Clarissa Pinkola Estés tarafından yazılmış olan Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabı bütün kadınların okuması gereken ender kitaplardan biridir. Masallar aracılığıyla kadınlara sunduğu bilinçaltı anlatımlar, hem kadınsal doğamızın vahşi yönünü hem de bunlarla nasıl uyum içinde yaşayacağımızı göstermektedir. Bu bağlamda Hilal Ayısı öyküsü, derin sembollerle doludur ve özellikle kadınların içsel yolculukları ve dönüşümleri üzerine yoğun bir mesaj taşır. Aynı zamanda öykü, kadim bilgeliğin ve doğayla olan bağlantının kadınların ruhsal gelişimindeki önemine ışık tutar. Bu ruhsal gelişimde, öfkenin doğasını ve öfke ile nasıl başa çıkılabileceğini masalların kendine has metaforlarıyla anlatmaktadır.
Hilal Ayısı Öyküsü Ne Anlatmaktadır?

Bir zamanlar dağlarla çevrili bir yerde yaşayan bir kadın varmış. Kadının kocası uzun süren bir savaş sonunda evine dönmüş fakat yaşadıklarının etkisiyle eve giremiyormuş. Ormanda yaşamaya başlayan adam için kadın, çeşit çeşit yiyecekler hazırlamış ve kocasının yanına götürmüş. Kocası bu yiyecekleri gördüğü gibi elinin tersiyle savurmuş ve bütün yiyecekler bir o yana, bir bu yana dağılmış. Adam “beni yalnız bırak!” diye adeta kükremiş. Kadın bu duruma çok üzülmüş çünkü kocasının yanında olmak istiyormuş. Bu olay tekrar tekrar yaşanınca kadın çareyi köyün dışında yaşayan şifacıya gitmekte bulmuş.
Şifacı‘yı bulan kadın, ondan yardım istemiş. Şifacı, “Sana bunun için bir iksir hazırlayabilirim ama bunun için hiç hilal ayısı kılım kalmadı. Bana ondan getirirsen iksiri yapabilirim.” demiş. Hilal ayısı dağın tepesinde yaşayan vahşi bir ayıymış. Kadının hilal ayısının boğazından koparılmış bir adet kıla ihtiyacı varmış. Başka bir kadın olsa “yapamam” veya “çok zor” diye düşünebilirmiş fakat o seven bir kadınmış.

Kadın, yanına yiyecekler hazırlayıp hilal ayısını bulmak için yola koyulmuş. Dağa doğru tırmanırken “Arigato zaishö” şarkısını söylemiş. Bu şarkı dağı selamlamanın ve ona teşekkür etmenin bir yoluymuş. Altından geçtiği ağaçlara da aynı şekilde “Arigato zaishö” söylemiş ve böylece ormanda yolunu bulmuş. Dağın ellerini çizen dikenli çiçekleri ve sivri kayaları varmış, kadının üzerinden karanlık kuşlar uçmuş. Kadın, korkmasına rağmen şarkıyı söyleyerek tırmanmaya devam etmiş. En sonunda dağın zirvesine geldiğinde bir mağarada sığınak bulmuş ve kardan korunmak için buraya girmiş. Zirvedeki fırtına durulduğunda ayıya bakınmak için dışarı çıkmış ve onu görmüş. Hilal ayısı hiddetle kükremiş ve inine geri girmiş. Kadın, ayı ininin dışına getirdiği kaptan yiyecek koymuş ve dosdoğru saklandığı sığınağa gitmiş. Ayı yiyeceklerin kokusunu almış, yemiş ve kükreyerek inine geri girmiş. Bir sonraki gün kadın yiyeceği yine ayı ininin girişine bırakmış ama bu sefer sığınağa girmemiş. Yarı yola kadar geri dönmüş. Bu şekilde birkaç gün boyunca kadın ayıya yemek vermiş. Her seferinde ayı yiyeceği kokluyor, yiyor ve korkulası derecede kükrüyormuş. Kadın cesaretini topladığı zaman, yine yiyecek bırakmış ama bu sefer geri dönmemiş. Olduğu yerde kalmış. Ayı kadını görünce öyle yüksek kükremiş ki kadının kemikleri titremiş ama yine de hareket etmemiş. Ayıya, kocası için bir adet hilal ayısı kılı alması gerektiğini söylemiş. “Lütfen!” demiş. “Lütfen bana yardımcı ol.” Hilal ayısı kadına hızlı olmasını ve hemen kaçmasını söylemiş, böylece boynuna kaldırmış. Kadın, ayının boynundaki beyaz hilal şekilli kıllardan bir adet koparmış ve hemen koşmaya başlamış. Ayı o kadar hiddetli kükremiş ki dağ sarsılıyormuş. Kadın dikenli çalılara, kayaların sivriliğine aldırmadan koştukça koşuyormuş. Koşarken de yine “Arigato zaishö” diye bağırmayı ihmal etmemiş.
Kadın, hiç durmadan şifacının mağarasına geri dönmüş. Büyük bir heyecanla aldığı hilal ayısı kılını ateşin başında oturmakta olan şifacıya vermiş. Şifacı kılı almış, ışığa tutarak incelemiş. “Evet gerçekten sahici bir hilal ayısı kılı.” demiş ve onu ateşin içine atmış. Kadın “Hayır olamaz, niye yaptın?” diye bağırmış. Şifacı, kadına ayıya yaklaşmak için neler yaptığını ve ne hissettiğini hatırlayıp hatırlamadığını sormuş. “Evet tabi ki hatırlıyorum.” demiş kadın. Şifacı “Şimdi evine git ve hilal ayısına nasıl yaklaştıysan kocanla ilişkine de aynı şekilde yaklaş.” demiş.
Hilal Ayısı Öyküsünün Bizlere Vermek İstediği Mesajlar Nelerdir?

Hilal ayısı öyküsü, görünür içeriğinin yanı sıra derin anlamlarına da bakmamız gereken öykülerden biridir. Öykünün ana motifi öfkeyle uğraşmak ve onu iyileştirmek için yapılacakları göstermektedir. “Sabırlı olmanın öfke için yararlı olduğunu göstermesinin yanında bir kadının psişede düzeni yeniden kurmak ve kızgın benliği iyileştirmek amacıyla yapması gerekenleri” anlatmaktadır (Estes, 385).
İçsel Doğayı Tanıma ve Kabul Etme

Hilal ayısı öyküsü insanın hayvansal, içgüdüsel ve doğal yanlarını kucaklamasının gerekliliğine vurgu yapmaktadır. Kadınların, modern yaşamın bastırıcı koşulları içinde bu içsel doğayı yeniden bulması ve onunla barışması gerektiğini ifade eder. Karşısındaki ve içindeki öfkeyi önce kabul etmeyi, sonra onunla nasıl başa çıkacağını göstermektedir.
Sevginin ve Bağların Dönüştürücü Gücü

Öyküdeki kadın, ayı ile bağ kurar ve bu bağ, sevginin dönüştürücü gücünü simgeler. İlişkilerdeki sadakat, anlayış ve sevgi, bireylerin kendi içsel yaralarını iyileştirmesine olanak sağlar. Bu aynı zamanda kadınların kendi içlerindeki yabanıl gücü ve sezgiyi yeniden keşfetmesi için bir rehber niteliğindedir (Estes, 385).
İyileşme ve Kendine Dönüş

Hilal Ayısı, yaralanmış ruhların nasıl iyileştirilebileceğine dair bir metafordur. Kadınlar, hayatın acı verici deneyimlerinden geçerken, kendi ruhlarını iyileştirebilmek için içsel bir yolculuğa çıkmalıdır. Öykü, bu yolculuğun zor ama gerekli olduğunu, bu süreçte bireyin yeniden doğabileceğini ifade eder(Estes, 386). Bu yolculukta, dikenli çalılar, derin yaralar açan kayalar ve korkutucu kuşlar olabilir. Tüm bunlara rağmen sevginin gücüyle hareket eden kadın hem içindeki cesareti bulur hem de doğaya minnetini gösterir.
Doğanın ve Döngülerin Hikmeti

Hilal Ayısı, doğanın döngüleri ve ayın evreleri ile derinden ilişkilidir. Ayın hilalden dolunaya ve tekrar hilale dönüşümü, kadınların kendi hayatlarındaki değişim ve dönüşüm süreçlerine benzetilir. Bu döngüler kayıp, arınma ve yeniden doğuş temalarını işlemektedir. Hilal ayısının boynundaki hilal şeklindeki beyazlık kadınların döngülerini de sembolize etmektedir. Kurtuluşun bu bölgeden olması kadının kendi doğasını kabul etmesini gösterir.
Hikayede ayı motifi, yeniden dirilişi simgelemektedir. Psişide ayı ise insanın hayatını özellikle duygu dünyasını düzenleme yeteneği olarak anlaşılır. Ayılara özgü güç ve döngülere göre hareket etme, kış uykusuna yatma gibi özellikleri dinginleşme dönemlerine karşılık gelmektedir. Ayı sembolü hem öfkeli hem de cömert olunabileceğini ve duygularımızı kabul edebileceğimizi göstermektedir (Estes, 392).
Cesaret ve Bilgelik

Kadının ayı ile yüzleşmesi ve onunla bağ kurması, korkularla yüzleşmenin ve cesaretin önemini vurgulamaktadır. Hilal ayısı ile karşılaşma, kadının içsel bilgeliği ile karşılaşmasıdır. Bu noktada ayı, bilgeliği simgeler. Cesaret göstererek bilgeliğin karşısında duran kadın ödülünü de alacaktır. Dolayısıyla öykü, kadınların hem dış dünyadaki zorluklara hem de kendi içsel karanlıklarına cesaretle yaklaşmaları gerektiğini anlatır. Bu cesaret, bilgelikle birleştiğinde kadınların kendilerini ve çevrelerini dönüştürmelerine olanak sağlar. (Estes, 393)
Kolektif Bilinç ve Kadim Bilgelik

Öykü, kadim bilgelikten gelen kolektif bilinç öğelerini taşır. Doğanın ve hayvanların dilini anlamak, bu bilgelikle bağlantıya geçmenin anahtarıdır. Dağ ve dağa tırmanma motifleri, “daha sonraki düzeye çıkmadan önce erişilmesi gereken ustalık düzeyini” simgelemektedir. Yüksek dağlar, yoğunlaşmış bilgiyi temsil ederken dağın zirvesi ise en temel bilgelikle karşılaşmayı simgeler (Estes, 390). Kadının, dağı tırmanırken söylediği “arigato zaisho” şarkısı, “sana teşekkürler, yanılsama” şeklinde çevrilmektedir. Öyküde kadının yoluna devam edebilmesi için ağaçlar dallarını kaldırarak geçişine izin vermektedirler. Bu izin, kadının hayatındaki yanılsamaların da kalktığı anlamına gelir. Böylece kadın “hayatın ve benliğin gerçek doğasının başka bir boyutunu” anlamaya başlar (Estes, 391).
Dönüştürücü Ateş ve Doğru Eylem

Öykünün sonunda Şifacı, hilal ayısı kılını ateşe atar ve “Evine git ve öğrendiklerini uygula.” der. Zen öğretisine göre kılın ateşe atılması ve bu öğüt gerçek aydınlanma anını göstermektedir. Hilal ayısı kılının yakılmasıyla tedavi tasarısı yok olur ve böylece gerçek aydınlanma gerçekleşir. Bu noktada, hepimiz bu yanılgıya düşeriz diyor Estes; çok çalışırız ve dışarıdan gelecek olan herhangi bir ışığa, maddeye ya da malzemeye rastlayacağımızı düşünürüz fakat öyle olmaz (Estes, 393-394). En temel ihtiyacımız pratik yapmaktır. Dolayısıyla yapmamız gereken, eve gidip bildiklerimizi uygulamak olacaktır.
Hilal Ayısı öyküsü, kadınların kendi içsel yolculuklarını anlamaları, kendilerini iyileştirmeleri ve yaşamın döngüleriyle uyum içinde olmaları için güçlü bir rehber niteliği taşımaktadır. Öykü, içsel dönüşüm ve doğanın bilgeliğiyle harmanlanmış bir yaşamın kapılarını aralar. İnsanın hem içindeki hem dışındaki öfke ve hiddetle nasıl başa çıkılabileceğini okuyucuya göstermektedir. Dönüşümün anahtarı sevgi ve emekte saklıdır.
Kaynakça:
Estes, P. Clarissa. ”Kurtlarla Koşan Kadınlar: Vahşi Kadın Arketipine Dair Mit ve Öyküler”. Çev. Hakan Atalay. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2018.
Kapak görseli: peakpx


