Birbirinden başarılı ve sanatlarıyla birçok konuya dikkat çekmeyi başarmış fotoğrafçıların dünyası Magnum Photos. Kendi içlerinde oluşturdukları topluluklarıyla dünyanın altını üstüne getirerek bizlere hayatın sadece gördüklerimizden ibaret olmadığını hatırlatıyor ve farkına varmadığımız birçok yaşamın izlerini gösteriyor.

Fotoğrafçıların kadrajlarına beraber bakacağımız bu serüvenin en başına gidecek olursak Robert Capa, David Seymour, Henri Cartier Bresson ve George Rodger ile karşılaşıyoruz. Geçmişleri birbirlerinden çok farklı olan ama yaptıkları işten aynı keyfi alan bu dört sanatçı bir araya gelerek Magnum Photos’u oluşturuyor. Kurdukları fotoğrafçılık ajansının ilk ve en önemli kuralı her fotoğrafçının kendi konusunu seçmekte özgür olacağı ve fotoğrafları kendi tarzlarında çekecekleri olmuştur. İçerisinde dünyanın dört bir yanından birçok fotoğrafçıyı bulunduran ajansın yazımıza yeni konuğu Carolyn Drake oluyor.
Carolyn Drake Kimdir?

90’ların başında Kaliforniya’da doğan Drake 30 yaşında fotoğrafçılıkla ilgilenmeye başlamış daha öncesinde sanat eğitimleri alıp uzun yıllar interaktif tasarımcı olarak çalışmıştır. Çalışmalarını genelde uzun vadeli olacak şekilde yaratan sanatçı tarihi olayları ve ele aldığı olayı yeniden yaratarak fotoğraflıyor. Gerçek ve gerçekdışı olayları ele alarak fotoğraflarına heykel, resim gibi farklı sanat dallarını da entegre ederek çalışıyor.
Yaşamının bir kısmını İstanbul’da geçiren sanatçı, Ortadoğu’da sanatını icra edebilmek için İstanbul üzerinden farklı ülkelere seyahat etmiştir. Çalışmalarıyla kendisini sürekli ileriye taşımış, çeşitli ödüllerle onurlandırılmıştır. Amerika’ya döndükten sonra daha içsel çalışmalara yönelmiştir ve günümüzde hem eski hem de yeni çalışmaları dünyanın çeşitli yerlerinde sergilenmeye devam etmektedir.
“İmgeler tanımlayabilir, soyutlayabilirler, yorumlayabilirler ancak mutlak değildirler.”
-Carolyn Drake
Carolyn Drake’in Kadrajından Fotoğrafları
Two River (İki Nehir)
Carolyn Drake’in Amu Darya ve Sry Darya nehirleri boyunca uzanıp Çin’in batı ucuna kadar uzanan yolculuğunu nesnelleştirdiği yolculuğunu konu edinen Two River fotoğraf serisi toplam 2.500 km’lik alanı kapsıyor. Drake’in fotoğrafları Orta Asya’nın siyasi yapısını, etnik kimliğini ve fiziki coğrafyasını konu ediniyor.

Kırgızistan’dan kadraja takılan bu fotoğraf Fergana Vadisi’ndeki Oş şehrinin yakınlarında bulunan bir sınır kasabasından. Fotoğrafa bakınca ilk hepimizin içini ısıtacak bir nokta dikkatimi çekti. Hemen sol köşede köpeğiyle oyun oynayan bir çocuk. Rastgele insanların yaşantısından bir anın fotoğraflandığı bu karede, muhtemelen bölgede yaşayanların kendi imkanlarıyla yaptıkları tahta köprüden geçen kadın ve arkada öylece duran adamla karşılaşıyoruz. Yaşamın öylesine aktığı ve sanatçının ele almak istediği Orta Asya’nın fiziki coğrafyasının yansımalarının aslında ne olduğunu biraz daha anlayabiliyoruz.

Two River serisinde bizi karşılayan bir diğer fotoğraf, ailesi şeriatın kurallarına göre yaşayan bir Özbek kadını oluyor. Evinin avlusunda poz veren kadının yüzünü şeriatın koyduğu ve uygulamak zorunda kaldıkları kurallar yüzünden göremiyoruz. Ancak tahmin edebiliriz, sarışın olabilir ya da kıvırcık saçlı… Drake fotoğraf serisinde anlamlandırmak istediklerini, ele aldığı konuyu her fotoğrafında bize gösteriyor. Siyasi yapıya, coğrafyaya veya etnik kökenlere fotoğrafların detaylarına girdikçe şahit oluyoruz.
Wild Pigeon (Yabani Güvercin)
Yabani Güvercin serisiyle Carolyn Drake, Çin’deki Uygurları fotoğraflamıştır. 2007 ve 2013 yılları arasında Çin’in Sincan eyaletinde ve Taklamakan Çölü’nün yakınlarında bulunan Uygur köylerinde kalmıştır. Burada Uygurları tanımış, kökenleri hakkında bilgiler toplamıştır.

Drake, Uygurlarla çalışırken kendisine yardımcı olan çevirmenin sorularının çok politik olduğunu söyleyerek istifa etmesi üzerine insanlarla iletişime geçmek için sadece dil olması gerektiğini reddetmiş ve insanlarla çizdiği resimlerle iletişim kurmuştur. Fotoğraflarında Uygurların konuştukları dilden, İslam’a uygun yaşadıklarından ve çölde yiyecek yetiştirerek sınırlarının ötesinde yaşadıklarını bizlere anlatmıştır.

Drake, bu çalışmasında hükümetin Uygarların yaşam alanlarını sıkı kontrol ettiğini ve bölgenin yavaş yavaş Çin kültürüne adapte edildiğini belirtmiştir. Yukarıdaki görselde hükümetin ceviz ağaçlarının etrafında Uygur mahallesine giden yolun otobana karışması için genişletilme çalışmasındaki anına şahit oluyoruz. Uygurların yaşam alanlarının elinden alınması ve bulundukları bölgeleri terk etmek zorunda bırakılmalarını, yaşanan değişimleri fotoğrafları okumaya başlayınca hissedebiliyoruz.
The Aral Sea (Aral Denizi)
Drake’in Aral Deniz’ini konu edindiği serisinde, Aral Deniz’inin yok edilmesi ve üzerinde kurulmaya başlayan sanayileşmenin etkilerini görüyoruz.

Aral Denizi’nin Kuzeyinde şafak vakti, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte denizden çıkan balıkları ve yosunları toplayan balıkçıları sanatçının kadrajından görüyoruz. Drake fotoğraflarını çekerken her zaman insan içine karışmış, günlük yaşantılarına misafir olmaya çalışmıştır. Bir zamanlar dünyanın en büyük göllerinden biri olan Aral Denizi yıllarca çeşitli balıkçının karnını doyurmuş. İpek yolu boyunca çiftçilerin ve tüccarların uğrak noktası olmuştur.

20.yüzyılın felaketlerinden birisi olarak kabul edilen ve kuruyan denizle bağlantılı olarak yaşanan olaylar bölge de halen daha sorunlara yol açmaktadır. Kazakistan’da kalan küçük bir kısmı tekrar canlandırılmaya çalışılsa da Özbekistan tarafında kalan kısmı aynı şekilde beklemektedir. Drake, The Aral Sea projesinde, denizin etrafında yaşamına devam eden insanların evlerini, günlerini ve hayatlarından bir parçayı çalışmasına konu edinerek sorunlara dikkat çekmek istemiştir.
Carolyn Drake, fotoğraf serilerinde dünyanın dört bir yanından çeşitli bölgelere seyahat etmiş aylarca orada vakit geçirerek insanlarla birebir iletişimde kalmıştır. Fotoğraflarında insanlık için ele almak istediği sorunları yine en iyi insanlardan dinleyerek onların hayatlarına konuk olarak elde etmiştir.
Kaynakça


