Kuzuların Sessizliği, Hannibal ve Hannibal Doğuyor isimli dörtleme roman serinin ilk filmidir. Serinin ilk kitabı olan 1991 yapımı Kuzuların Sessizliği filmi 1992 yılında En İyi Film ve En İyi senaryo Uyarlaması Oscar’ını alan tek polisiye-gerilim filmi olmasının yanında toplam yedi dalda Oscar’a aday olmuştur. Filmde başrol oynayan Jodie Foster otuz yaşın altında iki Oscar kazanan nadir oyunculardan olurken Hannibal Lecter rolünü canlandıran Anthony Hopkins sadece on altı dakikalık performansıyla en iyi erkek oyuncu ödülünü kazanan tek aktördür. Hannibal Lecter karakterinin hikâyesini anlatan film Ana-akım Batı sinemasının en önemli polisiye-gerilim filmlerinden biridir.

Kuzuların Sessizliği Filmi Ne Anlatıyor?

“Kuzuların Sessizliği”, tedirgin edici bir müzik eşliğinde açılır. Kuru ve ürkütücü ağaçların arasında eğitim sahasında bir genç kadın koşmaktadır. Filmde koşan bu genç öğrenci Clarice Starling’in bir seri katil cinayet zincirini çözmesi için başka bir seri katilden yardım almasına ve filmin sonunda yolculuğunu bir FBI ajanı olarak tamamladığına şahit olunur. Bu gerçekleştirdiği zor görevinin yanı sıra filmin açılışından itibaren Clarice’in erkek egemen bir dünyada yer almak için yoğun çaba göstermek zorunda olduğu da görülür.

Buffalo Bill lakabıyla tanınan bir seri katil, bazı kadınların peşine düşmektedir. Katilin belli bir amacı vardır ama cesetler farklı eyaletlerde bulunduğu için kimse bunu kavrayamaz. FBI Akademisi’nde genç bir stajyer öğrenci olan Clarice Starling, görevi, çok zeki bir psikiyatrist ve korkunç bir katil olan, Baltimore Akıl Hastanesi’nde tutularak kriminal cinnet açısından yakından izlenen Dr. Hannibal Lecter ile görüşmektir. Lecter’ın, katillerin zihin yapısıyla ilgili öngörülerinin, Buffalo Bill’in izinin sürülmesine ve adamın yakalanmasına yardım edebileceği düşünülmektedir. Starling, kendini Lecter gibi keskin zekâlı biriyle garip ve yoğun bir ilişki içinde bulunca sarsılır. Hannibal’in, Buffalo Bill ve genç kadının kendisi hakkındaki şifreli ipuçları; Starling‘i tüyler ürpertici ve son derece sürükleyici bulacağı bir araştırmaya sürükler.
Filmin Psikolojik Temelleri
Clarice Karakterinin Psikolojik Tahlili

Filmde, erkek egemenliğinin içinde savaşan ve var olmaya çalışan karakterimiz Clarice’nin, Hannibal ile kurduğu açıklanamaz bağ etrafında kendini ve çocukluğunu sorgulaması onu anlamak adına en önemli sahnelerden biridir. Clarice, çocukluğunda babasıyla ilişkisi çok iyi olan bir kız çocuğudur. Babası polis memurudur ve bir gün görevi esnasında öldürülür. Babasıyla beraber, duyguları ve çocukluğu da gömülmüştür. Kendince, anılarının ve yaralarının o karanlıkta gizlendiğini düşünür fakat en olmadık anlarda gözlerinin önüne babasının ölümü gelir. Sonrasında ise dayısının çiftliğine taşınır. Oradayken minik kuzuların ölüm çığlıklarını duyar ve küçük bir kuzuyu kaptığı gibi arkasına bakmadan kaçar ve bir daha oraya dönmez.
Kuzu, mitolojide ve dinler tarihinde saflığın, yeniden doğumun ve kurban etmenin sembolüdür. Habil’in Kabil ile ilgili olayında, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i rüyası dolayısıyla kurban etmek istemesinde, Tevrat’ta, Olimpos Dağı’nda Artemis’in kurban etme isteğinde bu gizli sembol yatar. Bunu filme yorumladığımızda ise Clarice, katil Buffalo Bill‘i yakalamak için Hannibal‘e kurban edilmiştir. Ayrıca filmde, ana kahramanlar çocukluklarındaki travmalar ve acılar nedeniyle hayata karşı kurban edilerek başlamışlardır.

Clarice, yaşadıklarından ötürü geçmişini kimseyle konuşmak istemez. Kuzuların kurban edilirken son sessizliği gibi hep ketum olmayı seçmiştir. Filmde, Hannibal’in yanından çıktıktan sonra ağlaması aslında onun tek çığlığı olmuştur. Bunlarla birlikte dayandığı tek güç, akademiden başarıyla mezun olmaktır. Hannibal, onu konuşturmak adına onun hakkındaki bir bilgi için kendisinin de bir bilgi vereceğini söyler. Bu şekilde Clarice, geçmişini Hannibal’e açmış olur.
Hannibal Karakterinin Psikolojik Tahlili

Bir akıl hastanesinde parmaklıkların ardında tutulan Hannibal, antisosyal kişilik özellikleri göstermektedir. Zarar verme, manipülasyon (aldatıcılık), insanları öldürme ve yamyam davranışı gibi özellikler antisosyal kişilik bozukluğunu yansıtmaktadır ve ironik şekilde Hannibal psikiyatristtir.
Hannibal her ne kadar yamyam ve katil olarak anılsa da çok zeki ve beyefendi kişiliğe sahiptir. Konuşması ve gözlemleri öylesine muazzam ve çekicidir ki Clarice üzerinde de hayranlık uyandırır. Clarice’in kokusunu aldığı ve minik yarayı gördüğü an bunların en büyük kanıtlarından olabilir. Ayrıca Hannibal bir o kadar da kibardır ve kabalıktan nefret eder. Kibarlığının ardında yırtıcı bir güdüyle gizlenir adeta. Clarice’ye aşağılık şekilde davranan bir mahkum diğer sabah hücresinde ölü bulunur. Dilini yemiş şekildedir, bunu da ikna yeteneğinin büyüleyiciliği ile Hannibal yapmıştır.
Hannibal ayrıca müziğe ve resme de çok ilgilidir. Hücresinde birçok resim yapmıştır. Piyano çalar ve bolca Bach dinler. Hannibal, genelleme olarak diğer seri katiller gibi normal insanlardan üstün bir zekaya sahiptir ama onu ayıran çok başka şeyler vardır. O, çok okuyan, sanatsal yaratımlarda bulunan, hatta şiirle, mimariyle, edebiyatla, tarihle ilgilenen biridir. Fakat bu entelektüel tutuculuk Lecter’ın yamyamlığını hiçbir şekilde örseleyememiştir.
Hannibal, içinde vahşi arzusuyla harmanlanan zekasıyla büyüleyici bir kötülüğe sahip tasvir edilir. Filmde merdiven inme sahnesinde, 7 basamaktan inilir. En alta gelindiğinde Clarice ve Hannibal’in doktorunun yüzüne kırmızı ışık çarpar. Bu imgelemler aslında bunu destekler niteliktedir. Cehennemin 7 katı vardır ve en aşağıda dünya hayatındaki en korkunç kötülükler yer alır. Aslında bu Hannibal’in zihin ve ruh derinliğinin katmanlarını da işaret etmektedir.
Hannibal ve Clarice’in Ortak Yanı

Hannibal’in antisosyal davranışları, daha çok manipülatif ve yeme, öldürme örüntüleri şeklinde devam etmiştir. Clarice karakteri ile bu kadar bağ kurmasının nedeni de budur. Clarice’ın babası ölmüştür. Bir süre akrabasında yaşamış, sonrasında yetimhanede kalmıştır. Film boyunca Clarice’ın Bill’i bulmasına yardım etmiş, onunla özdeşim kurmuştur. Hannibal’ı kurgu evreninde en iyi katil yapan şeylerden biri de psikoloji uzmanlık geçmişidir. Clarice ile ilk görüştüğünde buna şahit olmuştuk. Resmen bir terapi/sorgu gibi geçen Hannibal/Clarice sahneleri, ağır travmaların iki farklı hayata evrilmesi gibi durmaktadır. Hannibal’ın ailesi öldürülür, Clarice’ın babası ölür. İkisi de psikoloji alanına yönelir.

Hannibal ve Clarice, sadece bir kere birbirlerine dokunur ve bu filmde en önemli yerlerden biridir. Bu iki karakterin son kez yüz yüze geldikleri an, aynı zamanda o âna kadar sadece cam bir kafesin ya da demir parmaklıkların ardından konuşan ikilinin ilk ve son defa birbirlerine dokundukları andır. Bu dokunuş sadece parmaklarının hafifçe birbirine değmesinden ibaret olsa da yönetmen Jonathan Demme, o bir saniyelik dokunuşun içine pek çok farklı duyguyu katmayı başarır. O dokunuş hapisten kaçacağını bilen Hannibal için bir veda ve şefkat ifadesiyken, Clarice için hem korktuğu hem de hayran olduğu o adamdan yardımla onay ve cesaretlendirme ifadesidir belki de. Her şeyden öte, o dokunuş, sıkça kullanılan anlamının çok ötesinde, tekinsiz bir erotizm de içerir.
Seri Katil Buffalo Bill’in Psikolojik Tahlili

Clarice’ in Hannibal’e gitmesinin nedeni, Buffalo Bill adı verilen seri katildir. Bill, genç kadınları kaçırır ve öldürdükten sonra onların derilerinden parçalar alır. Onun amacı yeni bir beden yaratmaktır çünkü kendi bedeninden memnun değildir. Dönüşümünü başlatacak eylemin yeni bir bedende olduğuna inanır bu nedenle kurbanlarının ağzına kelebek güveleri koyar.

Bu kelebek güvelerinin gerçek adı, ”Acherontia atropos” yani ”ölübaş kelebeği”dir. Bu isim, Acheron ve Atropos‘tan gelir. Acheron, Yunan mitolojisinde ölümü ve yaşamı birbirinden ayıran nehirdir. Atropos ise ölüm tanrıçasıdır. Yani Bill, ölüm tanrısı olup dönüşümü kendisinin başlatacağına inanır. Filmin posterinde de bu nedenle, ölübaş güvesi kullanılır. Filmde ölen polislerden biri de bu nedenle kelebek şeklinde asılmıştır.
Bill, kendisinin transeksüel olduğuna inanır, içinde kadına dönüşme arzusu taşır. Son kaçırdığı kurbanı, onu bırakması için kışkırttığında zihnindeki sesler daha da güçlü bağırmaya başlar. Aslında Bill, çocukluğunda travmatik anılarını ve yalnızlığını hep bedenine sığdırmıştır ve asla dönüşüm geçirdiğine inanmamıştır. Bill, kurbanlarını öldürmeden önce bir kuyuda tutar. Kuyuda tutmasının asıl nedeni, dönüşüm için o kurbanları ve sesleri içindeki kuyuya hapsetme arzusudur. Bill, köpeği kuyuya düştüğünde adeta kendini kaybeder. İçindeki kırılganlık ve korunmamışlığı, köpeğiyle bağdaştırma yoluyla daha da hissetmektedir.

Ana karakterler kendilerinin ve hayatları içinde kurbandır. Hepsi acı çekmiştir, hepsinin zihinleri apayrı yollara ayrılmıştır. Kimisi karanlık, kimisi ise gizlenmiş yollardır belki de.
Filmin sonuna bakıldığında; Clarice, Ohio’ya giderek kurbana ait buldukları izi takip etmeye başlar. Ohio’da ilk kaçırılan kız olan Fredrica Bimmel’in evindeki ve odasındaki detay çekimlerin fazlalığı dikkat çekicidir. Bimmel’in bir arkadaşı vasıtasıyla Buffalo Bill’in yaşadığı evi bulur. Katilin evinin içerisinde geçen sahnelerde Clarice içindeki atılgan ve “vahşi kadın” ile temas edip Kadınsılıkla Acilen Yeniden Bağlantı Kurma Arzusu’na sahip olarak onu alt etme arzusu içindedir. Clarice, Bill’i elinden kaçırır ve katil bodruma kaçar. Bill, elektrikleri kesmiştir buna rağmen Clarice tek başına Bill’i alt etmeyi başarır. Burada arketipsel olarak bakarsak her vahşi kadının tam erginlik haline gelmeden önce bir yol göstericiye ihtiyacı vardır. Yani Clarice’in yol göstericisi, Hannibal olmuştur.
“Kuzuların Sessizliği” şüphesiz modern klasiklerin arasında yer alacak değerde bir filmdir. Anthony Hopkins ve Jodie Foster’ın, muhteşem performanslar sergiledikleri, Howard Shore’un filmin ruhunu yüzde yüz besleyen etkili müzikleri ve Jonathan Demme’nin hiçbir yerinde aksamayan titiz yönetimiyle yıllarca tekrar tekrar izlenecek bir klasik olarak da kalacaktır.
Kaynakça
Abisel, N. (1995). Popüler sinema ve türler. İstanbul: Alan Yayıncılık.
Altman, R. (2003). Sinema ve tür. G. N. Smith (Ed.). Dünya Sinema Tarihi içinde (s. 322-332). İstanbul: Kabalcı Yayıncılık.
HARRIS, Thomas (1992). Kuzuların Sessizliği. Altın Kitaplar Yayınevi, Çeviren: Mehmet Harmancı, İstanbul.
ÇABUKLU, Yaşar (2007). Toplumsal Kurgular ve Cinsiyetçilik. İstanbul: Everest Yayıncılık.
Kapak görseli: ce.amc.com