Kimileri tarafından bir başkaldırı hikâyesi olarak nitelendirilen Lady Godiva efsanesi, Midlands’tan Londra’ya kadar sadece ülkesinin sınırlarını değil, neredeyse bin yıllık kültürün bir parçası olan zamanın sınırlarını da aşmayı başarmıştı. Peki, bunu sağlayan neydi? Godiva efsanesini detaylandırarak, gerçekliğini irdeleyerek ve sanattaki yansımalarından da söz ederek bu soruya yanıt arayacağız.
Godiva, eski İngilizce Godgyfu veya Godgifu’nun Latince şeklidir. Kelime, “Tanrının armağanı” veya “iyi armağan” anlamına gelir. Lady Godiva, hayatı erken İngiliz tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birini kapsayan 11. yüzyılda yaşamış bir Anglo-Sakson aristokratıydı. Çağdaş yazarlar, İngiltere’nin en güçlü aristokratlarından biri olan Earl Leofric‘in eşi rolü dışında Godiva’dan pek bahsetmezler; ancak geniş mülkleri ve başlı başına zengin bir toprak sahibi olan Godiva, Coventry’deki St Mary Benedictine Manastırı (daha sonra St Mary’s Priory ve Coventry Katedrali olacak) dâhil olmak üzere birçok dinî evin hamisiydi. Manastırlara verdiği hediyelerden çıkarım yapılabileceği üzere kendisi dindar ve kiliseye karşı cömert bir kadın olarak görülürdü.
Godiva hakkında çeşitli bilgiler, dinî vakıfların yıllıklarında veya anlaşmalarında eşinden bahsedilirken ve Domesday Book olarak bilinen Fetih sonrası derlemelerde bulunabilir. Bununla birlikte bu tarihsel meşruiyete rağmen (yani kasabanın ve Godiva’nın kendisinin varlığı) Godiva’nın Coventry’deki ünlü yolculuğuna şüpheyle bakılır.

Hikâye, ilk olarak St Albans Manastırı’nda iki keşiş tarafından Latince olarak kaydedildi. Bu keşişlerin hikâyeyi başkente giden gezginlerden duyduğu varsayıldı. Lady Godiva efsanesinin en eski versiyonu, St Albans Manastırı‘nda bir keşiş olan Wendoverlı Roger’ın vakayinamelerinde yer alır. Roger’ın ne zaman doğduğu bilinmemekle birlikte Coventry’deki sözde olaylardan yaklaşık iki yüzyıl sonra 1236’da öldüğü biliniyor.
Lady Godiva Efsanesi
Wendoverlı Roger’ın en iyi bilinen vakayinamesi Flores Historiarum‘da (Tarihin Çiçekleri) olay versiyonu kabaca şu çizgide ilerler: On birinci yüzyılda, Coventry sokaklarında bir pazar günü Lady Godiva’nın tamamen çıplak olarak bir ata bindiği söylenir.
İngiliz tarihinin en ünlü hikâyelerinden biri olan efsaneye göre Kont Earl Leofric, Coventry vatandaşları da dâhil olmak üzere tebaasına ağır vergiler getirdi. Sıcak kalpli ve merhametli genç soylu bir kadın olan Godiva, ona kasabayı söz konusu kölelikten kurtarması için yalvardı. Kont, ricalarını reddetti ve konuyla alakalı bir kez daha konuşmasını yasakladı ancak sonunda bu isteği Godiva’nın Coventry sokaklarında çıplak gezmesi şartıyla kabul etti.
Lady Godiva, vatandaşlarla konuşmak için kasabaya gitti. Kasabanın içinden geçerken herkese pencerelerini kilitlemelerini ve ona bakmamalarını söyledi. Kasaba halkı, böylesine saygıdeğer bir kadının içinde bulundukları kötü durum için bu kadar uç noktalara gitmesi karşısında duygulandılar ve gurur duydular. Tarihsel bağlam içerisinde düşünüldüğünde dönemine göre sergilediği fedakârlığı uç olarak değerlendirmek mümkündür.
Kontes, uzun saçlarını bağlarından kurtararak etrafına düşürdü ve iki askerle birlikte atına bindi. Saçları o kadar uzundu ki neredeyse tüm vücudunu örtüyordu. Sadece bacaklarının ve gözlerinin görünür kalmasına izin verdi. Pazar yerinden geçti ve muzaffer bir şekilde Kont’a döndükten sonra adağını yerine getirmesini istedi. Earl Leofric sözüne sadık kaldı ve Coventry kasabasını ağır vergi yükünden kurtardı. Daha sonra 14. yüzyıl devlet tarihçileri hikâyeye ayrıntılar eklemeye başladılar. Örneğin Ranulf Higden (ö. 1364) yolculuğun sabah gerçekleştiğini ve Godiva’nın arzusunun şehri at geçiş ücreti hariç tüm vergilerden kurtarmak olduğunu belirtmiştir.

Efsaneye dâhil olan Peeping Tom (İngilizce röntgenci Tom) karakterine ilk referans, R. Grafton’ın 1569 Chronicle isimli eserinde geçer. Grafton, Godiva’nın yolculuğuna çıkmadan önce sivil yetkilileri çağırdığını ve planını açıkladığını söyler.

Sivil yetkililer yardım etmek için ellerinden geleni yaptılar çünkü bunu yapmak aynı zamanda kendi çıkarları için kullanılabilecek bir durumdu. Yetkililer tüm vatandaşlara içeride kalmalarını, pencerelerini kapatmalarını ve gözlerini kaçırmalarını emretti. Ardından Godiva, yanında hizmet eden bir kadınla sokaklardan geçti. Tek başına bir vatandaş tabuyu yıktı ve Godiva’ya geçerken baktı. Daha sonra yazarlar Grafton’un bu hikâyesini biraz daha süsledi ve Peeping Tom versiyonu olayların resmî bir açıklaması hâline geldi.
Lady Godiva’nın hikâyesinde her yeni bir anlatım, olaya daha fazla ayrıntı eklenmesine neden oldu. 17. yüzyıldan kalma bir el yazması, yolculuk sırasında birisinin bir pencereyi indirdiğini, Godiva’nın atının kişnemesine neden olduğunu ve bu nedenle atlar üzerindeki verginin Leofric tarafından kaldırılmadığını ileri sürdü. Daha sonra Godiva’yı gözetleyen adamın cüretinden dolayı idam edildiği, bir diğerinde ise öfkeli vatandaşlar tarafından gözlerinin oyulduğu da bir başka iddia.
Lady Godiva Efsanesi Gerçeği Ne Kadar Yansıtıyor?
Efsanenin, özellikle de yolculuğun sıklıkla tasvir edildiği şekilde gerçeğe dayanmadığı düşünülüyor. İlk olarak bilinmesi gereken şey, Coventry’nin o dönemde büyük bir yerleşim yeri hatta bir kasaba olmadığıdır. Bu nedenle içinden geçmek ve gezmek için bir pazar yeri bulunması pek de mümkün değildi. Coventry ancak ilk vakayinamelerin yani devlet tarihçilerinin ortaya çıktığı 13. yüzyılda pazar tüzüğü olabilecek bir kasabaydı. Muhtemelen nüfusu 500’den azdı ve bir köyden fazlası değildi. Yani eğer Godiva gerçekten Coventry sokaklarında at sürmüş olsaydı bu kısa bir yolculuk olurdu.

Oldukça ilgi çekici bir teori ise manastırın keşişi Wendoverlı Roger’ın Coventry’deki tanıdıklarının anlattığı bir hikâyeyi yanlış yorumladığıdır. Lady Godiva’nın “çıplaklığı”, onun cömertliğini gösteren bir anıdan biraz daha fazlası olabilir çünkü ona St Mary Manastırı’na (Coventry Manastırı) bağış yaptığı zaman dünyevi mülklerinden “kendini soyduğu” (denudata) söyleniyordu. Bu durumda onun ‘çıplaklığı’, cömert armağanlarının simgesidir. Aynı zamanda Coventry’nin adı genellikle Conventrensis olarak kaydedildiğinden kolayca manastır ile (manastır İngilizce convent) karıştırılabilirdi. Godiva’nın manastıra karşı cömertliğinde sembolik olarak “kendini soyduğunu” duyan vakanüvis bir keşişin güncel olarak bilinen versiyonu yaratmak için yanlışlıkla boşlukları doldurduğuna inanmak zor değil.
Bir başka teori ise bizi Godiva’nın ata çıplak binmesinin altında yatan çok farklı bir anlama götürüyor. Buradaki “çıplaklık”, böylesine rütbeli bir kadının kürklü cüppeler veya mücevherler gibi her zamanki incelikleri olmadan halkın önüne çıkmasını simgeliyor olabilir. Bu şekilde sıradan bir kadın için halka açık görünmek oldukça dikkat çekici ve kayda değer bir şey olurdu. Görevinin altında giyinmek gerçekten de eşine karşı önemli bir protesto olarak görülebilirdi ve Godiva’nın köylülüğe duyduğu sempatiyi gösterirdi. Bununla birlikte soylu bir kadının herhangi bir nedenle “kendi mevkisinin altında” giyinmesi pek olası görünmeyebilir.

Godiva efsanesinin önemli bir kısmı, eşinin ağır vergiler koymasını protesto etmesidir. Yine de Godiva’nın başlı başına bir toprak sahibi olduğunu ve en az bir tarihçinin Coventry halkına vergi uygulayabilecek tek kişinin Leofric değil, Godiva da olabileceğini iddia ettiğini unutulmamalıyız. Toprakların tahsilatını kendisi kontrol ettiği için Leofric’ten veya bir başkasından herhangi bir vergi veya geçiş ücretini askıya almasını veya kaldırmasını istemesine gerek yoktur. (Bunun tek istisnası, Cnut tarafından kralın kişisel korumasının masraflarını karşılamak için kurulan ve külfetli bir vergi olan heregeld’di. Heregeld, 1051’de Confessor Edward tarafından iptal edilene kadar herkes için gerekli olan ulusal bir vergiydi.)
Bu ısrarlı yanlış beyanın nedeni basittir ancak hikâyenin ortaya çıkışına etkileri bakımından derindir. Kadın otoritesi ve mülkiyet hakkı kavramı Sakson toplumunda yaygındı ancak bu yalnızca Leofric’in vergi koyma yetkisine sahip olduğunu varsayan erken Norman tarihçileri için yabancı bir kavram olurdu. Anglo-Sakson kadını -aslında İngiltere’deki tüm kadınlar- en eski yeniden anlatım zamanında bile 1066 felaketinden önce sahip oldukları geniş mülkiyet (ve diğer kişisel ve yasal) haklarını kaybetmişti. O nedenle tarihçiler bu efsaneyi Norman hukuku ve ahlakları perspektifinden yazdılar.

Godiva hikâyesinin, Gloucestershire’daki St Briavels ve Oxfordshire’daki Otmoor da dâhil olmak üzere diğer İngiliz yerleri hakkında anlatılan benzer hikâyelerin sadece bir versiyonu olması da kuvvetle muhtemel görünüyor. Hikâye ayrıca çıplak bir tanrıça figürü içeren çok daha eski pagan mitleriyle benzerlikler taşımaktadır. Bir alayı süren çıplak kadın fikri, doğurganlık tanrıçasını çağıran birkaç erken dönem ayininde de görülen ortak bir unsurdur.
Lady Godiva’nın Sanattaki Yansımaları
Etkinliğin en eski sanatsal izlenimi, Coventry’deki Holy Trinity Kilisesi‘ndeki 14. yüzyıldan kalma bir vitray pencerede sergilendi. Pencere orijinal olarak “Sana olan sevgim için Luriche Coventre’yi ücretsiz yapıyorum.” yazıtını taşıyordu. Ne yazık ki pencere 1775’te kaldırıldı ve kilisede sadece birkaç parça kaldı. İlginç bir şekilde Reform’un ardından açıkça Katolik tasvirleri yasaklandığında Godiva’nın görüntüleri Coventry’de çoğaldı.

Godiva’nın çıplak yolculuğunun hikâyesi sonraki yazarların ve sanatçıların dikkatini çekti. Hikâye birçok kez boyanmıştır ve John Collier, Edwin Landseer ve Alfred Woolmer’ın çalışmaları da dâhil olmak üzere en önemli tabloların çoğu Coventry’deki Herbert Müzesi’nde sergilenmektedir.

Kraliyet Akademisi Okullarında eğitim gören Marshall Claxton‘ın bu yağlı boya tablosu, Lady Godiva’yı Coventry sokaklarında dolaşmak için atına binmek üzereyken tasvir eder.


Özellikle hayvan resimleriyle ünlü Edwin Landseer, erken Victoria döneminin en başarılı ressamlarından biriydi ve Kraliçe Victoria’nın beğendiği sanatçılardandı. Landseer’in, sanatçı Claxton’ın Godiva tablosunu görmüş olabileceği tahmin edilir çünkü bu eserde birçok benzerlik vardır. Landseer’nın eseri Godiva’nın muhtemelen yolculuğuna başlamadan önce dua ettiğini gösteren dindar bir sahnedir.

1892’de Edmund Blair Leighton, resmini Tennyson’ın Godiva isimli şiirine dayandırdı. Leighton, Godiva efsanesini resmeden diğer birçok sanatçının aksine resminde karakterlere otantik Sakson kıyafetleri giydirdi ve onları inandırıcı görünen bir ortama yerleştirdi. Tabloda tamamen beyaz bir elbiseyle kaplıydı ve saflığı çağrıştırdığı öne sürüldü.

Ön Raffaeloculuk (Pre-Raphaelite Brotherhood) tarzında çalışan İngiliz sanatçı John Collier 1897 tarihli tablosunda Lady Godiva’nın İngiltere’nin Coventry kentindeki ünlü yolculuğunu onu uzun saçlarıyla kırmızı bir bezle kaplı beyaz bir atın üzerine boyayarak tasvir eder. Tablo, Coventry’nin Herbert Sanat Galerisi ve Müzesi’nde sergilenmektedir.
Bugün bile, olaylardan neredeyse bin yıl sonra Lady Godiva’nın hikâyesi Coventry’de yaşıyor. Coventry’yi ziyaret ederseniz 1949’da Sir Williain Reid Dick tarafından Broadgate’te atına monte edilmiş bir Godiva görüntüsüne kuşkusuz denk gelirsiniz. Savaş zamanı bombalamalarından sonra Coventry’nin yenilenmesini simgeleyen ve bir moral güçlendirici olarak inşa edilen heykel, Earl Caddesi’ndeki belediye ofisleri olan Council House’un ön cephesini süslüyor.

Daha da ünlüsü, heykelin ilerisindeki hem Lady Godiva’yı atında hem de Peeping Tom’u tasvir eden saattir. Başlangıçta birçoğunun kaba bulduğu ve hoş karşılamadığı saat zamanla turistler arasında oldukça popüler olmuştur. Saat vurduğunda sağ kapısı açılır ve Lady Godiva sol kapıdan çıkmadan önce atının üzerinde çıplak olarak saatin önünden geçer. Bu arada ise yukarıdaki pencere açılır ve Peeping Tom’un yüzünü ortaya çıkarır.

Godiva efsanesi, Brüksel’de kurulan ve şu an dünya çapında 450’den fazla mağazası olan Godiva Chocolatier adına, Coventry’nin çok ötesine yayıldı. Edebiyatta Alfred Lord Tennyson’ın “Godiva” isimli şiiri (1842), DH Lawrence’ın romanı Âşık Kadınlar (1916), Curzio Malaparte’ın romanı “Kaputt” (1944), Dorothy Dunnett’in romanı Ahiret Kralı (1982); Sylvia Plath’ın şiiri “Ariel” (1965), İsmet Özel’in şiiri Amentü (1974), Charles Bukowski’nin şiiri “No Lady Godiva” (1964) ve pek çok örnek Lady Godiva’ya atıflar içerir.

Godiva, müzikte de 1970 ve 80’ler grubu Queen’in en popüler şarkılarından biri olan “Don’t Stop Me Now”daki bir repliğe ilham kaynağı oldu: Ben bir yarış arabasıyım, Lady Godiva gibi geçiyorum. Godiva’nın müzikteki etkilerine benzer örnekler; Dr. Hook & The Medicine Show, “Hey, Lady Godiva”, Toots & the Maytals, 1970 yılında Monkey Man albümünde yer alan “Peeping Tom” şarkısı, D’Angelo’nun 2000 albümü Voodoo’dan “Left & Right”, Amaranthe’nin HELIX albümündeki “Breakthrough Starshot” adlı şarkısında geçen “Sen Lady Godiva gibi bir ruhsun” dizesi olarak sıralanabilir.
Godiva, daha sonrasında yurttaşların sahip olduğu özgürlüğün de önemli bir simgesi hâline geldi ve Coventry 1678’den itibaren düzenli olarak Godiva Törenleri düzenledi. Bu törenler sırasında belediye başkanı ve şehir meclisi üyeleri de dâhil olmak üzere birçok mevki sahibi, Godiva’nın ünlü yolculuğunda aldığı hayalî rotayı takip ederek sokaklarda ilerledi. 1900 yılında sona erse de hâlâ taç giyme törenleri veya 1951 Britanya Festivali gibi özel gün kutlamalarında Godiva alaylarının düzenlendiğini görmek mümkün.
Kaynakça
Simcox, G. (2018) The Truth Behind The Legend of Lady Godiva
Erişim tarihi: 21/06/2022
theculturetrip.com/europe/united-kingdom/england/articles/the-truth-behind-the-legend-of-lady-godiva/
Ross, D. Lady Godiva’s Ride, Fact & Fiction. Erişim tarihi: 21/06/2022 britainexpress.com/History/bio/lady-godiva.htm.
Randolph, O. The Truth About Lady Godiva. Erişim tarihi: 21/06/2022 octavia.net/the-truth-about-lady-godiva/.
artuk.org/discover/artworks/lady-godiva-55214