen mantık kavramında olduğu gibi, insanın ilişkilerine müdahale edemeyecek kadar da basit bir şeydir. 
    -Radikalizm, faşistlerin kullandığı bir silahtır. 
    -Unutulmaması gereken şeyler vardır.
    -Kimse senden bir şeyleri unutmanı istemiyor ki!
    -Ama hepimiz değişiriz… Evrim geçiririz… Pişmanlıklarımız vardır…
    -Bir fikir sahibi olma hakkına sahipsin ama başkalarının hayatını yargılamak, yetkilerini biraz aşmak oluyor…
    Açıkçası, bence bu konuda en çok da kendini cezalandırıyorsun.” (s.80)
  5. “Fotoğraflar konusunda acele et Marco çünkü bu tersane, bu makineler, hepimiz günün birinde ortadan kaybolacağız. 
    Hayat çok acımasız evlat. İşçi maaşları benzinden bile düşük ama dünyanın her yerinden insanlar, bizim aldığımız maaşın dörtte birine razı olarak çalışmaya geliyor. Ve onlara kızmaya da hakkımız yok. Ben de yirmi sene önce onlar gibiydim.
    Bu yüzden, fotoğraflarımızı çocuklarımıza kalacakmış gibi çek. Öyle güzel olsunlar ki, onları gururlandırabilelim.” (s.83)
  6. “Bütün çocukluğum, anne-babamı kaybedeceğim endişesiyle geçti. 
    Amcanın biri bir gün ‘hepimiz bir gün öleceğiz’ klişesini söylediğinden beri bu bende bir takıntı hâline geldi.
    Annem markette biraz fazla zaman geçirir… Acaba arabayla kaza mı yaptı?
    Onların öleceği fikrine alışmak için oldukça fazla vaktim oldu…
    Ve şimdi ‘bu fikir’ kocaman adımlarla geliyor ve önceleri yaşadığım şeyin sadece basit bir endişe olduğunu anladım. 
    Ölenle ölmemem gerektiğini anladım.
    Görünen o ki, bu olayın yaratacağı kaçınılmaz dehşeti engellemek ve yaşatacağı acıyı önlemek mümkün değil.
    En azından bunu onlara borçluyum.” (s.87)
  7. “Atölye, acı üreten dev bir makine, insanları ne kadar öğütürse, sesleri de o kadar az çıkmaya başlıyor. Ölümsüzleştirmek istediğin şey, bu mu? Dejenere oluşları mı?” (s.97)
  8. “Ces*tlerin fotoğrafını çekerken ilginç olduğumu söylüyorlardı. Artık yaşayanlarla ilgilendiğim için ‘sıradan’ olduğumu söylüyorlar.” (s.99)
  9. “Uzun yıllar boyunca, sanatçıyla sanatı birbirine karıştırdım.
    Sadece terapiler değil, ardı ardına gelen olaylar sayesinde de ikisini birbirinden ayırmayı biliyorum artık. (…)
    Çok güzel şeyler yapan, çok çirkin bir insan olabilirsiniz. Dünyanın bütün güzelliklerini kağıda yansıtırken, hiçbirinden nasibini almayabilirsin.
    Çok garip: Bir insan, kendi yarattığı şeyin nasıl bu kadar gerisinde kalabilir?
    Eğer ortaya çıkan iş, sanatçıdan daha iyiyse, neden onun gelişimine yardımcı olmaz?
    Eller göklere çıkarken ayaklar bayağılık içinde debeleniyor.
    Hangisini tercih ederseniz edin, haberci ve haber asla iç içe geçmeyebilir.” (s.104)
  10. “Babam öldü.
    Bu yıkımın büyüklüğünü henüz kavrayabildiğimi sanmıyorum.
    Onu kaybetmiş olmanın dehşetiyle yaşadığım uyuşukluk geçtiği zaman belki de samimi bir şekilde yasımı tutabilirim.
    Çocukluğumdan beri, korkmak istediğim zamanlarda bu olayı her açıdan hayal ederdim. Bunu kafamda o kadar çok canlandırdım ki, gerçeğe dönüştüğünde…
    … ferahlamış oldum.
    Garip bir şekilde, ‘İşte. Sonunda oldu. Artık yaşamam gereken daha az korku var,’ diye düşünüyormuşum gibi. 
    Ama bütün o korkunç fantezilerimin ve rol yapışlarımın arasında ki bunlar aslında törene hazırlık sayılırdı, asla anlayamadığım tek bir şey vardı…
    O da bu kalıcı öfkeye asla hazır olmamak.” (s.131)
  11. “Ölmeden önce ne kadar zayıflamış olsa da uzunca bir süre babamın içinde görebildiğim tek şey ‘baba’ figürüydü. Yıkılmaz, yok edilemez…
    Ölmeden önce değişik bir şey oldu: Kendini koyuverdi…
    İşte o an, ben de küçük ellerimden tutup doğru zamanda doğru şeyleri söyleyen ideal baba figürünü koyuverdim gitti.
    İşte o zaman, adamın bir insan olarak geçirdiği yaşama daha geniş bir pencereden bakmaya başladım ve kendimi ona daha yakın hissettim.
    Bir çocuğun asla anlamayacağı yetişkinlik gerçeklerinden biri: Babalar da ölümlüdür…
    Baba olmayı düşünmek sadece insanın bir gün öleceği fikrinden istifa etmesi anlamına gelmiyor…
    … aynı zamanda içindeki her zaman hata yapmaya meyilli olan adamı da postalaması demek oluyor.
    Babamın içinde hapsolmuş olan adam kimdi acaba?” (s.143)
  12. “Sendikalara ya da partilere üye olmalarına bile gerek kalmaksızın, o adamların arasında güçlü bir bağ olurdu… Belki de ağır işçiliğin getirisidir. Acıyla gelen haysiyet, kesinlikle…
    Bunun sebebi, insanların kırışıklıklarına yansıyan zor yaşam şartları ya da yara izleri de olabilir. Birbirlerini bu şekilde tanıyorlardır… Lanetlilerin ortaklığı…” (s.146)
  13. “Bilirsin, büyük duygular yaratan, güzel, kaçınılmaz ve ideal olan düşünceler için sürekli bir şeyleri ödünç alırız. O da yaşamını bu küçük detaylar üzerinden şekillendirmiş. Olan bitene bu şekilde, sakince… Göğüs gerebilmiş.” (s.163)
  14. “Suçluluk, kim olduğunuz gerçeği karşısında duyduğunuz korkudur.” (s.190)
  15. “Saf çaresizlik, o kadar özel sorular üretir ki ideolojiye yer kalmaz…
    İdeolojik dolandırıcılık, insanları ortada bir gerçek olduğuna ikna etmeye bağlıdır. Uygun bir şekilde yoğrulabildiğinde, gerçekliğin hiçbir önemi kalmaz. 
    Ve yine de sokaklar ya da yayılmakta olan kanser hücreleri, parti siyaseti veya borsa ile ilgilenmez…
    Hiç şüphesiz birçok insan, sanatın da en az bunlar kadar önemli olduğu fikrine karşı çıkacaktır ama yanılıyorlar…
    Hiçbir mantık tarafından engellenmeksizin sanat, değerli olan şeyleri özgürce görebilmemizi sağlar…
    Depardon, Brassens, Miyazaki, Bonnard, Jarmusch, Sempe, Tom Waits, Cezanne, Monty Python, Monet, Brel, Desproges, Klee, Cartier – Bresson, Springsteen, Celine, Harvey Keitel, Baudelaire, Van Gogh…
    Sanat, her şeyi telafi eder.” (s.206)

Larcenet, Manu. Sıradan Zaferler. KaraKarga Yayınları, İstanbul: Kasım 2023.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.