Yeni dünya düzeninde toplumların küreselleşme süreçleri; sosyalleşme, ekonomi ve siyaset gibi alanlarda etkili olmuştur. Bu kavram, toplumların yapılarını değişime uğratarak kalıcılığı tetiklemiştir. Nasıl ki modernleşme kaçınılmaz hale gelmiş ve dünyada kalıcı etkiler bırakmışsa küreselleşme de birçok alanda büyük etkiler bırakmıştır.
Küreselleşme Nedir?

Küreselleşme; toplumların imkanları dahilinde ve sürekli olarak gelişmesini sağlayan iletişim, bilim, sanayi, ekonomi, sağlık ve popüler kültür gibi etkenlerdir. İnsanlar, bu etkenler sayesinde karşılıklı etkileşim kurar ve birbirlerine rol model olurlar. Bu alanların tümünde ya da birkaçında sınırlarını zorlayan toplumlar, sanat ve edebiyatta da yaratıcı olmayı başarabilir. Globalde her alanda gelişim gösteren ve bu sayede ekonomik olarak kalkınan toplumlar ise ülkelerini de bu serüvende bir o kadar önlere taşıyabilirler.
Küreselleşme Yanlıları ve İdealleri

Küreselleşme, çok kültürlü toplumlarda yenilik ve modernlik vaad ederken daha küçük yapılarda gelenekleri ve özdeki temel düşünceyi çürütebilir. Bu kavram; teknolojik, ideolojik ve ekonomik olmak üzere daha çok üç alanda karşımıza çıkar. Çeşitli platformların oluşmaya başlamasıyla olumsuz olarak algılanan durumlar yerini globalde avantajlı bir senaryoya bırakmaktadır.
İnsanlığın birçok zorluktan geçerek önemli ve geliştirici adımlar attığı düşünülür. Toplumların; küreselleşmenin savunduğu, şekillendirdiği demokrasi, özgürlük ve eşitlik gibi reformları benimseyerek milletlerine öğretmeleri amaçlanır. Küreselleşme yanlıları, bu amaçta bir yol çizerek kurtarıcı ve yapıcı bir yol izlerler. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olan Japonya, günümüzde ekonomisi ve siyasi üstünlüğüyle uluslararası süper güç elde eden devletlerin dahi önüne geçmiştir. Bunun en büyük örneği ise Hiroşima‘da yaşanmıştır.
Hiroşima, nükleer saldırıya maruz kalan ilk şehirdir. 20. yüzyılların sonlarında ABD ile yapılan ve etkinlerinin hâlâ devam ettiği bu soğuk savaştan sonra Japonya’nın değişimi tüm dünyayı şaşırtmıştır. İkinci Dünya Savaşı‘nın kırılma noktası olarak nitelendirilen bu savaştan sonra Japonya lideri Hirohito “koşulsuz teslimiyetini” açıklamıştır ve İkinci Dünya Savaşı sona ermiştir. Akıllara gelmeyecek saldırının etkisinden uzun süre kurtulunamamış ve dakikalar içinde şehrin yarısını yok eden bu nükleer saldırının yaraları zamanla sarılmıştır. Savaş sonrası yok olması beklenen bu ülkenin tepkileri ders niteliğindedir. Japonya günümüzde teknolojinin odağı olan bir ülkedir. Robotik aletleri, QR kodlar, hibrit aletler, televizyon, cep telefonu ve arabalar gibi birçok teknolojik ürüne ev sahipliği yapmaktadır.
Küreselleşme Karşıtlığı: Dünyanın Sonu mu?

Küreselleşme kavramına çekimser yaklaşan insan; teknolojinin geleceği şekillendiremeyeceğini, içinde bulunduğu zorunluluğun sadece bir aksesuar niteliğinde olduğunu düşünür ve bu gidişata karşı gelir. Bu insanlar; teknolojinin yararlı yönlerini görseler de insanların bilim ve teknolojiyi yararlı kullanamadıklarını, küreselleşmenin ülkelerde eşitsizliği arttırdığını ve ahlakta yozlaştığını savunmaktadır. Örneklendirecek olursak 19. yüzyılda sömürge halinde olan birçok ülke, topraklarının doğal kaynaklar nedeniyle kullanılmasıyla küreselliğe karşıt görüş oluşturmuşlardır. Hatta insanlığın sonunun geldiğini düşünen bir kesim bile vardır. Bazı kaynaklarda, genetik bilimin gelişmesiyle insanların kopyalanarak isteklerine göre çocuklar elde edilmesinin sonucunda insanların birbirine benzemesinin söz konusu olabileceği tartışılmaktadır. Bu durum, popüler kültürün etkisini arttırmasıyla da artış göstermektedir.
Teknolojiyi tamamen reddetme örneklerinden biri Amişler topluluğudur. Amişler; 18. ve 19. yüzyılda göçmen ülkeler tarafından kurulmuş, Amerika‘da yer alan teknolojiyi reddeden Hristiyan bir topluluktur. Geleneklerini reddedeni yok sayan Amişler; katı kurallarından dolayı farklı kültürleri, inanışları ve deneyimleri yok sayarak yüzyıllarca geleneklerinin dışına çıkmadan aynı standartta yaşamışlardır. Kılık kıyafet, saç sakal, aforoz, yetişkin vaftizi, eğitimi, tıbbı reddetme ve iletişim araçlarının yasaklanması gibi geçmiş yılları anımsatan ve kulağa belki de rahatsız edici gelen kurallar haline gelmiş gelenekler, Amişler topluluğunun günlük rutinleridir. Ahlakta üstün olduğunu düşünen bütün toplumlar, bu gelenekleri yüzyıllarca sürdüreceğinden Amişler’in geleneklerinin de gelecek nesillerde yer alacağı öngörülmektedir.
Küreselleşmenin Getirdiği Mecburiyetler

Küreselleşmenin başta gelen unsurlarından biri kurumsal dil kullanımıdır. Sürdürülebilirlik için bu dilin korunması gerektiği ifade edilmektedir. Bu standart küreselliğe adım atan bazı ülkelerin belirli konularda aynı dili konuşmalarını sağlar.
Teknoloji sayesinde iletişim ve haberleşme ağının gelişimiyle insanlar ve toplumlar birbirinden haberdardır. Çok gelişmiş ülkelerin küreselliği daha erken tanımasından ve dünyaya hızlı açılmasından dolayı refah seviyesi artmıştır. Zincir olarak ise popüler trendler oldukça gelişmiş, moda ve sanat vazgeçilmez bir hal almıştır. Her ne kadar modanın geçici olduğu düşünülse de aslında moda, hiç geçmeyen ve görsel güzelliği magazinleştiren bir alt yapıdır ve sürekliliği hep olmuştur. Magazinleşen bu trendler, geçmişteki ve günümüzün iletişim araçlarıyla dünyaya paylaşılmıştır ve paylaşılmaya devam etmektedir. Sözlük anlamı “ayrıştırma” olan kutuplaştırma terimi, iletişim ve haberleşmenin trendleştiği bu dönemde ortaya atılmıştır. İnsanlar bu kutuplaşmaya dahil olmak istememiş ve modaya ayak uydurmaya çalışmışlardır.
Geleceğin “True Face” Halleri

Dünya üzerinde “true face haller” olarak tanımlanabilecek; doğru ve gerçek olabilmek, gelişmek, üretmek ve sürdürmek için küreselleşmenin getirdiği dönüşümlerin bir parçası olmamız kaçınılmazdır. Her yenilik farklılığı doğurur, farklılık ise özel hissettirir. Dünyada fazlasıyla özel hissettiren birçok durumla karşılaşırız. Kendilerini dünyaya kanıtlayan toplumların bakış açıları ve teknolojide çok gelişmiş olmalarının bize bunları düşündürmesi mümkündür. Eski dünya düzeninde devam eden toplumların ise olanakları kısıtlıdır. Dolayısıyla yeni dünyaya karşı korkuları da fazladır.
Değişimin Önündeki Engeller ve Çözüm Önerileri

Değişimi engelleyen kriterlerin önemli nedenlerinden biri korkulardır. Değişmekte zorlanan ve global düzene uyum sağlamaya geç kalan toplumlar; yoksulluk, mutsuzluk, şiddet eğilimi ve başarısızlık gibi alışılagelmiş birçok komplekse sürüklenerek çıkmaza girebilmekte ve “gelişmekte olan ülkeler” statüsünden çıkamamaktadır.
Küreselleşmenin dünyayı yozlaştırdığını düşünerek yenilikleri ve teknolojiyi hiçe saymak doğru olmaz. Küreselleşme karşıtı olmak; beşeri yollarla milli değerleri korumaya çalışmanın yanında farklı düşünceleri reddetmeye neden olacağı için globalleşme sürecine de zarar verebilir. Burada çekimser ya da karşıt görüş olmak yerine, değerleri kaybetmeden ülkesini geliştiren nesiller yetiştirebilmek, dünyanın daha proaktif düşünceye sahip olmasına katkı sağlayacaktır.
Kaynakça
Bayram, Yavuz. Küreselleşme Sürecinde Sivil Toplum ve Kamuoyu. Karadeniz Teknik Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler
Çelik, Mehmed Mazlum. “Modern Dünyaya bir ahlak öğretisi: Amişler”. Independent Türkçe. Web. 15 Ekim 2022.
İlter, Esat. “Küreselleşme Sürecinde Ortaya Çıkan Toplumsal Sorunlar ve Sosyal Politikalardaki Değişimlerin İncelenmesi”. Dergipark. vol.24. no.4. 2019. Web.
Ulagay, Osman. Küreselleşme Korkusu.Timaş Yayınları, 24.04.2001.
Kapak görseli: Pexels


