Antik bir din ve felsefi inanç sistemi olan Maniheizm, ismini kurucusu olarak kabul edilen Mani’den almıştır. Bu inanç sistemi, özellikle M.S. III. yüzyıl süresince Pers İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu ve Orta Asya’da önemli bir takipçi kitlesi kazanmıştır.
Maniheizm Hakkında
Maniheizm, tarih boyunca birçok farklı inanç sisteminin etkisi altında gelişti. Bu inanç sisteminin kurucusu olan Mani doğduğunda Pers İmparatorluğu Zerdüştçülüğe dayanan bir din ve inanç sistemine sahipti. Buna ek olarak Hristiyanlık ve Budizm gibi dinler de bu coğrafyada etki göstermekteydi.
Farklı dinlerin etkisinde büyüyen Mani, bu dinlerin öğretilerini birleştirerek kendi inanç sistemini geliştirdi. Mani’nin öğretisi özellikle Zerdüştçülük, Hristiyanlık, Budizm ve Gnostisizm’den etkilenmiştir; bundan dolayı bir tür sentez din olarak kabul görür.
Doğduğu dönemde Pers İmparatorluğu içinde, peygamberlerin mührü yani son peygamber olduğuna inanılan Mani, Maniheizm’i kısa sürede geniş bir coğrafyaya yaymayı başarmıştır.

Mani dini, Dünya’yı tanrısal aydınlık ile karanlık iki rakip olarak karşı karşıya getiren bir anlayışa sahiptir. Bu ikisinin birbirleri ile mücadelesinde aydınlığın bir kısmı karanlığın içinde (dünyanın içinde) tutsak kalmıştır. Herhangi bir canı söndürmek, hatta bir meyveyi dalından koparmak bile tanrısal maddeye zarar verip aydınlığın tutsaklığını daha da uzatır. Işığın (aydınlığın) tutsaklığına ancak seçilmişlerin yardımı ile son verilebilir. Seçilmişler hiçbir canlıyı incitmezler ve asla cinsel ilişkide bulunmazlar. Bu yüzden kendi başlarına geçimlerini sağlayamazlar; dinleyenler ise onların ihtiyaçlarını temin ederler. Seçilmişlerin sindiriminde ışık ile karanlığın birbirinden ayrıldığına, dua ve şarkı yardımı ile bu elde edilen ışığın tekrar Tanrı’ya geri döndüğüne inanılır. Dinleyenlerin günahlarını temizlemek için birçok enkarnasyonlardan geçmeleri gerekir.İnanca göre; Dünya’nın sonunda ışık ile karanlık ebediyen ayrılacaktır.
Manicilik, aslında Zerdüşt düalizmi, Babilonya folkloru, Budist ahlâk ilkeleri ve Hristiyan unsurların bir karışımından oluşmaktadır. Bu bileşimde önde gelen anlayış; iki ezelî ilkenin yani iyi ve kötünün çatışmasıdır. Bu bakımdan din tarihi araştırmaları, Maniciliği bir tür dinsel düalizm (ikicilik) olarak sınıflandırmışlardır. Mani dini en parlak dönemini, 7. yüzyılda Uygur Devleti’nin millî dini olarak ilan edilmesi ile yaşamıştır.
Mani’nin Doğuşu ve Maniheizm
Mani, 216 yılında Güney Mezopotamya’da doğdu. Ailesi, heterodoks bir Hristiyan mezhebi olan Elkesai’ye bağlıydı; bu durum Mani’nin çocukluğunda ve gençliğindeki çevresinin dini ortamını şekillendirdi.
Anlatılanlara göre; Mani on iki yaşında bir melekle karşılaşmış ve yirmi dört yaşına geldiğinde bu melekten aldığı öğretilerle yeni bir dini yaymaya başlamıştır. Mani, ikizi olarak adlandırdığı bu melekten aldığı ilhamla yeni bir inanç sistemi geliştirmiştir. Bu öğretiler, Maniheizm olarak bilinen ve Zerdüştlük, Hristiyanlık ve diğer inanç sistemlerinden etkilenen bir dinin temelini oluşturmuştur.

Mani, Sasani İmparatorluğu’nun I. Şapur döneminde hareketine hoşgörüyle karşılanmış ve İran başta olmak üzere farklı bölgelerde dinini yayma fırsatı bulmuştur. Ancak, I. Behram döneminde Mecusi başrahibi Kartir’in önderliğinde Maniheistlere yönelik şiddetli bir baskı dönemi başlamıştır. Bu süreçte Maniheizm’e karşı zulüm ve sindirme kampanyaları yoğunlaşmış, Mani ise yakalanarak zindana atılmış ve 276 yılında öldürülmüştür.
Mani’nin öğrencileri, onun misyonunu devam ettirmiş ve Mani’yi farklı inanç sistemlerine göre farklı şekillerde tanıtmışlardır. Mani, Mecusiler tarafından Zerdüşt’ün manevi oğlu, Budistler tarafından geleceğin Buda’sı (Maitreya) ve Hristiyanlar tarafından Faraklit olarak anılmıştır.

Maniheizm, gelişmiş bir misyonerlik organizasyonuna sahipti ve Güney İran ve Mezopotamya’yı aşarak Mısır, Anadolu, Avrupa ve Asya içlerine kadar yayıldı. IV. yüzyılda Hristiyanlığın en büyük rakibi haline geldi ve Uygurlar’ın resmi dini olmuştur. Ancak, VI. yüzyıldan itibaren Batı’da ve XII. yüzyıldan sonra Asya’da gerilemeye başlamıştır.
Maniheistler, Müslümanlar tarafından fethedilen bölgelerde zimmîlik statüsüne alınmıştır ve genellikle dinî özgürlük görmüşlerdir. Orta Çağ’da Maniheizm, çeşitli heterodoks Hristiyan mezheplerinin oluşumunu etkilemiştir; özellikle Paulikanlar, Bogomiller, Katarlar ve Albigensler gibi akımlar Maniheizm ile paralellik göstermiştir. Bu akımlar, Orta Çağ Maniheizmi veya Neo-Maniheizm olarak da adlandırılmaktadır.
İslâm Kaynaklarında Maniheizm
Maniheizm, İslam düşünce tarihinde, tevhid inancına aykırı olarak kabul edilen, düalistik ve âlemin ezelîliğini gerektiren bir inanç sistemidir. Bu inanç, kelam kitaplarının ilahiyat bölümlerinde, mezhepler tarihi kitaplarında ve diğer tarih kaynaklarında genellikle kurucusu Mani’nin ismiyle anılarak Mâniyye, Mâneviyye veya Mennâniyye olarak tartışılmıştır.
Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî, Mennâniyye’nin insanı, kendilerinin de cisim olarak gördüğü beş duyudan oluşan bir varlık olarak tanımladığını ve her şeyin nur ve zulmetten meydana geldiğini belirtmiştir. Ebû Mansûr el-Mâtürîdî ise Mennâniyye’nin âlemin kadîm ve ezelî iki prensipten, yani nur ve zulmetten yaratıldığına inandıklarını ve bu prensiplerin bir gün ayrılacağına inandıktan sonra, bunlardan meydana gelen âlemin aslında sonlu olduğunu ispatlamak üzere farklı deliller sunmuştur.
Kādî Abdülcebbâr, eserinde tevhid inancına aykırı bulduğu düalist inanç sistemlerini ele alarak Mâniyye’nin âlemin nur ve zulmet olmak üzere kadîm ve ezelî iki prensipten yaratıldığına, bu iki prensibin farklı cevher, nefis, fiil ve sıfatlara sahip olduğuna inandığını, ancak yaratılış konusunda iki kadîm aslın bir araya gelme ve ayrılma hususunda görüş ayrılığına düştüklerini belirtmiştir.
Abdülkāhir el-Bağdâdî, Mani’nin tenasüh inancına ve âlemin ezelîliğine inandığını ifade etmiş, bedenlerinden ayrıldıktan sonra doğru kişilerin ruhlarının nura giderek ebedî mutluluk içinde kalacağını, kötülerin ruhlarının ise arınıncaya kadar hayvan bedenlerine geçeceğini ve daha sonra nura kavuşacaklarını aktarmıştır.
Şehristânî, Mâneviyye olarak adlandırdığı bu dinin, âlemin nur ve zulmetten meydana geldiği temel prensibi üzerine kurulduğunu ifade ettikten sonra, bu prensipleri birbirinden ayıran temel özelliklere odaklanmış ve Mani’nin bazı yasaklar koyduğunu belirtmiştir. Tarihçi Ya‘kūbî ise Mani’nin yaşamı, öğretileri ve öğrencilerinin faaliyetleri hakkında bilgi vermiş ve Mani’nin kitaplarını ana hatlarıyla tanıtmıştır.
Maniheizm’in Kuralları ve İnançları
Maniheizm’in ana öğretisi, düalizme dayanır. Bu düalizm, iyi ve kötü arasındaki mücadeleyi temsil eder. Maniheizm’e göre, evrende var olan iyi tanrı (Ahura Mazda gibi) ve kötü tanrı (Ahriman gibi) arasında bir savaş vardır. İnsanlar da tüm varlık dünyasının temelini oluşturan bu savaşın bir parçasıdır. İnsanlar, iyi ve kötü arasındaki çatışmanın bir yansıması olarak dünyaya gelirler. Bu savaşın etkisi altında yaşarlar ve ruhlarının kurtuluşu için çaba göstermelidirler. Maniheizm, birçok ritüel ve ibadeti içerir. Takipçiler, iyi tanrıyı temsil eden ışığa doğru çekilmeye çalışırken, kötü tanrıyı temsil eden karanlıktan uzak durmaya çalışırlar.
Maniheizm aynı zamanda evrensel bir din olarak kabul edilir. Mani, öğretilerini farklı kültürlerde ve dillerde yaymaya çalıştı. Bu nedenle din, farklı coğrafyalarda ve topluluklarda takipçi kitlesi bulmuştur.

Maniheizm’in dinî kuralları, kurtuluşa ulaşmak için ruhun belirli fiillerden kaçınması ve çeşitli kurallara uyması gerektiğini öngörür. Beş emir ve üç mühür olarak adlandırılan kurallar, Mani’nin öğretilerine göre belirlenmiştir. Beş emir arasında oruç tutmak, dua etmek, sadaka vermek, yalan söylememek, hiçbir canlıyı öldürmemek, et yememek, temizlik ve sağlık konusunda dikkatli olmak, mala düşkünlüğü terk etmek ve alçak gönüllü olmak yer alır. Üç mühür ise ağzın, elin ve gönlün kontrol altında tutulması gerektiği prensibini ifade eder. Ağzın mührü kötü sözlerden kaçınmayı, etten kaçınmayı ve içki içmemeyi gerektirir. Elin mührü, ışık unsurlarına zarar verecek davranışlardan kaçınmayı ifade eder. Gönlün mührü ise evlenmemeyi ve cinsellikten uzak durmayı öngörür. Evlenme Mani’ye göre maddî varlığın devamını sağlayan ve yeni bedenlerin oluşmasına yol açan kötü arkonların taklidi olarak görülür.
Maniheist cemaat, kurallara tam olarak riayet eden seçkinler ve kurallara tam olarak uymayan dinleyiciler olmak üzere ikiye ayrılır. Seçkinler öldüklerinde doğrudan temizlenmiş olarak ışık âlemine yükselirler. Kurallara uymayanlar ise seçkinler tabakasından biri olarak reenkarnasyona tâbi olurlar ve daha iyi biri olarak bedenlenmek için önceki hayatlarındaki hizmet ve destekleriyle öne çıkarlar. Onlar, sadece belirli kurallara uymaları halinde dinleriyle bağlı kalabilirler: Tek evlilik yapmak, zina, yalan, hırsızlık, riyakârlık, putperestlik, sihir, hayvanları öldürme ve dinî şüphelerden uzak durmak, seçkinlere hizmet etmek.

Maniheizm’in temel ibadetleri arasında dua ve oruç yer alır. Seçkinler günde yedi vakit kuzeye dönerek dua etmeli, dinleyiciler ise günde dört defa ibadet etmelidir. Haftalık oruçlar ve yılın çeşitli zamanlarına serpiştirilmiş oruç günleri, önemli bir yer tutar. Kutsal günler arasında Berna Kutlaması öne çıkar; bu tören, Mani’nin ölümü anısına düzenlenir. Ayrıca musafaha yapma, kutsama törenleri ve ölüler için anma törenleri de yapılır. En önemli ayinlerden biri; seçkinlerin günlük yemeğini düzenlemesi ve dinleyicilerin katılmasıdır. Ayrıca haftalık tövbe ve günah itirafı ile yıllık tövbe ayini yapılır. Dinleyicilerin gelirlerinin bir kısmını cemaate vermesi de dinî görevdir.
Dinî öğretilerin vaaz edilmesi, cemaati temsil etme ve âyinleri yönetme gibi işler seçkinler tarafından yürütülür. Belli bir hiyerarşiye göre düzenlenmiş olan bu grup, bir lider, on iki öğretici, yetmiş iki piskopos, üç yüz altmış yaşlılar grubu ve sıradan seçkinlerden oluşur. Sıradan seçkinler arasında kadınlar da yer alırken, diğer birimler sadece erkeklere özeldir.
Maniheizm’in Etkileri
Maniheizm, Antik Dönem’de büyük bir etkiye sahipti. Özellikle Pers İmparatorluğu’nda ve Orta Asya’da yayıldı. Maniheist rahipler, dinlerini yaymak için seyahat ettiler ve farklı kültürlerde etkili oldular. Ancak Maniheizm, diğer dinlerle sık sık rekabet halindeydi ve birçok kez zulme uğradı. Maniheizm, Orta Çağ boyunca hızla azaldı ve sonunda neredeyse tümüyle kayboldu.
Kaynakça
- “MANİHEİZM”. TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/maniheizm. Erişim 25 Kasım 2023.
- Jurix | Maniheizm Dini ve Bu Dinin Eski Orta- Asya Türk Hukuku’na Etkileri. https://jurix.com.tr/article/4404. Erişim 25 Kasım 2023.
-
Biyik, Mustafa. “Maniheizm”. Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 1, sy 1, 1, Haziran 2002, ss. 378-93.
- Iain Gardner, Samuel N.C. Lieu, “Roma İmparatorluğu’ndan Maniheist Metinler”, Cambridge University Press, 2004.
- Richard Foltz, “İpek Yolu Dinleri: Antik Çağdan On Beşinci Yüzyıla Karayolu Ticareti ve Kültürel Değişim”, Palgrave Macmillan, 2010.
- Kurt Rudolph, “Maniheizm”, Columbia University Press, 2009.
- Johannes van Oort, “Gnosis ve Manieizm”, E.J. Brill, 1996.
- Jason BeDuhn, “Manieist Beden: Disiplin ve Ritüel İçinde”, The Johns Hopkins University Press, 2000.