Le Gras’ın Penceresinden Manzara: Tarihte Çekilen İlk Fotoğraf

Editör:
Rümeysa Yıldız
spot_img

Fotoğraf kelimesi, eski Yunanca kökenli bir terimdir; photos (ışık) ve graphein (çizmek) kelimelerinin birleşimiyle oluşmuştur ve bu “ışıkla çizmek” anlamına gelir.

Bugün hayatımızın ve anılarımızın vazgeçilmez parçasına haline gelen fotoğraf sayesinde; resmi işlemlerimiz kolaylaşmakta, özel günlerimiz, unutmak istemediğimiz olaylar, birbirinden güzel manzaralar andan anıya dönüşmektedir.

Günlük hayatımızı kaydeden ve hatıralarımızı taşınabilir hale getiren bu icat, şüphesiz büyük bir çığır açmıştır. Ayrıca fotoğraf, çeken kişiden bağımsız olmasa da bakıştan daha nesneldir. Onu icat eden insandan daha fazlasını görür. Gözden kaçanı yakalama imkanı sunar.

Fotoğrafı sanatsal yönüyle ve işlevsel bir araç olmasıyla ayrı ayrı sınıflarda değerlendirebiliriz. Fotoğrafın sanat olması, onu çeken kişinin yeteneğine ve bakışına bağlı olmasından ve zaman zaman estetik haz sağlamasından kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda işlevsel bir araçtır çünkü hem bir iletişim aracı hem de belge niteliği taşır. Örneğin Galata Kulesi’nin kubbesi bir fırtınada hasar alır ve Galata Kulesi uzun yıllar kubbesiz kalır. Biz kulenin kubbesiz halini o zamanlar çekilen fotoğraflar aracılığıyla öğreniriz. Bu teknoloji sayesinde yaşamadığımız yıllar kaydedilmiş olur ve bizler geçmişten haberdar oluruz.

İlk Fotoğraf’ın Serüveni

Milattan önce, Aristo’nun görüntüleri kaydetme alanında çalışmalar yaptığı bilinse de fotoğraf makinesinin temeli milattan sonra 4. yy’a dayanmaktadır.

Fotoğraf makinesinin atası Camera Obscura’dır. Kelime anlamı olarak “karanlık oda” demektir. İlk mucidinin 11. Yüzyılda yaşan matematikçilerden olan İbn-i Heysem olduğu bilinen ve çalışma prensiplerinin Kit-ab-ül Menazir adlı kitapta İbn-i Heysem tarafından açıklandığı bu düzenek, sonrasında Batı Bilim dünyasının da ilgisini çekmiştir. Camera Obscura, bir aygıttan ziyade bir sistem olarak geliştirilmiştir. Gök biliminde de kullanılan bu sistem sayesinde, karanlık bir odaya açılan delikten ışık girmesi sağlanarak dışarıdaki görüntü ters yüz bir şekilde karşıdaki duvara yansıtılmış olur. Günümüzdeki fotoğraf makinelerinin çalışma prensipleri de bu şekildedir. Daha sonraları bu sistem bir düzenek haline getirilerek deliğe bir lens yerleştirilmesiyle ışığın odaklanmasını ve daha verimli kullanılmasını sağlanmıştır.

Camera Obscura

Zamanla ışığın ve kimyanın kullanımının görüntü kaydetmek için önemli olduğunu anlayan kişiler bu alanda çalışmalar yapmaya devam etmişlerdir. O dönemde fotoğraf çalışmaları yapanlardan biri olan Wedgwood, 1790’lı yıllarda kalıcı fotoğrafı düşünen ilk kişidir. Kimyasal kaplı bir madde üzerine baskılar denemişse de bu çalışmaları başarılı olmamıştır ve görüntüler sabitlenememiştir.

Tarihteki ilk fotoğraf 1826’da nihayet çekilmiştir. Fransız fotoğrafçı Joseph Nicephore Niepce bir yaz günü Fransa’daki Le Gras bölgesinde bulunan malikanesinden, bahçesinin görüntüsünü (orijinal adıyla “View from the Window at Le Gras”ı) çekmiştir.  Bu görüntüyü, kurşun-kalay karışımı bir levha üzerine Camera Obscura aracılığıyla kendi geliştirdiği, güneş ışığı ile yazı yazmak anlamına gelen ve yeni bir çözüm olan Helyograf tekniğini kullanarak 8 saatlik bir poz süresiyle büyük bir sabırla kaydetmiştir.

Öncesinde bu levhaya lavanta yağında eritilmiş bitüm, genellikle petrol rafinerilerinde elde edilen, siyah veya koyu kahverengi, viskoz, yarı katı veya katı bir madde olan doğal bir asfalt türevidir, sürmüştür. Pozlamadan sonra da plakayı terebentin ile yıkayarak güneş ışınlardan etkilenmeyen yerlerde eriyen bitümün alt tarafından siyah metal ortaya çıkmıştır. Böylelikle tarihte ilk kez bir görüntü bir levha üzerine kaydedilmiştir. Bir iz çıkarma işlemi gerçekleştiren Niepce, önemli bir şey bulduğunun farkındadır.

O zamanlar bu alanla ilgilenen ve aynı zamanda şovmen olan başka bir isim olan Daguerre’yle tanışmışlar ve onunla beraber fotoğraf alanındaki çalışmalarına birlikte devam etmişlerdir. Ancak Niepce 1833 yılında hayata veda etmiştir.

Çalışmalarına tek başına devam eden Daguerre, Niepce’nin izinden gittiğini her zaman belirtmiştir.  Kendi adını verdiği gümüş yüzeyli bakır levhanın ışığa duyarlı hale getirilmesiyle görüntünün sabitlenmesini sağlayan ve görüntünün, levhanın karanlık bir kutuda saklanarak kalıcı hale getirilmesiyle sabitlenen Daugerotip tekniğini geliştirmiştir. Bir süre sonra tekniğin patenti, Fransız hükümeti tarafından Daguerre’e ve hak sahibi bir diğer isim olan Joseph Nicephore Niepce’in oğlu Isidore Niepce’e, ömür boyu maaş bağlanması karşılığı satın alınmıştır. Bu teknik sayesinde fotoğraf pozlamasını 15-20 dakikalara kadar düşmüştür. Ancak daugerotip, dinamik fotoğraflar çekmeye hala uygun bir yöntem değildir. Anlık hareketi yakalayamadığı için bilinenle görülen gerçek ve fotoğraf arasında farklılık göstermektedir.

Louis Daguerre tarafından çekilen Dagerotipi fotoğraf örneği: “Boulevard du Temple.” Fotoğrafta insan silüetlerinin olması açısından tarihte bir ilktir.

Fotoğrafın keşfi 1839’da Fransız Bilimler Akademisinde tüm dünyaya: “Sayın baylar, ışık bir yüzey aracılığıyla kaydedilmiştir.” sözleriyle duyurulmuştur.

Türkiye’de Fotoğrafçılık

Fotoğrafçılık gelişmeye devam ettikçe doğu konusu üzerinde çalışan ve İslam mimarisine meraklı yabancı fotoğrafçılar Batı’dan İstanbul’a gelmeye başlamışlardır. Hatta Fransız fotoğrafçı Girault de Prangey’in 1841’de bir seyahati sırasında İstanbul’u çektiği kareler ülkemizdeki ilk fotoğraflar olarak bilinmektedir. 1850-1860 yılları arasında da Pera ve Beyoğlu bölgeleri hatrı sayılır ziyaretler almıştır. Burada bulunan yabancı elçiliklerin de etkisiyle bu bölgelere ilgi oldukça artmıştır. Ve o ziyaretlerden yüzlerce fotoğraf kalmıştır.

Bebek-İstanbul
Beylerbeyi-İstanbul

Makinelere ulaşılmaya başlanınca, Osmanlı tebaasından ilk fotoğraf çekimleri İmparatorluğun son yıllarında ivme kazanmıştır. Abdülaziz Dönemi’nde fotoğrafçılıkta önemli gelişmeler yaşanmıştır. Abdullah Biraderler adıyla bilinen 3 kardeş fotoğrafçılık alanında çalışmalarıyla padişahın ilgisini çekmişler ve onlara ‘’Sultan Fotoğrafçısı’’ unvanı verilmiştir.

Fotoğraf Cumhuriyet’in ilk yıllarında genellikle evrak işlerinde kullanılmıştır. I. Dünya savaşı döneminde ise Türk fotoğrafı dirilmeye başlamıştır. Hatta bu konuya çok önem veren Mustafa Kemal Atatürk, cepheye giderken “Bu bir ölüm kalım mücadelesidir, bir harp fotoğrafçısını yanımızda götürelim. Bana öyle birini bulun.” demiştir. Hayatı bambaşka bir boyuta taşıyan fotoğraf, toplum hafızası ve kişisel hafıza için fazlasıyla önem arz eden bir buluştur.

Kaynakça

Turan, E. “Fotoğraf: Belleği Olan Ayna” . Sanat – Tasarım Dergisi (2011): 19-24. https://dergipark.org.tr/tr/pub/marustd/issue/294/1432

Ertan, G. Dünden Bugüne Fotoğraf. Sanat Dergisi, 2005. https://dergipark.org.tr/tr/pub/ataunigsfd/issue/2595/33379

Bodur, F., Fotoğraf ve Renk: Fotoğraftaki Renklerin iletilerin Algılanmasındaki Rolleri. Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/50258

“Fotoğrafın Başlangıç Hikayesi ve “Daguerreotype”ın İcadı! – Mini Belgesel.” YouTube, Pera Müzesi, 2020, https://www.youtube.com/watch?v=gHjUt4kjV_I&t=42s

“İlk Fotoğraf | Fotoğrafın İcadı ve Sanat Tarihine Etkisi.” YouTube, Sanat Tarihi, 2017, www.youtube.com/watch?v=VHWtyR7NY_4

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.

Yusuf Atılgan’ın Evreninde 5 Farklı Tema

Yusuf Atılgan’ın metinlerinde yalnızlık, yabancılaşma, aidiyetsizlik, bastırılmış arzular ve bitmeyen bir arayış birbirine karışır.