Lozan Antlaşması’ndan Günümüze Cumhuriyet Yönetimi

Editör:
Ayşe Olgun

Geçmişten günümüze pek çok ülke; oligarşi monarşi, mutlak, otoriter, totaliter, teokratik ve cumhuriyet gibi birçok yönetim şekli ile idare edilmiştir. Yönetim biçimlerindeki bu farklılık ise toplumların yaşayış ve inanış biçimlerine göre şekillenmiştir. İnsanlığın en iyi şekilde idare edilmesi adına girişilen çabalar neticesinde ”Cumhuriyet ” kavramı ortaya çıkmış ve en yaygın kullanılan yönetim şekli özelliğini kazanmıştır.

 cumhuriyetcom

Arapça, (جومهورييت) ”Cumhur” kelimesinden türetilen ve halk, ahali, büyük aile anlamlarına gelen cumhuriyet, genel olarak halka ait olanı ifade etmektedir. Cumhuriyet rejiminin kullanıldığı toplumlarda yönetim bir kişi ya da zümreye ait değildir alınan her kararda kamu yararı gözetilir ve yönetim şeklinin en temel ögesi seçimdir. Cumhuriyet ile idare edilen fakat belli bir kesimin elinde bulunan yönetim şekline  ”Aristokratik Cumhuriyet” adı verilmektedir. Egemenliğin halkta bulunduğu ve her vatandaşın eşit haklara sahip olup yönetimde söz sahibi olabildiği yönetim şekli ise ”Demokratik Cumhuriyet” olarak ifade edilmektedir.

Her demokratik yönetim şeklinin cumhuriyet olmadığını bilmenin yanı sıra, demokratik bir işleyiş için yönetimin yasal yetkilere dayandırılması ve denetlenmesi gerektiğinin farkında olmanın önemi de oldukça yüksektir. Bu nedenle, sağlam temellere dayandırılmış bir demokratik yönetim şeklinin gerekliliğinden bahsedilebilinir. Demokrasi ve cumhuriyet idaresi birbirleri ile yakından ilgilidir. Demokrasi, eski yunanca ”Demos” (Halk) kelimesi ile ”Kratos” (Yönetim) kelimelerinin türetilmesinden meydana gelmiştir. Cumhuriyet kelimesi ile aynı anlamlara gelen demokrasi kelimesi her toplum ve yönetim şekli tarafından genişlemiş ve farklı yorumlara açık hale gelmiştir.

Saltanattan Cumhuriyet Yönetimine 

Son padişah Sultan Vahdettin sayfa16com

Bir ülkede; hükümdarın, padişahın, sultanın egemen olması anlamlarına gelen saltanat yönetimi, cumhuriyet’in ilan edilmesi ile birlikte resmi olarak sona ermiştir. Osmanlı Devleti’nin Sened-i İttifak ile başlayan daha çağdaş olma çabaları devamında Tanzimat’ın ilanı, Islahat fermanları ve Meşrutiyet ile devam etmiş cumhuriyet’in ilanı ile tamamlanmıştır.

Bir yönetim şekli olan Cumhuriyet, esasında ilk olarak Orta Asya Türk Devletleri tarafından uygulanmaya başlanmış fakat uzun yıllar boyu varlığını sürdürememiştir.  Cumhuriyet’in ilan edildiği 1923 senesinin ilk zamanlarında büyük toprak kayıpları vermiş olan Türkiye, parçalanmaya müsait bir durumdaydı. Halk, yalnızca varlığını devam ettirmek suretiyle bazı çabalarda bulunuyordu. Bu buhranlı dönemde kimse cumhuriyet rejimine vâkıf olmamakla birlikte, cumhuriyet terimi toplum içinde konuşulan konular arasında dahi bulunmamaktaydı.

Osmanlı Devleti 1699 Karlofça Antlaşması ile başta Hristiyan topraklarını, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile de kendisine ait olan Müslüman topraklarını birer birer kaybetmeye başlamıştı. 1923 senesinin ilk dönemlerinde İtilaf devletlerinin Çanakkale ve İstanbul Boğazı‘na saldırıları devam etmekteydi.

Tüm bu gelişmelerin yanında 1914 yılından itibaren gayrimüslim halkın sayısında ciddi anlamda bir düşüş yaşanmaya başladı. Çünkü onlar, şu an Osmanlı Devleti ile savaş halinde olan Hristiyan devletlerinin yapacağı yardımlara güvenmekteydiler. Fakat ülkenin yalnızca belli bir kesiminde bulunan gayrimüslim halk, dönemin şartlarında pek bir önem arz etmedi.

2 Meşrutiyetin İlanı ottomanhistorypodcastcom

23 Temmuz 1903 yılında gerçekleşen 2.Meşrutiyet‘in ilanı ile birlikte milli şuur ve milliyetçilik fikri gelişmeye başlamıştır. Türk halkı bu kelime hakkında tam bir fikre sahip olmamakla birlikte dönemin şartları ve bulunan konum itibariyle de şehir halkı dâhil çoğunluğu ilgilendiren tek konu geçimlerini sağlamak ve günlük yaşamlarına bir şekilde devam etmek olmuştur. Durum böyle olunca eğitim almış ve statü olarak daha üst seviyede olan kişiler(Bürokratlar, iş adamları ve gazeteciler) devlet yönetimine dahil olmuş ve görev almışlardır.

ntvcomtr

Lozan Antlaşmasında ‘da grup içinde yer almış olan bu kişiler devletin alacağı önemli ve büyük kararlarda söz sahibiydiler. Fakat Ankara’da bulunan üyeler ile Lozan grubu üyeleri birçok konuda fikir ayrılığına sahipti. Ankara’da bulunan üyeler, İsmet (İnönü) Paşa‘dan taleplerini artırmasını istemekteydiler. İki grubun ortak paydada buluşmaları ancak 28 Ocak 1920 tarihinde kabul edilen Misak-ı Milli kararları ile mümkün olmuştur. Tüm bu gelişmeleri yakından takip eden Avrupalı bürokratlar, Türkler arasındaki bu birlikteliğin İtilaf Devletleri’nin baskıları ve zorlamaları neticesinde kısa zamanda sona ereceğini düşünmekteydiler. Bu görüşün aksine Türkler, kendilerinden ve kararlarından son derece eminlerdi. Özellikle İsmet Paşa, Lozan’ın gündeminde olan Musul ve Batum‘u tekrar Türkiye topraklarına dahil etmek konusunda oldukça kararlıydı.

Son Halife Abdülmecit Efendi historyontheorientexpresstumblrcom

Kurtuluş Savaşı‘nın başlarında iç münakaşalar artmış ve bu durum savaş önderlerine karşı ciddi bir muhalefete dönüşmüştü. Devlet içerisinde ülkenin nasıl yönetileceği konusunda fikir ayrılıkları baş göstermişti. 17 Kasım 1922 tarihinde son padişah olarak görev alan Mehmet Vahdettin‘in ülkeyi terk etmesi ile yerine geçici olarak yönetimde bulunması adına Abdülmecit Efendi halife olarak atandı.

Türkiye’nin 1923 yılından itibaren yaptığı en büyük hareket lâiklik ilkesini ülkeye getirmesiydi. Misak-i Millî ‘de alınan kararların resmi anlamda varlık göstermesi adına  birçok Müslüman ülkeden de Mustafa Kemal Paşa önderliğinde destek talep edilmiştir. Laiklik fikrinin temelinde din ve devlet işlerini birbirinden ayırmak amacı bulunmaktaydı. Çünkü cumhuriyet yönetiminde din; devlet işlerine, adalet ve eğitime kesinlikle karıştırılmamalıydı.

29 Ekim 1923 yılında gerçekleşen cumhuriyet’in ilanından itibaren Türkiye modern devletler statüsüne girmiştir. Bu hızlı yükseliş esasında lâikliğin var olması ile gerçeklemişti. Ne var ki, son halife Abdülmecit’in dini bir lider olarak yönetimde bulunması saltanatın geri gelme ihtimalini canlandırmaktaydı. Bunun yanında birtakım kişiler devletin varlığını devam ettirebilmesi adına saltanatın korunması gerektiğini düşünüyorlardı.

Cumhuriyet’in ilan edilmesi ile birlikte bazı tehlikeler söz konusu olmuştu. Bunlardan ilki İstanbul’u Ankara’dan yönetecek olmanın zorluğuydu. Nüfusun belli bir kesimi İstanbul’da olduğu için Ankara’nın uzun süre başkent olarak varlığını devam ettirmesi güç hale gelebilirdi. Bir diğeri ise; Türkiye konusunda yanlış düşünce içinde olan yabancı kesimin, önceleri kimse tarafından varlığı dahi bilinmeyen cumhuriyet kelimesine sempati duyup rejimi benimsemeleri halinde toplum içinde huzursuzluk çıkma olasılığının artma ihtimaliydi. Fakat bu sebep ve ihtimaller cumhuriyet’in ilanını etkileyememiştir.

ntvcom

Cumhuriyet’in ilanı ile resmi olarak parlamenter sisteme geçiş yapılmıştı. Artık TBMM yönetimin ve otoritenin sahibiydi. Bakanlar, meclisin sadece üyesi konumundaydı. Buna göre; meclis başkanı aynı zamanda devletin de bakanı olarak başvekili seçme hakkına sahip olacak, başvekil kabinede birlikte çalışacağı kişileri seçerek devlet başkanının onayına gönderecek son olarak ise TBMM’nin onayına sunulacaktı.

1908 yılından beri devlet birçok savaş yaşamış, uzun ve yıpratıcı olan bu savaşlar neticesinde de maddi ve manevi zararlar görmüştü. Lozan Antlaşması ile bu zararların en aza indirilmesi amaçlanmış ve bu amaçla başta askeri ve mali olmak üzere birçok alanda harcamalar kısılmış, tasarruf yoluna gidilmiştir.

ntvcom

Bu olaylar devam ederken, 29 Ekim 1923 günü 158 üyenin oy birliği ile kabul ve ilân edilen cumhuriyet, top atışları ile kutlanmaya başlandı. Ertesi gün her yer bayraklar ile donatılmış ve kolorduda tebrik merasimi düzenlenmişti. Akşam ise halk, ellerine fenerleri alarak fener alaylarına eşlik etmiş büyük bir coşku ve sevinç ile cumhuriyet’in ilanını kutlamıştı. Cumhuriyet’in ilanı ile devamında 3 Mart 1924‘te Halifelik kaldırılmış, Evkaf Nezareti (Vakıflar Bakanlığı) ve birçok medrese ilga edilmiştir. Cumhuriyet’in ilanı halk tarafından her ne kadar sevinç ile karşılanmışsa da bu kolay gerçekleşmemişti. Halk bu yeniliğe karşı büyük bir isyan ve başkaldırı göstermemiş olsa da zaman zaman cumhuriyet aleyhine bazı yazılar yayınlanmış fakat üzerinde fazla durulmamıştır. Sonuç itibariyle halk, cumhuriyet’e ve onun kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’e sonsuz bir sevgi ve saygı ile bağlıydı.


Kaynakça

  • Doğanay, Rahmi. ”Yüzüncü Yılında (Türkiye’de) Cumhuriyet” Araştırma Makalesi. Fırat Üniversitesi, 2023.
  • Özgiray, Ahmet. ”Lozan’dan Cumhuriyet Rejimine Giden Yol”. Araştırma Makalesi. Ege Üniversitesi,1996.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Dostoyevski’nin Rus Edebiyatı Üzerindeki Etkisi

Dostoyevski, Rus edebiyatında sadece bir isim değil aynı zamanda döneminin edebiyat anlayışına da yön veren önemli bir yazardır.

Söylenti Radarında Bu Ay: Isaac Winemiller

Isaac Winemiller, sakin melodileri ve içe dönük sözleriyle müzikal yalnızlığı estetik bir deneyime dönüştürüyor. Bu ay Söylenti Radar'ında onunla tanışın!

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Editor Picks