Madam Bovary Sendromu: Aşk, Hayal Kırıklığı ve Kendini Kaybetmek

Editör:
İclal Yaka, Esmanur Göçmen Onay, Damla Satıroğlu
" hide_table_content="td_encvalW2dpemxlXQ=="]

İnsan ruhunda estetik hazlar uyandıran edebiyat, konusunu insan ve yaşamdan alır. Psikolojinin konusu ise duyma, düşünme ve davranıştır. Her iki bilimde de hayal gücü ve bilinçaltına önem verme, çağrışım yöntemi kullanma ve katarsis gibi benzer çözümleme yöntemleri kullanılır. Yazar ve eser üzerinde yapılan incelemelerde edebiyat psikolojiden yöntem açısından yararlanır ve edebi eserlerin insan ruhunda bıraktığı etkiler bakımından da psikoloji edebiyattan beslenir (Sarıbaş 133).

Notre Dame’ın Kamburu eserindeki Quasimodo karakterinden Shakespeare’in Othello oyunundaki Othello karakterine; Alice Harikalar Diyarında romanındaki Alice karakterinden Peter Pan karakterine değin kaleme alınmış birçok dünya klasiğinde ana karakterin psikolojik bir sendrom taşıdığı görülmüştür. Bu yazımızda bir başka karakter sendromu örneği olan Gustave Flaubert’in 1857’de yayımlanan Madam Bovary romanında Emma Bovary karakterinin yaşadığı Madam Bovary Sendromunu, bir diğer adıyla Bovarizm sendromunu kaleme aldık. Keyifli okumalar!

Madam Bovary

exploringyourmind

1856 yılında Gustave Flaubert, toplumun saygın bir adamla yapılan iyi bir evlilik olarak gördüğü duruma rağmen bir kadının memnuniyetsizliğini konu alan tartışmalı bir roman yazmıştır. Bu roman adını ana karakterinden alan Madam Bovary‘nin ta kendisidir.

Flaubert romanı için: “Ben sadece günümüz Fransız genç kızları için değil, tüm insanlık için yazıyorum.” demiştir (Oğuz 165). Madam Bovary her şeyden önce, bir kadın roman okurunun hayatı alımlama ve yaşama biçimi üzerine bir romandır (Arman 204).

Roman, romantik kitaplarla beslenen bir genç kız olan Emma‘nın trajik hikâyesini konu alır. Emma, okuduğu romantik kitaplardaki gibi bir hayat süreceği yanılsamasına girerek köyde bir doktor olan Charles Bovary ile evlenir. Ancak kısa süre içinde evliliği sıradan ve sıkıcı bulur. Hayat ve aşkta hayal kırıklığına uğrayan, burjuva yaşamından ve yeni kocası Charles’tan bile tiksinen Emma; zenginlik, macera ve tutkulu bir aşk arayışına girer. Bu süreçte iki tane yasak aşk yaşar. Bu ilişkilerden biri Rodolphe Boulanger ile, diğeri ise Léon Dupuis iledir. Sevgililerine sürekli pahalı hediyeler veren Emma, sonunda Charles’ı iflasın eşiğine getirir. Mutsuz hayatından kaçış göremeyen Emma en sonunda intihar eder.

Genç kızlığında eğitim gördüğü manastır okulunda dünyevî hayattan öylesine uzak yetişmiş, dönemin trivial romanlarını öylesine aşırı bir şekilde tüketmiştir ki Emma, düşünce ve duygu dünyası tamamıyla illüzyonlara ve hayallere saplanıp kalmıştır; hayattan beklediği, hayal edilebilecek en yüce kahramanlıkların, tutku ve teslimiyetlerin gerçekleşmesidir bundan sonra. Gerçek hayatta ise kendini küçük burjuva günlük hayatının tersine banal ve sıkıcı tekdüzeliğine hapsedilmiş bulur. Ama Emma, her ne kadar hayal kırıklığına uğramış da olsa gerçekliğe dönmez. Aksine etrafındaki gerçekliği, eksik ve aslında olmaması gereken, romanlarda gördüğü hayatı ise asıl olan ve aslında hak ettiği hayat olarak görmeye devam eder (Arman 201).

Madam Bovary Sendromu (Bovarizm)

Madame Bovary 1991 FilmFed

Madam Bovary Sendromu, 19. yüzyılın farklı kadın kahramanları arasında görülen bir olgudur ve ilk kez Fransız filozof Jules De Gaultier tarafından tanımlanmıştır. Gaultier, Madam Bovary’nin kahramanı Emma’dan esinlenerek “le Bovarysme” terimini ortaya atmış ve 1892 tarihli kitabında, günümüzde “Madam Bovary Sendromu” olarak adlandırılan kavramı teorileştirmiştir (Fowlie 337). Gaultier, Madam Bovary üzerine yazdığı makalesinde, Emma’yı “kronik affektif tatminsizlik” yaşayan, aşkın idealleştirilmesi ile gerçeklik algısı arasında hayal kırıklığına uğrayan biri olarak tanımlar. Romantizm bağımlılığı, sürekli tatminsizlik, imkânsız ilişkiler ve âşık olduğu kişiyi taklit etmek, bu sendromun belirgin özellikleri arasındadır (Sarıbaş 135).

Flaubert, Madam Bovary’yi yazarken Fransız şair Louise Colet’e, “Okur, umarım, biçimin altında gizli olan tüm psikolojik çalışmayı fark etmez, ama etkisini hisseder.” diye yazar (Paris 193). Flaubert, Emma’nın zihinsel durumunu sürekli olarak betimlese de onun kötü ruh sağlığının ardındaki nedeni hiçbir zaman açıkça belirtmez.

Emma, hayatının tamamen onun etrafında dönmediği bir koca ister ve bu yüzden kendilerine odaklanan diğer erkeklere yönelir. Aşk ilişkileri sona erdiğinde ise Emma tekrar depresif ruh hâline geri döner. Emma’nın tatmin ve kontrol duygusunu hissettiği tek zaman, sıradan hayatının dışına çıkabildiği ve arzuladığı hayatı yaşayabilen erkeklerle ilişki kurduğu anlardır.

Emma, pasif bir ev hanımı ve anne olma rolünü reddederek kadın geleneklerine karşı çıkar ve bu dönemin bir kadını için alışılmadık olan aşırı harcama yapmak ve evlilik dışı ilişkiler gibi faaliyetlere girer. Flaubert, Emma Bovary karakterini yaratarak, 19. yüzyılda erkek ve kadınların toplumsal cinsiyet rollerine karşı meydan okur.

Emma, hayatta daha görkemli bir yere layık olduğuna inanır, ancak kadın olması ve orta sınıf statüsü nedeniyle buna asla ulaşamaz. Sonuç olarak, tatminsizlik duyguları onu ele geçirir. Bu nedenle Gaultier, Emma Bovary karakterini tanımlamak için bu terimi kullanır. Bu terim, Emma’nın romantik hayallerini, tatmin olamama durumunu ve sağlıksız başa çıkma mekanizmalarını kapsar.

Bernard J. Paris’in psikolojik yaklaşımı, roman boyunca Emma’nın zihinsel durumunu ve başa çıkma mekanizmalarını ele alır:

“Emma’nın ihtişam arayışı birçok biçim alır; kendisini idealize ettiği şekilde doğrulamak için dini bağlılığa, romantik aşka, görevine adanmaya ve kocasının başarılarına tutunur. Her çözüm başarısız olduğunda başka birine yönelir ya da anılara, okumaya ve hayallere kaçar. Hiçbir şey işe yaramadığında ve gelecek umutsuz göründüğünde, öfkesi ve çaresizliği tutarsız davranışlara, alaycılığa ve psikosomatik hastalıklara yol açar.” (Paris 207)

Sonuç olarak, Madam Bovary Sendromu, bireylerin gerçek hayatlarındaki tatminsizlik ve hayal kırıklığı ile ilgili bir psikolojik durumdur. Emma Bovary’nin hikâyesi, ideal hayatla gerçek hayat arasındaki farkın yarattığı duygusal boşluğu ve bu boşluğu doldurmak için yapılan sağlıksız arayışları gösterir. Gaultier’in tanımladığı bu sendrom, bireylerin romantizm ve toplumsal rollerdeki tatminsizliği, içsel çatışmalarını ve mutsuzluklarını simgeler. Flaubert, bu karakter aracılığıyla, 19. yüzyılın kadınlarının toplumdaki yerini ve toplumsal baskıları eleştirirken, aynı zamanda bu çatışmaların modern hayatta da devam ettiğini vurgular.

Modern Dünyada Madam Bovary Sendromu Örnekleri

Pinterest

Modern dünyada, kitaplar, diziler ve filmler gibi popüler kültürde Madam Bovary Sendromu ya da Bovarizm etkileri, benzer psikolojik dinamiklere sahip karakterlerle kendini gösterir. Emma Bovary, modern dünyadaki birçok karakterin ilham kaynağı olmuştur. Ancak bazıları Emma gibi trajik bir sona sürüklenirken, bazıları ise onun hatalarından ders çıkararak hayatlarını değiştirme şansı bulur.

Edebiyatta Bovarizm

Pinterest

Lev Tolstoy‘un Anna Karenina eserinde Anna da Emma gibi mutsuz evliliğinden kaçmak için aşkın kurtuluş olacağına inanır ve trajik bir sona sürüklenir. Fitzgerald‘ın Muhteşem Gatsby eserindeki Daisy karakteri de Emma gibi lüks ve aşk hayalleri içinde yaşar ama hiçbir zaman tatmin olmaz. Kate Chopin‘in Uyanış eserindeki Edna karakteri de Bovarizmin etkilerini taşıyan bir başka kadın karakterdir. Emma gibi Edna da evlilik ve annelik rollerinden kaçmak ister. İkisi de özgürlük arayışında umutsuzluğa kapılarak trajik bir sona ulaşır.

Dizilerde Bovarizm

Pinterest

Sex and the City dizisindeki Carrie karakteri Emma gibi aşkı idealize eder ve sürekli tatminsizlik içindedir. O da Emma gibi sürekli yeni ilişkiler arayarak mutluluğu yanlış yerlerde bulmaya çalışır. Gossip Girl dizisindeki Blair karakteri de aşkı ve romantizmi fazlasıyla idealize etmesinden dolayı Emma karakterine benzer. Ancak bu karakterler Emma’nın aksine sonunda kim olduklarını ve ne istediklerini anlarlar ve mutluluğu sadece aşkta değil kendi güçlerinde bulurlar.

Filmlerde Bovarizm

Pinterest

Titanic filmindeki Rose da Emma gibi sınıfsal kısıtlamalar içinde aşkı ve özgürlüğü aramaya çalışır. Ancak Rose Emma’nın aksine hayatta kalır ve özgürlüğüne kavuşur. Bir başka Bovarizm etkileri taşıyan karakter ise Gone With the Wind filmindeki Scarlett‘tir. Scarlett, Emma gibi romantik hayallerle yaşar ancak bir türlü gerçek aşkı göremez. O da sürekli daha fazlasını ister ve hiçbir şey onu tatmin etmez.

Bu karakterler, Madam Bovary’nin psikolojik durumuna benzer bir tatminsizlik, idealizasyon ve arayış içinde olan figürlerdir. Bu, modern kültürde bireylerin hayal kırıklıkları ve beklentilerinin bir yansıması olarak karşımıza çıkar.


 Kaynakça 

Arman, Angelika. “İmge Kavramının Sorunsalı Üzerine: Flaubert ve Kafka – ‘Bovarizm’ ve ‘Kafkaesklik’.” Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, vol. 42, no. 1-2, 2002, pp. 197-209.

Gasinski, Anya J. Gustave Flaubert: A Study in Literary Impressionism. Master’s thesis, University of Hawaii, 1985.

Giesler, Audrey. ”Madame Bovary Syndrome: The Female Protagonist’s Plight.” Onur tezi. Eastern Kentucky University, 2020.

Oğuz, Battal. “Bovarizmin Evreni.” Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, no. 4, July 2009, pp. 164-174.

Yılmaz, Y., editor. III. Rumeli [Dil, Edebiyat ve Çeviri] Sempozyumu Bildiriler Kitabı. 1st ed., RumeliYA Yayıncılık, 2021.

Kapak Görseli: Casas, Ramon. ”After the Ball.” 1899. Pinterest.

spot_img

1 Yorum

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Marmaris’te Yaz Rüyası: 5 Günlük Keşif Rotası

Ege ve Akdeniz'in incisi Marmaris için keyifli bir yol rotası.

Feminizmin Gücü: Patriyarka’nın Sosyal Yapılara Etkisi

Patriyarkal sisteme meydan okuyan feminizm, kadını güçlendirip eşitlikçi bir toplum inşasına öncülük eder.

Söylenti Konser Takvimi: Üç Büyükşehirde Kimler Var?

Söylenti müzik ekibi tarafından hazırlanan; İstanbul, Ankara ve İzmir'e müzik coşkusunu tattıracak birbirinden farklı Mayıs ayı konserleri sizlerle!

5 Farklı Sebeple Neden Yaşlı Adam ve Deniz Okumalıyız?

Yaşlı Adam ve Deniz, mücadelenin değerini ve kaybetmenin içinde de bir başarı ve onur olduğunu dile getiren zamansız bir hikayedir.

Türk Mitolojisinde Kartal Figürü

Kartal, Türk mitolojisinde önemli bir yere sahip hayvan figürüdür. Destanlara ve efsanelere konuk olarak hükümdarlık alametine dönüşmüştür.

Geyik: Türk Mitolojisinin Derinliklerindeki Ruhsal Rehber

Türk mitolojisinde geyik, doğa ile insan arasındaki ilişkiyi simgeler. Ruhsal yolculuk, rehberlik ve dönüşüm figürü olarak geçmişten günümüze derin bir anlam taşır.

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”