Alfonso Cuarón‘un Roma‘sı ile hayatımıza giren siyah beyaz Netflix yapımı filmlere bir yenisi eklendi. 20 Aralık 2023 tarihinde gösterime başlayan Maestro müzikal görünümünde bir biyografik drama filmi olarak karşımıza çıkarak özlem dolu bir sesleniş ile açılıp, siyah beyaz sahneleriyle geçmişin tozlu anılarını perdeye taşıyor. Leonard Bernstein‘ın coşku ve acının kutuplarında savrulan hayatına bir saygı duruş niteliğindeki filmin yönetmen koltuğuna Lady Gaga’nın performansı ile akıllara kazınan A Star Is A Born filmiyle tanıdığımız Bradley Cooper oturuyor.

Filme göz atmadan önce Leonard Bernstein’ın hayatına değinmek ve bazı noktaları aydınlatmak gerekiyor. Bernstein, Yahudi-Rus göçmenlerin oğlu olarak dünyaya geldi ve aile şirketindeki kötü kaderinden kaçarak 20. yüzyılın en önemli kültürel isimlerinden biri oldu. Şeflik ve bestecilik yaptı, Broadway için yazdığı bale ve operalarla adından sıklıkla söz ettirdi. Altın ve platin albümlerinin yanı sıra Times ve Newsweek’e kapak oldu ve çok sayıda Grammy ve Emmy kazandı. Onun hayatı tam bir başarı hikayesiydi.
Meşhur Bir Bestecinin Tarafsız Portresi

Filme layık görülen isim “Maestro” ise ironik bir unvan gibi görünüyor. 1957’de New York Filarmoni’nin müzik direktörü olan ilk Amerikan doğumlu şef olarak Bernstein, birçok Eski Dünya formalitesini ve büyük maestro-esque unvanlarını ortadan kaldırmasıyla biliniyor. Herkes için Lenny olurken hayatını büyük bir kimlik karmaşası ile sürdürüyor. Filmin içine girdiğimizde ise sanatçının karmaşık iç dünyasına zamansal şablonlara bağlı kalmadan tanık oluyoruz. Bulunduğumuz görsel dünyada Bernstein’ın kırk yılının retro perspektifinin izdüşümü ile karşılaşıyoruz. Senaryosunu Josh Singer’la birlikte yazan Cooper, Bernstein’ın görkemli hayatını teknik ve estetik açıdan etkileyici iki saate sığdırmayı başarıyor. Büyük bir orkestra şefi, besteci, piyanist ve eğitimci olmasının yanı sıra Bernstein, bir insan olarak seyirci ile buluşuyor.
Görsel Estetikle Derinleşen Hikaye

Farklı en-boy oranlarının yanı sıra hem siyah-beyaz hem de renkli film kullanımı gibi bazı tercihler daha önceki dönemlere ait filmlerin görünümüne selam gönderiyor. Hollywood’un altın günlerinin nostaljisini paylaşıyor. Cooper, Lenny’nin patlayıcı, zaman zaman kendinden geçen fizikselliğini, şeflik tarzının tutkulu yoğunluğunu, içselliğini, ruh halini ve duygu kabarmalarını başarılı bir oyunculukla aktarıyor. Film, sahne geçişlerindeki ve görsel kompozisyonlarındaki başarısı ile adından söz ettirecek gibi duruyor.
Olaylar dolaylı olarak geçiyor ya da hiç bahsedilmiyor. Cooper olaylardan çok duygularla ilgileniyor ama o duyguları aktarmakta yetersiz kalıyor. Bernstein’in eşi Felicia Montealegre Cohn ile olan ilişkisi Maestro’nun can damarlarından birini oluşturuyor. 1940’lı yıllarda eski Hollywood filmlerinde yer alan o muhteşem New York partilerinden birinde tanışmalarıyla başlayan, onlarca yıl süren çalkantılı bir ilişkinin anatomisini görüyoruz. İlişkilerin inişli çıkışlı doğasına ve cinsel kimliğin akışkanlığına dokunan film gerçek olanın peşinden koşmaya çok hevesli durmuyor. Bir adım geride duruşuna şahit oluyoruz.
Aşkın Karmaşık Tınısı

New York Filarmoni’yi yönetmesi istendiğindeki heyecanına tanık olduğumuz Bernstein, 14 Kasım 1943’te Carnegie Hall sahnesine alkışlar arasında çıktığında 25 yaşındaydı ve Filarmoni’de şef yardımcısıydı. Program Schumann ile açıldı, Wagner ile sona erdi ve bittiğinde Bernstein’ın kardeşi Burton’ın deyimiyle salon adeta alkışlardan yıkılıyordu. Ertesi gün Bernstein The New York Times’ın manşetlerindeydi. “Maestro’da Cooper”, bu tür bir başarının tanımını ve acımasız bedelini derin bir sempati, ve büyük bir aşkla araştırıyor. Cooper burada ve başka yerlerde Felicia’nın Lenny’yi önce hayranlıkla, sonra sevgiyle ve daha sonra da daha karanlık, üzgün ve umutsuz bir şekilde izlediğini göstermeye özen gösteriyor. Cooper, Felicia’yı duygusal ilişkilerinin temel taşı yapsa da, filmin en derinden hissedilen sahneleri Lenny’nin çocukları ve yakın erkek arkadaşlarıyla olan ilişkilerinden oluşuyor. Özellikle çok yakın hisler beslediği David’le yaşadığı acı dolu karşılaşmaya odaklanıyor.
Final Perdesi: Maestro’nun Kapanışı

“Sanat eseri sorulara cevap vermez, soru sordurtur
ve eserin temel anlamı, çelişkili cevaplar arasındaki gerilimde saklıdır.”
-Leonard Bernstein
Maestro, Hollywood’un ilk zamanlarına göz kırpan yapısı ile her ne kadar günümüz sineması için alışılmadık bir yapım gibi dursa da dramatik yapıdaki eksiklikleri, ağır temposu ve seyirciyle bağ kurmadaki yoksunluğu ile Hollywood’un kült yapımları ile boy ölçüşemez bir noktada duruyor. Buradaki amaç siyah beyaz bir aşk hikayesi anlatmaksa dramatik yapının ve hikaye anlatım gücünün en güzel örneklerinden biri olan Casablanca‘nın 1942 yapımı bir Hollywood filmi olduğunu unutmamak gerekiyor. Hikaye anlatıcılığının günümüzde geldiği nokta ortadayken geçmişin imkansızlıklarını romantize ederek yaratıcılık barındırmayan işler üretmek ne kadar takdir edilesi orası bilinmez ama filmin geçmişi özleyen ve bir nebze olsun nostaljiye aç bir kesim tarafından takdir gördüğü ortada. Venedik Film Festivalinde eleştirmenlerden geçer not alan film Altın Küre‘de dört ayrı kategoriye aday gösterildi. Şu anda Netflix’te gösterimde olan Maestro şimdiye kadar ödül alamamış olsa da Oscar için önemli bir aday olarak görülüyor.
Filmin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz:
Kaynakça
• Roger Ebert, Maestro, Erişim Tarihi: 12.01.2024, Web.
• The Hindu, Maestro: Movie Review, Erişim Tarihi: 12.01.2024, Web.
• USA Today, Maestro Review, Erişim Tarihi: 12.01.2024, Web.
• Rotten Tomatoes, Maestro, Erişim Tarihi: 12.01.2024, Web.