Kasvet ve buhranlı havadan söz edildiğinde Londra’yı anmadan geçmek olmaz! Öyle ki kasvet kelimesi bir şehir olsaydı muhtemelen Londra olurdu. Grinin hiç silinmediği gökyüzü, insanı sokağa çıkmaya değil, evde kalıp camın kenarında bir keyif kahvesi eşliğinde havaya uygun kitaplar okumaya teşvik eder. Çayınız, kahveniz hazırsa Londra’da gri gökyüzü altında çiseleyen yağmurun sesini dinlerken size eşlik edecek kitaplara gelin birlikte bakalım!
1. Uğultulu Tepeler – Emily Brontë
Puslu ve soğuk havanın akla getirdiği ilk kitaplardan biri elbette Uğultulu Tepeler olacaktır. Sisli kırsalda geçen bu soğuk aşk hikâyesi bize aşkın sıcaklığını hissettirmeden önce soğuk rüzgarlarıyla tenimizi ürpertiyor. Atmosfer sürekli kapalı; bu kapalı durum sadece atmosferle sınırlı değil tabii. Karakterler de en az atmosfer kadar soğuk ve kapalı. Heathcliff‘in karanlık tarafı ve öfkesi; Catherine’in içinde kopan duygu patlamaları Londra’nın kasvetiyle müthiş bir ahenk oluşturuyor.
2. Miras – Vigdis Hjorth
En az Londra kadar soğuk bir atmosfer sunan Norveç kışında geçiyor Miras‘ın hikâyesi. Aile içinde yaşanan, yıllarca görmezden gelinmiş, kulak kapatılmış olayların miras davası yüzünden yüzeye çıkmasını anlatıyor. Kasvet ve soğuk, bu hikâyede yalnızca havayı temsil etmiyor. Sayfalar çevrildikçe olaylar ve acı gerçekler yüzümüze soğuk bir rüzgar gibi çarpıyor. Her satır soğuk, gri ve mesafeli ama bir o kadar da tanıdık tıpkı Londra gibi!
3. Yuva – Judith Hermann
Geçmişin yükünü arkasında bırakarak yeni bir gelecek arzusuyla tek başına yola çıkan bir kadının hikâyesini okuyoruz Yuva‘da. Küçük bir sahil kasabasına taşınıp bütün gürültüyü ve telaşı geride bırakmak tek gayesiyken kendi iç sesinin gürültüsünü bastıramadığına şahit oluyoruz. Bir hesaplaşma süreci başlıyor yeni hayatında. Huzur ve sakinlik arayan herkesin aklına gelen, “küçük bir sahil kasabasına taşınmalıyım,” fikrinin bile bazen sandığımız kadar huzur dolu olmayacağını anlatıyor kitap bize. Sıcak, sevimli bir ait olma hikâyesinden çok soğuk ve mesafeli bir arayış hikâyesi sunuyor okuyucuya Judith Hermann.
4. Evlerden Uzak – Marilynne Robinson
İkiz kardeşler olan Ruth ve Lucille’in annelerinin onları terk etmesinden sonraki hayatlarına odaklanıyor kitap. Kızlar, küçük yaşta annesiz kalmanın acısıyla baş etmeye çalışırken hayatlarına girip çıkan birçok yetişkinle bağ kurmaya çalışıyor. Başta çok yakın olan bu iki kardeş zamanla hayata karşı tepkileri farklılaşmaya başladıkça aralarına giren mesafeyle de mücadele etmeye çalışıyor. Onların sessiz ama sarsıcı hikâyesine her zaman kara bulutlar, sis ve soğuk hava eşlik ediyor. Okuduğunuz her sayfada onlarla birlikte üşüyor, küçücük yaşta büyümek zorunda kalan bu kızları kitabın içinden çıkarıp adeta tekrar çocuk olma fırsatı tanımak istiyorsunuz.
5. Aşka Dair Nesirler – Ümit Yaşar Oğuzcan
Ümit Yaşar Oğuzcan‘ın şiirle beraber yazdığı, mektuplarıyla iç içe geçmiş bu eseri aslında tam olarak kapalı havaları romantik bir havaya çevirmek için yazılmış gibi. Onun kaleminde hep aşk var. Bu aşk bazen bekleyerek, bazen hatırlayarak, bazen kaybederek çıkıyor karşımıza ama hiçbir zaman bir vazgeçişle karşılaşmıyoruz. Çünkü sevmek eylemini yalnızca kişiyle bağlı tutmuyor Oğuzcan, sevme eylemini sevdiğini her kelimesinde anlıyoruz. Aşk onun için yalnızca bir duygu değil hem bir yara hem de alışkanlık. Vazgeçilmesi mümkün olmayan bir alışkanlık… Hüzün, romantizm ve yalnızlık aynı yerde toplansın isterseniz mutlaka Aşka Dair Nesirler‘e göz atmalısınız.
Bonus:
The Holdovers
Soğuk havayı kitap okuyarak değerlendirdikten sonra aynı atmosferi bozmadan ama bir yandan da içinizi ısıtacak bir film izlemek isterseniz The Holdovers tam size göre bir içerik olacaktır, keyifli seyirler!
Kaynakça:
