Bruce Gilden, sokak fotoğrafçılığı dediğimizde aklımıza gelebilecek ilk isimlerden biridir. New York sokaklarında hızlı adımlarla yürürken ve elinde kamerasıyla her an karşınıza çıkabilir. Kamerasını size doğrulttuğunda ondan kaçamazsınız. Çünkü çoktan elindesinizdir. Peki Bruce Gilden’ı ne kadar tanıyoruz? Artık yaklaşma sırası bizde.
Magnum Photos
Magnum Photos 1947 yılında Robert Capa, Henri Cartier-Bresson, George Rodger ve David Seymour tarafından kurulmuştur. Fotoğrafçıları çatısı altında bir araya toplayan bu kurum, onları bireysel projelerinde ve toplumsal olaylara karşı hassas olmak konusunda desteklemektedir. Magnum fotoğrafçılarının çalışmalarını kitaplarda, sergilerde ve basında görmek mümkündür.
Magnum Photos pek çok ünlü fotoğrafçıyı bünyesinde barındırmaktadır. Bu fotoğrafçılardan birisi olan Bruce Gilden’ı daha yakından inceleyelim!
Bruce Gilden Kimdir?

“Sonunda bir Nikon aldım ve işte bu kadar, tutkuyla bağlandım. Oyunculuğu bıraktım ve sadece fotoğraf çektim, geçimimi sağlamak için yapmam gereken her işi yaptım.”
-Bruce Gilden
Bruce Gilden 1946’da Brooklyn, New York’ta doğdu. Başlangıçta Penn State Üniversitesi’ne gitse de sonrasında üniversiteyi bırakıp fotoğrafçı olmaya karar verdi. Sokaklar, onu daha çocukken etkilemeye başlamıştı, fotoğraf çekmeye başladığında da onun habitatı haline geldi. Bir yandan oyunculuk eğitimi alan Gilden, oyunculuğu bırakıp tamamen fotoğrafçılığa yöneldi. Fotoğrafta tarzını bulabilmek için çok çalıştı. Bir röportajında her türden dergiye, kitaba baktığını, her türden fotoğraf sergilerine gittiğini ve böylece bir fotoğrafın nasıl görünmesini istediğini öğrendiğini söylüyor.
Gilden, 1998 yılında Magnum Photos‘a katıldı. Yıllar içinde New York, Haiti, Fransa, İrlanda, Hindistan, Rusya, Japonya, İngiltere ve son zamanlarda Amerika’da uzun ve detaylı fotoğraf projeleri ortaya çıkardı. Eserleri dünyanın pek çok yerinde sergilendi ve New York Modern Sanat Müzesi, Londra Victoria and Albert Müzesi, Tokyo Metropolitan Fotoğraf Müzesi ve Los Angeles J. Paul Getty Müzesi gibi birçok kalıcı koleksiyonda yer aldı. Yeni renkli çalışmaları 2016’da Londra’da ve 2019’da San Francisco’da düzenlenen Strange and Familiar karma sergisinde sergilendi. Gilden, 2013 yılında Guggenheim Fellow oldu.
Bruce Gilden’ın Alışılmadık Sokak Fotoğrafçılığı

“İyi bir sokak fotoğrafı, sokağın kokusunu taşır.”
-Bruce Gilden
New York’ta sokakta öylece yürüyorsunuz; aniden size doğru yöneltilen bir kamera ve ardından patlayan flaşlarla birlikte sadece iki saniye süren bir an yaşanıyor. Artık Gilden’ın kamerasındasınız. Dışarıdan bakıldığında onun tarzı bu anlık çekimlerden ibaret sanılabilir. Fakat aslında daha fazlası var. Şimdi biraz yaklaşalım!
Alışılmadık ve başarılı tarzıyla Bruce Gilden, fotoğrafçılığa başladığı andan bu zamana kadar hep çizgisini korudu. Çocukluğundan gelen, sokak hayatına olan ilgisi onu sokak fotoğrafları çekmeye yönlendirdi. Sokakta yürürken nelerle karşılaşabileceği, neler bulabileceği tamamen bir gizem olmakla birlikte ona göre işin tüm eğlencesi burada. Yakın, flaşlı ve dinamik fotoğraflarıyla şehrin gürültüsünü içeri taşıyor. Çektiği fotoğraflarla bu hayatı belgelerken, her birinin gerçekten oradaymışız gibi hissettirmesi gerektiğini vurguluyor.
Ünlü fotoğrafçının çalışmalarını etkileyen en önemli etken Robert Capa‘nın mantrası şu olmuştur: “Fotoğraf yeterince iyi değilse, yeterince yakın değilsinizdir“. Bruce Gilden fotoğraflarında bu etkiyi açık bir şekilde görüyoruz. Yakın çekim, fotoğraftaki gerçekliği görmemize yardımcı oluyor. Gilden yakın çekim fotoğraflarıyla aslında bize olanı, olduğu gibi gösteriyor.

“Çok yakından fotoğraf çekmemle tanınıyorum ve yaşım ilerledikçe daha da yakınlaşıyorum.”
-Bruce Gilden
Rastgele çekilmiş gibi görünen fotoğrafların arkasında onun müdahaleci tavrı vardır. Bu müdahaleyi genellikle çektiği açılarla yapar. Bruce Gilden, geniş açı lens kullanarak ve çoğunlukla alt açıdan çekerek bilinçli bir şekilde fotoğrafta deformasyon oluşturur; yani öznelerin olduğundan daha büyük görünmesine neden olur. Bazen öznelerini çerçevenin tuhaf yerlerinde keser, örneğin, birinin yüzünün sadece yarısını gösterir; ancak yine de çerçeveyi doldurur.

Gilden, aslında çektiği fotoğraflarda özneye kendi hikâyesini teslim eder. Yaptığı hızlı çekimler dinamik fotoğraflar ortaya çıkarır. Bolca flaş kullanması, oluşturduğu kompozisyonda insanların neler düşündüğü ve neler hissettiği konusunda daha fazla ipucu verir.
İlk Fotoğrafları – Coney Island

Coney Island, Bruce Gilden’ın ilk fotoğraf projelerinden biridir. Bu fotoğraflar bize açıkça şunu söylüyor: Onun tarzı aslında yeni bulduğu bir şey değil; daha ilk çalışmalarından itibaren aynı karakterle karşımıza çıkıyor. Neyi fotoğraflamak istediğini başından beri biliyordu. Onun gücü de tam olarak buradan geliyor.
Fotoğraflarında Babasının Gölgesi
Çok küçük yaşlarda babası onun için bir rol modelken, ilerleyen yıllarda onun için aslında bir hayal kırıklığı olduğunu söylüyor. Babasının mafya görünümlü biri olduğunu belirten Gilden, büyük sigaralar, serçe parmağı yüzükleri ve şapkalarıyla babasını andıran fotoğraflar çekerek ondan etkilendiğini gösteriyor.

Hâlâ babasına bu işi yapabildiğini kanıtlamak isteyen bir yanı var. Hatta ona tutkusunu nasıl koruduğu sorulduğunda, hâlâ babasından intikam aldığını söylüyor.
Göründüğünden Farklı Hikâyeler
Her fotoğraf bir hikâye anlatır; ancak bazılarında durum göründüğünden çok daha farklıdır. Bruce Gilden, fotoğraflarında görsel olarak yaptığı deformasyonu bazen fotoğrafların hikâyesinde de yapar.

Birinci fotoğrafta, Tokyo‘da sigara içen iki yakuza gangsterinden biri, gergin bir şekilde Gilden’a bakarak sigarasını yakar. İkinci fotoğrafta kafası kanlar içinde kalmış bir adam görürüz ya da en azından öyle sanırız. Çünkü aslında o adam sadece saçını boyatıyordur. Üçüncü fotoğrafta ise tehlikeli gözüken iki adamdan biri elini cebinden çıkarmak üzeredir; neler olacağı hakkında hiçbir fikrimiz yoktur. Bu açıdan bakıldığında hem korkutucu hem de merak uyandırıcıdır.
Belgesel Fotoğraf Serisi

“Facing New York” serisi ile New York şehrini ve insanlarını belgeliyor. Doğup büyüdüğü şehri ve o şehrin insanlarını, kendi objektifinden bize sunan Gilden, onları en doğal hâlleriyle, tamamen olduğu gibi gösteriyor. Bruce Gilden bu fotoğraf serisini aynı adı taşıyan kitabında bir araya getirdi.

Bruce Gilden, Haiti kitabında ise yoksulluğu ve şiddeti gözler önüne seriyor. Ülkede yaşanan zulmün, iç savaşın etkilerini bütün açıklığıyla yansıtıyor. Gilden, bu fotoğrafları çekerken Haiti halkının içine karışmaktan çekinmedi ve onları tanımak için çaba gösterdi. İşte bu sebeple, Haiti fotoğraflarına baktığımızda onların acılarını hissedebiliyoruz.
Renkli Çalışmaları

“Mükemmel bir portrenin nasıl göründüğünü tanımlayamazsınız.
Gördüğünüzde anlarsınız.”
-Bruce Gilden
Siyah-beyaz fotoğraflarıyla öne çıkan Gilden, çektiği renkli portrelerle yeni bir soluk getiriyor. Hâlâ aynı yakınlığı, aynı vurucu etkiyi hissedebiliyoruz: yakın çekim ve flaşlı. Bu portreler için tarzının farklı versiyonları diyebiliriz. Portrelerinin gerçek hikâyeler anlatması gerektiğini söyleyen Gilden, fotoğraflarında bunu ustalıkla başarıyor.
Bruce Gilden, 60 yılı aşkın süredir fotoğraf çekiyor. Ona daha yakından baktığımızda görüyoruz ki o, her zaman gerçeğin peşinde. Belki de sokaklarda hızla yürüyüp fotoğraf çekmesinin sebebi, gerçek hikâyeleri yakalamak istemesidir.
Kaynakça
“Bruce Gilden”. Magnumphotos. Web. 29.08.2025
Photographers in Focus: Bruce Gilden. NOWNESS. 12 Aralık 2018. Youtube.
“Bruce Gilden’in Coney Adası”. Magnumphotos. Web. 30.08.2025
“5 Lessons Bruce Gilden Can Teach You About Street Photography”. Life Framer. Web. 28.08.2025
“Bruce Gilden: Criticism always motivates me”. The Talks. Web. 29.08.2025