Antik Roma‘da güç ve otoritenin simgelerinden biri, Lictor adı verilen genellikle bir grup halinde görev yapan figürlerdi. Ellerindeki Fasces adı verilen, bir grup tahta sopanın bağlandığı ve üzerindeki baltanın simgelediği güç, Roma’da yönetici otoritesinin somut bir göstergesiydi.
Lictor: Bir Korumadan Daha Fazlası

Antik Romalılar; hem cumhuriyet hem de imparatorluk döneminde, ahşap çubukları ve tek ağızlı bir baltayı deri kayışlarla bir Fasces (demet) haline getirerek, korkunun yanı sıra ilgili otoriteye karşı saygı uyandırmayı amaçlayan gezgin bir cezalandırma aracı olarak sundular. Roma krallığının çöküşünden sonra, Lictor ve taşıdığı Fasces’i imperiuma (yetki) sahip olan yüksek kamu görevlilerinin (Lat. magistrati) sembolleri oldular. Yukarıdaki minyatür görselinin de gösterdiği gibi, Fasces sembolü Romalılar tarafından muhtemelen Etrüsk krallarından ödünç alınmıştı. Yunan tarihçi Dionysios’a göre, on iki ana Etrüsk şehri vardı ve her topluluğun kralının bir Lictor’u vardı.
“Ne zaman on iki şehir ortak bir askeri sefere çıksa, on iki baltanın mutlak güce sahip tek bir adama teslim edilmesi olağandı.”
Başta bir konsüle on iki, bir Praetor‘a ise altı lictor eşlik ederdi. Genel olarak on iki Lictor atandığını görüyoruz. Lictorların Roma’daki varlıkları oldukça belirgindi ve kamuya açık her alanda sıklıkla görünürlerdi. Yargı otoritesinin simgesi olarak Lictorlar, Fasces’i sol omuzlarında taşıyarak senato toplantıları, mahkemeler veya Magistratus’ların Forum’daki konuşmacı platformunda (Lat. rostra) kalabalığa hitap ederken onun yanında bulunurlardı. Sadece Forum değil, evindeyken bile onun güvenliğinden sorumlulardı. Magistratus Forum’a gelirken ya da oradan ayrılırken, Lictorlar her şeyden önce onlara yer açmak zorundaydı. Her zaman tek sıra halinde magistratus’un önünde yürürlerdi. Bunun yanı sıra kapıları açmak ve çalmak gibi küçük işleri de görevleri kapsamına girmekteydi. Ayrıca yanında bulundukları Magistratus, statüsü yüksek başka bir kamu görevlisiyle bir arada bulunduğunda, saygı amacıyla Fasces’i indirirlerdi. Roma kentinin Pomerium olarak geçen, kutsal bölgesinde şiddet ve şiddeti çağırıştıran her şey yasak olduğundan Lictor’lar Fasces’ten baltayı çıkarmak zorundaydı. Ayrıca, eğer makamdaki kişi bağımsız ve müttefik devletlerin topraklarına girmişse, Lictorlarını göndermesi gerekirdi.
Lictorlar aynı zamanda insanları tutuklamak ve cezalandırmaktan da sorumluydu. Taşıdıkları Fasces; resmi görevleri sırasında halka bir magistratusun geldiğini gösteren ve uygun gördüğü herhangi bir kişiyi tutuklama ya da çağırma yetkisini hatırlatan bir uyarıcıydı. Bu, Roma’nın toplumuna yöneticilerin yalnızca seçildikleri bir görev değil, aynı zamanda sürekli bir gözlem ve denetim altında olduklarını gösteriyordu. Lictorlar bazen halk arasında bir suçluyu cezalandırırken bazen de bir yöneticinin huzurunu koruyarak, Roma halkına sürekli olarak değişen otoritenin varlığını hissettiriyorlardı. Bu nedenle, Fasces’ler soyut bir statü nişanesinden çok daha fazlasıydı. Lictor’ların temel görevi, üstleri resmi güçlerini kamusal alanda iddialı bir şekilde gösterirken onu güvende tutmak ve bu sürede onun otoritesine boyun eğilmesini sağlamaktı. Bunda Fasces’in sergilenmesi açık bir rol oynuyordu. İkili yönetime sahip olan cumhuriyet döneminde, bir kentteki kriz sırasında bir diktatör atanırdı. Bir Roma diktatörü, altı ay gibi kısa bir süre yönetimde kalsa da, her iki konsülden de daha güçlü konumdaydı. Fasces’in yaygınlaşması da tam da bir diktatörün başa gelmesiyle oldu: Meşhur Cornelius Sulla ile birlikte artık yirmi dört Lictor‘dan oluşan bir refakatçi grubu ile gezmeye başladılar. Diktatöre ait olan bu Lictor’ların şehir içinde bile Fasces’lerinde balta bulundurduklarından da bahsedilmektedir. Kuşkusuz, bu diktatörün bağımsız ve diğer görevlilerden üstün olan statüsünü yansıtmakta ve halkın gözünü korkutmaya yardımcı olmaktaydı.

Görünüşleri ile de dikkat çekerlerdi. Her lictor, ortasından aşağıya doğru geniş beyaz bir şerit gösteren kısa kırmızı bir pelerin giydiklerinden ve ayrıca orta kısmında bir kemer ya da toka taktıklarından bahsedilir. Roma dışında kırmızı bir sagulum (askeri pelerin) ile boy gösterirlerdi. Cenazelerde ise siyah giyinmeleri zorunlu olan Lictor’lar, Fasces’lerini ters taşırlardı.
Lictores Curiatii

Bu özel grup, dini görevleri için oluşturuldu ve Pontifex Maximus‘a (baş rahip) ve Flamines olarak bilinen, tek bir tanrıya hizmet eden rahiplere hizmet ederlerdi. Lictores Curiatii başlangıçta Comitia Curiata‘yı (krallık zamanında, on Patricus ailesinden oluşan meclis) çağırmak için kullanıldı. Bunların sayısı Curiae sayısına göre otuzdu; Comitia Curiata’yı temsil ediyorlardı. Ayrıca Vesta Rahibelerinin de korunmasından sorumluydular. Benzer bir ayrıcalık imparatorların dul eşlerine de verilmişti.
Fasces ve Dönemlerarası Simgesel Gücü

Krallık döneminde, soylu bir kadın olan Lucretia, Kral Tarquinius Superbus tarafından tecavüze uğramasından sonra, yaptığı acıklı konuşmasının ardından intihar etmişti. Bunun üzerine MÖ 509 yılında Lucius Iunius Brutus, monarşiyi devirmek ve daha adil bir güç dengesi yaratmak amacıyla Roma Cumhuriyeti‘ni kurmak için bir devrime öncülük etmiş oldu. Ancak Brutus oğullarının monarşiyi yeniden kurmak için bir komploya karıştıklarını öğrendiğinde, onları ölüme mahkum etti. Anlatılana göre, oğulları Forum’da yargılanmış ve Lictor’lar tarafından başları kesilerek öldürülmüşler. Bu olaydan sonra Fasces’in gücünün Roma ile iç içe girdiğini görüyoruz. Soylu Latin ulusunun bir üyesinin, Etrüsklere karşı resmi hakimiyeti işaret etmek için Fasces kullandığını da görmekteyiz. Bu, Romalıların Etrüsklere ait olan bir unsuru kendilerine mâlettiği anı tam olarak yansıtmaktadır.
Antik Roma’nın neredeyse tüm dönemlerinde Fasces, temelde sivil ve askeri gücü simgeleyen imperium sahiplerinin kamu otoritesinin en belirgin işaretiydi. Gerçekten de Fasces, Roma ile öyle bütünleşmişti ki, Roma’nın yüksek kamu makamları, özellikle de en üst düzeydeki konsüllük için kullanılan yaygın bir ifade haline gelmişti. M.Ö. 2. yüzyıl gibi erken bir dönemde Romalılar, Preator’lar için hexapelekus (altı balta) demeyi alışkanlık haline getirmişlerdi.
Fasces aynı zamanda Roma’nın kendisini de temsil ediyordu. Bu sembole layık görülmeyen ve uygunsuz bir şekilde elde ettiği iddia edilen ya da göreve geldikten sonra Fasces’i kötüye kullanan yöneticilere olumsuz gözle bakılırdı. Bu durumu Cicero‘nun, yolsuzlukla suçladığı Sicilya Valisi Verres‘e karşı yaptığı söylevinde de görmek mümkündür:
“…bu süre zarfında o sopaların ve baltaların, o ezici otorite ağırlığının, o görkemli ihtişamlı konumun size, güçlerini ve otoritelerini her türlü ahlak ve görev engelini aşmak için kullanasınız diye verilmediği aklınızın ucundan bile geçmedi.”
Lictorlar ve Fasces, Roma toplumundaki sınıf ayrımının birer yansımasıydı. Fasces’in taşıdığı güç, Roma’daki alt sınıflar için korkutucu bir işaret olabiliyordu. Bir plebs veya daha düşük sınıftan bir kişi, bir konsül veya Magistratus’un etrafındaki Lictorları ve Fasces’i gördüğünde sadece o kişinin yüksek rütbesini değil, aynı zamanda Roma’daki sınıfsal ayrımı ve bu ayrımın sağladığı gücü net bir şekilde fark edebiliyordu. Fasces, bu anlamda sadece yönetimin bir aracı değil, aynı zamanda alt sınıfların güçsüzlüğünü de simgeliyordu. Elbette MÖ 5. yüzyılda çıkarılan On İki Levha Kanunları ile Roma yurttaşlarının idam edilmesi yasa dışı olduğunda, şiddet sembolik bir hale geldi.
Roma İmparatorluğu’nun yükselmesiyle, Cumhuriyet’in kolektif liderlik anlayışı yerini daha merkeziyetçi bir yapıya bırakmış oldu. İmparator Augustus‘un egemenliğini ilan etmesinin ardından, Roma’daki yönetim yapısı dönüşürken, Lictorların rolü ve Fasces’in anlamı da değişti. Augustus, halk önünde ve devlet içindeki otoritesini pekiştirmek amacıyla Fasces’i simgesel bir araç olarak kullanmaya devam etti; ancak bu dönemde kolektif bir gücün değil, imparatorun mutlak egemenliğini temsil etmeye başladı. İmparatorluk döneminde makamda bulunan Lictor’ların sayısı giderek artmıştı. Örneğin İmparator Vespasianus döneminde (MS 69-79) 370’e yakın Lictor’un görevde bulunduğu söylenmektedir. Ancak görevleri artık sadece Magistratuslarla sınırlı değildi. İmparator eşlerine ve annelerine dahi yakın koruma görevinde bulunuyorlardı. Yani Fasces artık kentin her bölgesindeydi.

MS 2. yüzyılda Traianus, Hadrianus ve Antoninus Pius, sikkelerinde Fasces’i bir tasarım motifi olarak yeniden ele almış; ancak ya imparatorun yer aldığı topluluğun bulunduğu sahnelerde ya da imparatorun hayırseverliğinin bir aracı olarak hareket eden, onları taşıyan Lictorlara vurgu yapmışlardır. Bu durum imparatorluğun erken dönemlerinden oldukça farklıdır, çünkü Fasces’in vurguladığı dehşetten ötürü Augustus’tan sonraki çoğu imparator (Nerva da dahil) onların tasvirlerinden özellikle kaçınmışlardı. Antoninus Pius’tan sonraki dönemlerde ise tasvirleri neredeyse hiç gözükmedi ve Fasces de Lictor’dan ayrı tasvir edilmemeye başlandı.
Kaynakça
Brennan, T Conney. The Fasces: A History of Ancient Rome’s Most Dangerous Political Symbol. Oxford University Press, 2023.
Marshall, Anthony J. “Symbols and Showmanship in Roman Public Life: The Fasces.” Phoenix, vol. 38, no. 2, 1984, pp. 120–41. JSTOR. Web.
Smith, William. Dictionary of Greek and Roman Biography and Mythology. Boston: Little, Brown, and Company, 1867.
“History of the Fasces” Youtube, Ancient History, 02 Şubat 2025. Web.
“Lictor.” Imperium Romanum, 02 Şubat 2025. Web.
Kapak Görseli: telegraph.co.uk