Kürk Mantolu Madonna, 1943 yılında Sabahattin Ali tarafından yayımlanan bir romandır. Sabahattin Ali, bu romanı yazarken bir kitap olarak düşünmeden kaleme almıştır. Günü gününe gazeteye yetiştirmeye çalışmıştır. Fakat, gazetedeki yazılarının derlenmesinden sonra bir roman halinde raflarda yerini almıştır.
Kağıtta bıraktığı izler kadar, okuyucuların kalbinde de iz bırakan Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna alıntılarında gençlik yıllarında birçok kez ziyaret ettiği Almanya’dan söz eder okuyucuya. Roman, baş karakterin Berlin’e gitmesi ve orada bir tabloyu görmesiyle başlar. Ana karakter, bu tabloya o kadar hayranlık duyar ki günlerce başından ayrılamaz. Roman ise bu hayranlığın yol açtığı olaylar etrafında döner. Sizler için bu başyapıttan 20 alıntı derledik:
- “İnsanlara ne kadar çok muhtaç olursam onlardan kaçma ihtiyacım o kadar artıyordu.” (s.12)
- “Bitmiyor, sadece bazen belki güneşli bir günde veya kalabalık bir gecede geçtiğini sanıyorsun ama geçmiyor esasında. Alışıyorsun zamanla. Asla bitmiyor.” (s.35)
- “İlk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde, ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz.” (s.38)
- “Seninle şöyle bir oturup konuşamadık.” (s.42)
- “Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu?” (s.74)
- “Kafamın içinde ona söylenecek uçsuz bucaksız şeyler bulunduğunu hissediyorum, senelerce söylense bitmeyecek şeyler.” (s.76)
- “Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince, insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.” (s.86)
- “Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi.” (s.87)
- “Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım.” (s.88)
- “Yollarımız bir kere karşılaştı. Fakat ona dair hiçbir şey bilmiyorum.” (s.88)
- “Her şey bitti mi? Zannetmem. İkimizin de çocuk olmadığımızı biliyorum. Yalnız bir müddet dinlenmek ve birbirimizden uzak kalmak lazım. Ta ki birbirimizi tekrar görmek ihtiyacını şiddetle duyuncaya kadar.” (s.116)
- “Evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidini kesinde, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden insan gibi üzüntülüydüm.” (s.118)
- “Bir kadının bize her şeyini verdiğini zannettiğimiz anda, onun hakikatte bize hiçbir şey vermemiş olduğunu görmek, bize en yakın olduğunu sandığımız o anda bizden, bütün mesafelerin ötesindeymiş kadar uzak bulunduğunu kabule mecbur olmak acı bir şey.” (s.122)
- “Bir ümidim yok. Bu sondu. Artık hiçbir şeyin değişmesine imkan yok, lüzum da yoktu.” (s.122)
- “Yalnız onun yanındayken içimi müthiş bir korku, onu kaybetme korkusu sarardı.” (s.125)
- “Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı. Çünkü o, benim için bütün insanlığın timsaliydi.” (s.153)
- “Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim. İkinci defa ise oynayamam.” (s.155)
- “Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum.” (s.160)
- “Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz.” (s.165)
- “Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.” (s.181)


