“What we thought was for all time was momentary
(Sonsuza dek süreceğini sandığımız şey geçiciymiş)”
Taylor Swift on ikinci stüdyo albümü olan “The Life of a Showgirl” adlı albümünün Ekim ayında geleceğini duyurdu ama henüz The Tortured Poets Department albümünün izleri geçmiş durumda değil.
Taylor Swift’in 19 Nisan 2024 yılında yayımladığı The Tortured Poets Department adlı albümü, söz yazarlığı konusunda en iyisi olduğunu tekrar bizlere hatırlattığı bir albüm olarak karşımıza çıkmıştı. Albümde yer alan şarkılar Taylor Swift’in kişisel hayatından arta kalanlardı. Bu nedenle albümde can alıcı pek çok parça vardı.
Taylor Swift’in albümlerinde yer alan beşinci şarkılar genelde en vurucu parçalardır. Bu albümde de beşinci sırada yer alan “So Long, London” şarkısı tam olarak öyleydi ve zorla edilen bir vedayı ele alıyordu. Albümde yer alan on ikinci şarkı olan loml ise etkisinden uzunca bir süre çıkılamayacak bir ayrılık parçası. Neden etkisinden hâlâ kurtulamıyoruz, gelin derinlemesine inceleyelim.
Hayatımın Aşkı

“Who’s gonna stop us from waltzing back into rekindled flames?
(Yeniden tutuşan alevlerin içine dans ederek girmemize kim engel olacak?)
If we know the steps anyway
(Adımları zaten biliyorsak)
We embroidered the memories of the time I was away
(Benim uzakta olduğum zamanların anılarını işledik)
Stitchin, “We were just kid, babe”
(“Daha çocuktuk bebeğim” diyerek diktik)”
Şarkıya başladığımızda yarım kalan bir aşkın yeniden alevlenerek büyüdüğünü ve denendiğini görüyoruz. İlişkinin özneleri uzun bir süre birbirlerinden uzak kalmış ve yeniden bir araya gelmişler. “Adımları zaten biliyorsak” diyerek Swift, bildiği ve tanıdığı bir ilişkiyi yeniden yaşadığını sezdiriyor bizlere aslında. Birbirlerinden uzakta kaldıkları süre boyunca Taylor Swift’in başka ilişkilerde olduğunu anlıyoruz çünkü şarkıda, “Benim uzakta kaldığım zamanlar” şeklinde dile getiriyor bu mesafeyi. Ama doğru zamanın bu olmadığını, çünkü o zamanlar henüz böyle bir ilişkiyi kaldırabilecek olgunlukta olmadıklarını savunuyor.
“I said, ‘I don’t mind, it takes time’
(‘Önemli değil, böyle şeyler zaman alır’ dedim)
I thought I was better safe than starry eyed
(Kendimi kaptırmak yerine güvende hissetmek daha iyi olur diye düşündüm)
I felt aglow like this, never before and never since
(Senden öncesi ve sonrasında hiç hissetmediğim bir parıltı hissettim seninle)”
Uzun bir süre ayrı kaldıklarından dolayı Swift, bu ilişkinin zamanla daha kuvvetli olacağına inanarak teselli ediyor bu noktada kendini. Sözlerini sarf ettiği partnerine -belki de- ilk görüşte hissettiklerinin güvenli olmadığının ve bu heyecanın, parıltının kendini kandırabileceğini düşünerek kendini daha güvende hissettiği ilişkilere yönelmiş. Ancak onunlayken hissettiklerini ne ondan önce ne de ondan sonra birine hissedebilmiş değil.

“If you know it in one glimpse, it’s legendary
(Eğer bunu bir bakışta anlıyorsan, bu efsanevi demektir)
You and I go from one kiss to gettin’ married
(Seninle ben bir öpücükten evliliğe doğru gidiyoruz)
Still alive, killing time at the cemetery
(Hâlâ hayattayız, mezarlıkta oyalanıyoruz)
Never quite burried
(Asla tam olarak gömülmedik)”
Swift, partnerine bu kez o kadar bağlanmış ki bu ilişkiyi efsanevi ve bir daha asla sahip olamayacağı bir şeymiş gibi düşünüyor, ilişkiyi yüceltiyor. Öyle ki tek bir öpücükle hayatının devamını onunla geçirmek istediğine karar veriyor. Şarkının bu kısmına kadar aslında içinde bulunduğu ilişkinin fazlasıyla özel ve bir daha asla yaşanamayacak cinsten bir aşk olduğundan bahsediyor. Ancak, “Mezarlıkta oyalanıyoruz” derken aslında ilişkinin askıda kaldığının ve tam olarak bitmediğini fark ediyoruz. Swift, “Asla tam olarak gömülmedik” diyerek bunu onaylamış oluyor.
“In your suit and tie, in the nick of time
(Takım elbisenle, tam olması gerektiği zamanda)
You lowdown boy, you stand up guy
(Aşağılık birisin, sadıksın)
Holy Ghost, you told me I’m the love of your life
(Tanrım, bana hayatının aşkı olduğumu söyledin)
You said I’m the love of your life
(“Hayatımın aşkısın” dedin)
About a million times
(Milyonlarca kez)”
Anlatıcımızın bu sözleriyle, ilişkinin tam da başlaması gerektiği anda başladığını anlıyoruz. Şarkının burasında Swift, “Aşağılık birisin, sadıksın” diyerek bir kontrast yaratıyor. Partnerinin ilişkiden önce asla ilişki yaşanılmayacak ve güvenilmez biri olduğunu söylüyor. Ancak ilişkiyle beraber doğru bir insana evrilişinden bahsediyor. Anlatıcımızın görmek istediği bu belki de.
Swift şarkının ilk yarısında ilişkinin hayal ettiği ve tam da istediği gibi ilerlediğinden bahsediyor. Partnerinin ona defalarca hayatının aşkı dediğinden bahsediyor. Bir Lovebombing’e (Aşk Bombardımanı) maruz kaldığını görüyoruz aslında, çünkü tüm bunlar çok kısa bir zamanda gerçekleşiyor. Yıllar önce bir ilişki denemek isteseler de doğru bir zaman olmadığını düşünerek yıllar sonra tekrar denemeye karar veren ve bu zamanın doğru olduğunu düşünen bir çifti dinliyoruz şarkının ilk yarısında.
Hayatımın Kaybı

“Who’s gonna tell me the truth when you blew in with the winds of fate? And told me I reformed you
(Bana kaderin rüzgârlarıyla gelmişken ve seni yeniden yarattığımı söylemişken bana kim doğruyu söyleyecek?)
When your impressionist paintings of Heaven turned out to be fakes
(Cenneti resmettiğin tabloların sahte çıktığında)
Well, you took me to hell, too
(Beni de cehenneme götürdün)”
Şarkının ilk yarısında destansı, kadersel bir bağ ile örülmüş bir aşkı anlatan Swift, şarkının ikinci yarısında bu ilişkinin neye dönüştüğünü anlatıyor. Partnerinin ona yıllar sonra tam zamanında yeniden gelmesini kadere bağlıyor anlatıcımız. Böylece bu aşka daha çok sarılıyor aslında. Ayrıca partnerinin ona kendisini tamamen değiştirdiğini, bu ilişkiye uygun hâle getirdiğini de söylediğini görüyoruz. Bu sözlerle de aslında yukarıda bahsettiğimiz aşağılık adam-sadık adam zıtlığına bir gönderme yapılıyor. İlişki öncesinde “aşağılık” biri olduğunu kabul edip ilişkiyle beraber Swift’in onu “sadık, ilişki adamı” hâline getirdiğini savunuyor. Ancak bunun da bir yanılsama hatta bir kandırma olduğunu anlamamız uzun sürmüyor.
Anlatıcımız şarkıda, partnerinin ona cennet tabloları resmettiğini söylüyor. Yani ilişkide onu çok mutlu ettiğini hatta adeta cenneti yaşattığını, ancak bunların sahte olduğunu anlatıyor. Swift bunu anladığında ise cennet sandığı ilişkisi cehenneme evriliyor. Cennet ve cehennem arasında bir tezat sanatı yaparak da anlatımı güçlendiriyor.
“And all at once, the ink bleeds
(Ve birdenbire, mürekkep kanadı)
A con man sells a fool get-love-quick scheme
(Bir dolandırıcının bir aptalı kendine aşık etmesiydi bu)
Bu I felt hole like this, never before and never since
(Ama ne daha önce ne de o zamandan beri böyle bir boşluk hissetmedim)”
Taylor Swift‘in edebi kişiliğinin ne kadar ağır bastığını hissettiğimiz şarkının bu kısmında ise anlatıcımız, partnerinin yalancı ve dolandırıcı olduğunu tam anlamıyla kabul ediyor. İlişki içinde ona yaşattığı her güzel şeyin bir yalandan ibaret olduğunun farkındalığını yaşıyor. Ayrıca bunu bir katarsis olarak sunuyor bizlere “Mürekkep bir anda kanadı” diyerek. Bu yalanlara inandığı için kendini aptal olarak lanse ediyor dinleyicilerine. Ve bunun onda çok büyük bir boşluk hissi yarattığından bahsediyor.
“If you know it in one glimpse, it’s legendary
(Eğer bunu bir bakışta anlıyorsan, bu efsanevi demektir)
What we thought was for all time was momentary
(Sonsuza dek süreceğini sandığımız şey geçiciymiş)
Still alive, killing time at the cemetery
(Hâlâ hayattayız, mezarlıkta oyalanıyoruz)
Never quite burried
(Asla tam olarak gömülmedik)
You cinephile in black and white
(Sevdiğin siyah beyaz filmler)
All those plot twist and dynamite
(Tüm beklenmedik sonlar ve patlamalar)
Mr. Steal Your Girl, and make her cry
(Beni ondan çalıp, ağlattın)
You said I’m the love of your life
(Hayatının aşkı olduğumu söylemiştin)”
Şarkıda ilerledikçe Swift’in mürekkebinin daha şiddetli kanadığını söylemek yanlış olmaz bence. İlişkinin sonsuza dek süreceğini sanmasının sebebi, ona verilen boş vaatler aslında. Yine de ilişkinin henüz bitemediğini söylüyor.
Anlatıcımız şarkıda verdiği sinema terimleriyle partneriyle olan ilişkisini tanımlıyor. Onun da bir film aşığı olduğunu bilerek yapıyor aslında bunu. İzlediği filmlerdeki trajediye dönüşmüş olduğundan bahsediyor. Beklenmedik son derken aslında kendisinin beklemediği bir son ile karşılaştığını görmemek elde değil. Çünkü o, çok kısa sürede de olsa bu aşkın hep devam edeceğini düşünüyordu şarkının başında. “Beni ondan çaldın” derken de aslında şarkıyı yazdığı partnerinin onu, Swift’in bir önceki sevgilisinin elinden aldığını anlatmak istiyor. Daha mutlu edeceğinin vaadiyle onunla olsa da aslında anlatıcımıza yalnızca acı verdiğini görüyoruz bu sözlerle.

“You shit talked me under the table
(Masaların altında palavralar söyledin bana)
Talkin rings and talking cradles
(Yüzüklerden ve beşiklerden bahsederek)
I wish I could un-recall how we almost had it all
(Keşke neredeyse her şeye sahip olduğumuzu unutabilsem)”
Partnerinin onu açıkça kandırdığını, onunla evlilik hayalleri kurduğunu söylüyor Swift burada. Ancak bu hayallerle oynadığını da söylemekten geri durmuyor anlatıcımız. Az kalsın onunla tüm bu hayallere kavuşabileceğinden de bahsediyor.
“Dancing phantoms on the terrace are they sceond-hand embrassed that I can’t out of bed?
(Terasta dans eden hayaletlerimiz ben yataktan çıkamıyorum diye benden utanıyorlar mıdır?)
Cause something countterfeit’s dead
(Çünkü sahte bir şey öldü)
It was legendary
(Efsaneviydi)
It was momentary
(Geçiciydi)
It was unnecessary
(Gereksizdi)
Shuld’ve let it stay buried
(Gömülü kalmasına izin vermeliydim)”
Şarkının başında dans metaforu ile ilişkiyi özdeşleştirmişti Swift. Adımlarını bildiğimiz dansı etmekten kim alıkoyacaktı bizi, diye bir sorgulama içine giriyordu. Yani aslında tanıdığı, bildiği kişi ile ilişkiye başlamaktan bahsediyordu. Burada da “Terasta dans eden hayaletler” Swift’in hayalinde yer alan partneri ve kendisi. Sahte olan aşkın öldüğünü ve bu vedanın onu yataktan çıkamayacak kadar ağır bir depresyona sürüklediğinden bahsediyor bu dizelerle. Bu aşkın başlarda efsanevi ama anlık olduğunu, ilişkinin sonlarına doğru ise olmaması gerektiğini söylüyor. Hiç başlamamış olmayı diliyor bu ilişkiye. Geçmişte olduğu gibi bu ilişkinin kıyısından dönmeyi tercih ediyor.
“Oh, what a valiant roar
(Ah, ne kadar cesur bir kükreyiş)
What a bland goodbye
(Ne kadar sıradan bir veda)
The coward claimed he was lion
(Aslan olduğunu iddia eden bir korkak)
I’m combing through the braids of lies
(Yalanlardan oluşan örgüleri çözüyorum)
‘I’ll never leave’
(‘Seni asla terk etmeyeceğim’)
‘Never mind’
(‘Neyse’)”
Partnerinin ilişkinin başında kendinden emin hâllerini eleştiriyor Taylor Swift bu dizelerle. Başlarda aşkına ve ilişkisine sahip çıkan ve asla tutamayacağı sözler veren bu kişiyi “korkak” olarak tanımlıyor anlatıcımız. “Yalanlardan oluşan örgüleri çözüyorum” derken aslında demek istediği, ilişki içinde ona söylenen yalanları fark etmesi. Ancak o anda değil, çok sonra.
“Our fields of dreams, engulfed in fire
(Kurduğumuz hayaller, alevler içinde)
Your arson’s match you somber eyes
(Hüzünlü gözlerinle senin çıkardığın yangın bu)
And I’ll still see it until I die
(Ve ben ölene dek göreceğim)
You’re loss of my life
(Sen benim hayatımın kaybısın)”
Şarkının sonuna geldiğimizde ilişkinin de tam anlamıyla sonuna geliyoruz aslında. Şarkıda “alev” metaforunu da sık görüyoruz. Şarkının başında alevlerle başlamışlardı ilişkilerine. Ancak ilişkinin sonunda bu durum bir yangına dönüşüyor ve bu yangını çıkaran da bu sözleri yazdığı partnerinin ta kendisi. Verilen boş vaatlerin, anlatıcımızın kurduğu tüm hayallerin bu alevlerle yanıp kül olduğunu görüyoruz şarkıda. İlişkiye başlamakla aslında bu alevlerin bir parçası hâline geldiğini de kabul ediyor Swift. Böylece “Hayatımın aşkı” tamlaması “Hayatımın kaybı” tamlamasına dönüşüyor. Yani sonsuz vaatlerin bir boşluk hissine dönüştüğünü söyleyebilirim.
Şarkının parçalarından çıkıp geneline baktığımızda Taylor Swift’in şarkıyı ikiye böldüğünü, ilk yarısında efsanevi ve kadersel bir aşkı anlatırken ikinci yarısında özel sandığı ilişkinin enkazını ve onda bıraktığı yaraları anlattığına şahit oluyoruz. Şarkıda çok fazla tezat sanatına başvurduğundan da bahsetmem gerekli. Bunun sebebi aslında Swift’in beklentileri ve yaşadıkları. Hayallerinde kurduğu ilişki bambaşka bir seyirde ilerlerken, gerçekte yaşadığı her şey tokat gibi çarpıyor yüzüne anlatıcımızın. Çok kısa süreli olan bu ilişki, partnerinin boş vaatleri yüzünden hayallerinin çok uzağında bir trajediye dönüşüyor Swift için. Ancak tüm bunların yalan olduğunu anladığında ilişkinin süresi, bıraktığı hasarı onarmıyor ne yazık ki.