“Bu adı kendime verdim, bana benim tarafımdan verildi.”
Lady Bird (Uğur Böceği), 5 dalda Oscar adaylığına layık görülen, yönetmenliğini ve senaristliğini Greta Gerwig’in yaptığı, başrollerini ise Saoirse Ronan, Lourie Metcalf, Lucas Hedges ve Tracy Letts’in paylaştığı 2017’de çıkmış olan bir filmdir.
Filmde kendine “Lady Bird” denilmesini isteyen, ergenlikten ilk yetişkinliğe geçiş zamanlarında olan bir kızın kendini bulma çabası anlatılmaktadır. Ruhsal değişimleri ve bununla birlikte ortaya çıkan davranışlarına yer verilmektedir.
2000’li yılların başında geçen film, evde teknolojik aletlerin azlığı, telsiz telefonların kullanımı ve kıyafetleriyle gösterilmesi istenen dönemi oldukça iyi bir şekilde yansıtmıştır. Aynı zamanda kullanılan müzikler de döneme uygun müzikler olarak seçilmiştir. Filmde geçen sahneler, abartıdan kaçınılarak günlük yaşamdan farksız bir şekilde aktarılmıştır. Bu da filmin içine rahatlıkla girebilmemizi sağlamaktadır.
Filmin içeriğine bakacak olursak, ailesiyle yaşayan, 17 yaşından filmde minik bir doğum günüyle 18 yaşına girecek olan “Lady Bird” ün yaşadığı kimlik karmaşasını görüyoruz. Kendi kimliğini bulmaya çalışırken ailesinin vermiş olduğu Christine ismini bile değiştirip, kendisine “Lady Bird” denmesini istemesi bu ergenlik yıllarında yaşadığı ruhsal değişimlerin biraz ileri boyutta olduğunu bize göstermektedir.
“Christine değil, Lady Bird diyeceksiniz!”
Lady Bird kötüden hallice maddi durumu pek de iyi olmayan bir ailenin kızıdır. Bu durumu çevresine söylemeye çekindiği için, aslında günümüzde de epey görülen bir davranışa sebebiyet vermektedir: Toplumun bazı kesimleri tarafından kabul görebilmek adına yalan söylemek. Filmin çoğu sahnesinde “Lady Bird” ün eski ve gerçek arkadaşlarından uzaklaşarak maddi durumu daha iyi olan insanlarla arkadaşlık kurduğunu görüyoruz. Filmin sosyalleşme boyutunda arkadaşlıkların yanı sıra karşı cinse olan sevginin ve ilk cinsel deneyimlerin de yer aldığını söyleyebiliriz.
Filmde aile boyutuna baktığımızda ise kendi kararlarını almaya çalışan bir çocuk ve kontrolü sağlamaya çalışan, agresif bir yapıda fakat aslında kızını çok seven bir annenin çatışmasını görüyoruz. Annesinin bu öfkeli karakteri “Lady Bird” ün annesinin kendisine olan sevgisinden şüphe etmesine neden olmakta ve yaşadığı kimlik karmaşasında yanında durmadığından yer yer yakınmaktadır. Babası daha sessiz, içine atan ve kızına sevgisini daha çok belli eden, kızının yaptıklarının arkasında duran bir karakterdir. Bu da biz izleyicilere net bir şekilde yansıtılmıştır.
“- Eve dönmemiz gerekmiyor mu?
– Annem her zaman kızgın. Geç dönsem de bir farkı yok. Zaten kızacak bana.
– Annen sana fazla yükleniyor.
– Öyle, ama beni çok sever.”
Filmi Lady Bird’ün akademik başarısı olarak ele alırsak, derslerinde pek de başarılı bir öğrenci olduğunu söyleyemeyiz. Fakat kazanmak istediği üniversiteler New York şehrindedir. Bu istediği okulların epey maddi bir güç ve başarı isteyen okullar olması filmde yaşanılan sıkıntılardan bir tanesidir. Buna rağmen “Lady Bird”ün pes etmeyip, amacına ulaşana dek çabalaması takdir edilesidir.
“Ya bu benim en iyi versiyonumsa?” diyerek kimliğini kabul ettirmeye çalışan Lady Bird büyümeyi sıradan, gösterişsiz bir şekilde gözler önüne seriyor. Çok büyük bir beklentiye girmeden özellikle psikoloji alanıyla ilgilenen, ergenlik dönemine hitap eden eğitimcilerin ve anne babaların izleyebileceği türden bir filmdir. Keyifli seyirler.