Saeed Roustayi‘nin 75. Cannes Film Festivali‘nden FIPRECI ödülü ile dönen fakat kendi ülkesinde yasaklanan filmi Leila’s Brothers, yoksulluk içinde yaşayan Tahran’lı bir ailenin tek kızı olan Leila‘nın, ataerkiye, ailesine ve yoksulluğa karşı verdiği umutsuz mücadeleyi ustalıkla anlatıyor.
“Çocukken hayal ettiğim gelecek hiç böyle değildi.”
Taraneh Alidoosti‘nin her bir duygusunu ilmek ilmek seyirciye yansıttığı Leila, ailedeki tek kadın olarak dört erkek kardeşini bir araya toplamayı başaran ve kimse kulak asmasa dahi mantıklı kararlar alabilen tek kişidir. Payman Maadi‘nin canlandırdığı Manoucher, kendisini fakirlikten kurtarmak adına dolandırıcılığa bulaşmış erkek kardeş olarak karşımıza çıkıyor. Farhad Aslani‘nin hayat verdiği Parviz ise, beş kardeşin içinde en tembel olan ve hayatta tuvalet temizleyiciliğinden öteye gidememiş bir adam. Mohammad Ali Mohammadi‘nin canlandırdığı Farhad, fiziksel özellikleri ve babasının gölgesinin altında kalması ile ön plana çıkarken, Navid Mohammadzade‘nin oynadığı Alireza ise Leila’nın bu trajik ailenin kurtuluşu umudu olarak gördüğü tek kişidir. Alireza, yozlaşmış patronlarının kendisine ödeme yapmaması nedeniyle fabrikadaki işini bıraktıktan sonra eve döndüğünde, Leila diğer kardeşleri ile birlikte bir iş kurması için onu zorlar. Ancak onu kendisine ne kadar yakın görürse görsün, karakterini yönlendirmek ve ikna etmek konusunda oldukça zorlanacaktır.
Hikaye, ailenin babası olan Esmail‘in ömrü boyunca kendisini aşağılayarak istismar eden yaşıtları ve büyükleri tarafından saygı görmek istemesi etrafında dönüyor. Bir kuzenin ölümünden sonra “aile reisi” olması için seçilince, Esmail yıllarca en altlarında olduğu aile hiyerarşisinin zirvesine çıkmak için bir şans yakalar. Fakat bunun için öncelikle ailenin gelenekleri gereği cömert bir miktarda ödeme yapması gerekmektedir. Esmail, ailesinin yaşadığı sefalet ve yoksulluğu bir an olsun düşünmeden, onu yıllarca aşağılayan bu insanların sömürüsünü kabul eder. Onun için çocuklarının bir iş kurması, ailelerini geçindirmesi değil, kendisine 70’inden sonra gösterilecek olan saygı önemlidir.
Leila ise bu geleneklerin tamamen bir saçmalıktan ibaret olduğunu defalarca dile getirerek, babasını parayı bencil bir şekilde aile reisi olmak için değil, çocuklarının ortak bir iş kurabilmesi için depozito olarak kullanması gerektiği konusunda ısrar ediyor. Kırk yaşındaki Leila, anne ve babasına bakmak için iş bulma bürosunda oldukça zor bir işte çalıştığı yetmezmiş gibi, evin tüm sorumluluğunu da kendi üstlenmek zorunda. İş, yemek, temizlik, çocuklar, işsiz olmanın bir alışkanlık haline geldiği tembel kardeşleri için bir gelecek planı kurmak…bunların hepsini sırtını yaslayabileceği kimsesi olmadan tek başına yapmaya çalışıyor.
Kardeşleri için bir gelecek planı kurmaya çalışırken, aynı zamanda kendi geleceği içinde kaygıları olduğunu görüyoruz. Erkek egemen bir toplumda yaşayan bu ailede, aslında liderlik rolünü üstlenen kişi Leila. Tek başına bir ahlaki pusula niteliği taşıyan bu karakter, hiçbir zaman tamamen sempatik bir kişi olarak karşımıza çıkmıyor. Roustayi, hiçbir karakterin tamamen beyaz veya tamamen siyah olmasına izin vermemiş, herkesin içinde taşıdığı sırları ve insanlığı var. Bunlar otaya döküldükçe, seyirci her bir karaktere empati yapmakta güçlük çekmiyor.
Leila, Ali Reza’yı üç erkek kardeşi ile alışveriş merkezindeki dükkanı almaya ikna etmekte başarılı olur, fakat banka kredisini almak için para bulmaları gerekmektedir. Bu para hali hazırda babalarında varken, Esmail bu parayı ailenin reisi olmak için harcamayı kafaya koymuştur. Babasının, kardeşlerine dürüst bir iş kurmak için harcaması gereken parayı kendi egosunu tatmin etmek için heba edeceği fikri Leila’yı çileden çıkartır. Leila’nın babasına ve kaderlerine razı gelen kardeşlerine karşı duyduğu öfke, onlar kendilerini kurtarsın diye durmadan çabalamasının yorgunluğu, filmin duygusal enerjisini oluşturuyor. Düğün sahnesine kadar bu duygular artarak doruk noktasına tırmanıyor. Alidoosti’nin düğünden sonra babasıyla hesaplaştığı sahne, bu harika oyuncu kadrosu içindeki en güçlü performans.
“Sefil hayatlarımıza katlanmak zorunda olduğumuzu asla bilemezdik.”
Bir mağaza açmak, soyut olarak yeterince sağlam bir plan gibi görünse de, iki buçuk saat boyunca bize çeşitli yönleri ile gösterilen bu olgunlaşmamış ve her yönleri ile sorumsuz dört erkek kardeşin işi batıracağını düşünüyoruz. Bu erkeklerden herhangi biri bir iş kurup onu yürütmek hakkında ne biliyor? Ekranda göründükleri sürede tek yaptıkları şey tartışıp, şikayet etmek. Bu yüzden Leila gibi birinin onlara emirler vermesine, onları organize etmesine, onları ortak bir fikirde toplamasına muhtaçlar.
Filmin adının “Leila’nın Kardeşleri” olarak kurulması da tam olarak burada yatıyor. İran toplumunda arka planda kalan, değer atfedilmeyen, fikrine önem verilmeyen “kadın”ı temsil eden Leila, bu ailenin olmazsa olmaz kilit noktası. Onun aklına ve onun birleştirici gücüne ailedeki her bir erkek bireyin ihtiyacı var. Keza film boyunca bu kadının diğer erkekleri kendi fikrine ikna etme mücadelesini izliyoruz. Çırpınırcasına en mantıklı düşünen kişi olduğunu göstermeye çalışıyor, gösteriyor da. Peki bir önemi kalıyor mu?
Yönetmen Saeed Roustayi bize, yaklaşık üç saat süren etkileyici bir aile destanı sunuyor. Bu destan sadece ebeveynler, çocuklar ve kardeşler arasındaki karmaşık ilişkileri değil, aynı zamanda Orta Doğu ülkesinde kadının toplumdaki rolünü, güç ve saygıyı simgeleyen soylu unvanlara duyulan takıntıyı da araştırıyor. Leila’nın bakış açısından gözlemlenen patriyarka gücü ve gerçek ihtişamın anlamı alegorik olarak temsil ediliyor. Filmin temelinde ebeveynlerin hatalarının ve günahlarının çocuklara miras kaldığını, fakat bizi istediğimiz refaha ulaşmaktan uzak tutan görünmez zincirleri kırmanın mümkün olabileceği fikri var.
Film, stres anında içilen bir sigaranın son birkaç nefesinin aciliyetiyle sona yaklaşırken, filmin açılışından bu yana ilk kez dört küçük torunu, gelecek nesli görürüz. Balonları şişirip, doğum günü partisine hazırlanıyorlar. Film, sonunu bir nokta yerine noktalı virgülle kapatırken, şimdilik şanssız görünen bu ailenin gelecek nesline ne olabileceğine dair hiçbir tahminde bulunmuyor.
Leila’s Brothers, çok sayıda sürprizle son saniyeye kadar dikkatimizi çekmeyi başarıyor ve izleyiciyi Asghar Farhadi‘nin A Separation, A Hero ve The Salesman filmlerini sevenler için tanıdık gelecek bir dizi ahlaki ikileme ortak ediyor. Etkili bir şekilde dram ve komediyi bir araya getiren anlatı, keskin ve son derece önemli bir toplumsal eleştiri enerjisini de asla kaybetmiyor. Filme MUBI üzerinden ulaşabilirsiniz.