Clarissa P. Estés tarafından 1971 yılında yazılmaya başlanmış Kurtlarla Koşan Kadınlar, 2. dalga feminizmin etkilerini net bir şekilde gördüğümüz edebi-psikolojik eserdir. “Vahşi Kadın Arketipine Dair Mit ve Öyküler” alt başlığını taşıyan kitap, bir psikanalist olan Estés’in psikanaliz yorumları ile derlediği hikayelerden oluşmaktadır.
2. Dalga Feminizm Nedir?

Feminizm, 17. yüzyılda Aydınlanma ile kadınların, toplumdaki statülerini sorgulaması ve kendilerine yönelik baskıların sonlanması için verdikleri mücadele ile ortaya çıkmış düşünce akımıdır. Tarihin ilerleyişi ile 3 dalgaya ayrılmıştır.
Kadının 17. yüzyılda oy hakkını istemesi ve bu konudaki mücadelesinden oluşan birinci dalga feminizm, 20. yüzyılın başında yaşanan dünya savaşları ile gündemden düşmüştür. 1960’larda ABD’de yasalaşan “Equal Pay Act” ile kadınların her alanda eşit muamele taleplerinin yeniden yükselmesi ikinci dalga feminizm sürecini başlatmıştır.
İkinci dalga feminizm, birinci dalga feminizmin kamusal eşitliğe yönelik başlattığı hareketi temel alarak özel hayatta kadın-erkek eşitliğine yönelmiştir. Değişime aileden başlanması ve kadının cinsel özgürlüğü konularına yönelen ikinci dalga feministler, kız kardeşlik yaklaşımı ile örgütlenişleri ile öne çıkarlar.
Kurtlarla Koşan Kadınlar

Bir cantadora (Latin geleneğinde eski öyküleri toplayıp saklayan kişi) olan Estés, 19. yüzyılla birlikte insanlığın doğadan kopuşu ve duygulara yer vermeyen kapitalist düzenin içinde kayboluşunu, kadınların doğaya ve yabani olana yani içlerindeki öze yönelerek çözebileceklerine dair hikayeler anlatıyor bu kitapta.
Kurtlar ve kadınlar arasında vahşilikleri ve zarafetleri gibi yönler açısından psişik bir benzerlikleri olduğunu ifade eder yazar. Bu benzerliğin “vahşi kadın” arketipi ile ortaya çıktığını ifade eder.
Kemiklerin Üzerine Şarkı Söyleyen Kurt Kadın: La Loba

Kitabın ilk hikayesi olan ve diğer adı “Vahşi Kadının Dirilişi” olan La Loba hikayesi, çöllerde kemik toplayan ve topladığı bu kemiklere şarkı söyledikçe onları canlandıran bir kadını anlatır. Kemiklere söylenen şarkı ile canlanan kurt, çöle döner ve koşuşu sırasında birdenbire kahkahalar atan bir kadına dönüşür.
La Loba‘nın birçok ismi vardır: La Huesera (Kemik Kadın) ve La Trapera (Toplayıcı Kadın) gibi. Peki bu çöllerde dolaşan kadının hikayesi bize ne anlatmak istiyor?
Çölde Kaybolan Kemiklerimiz

Çöllerde gezen bu yaşlı ve bilge kadının aslında çölden topladığı kemikler, kadının içerisinde ölmeye yüz tutmuş hayat kuvvetidir. Yazara göre çölde kaybolmak ve kemiklerine kadar ayrılmanın tek bir çözümü vardır: Her yerde ve en çok da toprakta olan vahşi özü yani La Loba’yı bulmak ve bu şekilde hayata dönmek.
La Loba ile gelen kuvvet, çok güçlüdür der yazar çünkü o “kuşaktan kuşağa hayatını sürdürmüştür ve zamandan daha yaşlıdır.”
İnsan bu vahşi öze ne kadar yabancılaşırsa yaratıcılığı ve üretimi de o kadar sekteye uğrar çünkü: “dünyada bugüne değin var olan tüm öykülerin temel malzemesi, insanın bu açıklanamaz ruhsal topraklardaki deneyimiyle ve burada başına gelenleri anlatma çabasıyla ortaya çıkmıştır.”
Çöl neresidir?

Kadının başlangıç noktası, kemiklerinin gömüldüğü çöldür. Kadın bu çölde kendini dışlanmış ve yabancılaşmış hisseder. Çölde oluşuna bir çözüm bulamayarak bir şeylerden vazgeçer ya da çölü atlayıp da bereketli topraklara ulaşma çabası içine girer.
Yazar der ki: “Eskiler, çölün kutsal vahyin çıkış yeri olduğunu söylerdi. Ama kadınlar için çölde bundan çok daha fazlası vardır.” Gerçekten de böyledir. Çölde bundan fazlası vardır. Çöl bir orman kadar bereketli ve sağlıklı değildir belki ama hayatın çok yoğunlaştığı bir yerdir. Havada asılı olan nem bile son damlasına kadar çöl ahalisi tarafından kullanılır ve bir damla su bile kendinden büyük bir anlama bürünür. İşte bu yüzden çölün bereketsizliğini ve kuruluğunu kabullenmek veya çölden kaçmak yerine yapmamız gereken şey çölü kabullenmektir. La Loba bize çöldeki ölü kemiklere şarkı söyleyerek onları canlandırmayı öğretir.
Ölmüş Parçalarımızı Geri Çağırmak

Kadınlar çölde kaybolmuş bu parçalarını nasıl bulacaktır? Yazara göre insanların meditasyon yapması, psikanaliz yapması, sanatla ilgilenmesi, ibadet etmesi hep bu psişik hizayı bulmak içindir. Bunlar bir tür kemik toplama işidir.
Çölde kaybolmuş ve iyi de kötü de hissetmeyen kadının kendine sorması gereken sorular şunlardır: Ruh sesime ne oldu? Hayatımın gömülmüş kemikleri nelerdir? En son ne zaman özgürce koşmuştum? Hayatı tekrar nasıl canlı kılarım? La Loba nereye gitti?
Kaynakça:
Estés, Clarissa Pinkola. Kurtlarla Koşan Kadınlar: Vahşi Kadın Arketipine Dair Mit Ve Öyküler. 2013.
Bayraktar, G. (2023). İkinci Dalga Feminist Hareketin Feminizmin Gelişimindeki Dönüştürücü Rolü. Advances in Women’s Studies, 5(2), 49-56. https://doi.org/10.5152/atakad.2023.23042
Kapak Görseli: lupiart.com